Trump neden davet etti, Sn. Erdoğan davete neden icabet ediyor?
Trump neden davet etti, Sn. Erdoğan davete neden icabet ediyor? Başkan Sn. Erdoğan`ın Trump`ın davetini kabul edip etmeyeceği çok tartışıldı. Önce Washington`a gitmeyeceği söylendi sonra gelişmelere göre hareket edilecek denildi. Başkan Sn. Erdoğan`a sorulduğunda BaşkanTrump ile yapacağı telefon görüşmesi sonrası gidip gitmeyeceğine karar vereceğini açıklamıştı. Nitekim de öyle oldu. Trump ile yaptığı o telefon görüşmesi sonrasında yakın çevresiyle gerçekleştirdiği istişare sonunda Başkan Sn. Erdoğan gitmeye karar verdiğini düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Türkiye ile ABD ilişkilerindeki sorunların bir kısmı hiç şüphesiz ABD`nin kendi içinde cereyan eden siyasi mücadele ile ilgilidir. Azil süreci yaşayan Trump`ın ciddi sıkıntıları var. Ayrıca askerlere, Senato ve Temsilciler meclisine de çok hâkim olabildiği söylenemez. Türkiye`ye yönelik baskı politikaları uygulaması yönünde ABD`deki Türkiye karşıtı cephenin baskılarını azaltmak ve azil süreci gündemini dağıtmak için Başkan Trump`ın Türkiye`yi kullandığı ihtimal dahilindedir. Ancak, Türkiye`nin kendi başına kararlar alma ve aldığı bu kararları uygulama potansiyeline sahip olduğunu göstermiş olması ABD`nin iç politikasını derinden etkilediği bir gerçektir. Çünkü Türkiye, bölgesinde ve uluslararası düzeyde hâlâ etkili bir ülkedir. ...Ve yine küresel ve bölgesel ölçekte çözüm bekleyen devasa sorunların her iki ülkeye yüklediği önemli sorumluluklar var. Her şeye rağmen iki ülkenin birbirine birden fazla alanda ihtiyacı var olduğunu gerçeğini en iyi bilenlerden biri de Trump`ın kendisidir. Trump`ın daveti ve Başkan Sn. Erdoğan`ın davete icabet etmesinin sebebi de aslında budur. YIKICI MUHALEFETİN ÇAPSIZLIĞI Hem ABD`de hem de Türkiye`de bu ziyaretin gerçekleşmesini istemeyenler var. ABD`deki Türkiye düşmanlığı faaliyetleriyle meşhur Ermeni, FETÖ ve Siyonist lobilerin güdümündeki bazı senatör ve bürokratların bu görüşmeyi engelleyici tavrı hâlâ devam ediyor. Zira Başkan Sn. Erdoğan, ABD`deyken Türkiye aleyhindeki yaptırım tasarılarının gündeme alınması için yönetime baskı yapıyor. ABD Başkanı Trump`ın kaleme aldığı 9 Ekim tarihli mektup üzerinden Türkiye`de CHP`nin başını çektiği bazı çevreler de benzer bir tavır içindedir. Her fırsatta ülkesini dışarıdaki karanlık mahfillerde şikâyet eden bu çevreler, ``Bu görüşme gerçekleşmesin ve gerilen ilişkiler kopsun´´ beklentisi içindedir. Her konuda hükümeti suçlayıp eleştirmeyi siyasi muhalefetin görevi sanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve ekibinin ziyaret konusundaki yaygaraları ise tek kelimeyle siyasi çapsızlıktır. Yıkıcı muhalefetin bu görüşmeye yönelik eleştirileri asla ülke çıkarlarını düşündükleri için değil, amaçları Başkan Sn. Erdoğan aleyhinde bir algı oluşturmaktır. Trump`ın o mektupta kullandığı ifadeler, normal şartlarda bir Başkan`a yakışmayacak ifadelerdir. Hem o mektubu hem de o ifadelerin kabulü asla söz konusu değildir. Aynı seviyeye inilmemesi için aynı düzeyde yazılı bir cevap yerine Trump`a rağmen sahada operasyonu başlatan emrini vererek verilmiş olması çok daha anlamlı ve etkili olmuştur. Nitekim Trump`ın üst düzeyde bir heyeti Türkiye`ye göndererek Türkiye`nin tezlerini kabul eden mutabakatı imzalamak zorunda kalması o mektuba sahada verilen cevabın bir sonucuydu. Eğer benzer ifadeler kullanılarak cevap verilecek olunsaydı bu iş argoların savrulduğu bir mahalle kavgasına dönüşürdü. Başkan Sn. Erdoğan, kişisel bir hırsla Trump`ı karşısına alıp o mektuba cevabını vererek davetini reddetse, belki kendi nefsini tatmin etmiş olurdu ancak ülke olarak hiçbir şey kazanmaz, aksine çok şey kaybederdik. Türkiye ve dünya gerçeklerini değerlendirme yeteneği olmayan, strateji belirleme bilgi birikiminden yoksun olan bu zümre bilsin ki, devlet yönetmek vakıf veya dernek yönetmeye benzemez. Unutulmasın ki; devletler ilişkilerinde duygusallığın yeri yoktur. ...Ve bilinmeli ki; ülke ve milletin âli menfaatleri her şeyin üstündedir.
|