Alman Aklı (4)
Ömer Özkaya omerozkaya@gunes.com Alman Aklı (4)
17 Ağustos 2017 Dünyada Türkler kadar farklı alfabe kullanan bir başka millet herhalde yoktur. Bu, Türklerin dünya üzerinde çok geniş bir coğrafyaya yayılmalarından, diğer kültür ve medeniyetlerle temas ve etkileşime açık olmalarından ve de onları etkileme arzusundan kaynaklanıyor olabilir. Dünyanın çeşitli coğrafyalarına dağılmış Türkler`in alfabe seçiminde, mensup oldukları din - İslamiyet`in kabulünden sonra Arap harflerinin kullanılmaya başlanması gibi- belirleyici olmuştur. İlk defa din faktörünü gözetmeden Türkiye Türkleri`nin Latin alfabesini kabulü, tek istisnadır. Alman Aklı ve hizmetindeki Alman entellektüeller, Anadolu`da Latin alfabesinin kabulü için de çaba göstermişler, alfabenin yazımı konusunda da Fransızlarla rekabet etmişlerdir. Sonunda yazım konusunda Fransızların önerileri kabul görmemiş, kelimelerin konuşulduğu gibi yazıldığı, Almanca`ya yakın Doğu Avrupa ülkelerinin yazım şekli esas alınmıştır. Sesli harflerin tamamı da Almanca`dan alınmıştır. Böylece ``Yeniliklerle Türklerin Fransız kültür çevresinden uzaklaştıkları ve Almanya tarafından etkili olunan Doğu Avrupa çevresine girdikleri görülmektedir´´ (İstanbul`daki Alman Büyükelçiliği`nce yazılan 5 Kasım 1928 tarihli rapor - Innere Verwaltung Türkei, Bd. 1, R 78624). Alman Aklı ayrıca, Latin alfabesini Türkiye`yle aynı yıllarda kabul etmiş olan Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan`a Anadolu üzerinden uzanmak istemiş, ancak bu plan Ruslarca adı geçen ülkelerde alfabe değişikliğine gidilerek tersyüz edilmiştir. Eğer bu değişiklik olmasaydı Alman nüfuzu Orta Asya`da daha hızlı ve derinlemesine yayılabilirdi. Çünkü zaten ``Osmanlı Devleti`nin müttefiki olduğundan Almanya`ya karşı büyük bir sempati besleniyor ve (Türkistan`ın) bağımsızlık mücadelesinde Almanların her türlü yardımı yapacaklarına inanılıyordu.´´ (ATAŞE Arşivi, Kls. 1854, Ds. 121, Fhr. 2 / 17) Nefret, kin ve peşin hüküm, kör eder, akıl tutulmasına sebep olur. Hiçbir önyargı ya da art niyet taşımadan, Almanya ve Türkiye`nin birbirini daha iyi anlaması ve bu iki ülkeye kurulan tuzakların farkına varılması düşüncesiyle kaleme almaya çalıştığımız bu seriyi hülasa edelim: Alman Aklı, eski günlere geri dönme arayışının açtığı kanaldan esir alınmak isteniyor. İngilizler, Alman Aklı`nı Orta Asya`dan çıkarmak istiyor. Orta Asya, Alman Aklı için uzak gelecekte çok gerekli. Orta Asya uzak gelecekte İngiliz`lerin nüfuz dairesinden çıkacak. Eğer Orta Asya olmazsa Alman Aklı`nın İngiliz`lerle baş etmesi neredeyse imkânsız. Orta Asya, Orta Doğu`nun kilididir, Orta Asya`da olmayan, Orta Doğu`da olamaz. Orta Doğu`da olmayan, dünyanın idaresinde söz sahibi olamaz. Orta Asya, Orta Doğu`nun uzun zamandır etkisi altında. Orta Asya, Orta Doğu`nun oyunlarında, açılması zor kilitlerin açılmasında etkili anahtardır. İngilizler, önce Orta Asya`ya yerleştiler, Orta Doğu`yu buradan kurguladılar ve bölgeyi en az dokuz anahtarlı (dokuz kördüğüm) bir kilitle kilitlediler. Bu kilidi açmak ancak Orta Doğu`ya dair şu dokuz anahtara sahip olmakla mümkün olabilir: 1-Etnik kimlik anahtarı 2-Mezhep ayrılıkları anahtarı 3-Ahmedilik (Kadıyanilik) anahtarı 4-Orta Asya anahtarı 5-Ekonomik anlaşmazlıklar anahtarı 6-Irkçılık anahtarı 7-İntikam olayları anahtarı 8-İstihbarat anahtarı 9-İttifaklar anahtarı Alman Aklı, İngiliz`ler tarafından Orta Asya`dan çıkarılmak isteniyor. Eğer planlandığı gibi giderse, Rus`larla Almanlar karşı karşıya getirilecekler. Pazar günü bu seriyi bitirelim.
|