Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1672)


Dış Politika - ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan Aytar - (Ziyaretci) 20.12.2018 18:26:09

SURİYE`DEN ÇIKIŞIN GERÇEĞİ



SURİYE`DEN ÇIKIŞIN GERÇEĞİ


ABD`nin Suriye`de kalmakla ilgili merkezi politikası;
1- İŞİD`i bitirmeye,
2- İran ve vekil güçlerini Suriye`yi terk etmeye zorlamaya,
3- Türkiye`nin taleplerini dengelemeye,
4- Körfez ülkelerin desteğini sağlamaya,
5- Rusya`nın Suriye`nin geleceğine dair tek başına söz hakkı tanımamak için askerlerini bu ülkede muhafaza etmek ısrarına,
6- Bir olasılık olarak Kuzey Suriye`de üsleri olan Birleşik Krallık ve Fransa` nın da petrol, gaz ve taşımacılık için oluşturdukları koridorda,
Kürt tabanı üzerinde kurulacak çokuluslu bir şirketler devleti ile Suriye Federasyonunu oluşturulmasında söz sahibi olmalarını sağlamaya,
7- Bütün bunların bileşkesinde İsrail-Filistin Barış Anlaşmasına katkıda bulunmaya dayanıyordu.


Süreç boyunca Amerikalıların güvenliği için ölümcül askeri gücün uygulanmasını haklı çıkaracak bir tehdit yoktu.
Ama hâlâ süren iç savaş nedeniyle yaklaşık 2000 ABD`li asker için stratejik bir risk ve yüklü bir harcama vardı...


Ve Başkan D.Trump ABD askerlerinin Suriye`den çekilmeye başladığını duyurdu.
Pentagon Sözcücü D.White "Koalisyon IŞİD`in elindeki toprakları özgürleştirdi ancak IŞİD`e karşı kampanya bitmedi.
IŞİD karşıtı kampanyanın yeni aşamasına geçerken Suriye`den askerlerimizin eve dönüş sürecini başlattık." ifadesini kullandı.


D.Trump, "Önce Amerika" taahhütü ile ABD Başkanı oldu.
"Önce Amerika";
Bir yanda gelişmiş ve istikrarlı ülkeler, diğer yanda emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
O sırada Pentagon ve CIA` yı Ulusal Savunmaya geri getirmek,
Gerekirse bir revizyona tabi tutmak üzere uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmek,
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmek,
Ticaret Savaşları`nı başlatmak anlamına geliyor...


Böylece Başkan Trump liderliğinde ABD Emperyalizmi;
Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin kurulması için sermaye ihracının bolca yapıldığı,
Dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşıldığı,
Yerkürenin tüm topraklarının en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı bir durumdan;
Şimdi yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor.


.Bu çerçevede Başkan D.Trump, ulusal güvenlik siyaseti uygulamalarında ve şimdi ABD askerlerinin Suriye`de çekilmesi kararında; teorik yapısını bizzat hazırlattığı;
1- ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi,
2- Nükleer Duruş İnceleme Belgesi,
3- Terörle Mücadele Strateji Belgesi,
4- 2019 Ulusal Savunma Yetki Yasası`nı esas alıyor.


"ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi"; dünyanın bütün ülkelerine;
1- ABD`nin uluslararası ilişkilerde güvenlik ve refahın lideri olduğunu,
2- Rusya ve Çin ile olan ilişkilerinde jeopolitik bir zihniyeti benimsediğini,
3- ABD`nin Birleşmiş Milletler Örgütündeki sorumluluğunun daha fazla olduğu kaydıyla uluslararası düzeni Birleşmiş Milletler temel statüsünün belirlediğini,
4- ABD`nin ulusal güvenliği doğrultusunda ekonomik ve siyasi faaliyetlere müdahale edebileceği bildiriyor.
Bu 4 madde; öncelikle ABD`nin elinin çok öncesinde kazandıklarından dolayı kuvvetli olduğu iddiasıdır.


Mesela Avrupa Birliği; esasen askeri yüzü NATO olan bir sivil yapıdır.
ABD birbirine denk olmayan bu iki yüzlü yapıda; NATO`yu doğrudan, Avrupa Birliği`ni ise dolaylı olarak yönetiyor.
Mesela, ABD İran nükleer anlaşmasından çekilerek AB`yi zarara sürükleyebiliyor.


Başkan Trump`ın esas aldığı ikinci konu, ABD`nin nükleer caydırıcılık ve savunmasına yönelik "Nükleer Duruş İncelemesi" dir.
Bu belge ile ABD "kilit karar "olarak, düşük verimli nükleer bir seçenek dahil olmak üzere "Nükleer Üçlü" denilen;
1- Bir savaş halinde hayatta kalabilmeyi :
2- İlk vuruşu yapabilmek için ülkenin geniş kapsamlı nükleer cephaneliğini içeren varlıklarının çeşitli silah platformlarına yayılmasını :
3- Stratejik olmayan nükleer kapasitenin sürdürülmesini teorik olarak sağlamıştır.
Bunun politikasını ise;
1- Potansiyel düşmanların herhangi bir ölçekte nükleer saldırılarını ve nükleer olmayan stratejik saldırganlığını caydırmak,
2- Caydırıcılık başarısız olursa zararın sınırlanmasını ABD nükleer güçlerinin özel ve esnek rolüyle belirleneceği öngörüsü belirliyor.


