Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (4)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (196)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (109)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1671)


Dış Politika - ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 2.07.2022 21:18:34

NATO’ya yön veren lider…

NATO’ya yön veren lider…
02 Temmuz 2022



Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com


Başkan Sayın Erdoğan liderliğinde uluslararası alanda ezber bozan bir politik hamleyle haklı taleplerimizi elde ederek kritik virajlardan birini daha aşmış olduk.

Madrid’deki NATO liderler zirvesi öncesinde gerçekleşen dörtlü görüşmenin ardından, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında mutabakat anlaşması imzalandı.

Kim ne derse desin NATO’ya yön veren bir ülke olduğumuzu dosta düşmana göstermiş olduk.

‘’Dik baş tok karın mutlu yarın’’ misali dik durduk, eğilmedik ve haklı taleplerimizin ısrarla savunucusu olduk.

Türkiye’nin itirazlarına kulak vermek ve haklı taleplerini karşılamak zorunda kaldılar.

…Ve herkes, Batılıların iki dudağı arasından çıkan sözleri emir telakki eden o eski Türkiye döneminin çoktan kapandığını görmüştür.




Türkiye, güçlü ordusu, tarihi tecrübesi ve sarsılmaz devlet yapısının yanında vazgeçilemez jeopolitik konumundan kaynaklanan avantajı nedeniyle NATO’nun vazgeçebileceği bir ülke olmadığı bir kere daha görülmüştür.

Türkiye’nin bu gücünü en iyi şekilde temsil eden Başkan Sayın Erdoğan’ın dirayetli ve dik duruşu sonucu Türkiye bugün dünya siyasi dengeleri içinde çok daha güçlü bir konuma sahiptir.

Başkan Sayın Erdoğan, kriz yöneten ve pazarlıklara açık bir lider.


Göçmenler konusu ile Ege ve Kıbrıs ile Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın yanında hamisi durumundaki AB ile Suriye, Libya ve Kafkasya’da ise Amerika ve Rusya ile pazarlıklar yaparak çeşitli anlaşma ve mutabakatlara imza atan Başkan Erdoğan, NATO ile de ikinci pazarlığını yapmış oldu.

İsveç ve Finlandiya üzerinden NATO ile pazarlık yapan Başkan Erdoğan daha önce de Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel sekreterliğini pazarlık etmişti.

De Hoop Scheffer’den sonra NATO Genel Sekreteri olmaya aday gösterilen Rasmussen’in ülkesinde yayımlanan Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’i aşağılayan karikatürleri “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirdiğini açıklaması üzerine Başkan Erdoğan onu “İslam karşıtı olmakla” suçlamıştı.

Ayrıca Rasmussen’in başbakanlığı döneminde Türkiye’nin AB üyeliğine karşı duruşu, “karikatür krizi” nedeniyle özür dilememesi ve Danimarka’nın PKK’ye yakın olduğu belirtilen Roj TV yayınlarına son vermemesi nedeniyle, Başkan Erdoğan, onun NATO Genel Sekreteri olmasını istemediklerini açıklamıştı.

NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü nedeniyle Almanya ve Fransa tarafından 3-4 Nisan 2009’da ortaklaşa düzenlenen zirve öncesi diğer üyelerin onayına rağmen, Türkiye, Rasmussen’in genel sekreter olmasına karşı çıkması üzerine Başkan Erdoğan ile pazarlık yapılmıştı.

Dönemin NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ve o zamanki ABD Başkanı Barack Obama da dahil birçok NATO üyesi ülke devlet başkanı zirve öncesi Erdoğan’ı ikna etmek için yoğun pazarlık yürütmüşlerdi.


Sonunda genel sekreter yardımcılığına bir Türk’ün getirilmesiyle bedel ödenmiş ve Başkan Erdoğan, Rasmussen’in genel sekreterliğine onay vermişti.

Batılı emperyalistler ülkeler, Erdoğan’dan teslimiyetçi olmadığı ve sürekli itirazlar ve ısrarlarıyla Batılılara bedeller ödettiği için istenmez, ancak biz de Başkan Erdoğan’ı teslimiyetçi olmadığı gibi Türkiye’nin haklarını ısrarla savunduğu için severiz…



Mutabakat metninde yer alan maddeler ve içeriğine bakıldığında Türkiye’nin beklentileri karşılanmış görünüyor.

Fakat madalyonun diğer yüzünde ise farklı bir gerçek var.

ABD ve AB’nin öncülüğündeki Batılı emperyalist ülkeler ile Rusya, şimdiye kadar Türkiye ile imzalanan mutabakatların gereğini yerine getirmedikleri ise diğer bir gerçektir.

Ancak bu sefer benzer bir sıkıntı yaşanmaması için farklı bir durum söz konusudur.

8 aylık üyelik süresince sözlerini yerine getirmezler ise Türkiye, ‘Veto’ hakkını kullanarak İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini sonlandırabilecek.

NATO’nun himayesinde gerçekleşen ve imzalanan bu mutabakatın gereği ilgili ülke ve NATO tarafından yerine getirilemez ise NATO itibarını kaybedeceği gibi ittifak içindeki güven bunalımı aşılamayacaktır.

Sadece iki ülke değil, Mutabakat ABD başta olmak üzere tüm NATO üyeleri tarafından benimsenmesidir asıl olan.

Terörle ilişkilerini kesmeleri ve terörün tüm tezahürleriyle mücadelede tutarlı ve samimi olmalarıdır.

Şu gerçeği herkes bilmeli ki; NATO’nun güvenliği ve inandırıcılığı bu mutabakatın uygulanmasındadır.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.