Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10202
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (890) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1675)


Dış Politika - Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Süleyman KAZMAZ - (Ziyaretci) 21.03.2008 11:24:54

ATATÜRK VE AVRUPA BİRLİĞİ

Atatürk ve Avrupa Birliği
Süleyman KAZMAZ
Avrupa Birliği (AB), gerileme dönemine giren Avrupa`nın güçlendirilmesi amacıyla Avrupalılar tarafından oluşturulan bir kuruluştur. Bu konuda AB anayasasında şu hüküm yer almaktadır: ``Birlik, değerlerine saygı gösteren ve kendini bunları, birlikte geliştirmeye adamış olan tüm Avrupa ülkelerine açıktır.´´ Bu hükümden de anlaşılacağı üzere AB kendini Birlik` in değerlerine, dolayısıyla Birlik`in, açık deyimiyle Avrupa`nın geliştirmesine adayan ülkelerden meydana gelmiştir: AB üyeliğinin birinci şartı Avrupa üyesi olmak, kendini Birlik`in, Avrupa`nın geliştirmesine adamaktır. Türkiye bu şartlara haiz olmadığı halde AB üyeliği isteğinde bulunmuştur. Başlangıçta üyelik şartları 22.6.1993 tarihinde toplanan Kopenhag zirvesinde belirlenen Kopenhag ölçüleri , onların deyimiyle Kopenhag kriterleri şöyle özetlenebilir: Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklan, azınlık hakları, serbest piyasa iktisat düzeni, onların deyimiyle liberalizm, Birlik`in amaçlarına bağlı kalmak üzere üyelik için gerekli yükümlülükleri yerine getirmek.
Yukarıda özetlenen Kopenhag ölçüleri, Türkiye `yle ilişkiler başladıktan sonra, daha doğrusu Türkiye`ye özgü olmak üzere, yenileri eklenmek suretiyle, sürekli bir şekilde genişletilmiştir.
Bir Avrupalı şöyle diyor: Türkiye Kemalizm`den vazgeçmedikçe AB ye giremez.Bir başka Avrupalının söylediği de şu: Atatürk`ün resimleri devlet dairelerinden indirilmelidir.
Avrupalıların bu şekilde dile getirdikleri Atatürk karşıtlığını açıklayabilmek için Çanakkale Savaşları`na kadar uzanmak gerekir.
Avrupa Orta Çağ`da maddi ve manevi perişanlık içindeydi. Skolastik felsefe, kilise baskısı, derebeyi zulmü, otuz yıl, yüz yıl savaşları ülkeyi yaşanmaz bir kıta durumuna getirmişti. Amerika`ya göç olayı bu perişanlığı, yeni bir hayat, yeni bir vatan arama ihtiyacının sonucudur. Fakat Haçlı Seferleri (1096-1272) döneminde Orta Doğu`dan kültür eserleri, Marko Polo`nun 25 yıl süren seyahati dönüşünde Asya`dan getirdiği pusula, barut, matbaa, kağıt gibi vasıtalar, büyük Türk düşünürleri Farabi ve Ibni Sina`nın kitaplarından edinilen müspet ilimler sayesinde Avrupa.uyanmış ve büyük sanayi dönemine girmiş, okyanuslara açılarak dünya ticaretini ele geçirmiş, Asya`daki getirdiği imara ve refaha kavuşmuş, iktisadi ve siyasi
açıdan dünyaya egemen olmuştur. Artık Avrupa üstün, yenilmez bir güç, örnek bir dünya haline gelmiştir, her işin, her eserin en iyisi oradadır. Genel görüş bu. Asya ise geri kalmış, insanlarıyla kaynaklarıyla Avrupa`ya hizmet eden bir ülke.
Büyük, yenilmez, bir- medeniyet dünyası, Avrupa Birinci Diinya Savaşı`na girmiş, Çanakkale`de, Anafartalar`da Asya milleti olan Türkler karşısında, Mustafa Kemal karşısında yenilmiş, çekilip gitmek zorunda kalmıştır. Bu yenilgi sonunda güçlü Avrupa hayali yıkılmış, Asya`nın alın yazısı değişmiş, yeni bir düşünce ortaya çıkmıştır: Avrupalı sanıldığı kadar güçlü değildir; üstelik Asyalıdan da güçlü değildir; Asyalı ondan daha güçlüdür; çünkü Asyalı bir millet olan Türklere , Türk Ordusu`na yenilmiştir. Bu uyanış sayesindedir ki Asya` da bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi başlamış, bu yolda başarıya ulasan birçok Asya ülkeleri bağımsızlık kazanarak sömürge olmaktan kurtulmuştur. Böylece birçok Asya toplulukları bağımsızlığa kavuşunca Avrupalılar sömürgelerini gerçek deyimiyle, geçim kaynaklarını yitirmişler, inişe geçmişler, gerileme dönemine girmişler ki, sonuç olarak sömürgeciliğin sonu başlamıştır-. Karşılarında Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal.