Bu yüzden Başkan Trump, Rusya`nın anlaşma şartlarını yerine getirmemesini esas alarak,
Washington`u 1987`de Sovyetler Birliği ile imzaladığı Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması`ndan (INF) çekmiştir.
Böylece Rusya ve Çin`i ulusal güvenliklerini sağlamak üzere savunma kapasitelerini arttırmak için amansız bir harcama ile karşı karşıya bırakmıştır.
Üstelik bu iki ülkenin de ABD ile yüksek teknolojili bir silahlanma yarışında rekabet etmesi mümkün görülmüyor...


Başkan Trump, ABD Terörle Mücadele Strateji Belgesi`ni de esas almak durumundadır.
Belge Washington`un, " Önce Amerika" söylemi doğrultusunda,
Artık sadece İsrail dahil olmak üzere kendi çıkarlarına saldıran terörist örgütlerle mücadele edeceğini ortaya koyuyor.
Terörle Mücadele, güvenliğe ve demokratik değerler ile insan hak ve özgürlüklerini hedef alan tehdit unsurlarına karşı hem ulusal hem de uluslararası mücadeledir.
Ama belgede "Terörizm İle Mücadele" sözcüğü yerine "Şiddet İçeren Aşırılıkçılıkla Mücadele" sözcüğü kullanılıyor.
Böylece Belge, düşmanları değil bir mücadele yöntemini tanımlıyor.
"Terörizm ile Mücadele" bitmeyen bir savaşa dönüşmüş bulunuyor...


Nitekim Trump`ın Suriye`den askerlerini çekme kararında;
İŞİD`in kalıcı yenilgisinin IŞİD`in yokluğu olmayacağı,
Suriye`de İŞİD`le bundan böyle Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçlerinin mücadele edeceği,
Ama IŞİD`in fırsat bulduğu her yerde yeniden bir isyana dönüşeceği,
Buna karşı ABD`nin terörle mücadele ortaklarıyla beraber hareket edeceği bildiriliyor...


Başkan`ın dikkate aldığı son konu 2019 Ulusal Savunma Yetki Yasası çerçevesinde,
Özel Operasyon kuvvetlerinin terörle mücadele misyonu ve büyük güç rekabeti ile bağlantılı diğer misyonlar için güç portföyüdür.
Buna göre;
1- Terörle mücadele, gelecek on yıllarda Savunma Bakanlığı için gerekli ve hayati bir görev olmaya devam edecektir.
2- Özel Harekat ileriye dönük ve sürdürülebilir terörle mücadele gücünü sürdürürken, Savunma Bakanlığı potansiyel düşmanla çatışma öncesi rekabet ortamında güçlü rol oynayacaktır.
3- Siber alan aracılığıyla bu misyonları yürütmek için Siber Özel Kuvvetler oluşturulmaktadır.
4- Yeterli kapasitede derinlik sağlamak üzere Deniz Akıncı Birliği,
5- Hava Kuvvetleri özel harekat bileşeni daima hazır durumdadır...


Trump`ın askerlerinin Suriye`den çekilmeye başladığını bildirmesinin ardında,
Yukarıdaki ABD muazzam ama teorik Ulusal Güvenlik stratejileri bulunuyor...


Ya pratik?
Bu sorunun yanıtını ABD Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Nikkl Haley veriyor.
" İsrail gelişmekte olan, güçlü ve müreffeh bir ülkedir.
Filistin halkı ise korkunç acı çekiyor, çünkü liderleri hâlâ gerçekçi olmayan 50 yıllık taleplerle yaşıyor.
Halbuki Filistin halkının hayatlarının kalitesinde büyük bir iyileşme ve politik gelecekleri üzerinde çok daha fazla kontrolünün olması gerekiyor.
Başkan Trump yönetimi İsrail ile Filistinliler arasında barış için bir plan hazırladı.
Plan önceden düşünülemez olan şeylerin bugün yapılabileceği gerçeğini kucaklıyor.
Ama hâlâ Filistinlilerin barış anlaşmasıyla neyi beklediğini bilmiyoruz.
Neden sevmedikleri bir planın bölümlerine odaklanmıyorlar?
Aksi taktirde değişim olasılığı olmayan son 50 yılın başarısız statüsüne geri döneceğiz.
İsrail büyümeye ve gelişmeye, Filistin halkı acı çekmeye devam edecek.
Neden her iki taraftaki masum insanlar ölmeye devam etsin?" diyor...


Başkan Trump, yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor.
Türkiye`ye verilen mesaj " Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" dır.


21. 12. 2018








Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.