``Avrupa`ya göre, Erdoğan öldürülmeli´´
``Avrupa`ya göre, Erdoğan öldürülmeli´´ 26 Nisan 2017
Avrupa`dan yine çatlak bir ses, yine düşmanca bir tavır, yine siyasi bir ahlaksızlık ve yine faşizmin hortlaması... Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) siyaset bilimi uzmanı olarak takdim edilen Philippe Moreau Defarges adlı alçak, canlı yayında infiale yol açacak cümleler sarfetti. &8216;BFM Business` adlı ekonomi kanalında Türkiye`nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin mümkün olmayacağını, Türkiye`de bir tıkanıklığın olacağını iddia etti. Ayrıca ``O zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun (Erdoğan) öldürülmesi kalıyor´´ gibi insanlık adına utanç verici ifadeler kullandı. Bu haddini bilmez, seviyesiz ve ahlaksız kişi, aslında birilerinin iddia ettiği gibi akli dengesi bozuk falan değil, tam aksine Avrupa`nın içinde bulunduğu cinnet halini seslendiren sözüm ona akıllı bir şahsiyetsizdir. Diğer bir ifadeyle, onun bu hezeyanları aslında Avrupa`nın iflah olmaz hastalığı olan Faşizmin dışa vuruşudur. Avrupalı hain odakları, Philippe Moreau Defarges, denen hadsizin veonun gibilerininbu küstahça saldırıları fikir özgürlüğü üzerinden sıradanlaştırılmak istenmektedir. Manşetlere taşınan o iğrenç ve tiksindirici ifadeler, terörü ve anarşiyi körükleyen söylemler Avrupa`nın gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. Ne hazindir ki; Avrupa başkentlerinde bu ve benzeri hezeyanlarda bulunan kişilere karşı hâlâ herhangi bir hukuki işlem başlatılmamıştır. Bu yanlış ve yanlı tutum, Avrupa`nın seviyesizliğinin ve siyaseten iflasının bir göstergesidir. Son yıllarda, bilhassa referandum öncesi ve sonrasında yaşanan antidemokratik uygulamaların emrini verenlerin bu densizden geri kalır yanları yoktur. Avrupa medyası ve siyasi bazı çevrelerin, Erdoğan`ı itibarsızlaştırıp halk desteğini düşürme amaçlı karalama kampanyalarını yürütürken yapılan pervasızca beyanlar ahlak yoksunluğudur. NEDEN ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI? Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın liderliğindeki Türkiye`de hiçbir şey eskisi gibi devam etmedi. Yani Türkiye, Avrupa`nın istediği gibi sürekli sömürge kalmasından ve birilerinin tüketim ülkesi olmasından vazgeçti ve kendi ayakları üzerine durmaya ve bağımsız kalmaya karar verdi. Bu süreçte Türkiye,AB`ye tam üyelik konusunda tek taraflı karar alma döneminin bittiğini ilan etti. Böylece; AB üyesi ülkelerin ve AB bünyesinde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların siyasi baskıları, hakarete varan ağır eleştirileri, onur kırıcı ve dayatmacı politikaları reddedildi. Velhasıl Türkiye,``Böyle geldi ama böyle devam etmeyecek´´ diyerek Avrupa`nın gözüne baka baka yeni seçeneklere yöneldi. Aslında buna mecbur edildi. Türkiye`nin bu tavrı, Batılı emperyalist devletleri ve uyduları olan AB`yi çok ciddi anlamda rahatsız etti. Türkiye`nin yeni önerilerini tartışma ve bir uzlaşma yolunu bulma yerine Almanya`nın liderliğindeki AB, Türkiye`ye karşı siyasi ve ekonomik operasyonlar başlatmaya karar verdi. Amerika ve İngilterede kısmen aynı yolu takip etti. Rusya ve Çin ise bu süreçten nasıl kazançlı çıkarım hesapları yaptılar, yapıyorlar. Referandum süreci ve sonrası siyasi baskıların yanında Türkiye ekonomik açıdan izole edilmeye çalışıldı. Ekonomiyi yavaşlatıp güçsüzleştirmek için operasyonlar başlatıldı. Kısacası, Türkiye ile ilgili bütün bu gelişmelerin mimarı Sayın Erdoğan, olarak görüldüğü için ona düşman oldular. Teslim olmadığı ve onların karşısında eğilmediği için hâlâ ona kinleri devam ediyor. İçişlerimize müdahalelerinin ve referanduma taraf olmalarının sebebi de ``Erdoğan`sız bir Türkiye´´ hayal etmeleriydi. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan`ı hedef almalarının sebebi, Avrupa`ya rağmen onu Türkiye`nin değişimin mimarı olarak görmelerindendir.
|