İkinci Aşama İstiklal Savaşı.

Yıl 1918. Türk Ordusu`nu aşarak savaş yoluyla Anadolu`ya giremeyen, ancak Osmanlı Devleti`nin cephelerde kazandığı zaferlere ve başarılara rağmen, müttefiklerinin silah bırakması yüzünden kabul etmek zorunda kaldığı Mondoros Mütarekesi`nden yararlanan Avrupalılar, Çanakkale yenilgisinin öcünü almak istercesine aynı zamanda tarihten gelen emellerine kavuşmak amacıyla Anadolu`ya saldırdılar, ikinci Haçlı Seferi diyebileceğimiz harekete giriştiler; basta İstanbul olmak üzere Anadolu`yu yer yer işgal ettiler. Kendileri Türk Ordusu`nun karşısına çıkmaya cesaret edemedikleri için silahlı mücadeleyi Yunanlılara bıraktılar. O zamanlarda Amerikan Cumhurbaşkanı "Savaştan sonra Türkiye haritadan silinecektir." diyor, bir başka Amerikan yetkilisi de Türkiye`nin uygarlığın başına bir bela olduğunu söylüyordu.
Sıra muahedeye gelmişti. Bu amaçla Fransa`ya giden Osmanlı Delegelerine Fransız Başbakanı şöyle dedi: "Savaşı dört yıl uzattınız. Cezasını çekeceksiniz." Böylece Sevr Muahedesini imzalattılar. Türkiye harita üzerinde parçalandı.
Türkiye`yi sömürge haline getirmek istiyorlardı. işgalden sonra Anadolu`da maden, daha doğrusu kaynak arayışına çıktılar.Amerikalılar okul, hastane açıyor, kilise adamı gönderiyor, Ermenilere yardım ediyorlardı. Ayrıca Anadolu`da yatırım yapmak istediler, ama, güvenlik şartlarını yeterli görmedikleri için tasarılarını gerçekleştiremediler.
Gün geldi; Atatürk ve Kuvayi Milliyeciler Türk Milleti`nin gücünü harekete getirdiler. Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz, 30 Ağustos Zaferi ve Atatürk`ün emri: "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz`dir, ileri!" Yunanlılar İzmir`den Polatlı`ya üç yılda gelmişlerdi. Polatlı`dan İzmir`e 9 günde çekildiler; öteki işgalciler İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar da kurşun atmadan geldikleri yere gittiler. İngiliz Başbakanı şöyle dedi: Nerden bileyim ki Tanrı asrın dahisini Türklere verdi. Ve koltuğunu terk etti. Karşılarında Mustafa Kemal, Baskomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal. Askeri Zafer. Atatürk Batılıların Anadolu üzerindeki hayallerini ebedi olarak yıkmıştı. Karşıtlığın ikinci sebebi.
Mutlu olaylar birbirini izledi. Lozan ve Türkiye Cumhuriyeti. Artık hasta adam, Boğaziçi`nin hasta adamı yoktu; yeni ve güçlü Türk Devleti vardı. Başında da Gazi Mustafa Kemal; Siyasi Zafer. Batılıların Anadolu üzerindeki hayalleri bir kez daha yıkılmıştı.
Yeni bir dönem başlıyordu. Mustafa Kemal şöyle diyordu: "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler uzun süre yaşayamaz, az zamanda söner."
Milli iktisat, sanayileşme ve devletçilik dönemi başladı. Kapitülasyonlar kaldırıldı; gümrük denetimi; eşit ölçüde ithalat ve ihracat; .döviz denetimi. Artık Türkiye sanayileşen Avrupa ülkelerinin pazarı olmayacaktır; sanayisini kendi sermayesiyle kuracak ve himaye edecektir. Türkiye devleti ve özel teşebbüsün el birliğiyle sanayileşecektir. Ülkenin iktisadi hayatını milli sermaye yönetecektir. Yerli malı kavramı yaygınlaştırılacak; yerlisi olan malın yabancısı kullandırılmayacaktır. Döviz denetim altına alınacaktır. Türkiye artık Avrupa`nın pazarı değildir. Fakat Batı bundan memnun olmadı.
