AB’nin Türkiye için İngiltere modeli önerisi
AB’nin Türkiye için İngiltere modeli önerisi
Yarım asrı aşan Türkiye ile AB ilişkilerinde Türkiye tüm sorumluluklarını yerine getirmenin uğraşı içinde hareket ederken, AB tarafı ise hiçbir zaman samimi bir yaklaşım içinde olmamıştır.
Süreç içinde hazırlanan ‘AB Türkiye Raporları’nda suçlamalar, tehdit ve şantajların devamında ise sürekli yeni fasıllar ve yeni şartlar Türkiye’nin önüne sürülmüştür.
İlişkilerimizde “eksiğimiz yok” demek yanlış olur. Ufak tefek eksiklikler vardır ki olmayan ülke de zaten yok.
Ancak bu eksiklerimiz bizim tam üyeliğimize engel değildir. Zira her konuda bizden çok daha eksikleri olan ve hiçbir şekilde Türkiye ile kıyaslanamayacak kadar düşük seviyede olan birçok ülke ve ülkecikler AB’ye tüm eksiklerine rağmen alınırken Türkiye alınmadı ve de alınmıyor.
Biz birçok şartı yerine getirmiş ve yarım asrı aşan bir süreçte AB ile ilişkimiz her konuda devam ediyor ve ‘Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı’mız var ama neden hala AB’ye üye değiliz.
“Peki, ama neden?”
Bu sorusunun cevabı ise açık ve nettir.
AB tarafı bahaneler üzerinden sebepler üretse de tüm bu yanlı ve yanlış politikaların asıl sebebi; Türkiye’nin İslam kültür ve medeniyetine mensup olmasıdır.
Yani yaklaşımlarının temelinde tarihin derinliklerinden gelen Haçlı ruhu saklıdır.
Avrupa’da Türk ve İslam düşmanlığının ve ırkçılığın bu derece yüksek olmasının da sebebi budur.
•
Ancak AB’li siyasiler, açık ve net değil, bu asıl sebepler sürekli olarak Avrupalı siyasiler tarafından gizlenmekte ve Yunanistan ve Kıbrıs anlaşmazlığı, ülke içindeki demokratikleşmenin geliştirilememesi başta olmak üzere ekonomideki dengesizlik sebep gösterilmektedir.
Kısacası: Bahaneler ve uydurmalar üzerinden bir karşı politik tavır sürdürüldü ve de sürdürülüyor.
Unutulmasın ki ABD ve onun uydusu AB, ‘güçlü bir Türkiye’ istemezler ancak Türkiye’nin de başka arayışlara yönelmemesi ve kendilerinden kopmasına da razı olmazlar.
Çünkü Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, köklü bir tarihe ve devlet geleneği ile güçlü bir orduya sahip olması hasebiyle onlar açısından yok sayılabilecek bir ülke değildir.
Onun için oyalayıcı politikalar ve bazen ise ümitlendiren söylemi devreye sokarlar.
Ancak, gelinen noktada Türkiye’de AB’yi çok fazla önemsemediği anlaşılmaktadır.
Çünkü hem dünya hem de Türkiye şartları değişmiş, alternatifler de çoğalmış ve de çoğalmaktadır.
Ayrıca, Türkiye de eski Türkiye değildir.
Her geçen gün güçlenen ve kendi başına kararlar alabilen ve de sınırlarını aşarak Doğu Akdeniz, Suriye’nin Kuzeyinde, Libya ve Kafkasya’da etkinliğini kabul ettirmiş, bölgesinde varlığı kabul edilen ve küresel düzeyde ilişkiler kurabilen bir potansiyele sahip olmayı başaran bir ülkedir.
Bu gerçeği gören ABD ve AB’nin, son yıllarda Türkiye’ye yönelik karşı tavırlarının sebebi ise Türkiye’yi pazarlık masasına çekip kendi kontrollerinde tutmaktır.
ABD ve AB’nin yaptırımları devam ederken, ortak mekanizmalar ve alternatif modeller önermelerinde bulunmaları bunun en bariz örnekleridir.
Brüksel’deki AB zirveleri sonrası bir yandan sembolik yaptırımlar başlatılırken, diğer yandan ise yeni modellerle yeni ilişkiler kurulmak istendiği seslendirilmeye başlandı.
Almanya Şansölyesi Merkel’in Türkiye’ye tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık önerisi uzun yıllar tartışılmıştı.
Şimdi ise Merkel’in partisi CDU’nun genel başkanlığına aday üç isimden biri olan Friedrich Merz, Türkiye’nin İngiltere örneğinde olduğu gibi AB’ye tam üyelik yerine ‘Ekonomik katılımcı İşbirliği ortaklığı’ modeli önerisinde bulundu.
Bu modelin içi boş.
Şimdiden bir şeyler söylenmesi eksik olur.
Nedir bu model? İçinde neler olacak? Bekleyelim görelim…
|