Almanya, tarihi ihanete öncülük mü etmeye çalışıyor?
Almanya, tarihi ihanete öncülük mü etmeye çalışıyor? 03 Ağustos 2022
Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com
ABD ve Almanya, Fransa ile Yunanistan başta olmak üzere AB üyesi bazı ülkeler, Türkiye’nin yükselişinden, rahatsız oldukları bir gerçektir.
Bu rahatsızlık günümüzde yaşanan bazı olumsuz gelişmelerden kaynaklanmadığı gibi bir değil, birçok sebebi bulunmaktadır.
ABD ve AB öncülüğündeki Batılı ülkelerin rahatsızlığının asıl sebebi ise tarihin derinliklerinden gelen, Türk ve İslam’a duyulan kin ve nefret ile Türklerden intikam alma arzusuna dayanmaktadır.
Çünkü Türkler, tarih boyu Avrupa karşısında Türk töresi ve İslam inancından beslenen kültürel değerleriyle dik duruşunu sürdürmüş bir millettir.
Ancak, Batılıların öncülük ettiği İhtilaf devletleri ‘Sykes-Picot Anlaşması’, sonucu Osmanlıyı parçalayıp topraklarını bölüşmesinden sonra kendi yörüngelerine aldıkları ve yönettikleri Türkiye’nin Başkan Erdoğan liderliğinde yeniden tarih sahnesine emir alan ve oyunda verilen rolü üstlenme yerine oyun kuruculardan biri olma konusundaki ısrarı, rahatsız edici olduğu diğer bir gerçektir.
Tarihi bir hatırlatma:
Sykes-Picot Anlaşması, I. Dünya Savaşı sırasında, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya ve Fransa arasında yapılan ve aynı yılın Ekim ayında Rusya tarafından onaylanan, Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.
•
Günümüzde ise Sykes-Picot gizli anlaşmasına imza koyan aynı ülkelerin hâlâ vazgeçmedikleri ve günümüze kadar ihanet planlarının köklerinin uzandığına şahit oluyoruz.
Dünya dengeleri siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda yeniden şekillenirken, Türkiye’nin kendi savunma sanayisini geliştirmesinin yanında Doğu Akdeniz’de haklarını korurken, Libya ve Balkanlar ile Kafkasya jeopolitiğinde etkili dış politikasıyla Türkiye’nin sınırlarını aşan bölgesel ve küresel alanlarda söz hakkına sahip olması aynı güç odakları tarafından engellenmeye çalışılmaktadır.
Bugün ABD, Almanya ve Fransa’nın öncülüğündeki Batılı güç odaklarının bu ve benzeri Türkiye karşıtlığı girişimlerinin sebebi de o tarihi kin ve nefretin bir devamıdır.
Türkiye’nin ekonomik alanda kalkınıp güçlenmesi ve dış politikada kararlarını kendi başına alarak hareket etme girişimleri ise bu ülkeler ve onların yönettikleri güç odakları tarafından hazmedilemiyor.
Çünkü güçlü, kalkınmış, bölgesel ve küresel düzeyde itibarlı bir Türkiye, onların asırlardır devam eden sömürgeciliğe dayalı çıkar politikaları zarar göreceğinden korkuyorlar.
Ama isteseler de istemeseler de Türkiye hedefe kitlendi, yürümeye ve koşmaya devam ediyor ve edecektir.
Bu rahatsızlık ve karşı politik tavrın en son örneği Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’ın, Türkiye ziyaretinde takındığı tavır ve pervasız iddia ve açıklamalarıdır.
Konuk bakanın, Türkiye karşıtı politikalarını ben anlıyorum.
Acemi politikacı Alman Bakan Annalena Baerbock’un bu yaklaşımı hem tarihten günümüze devam edegelen Türk ve İslam düşmanlığı hem de mensubu olduğu ‘Yeşiller Partisi’nin o tarihi düşmanlığı kuruluş ve varlık felsefesi olarak benimsemeyen bir parti olmasından kaynaklanmaktadır.
Biz o ve onun gibilerin öncülük ettiği o fikri ve o partiyi iyi biliriz.
26 Eylül 2021’de gerçekleşen federal seçimlerin ardından kurulan koalisyon hükümetinde onun yanında Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı olan Claudia Roth ile ‘Yeşiller Partisi, Türk kökenli eş başkanlarından Cem Özdemir başta olmak üzere tescilli Türk düşmanlarının içinde yer aldığı bir partidir.
Aslında konuk bakan haksız değil, çünkü o terör örgütü PKK, DHKP-C ve FETÖ’ye kol kanat geren Almanya’nın ve partisinin çizgisinde ilerlemeye çalışıyor.
Osman Kavala’nın bunca siyasi baskılara rağmen Türkiye’de halen tutuklu olması ve ABD ve Almanya’nın başını çektiği Batılı siyasilerin bu derece ona sahip çıkmasının sahibi ise onun bir işbirlikçi olduğunun ifadesidir.
Bu gerçeği anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Zira tüm bilgi ve belgeler bu iddiayı doğrulamaktadır.
Konuk Alman Bakanın çatlak sesini yükseltmesi ve telaşı işte bu sebeplerdendir.
Ancak önemle ifade etmek isterim ki; tarihi düşmanlığa öncülük etme yönündeki girişimleri bir hukuk devleti olma yolunda olduğunu iddia eden Almanya’ya yakışmamaktadır.
|