1929 da Batı`da yaşanan iktisadi bunalıma karşı alınacak tedbirler konusunda 1933 yılında toplanan Londra iktisat Konferansı`nda Alman delegesi şöyle dedi: "Türkiye`nin iktisadi inkişafının seyrine uyarak bazı zirai mahsullerini işleyecek sanayi yapması ve himaye etmesi dünya buhranını şiddetlendirecek bir felakettir.´´
Atatürk`ün kurduğu devletin uyguladığı milli iktisat siyaseti, Avrupa`yı Osmanlı Devleti döneminde yararlandığı Türkiye pazarından yoksun bırakmıştı. Bir karşıtlık sebebi de bu.
Atatürk milli iktisat siyasetiyle birlikte Türkiye`yi, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak bir kültür devrimi yaratmıştı. Böylece Türkiye, gelecekte Avrupa`yı aşacaktı. 13 milyondan 73 milyona yükselmek bu yoldaki hızlı gelişmenin en canlı örneği.
Bu sebeple Avrupa`da Türk korkusu başladı; tarihteki "Türkler geliyor!" sözleriyle dile getirilen korkunun yenilenmesi. Batı basınında yer alan bu korkuyu Osmanlı Devleti döneminde, Alman şehirlerinin etrafının kalelerle çevrilmesinin sebebini soran bir Türk yurttaşına Alman yurttaşı şöyle açıkladı:
-Size karşı!
Ve arkasından ekledi:
-Siz yine gelirsiniz.
Yeni Türkiye`nin Batı`daki anlatımı böyle; Avrupa`nın Anadolu üzerinde Etiler zamanına kadar uzanan hayallerini yıktığı için Atatürk karşıtlığı oluşmuştur.
Batı`daki Atatürk karşıtlığı, O`nu unutturmak, O`nun düşüncelerini ortadan kaldırmak hareketi AB ile başladı. Türkiye AB üyeliği isteğini ortaya atınca onlar şöyle dediler:
-Biz istemedik; siz istiyorsunuz. Bir kulübe girmek isteyen o kulübün kurallarına uyar. Mademki AB ne üye olmak istiyorsunuz, bizim istediklerimizi yapacaksınız. Bizim değerlerimiz degişmez. Siz değerlerinizi bırakacaksınız, bizim değerlerimizi alacaksınız. 115.000 sayfalık Avrupa müktesebatini benimseyeceksiniz, uygulayacaksmiz. Sonra biz gelip bakacağız; ne dereceye kadar Avrupalı oldunuz. Ona gore düşünecegiz. Ona gore kararı yine halk verecek. Müzakereler uzun ve çetin olacak. Müzakerelerin ucu açık; sonuç kesin degil.
Yukarıdaki düşünceler uygulamaya konuldu. Onun için sartların sonu gelmiyor. Başta Kemalizm`den vazgeçmek, Atatürk`ün resimlerini devlet dairelerinden indirmek, Sevr`i uygulamak. Böylece Türkiye kendini Avrupa`ya adayan, Avrupa`ya bağımlı, bütün iktisadi kaynaklarıyla Avrupa`ya açılan bir ülke olacak. Bunların olmayacağını bildikleri için sonuç belli değil, ama, boşuna vakit geçirmiş olmuyorlar. Gümrük, ithalat, döviz serbestliği, serbest piyasa iktisat düzeni, perakende mağaza zincirleri, otel, lokanta gibi ticari isletmeler, borsa yatırımları sayesinde büyük ölçüde para kazanarak ülkelerine götürdükleri için onlar karlıdır; biz zarardayız. Çünkü paramız dışarı gidiyor; daha doğrusu onlara gidiyor. Cari açığı, dış ticaret açığını gösteren rakamlar sürekli olarak büyüyor. Bu demektir ki onların zenginleşmesine karşılık biz yoksullaşıyoruz.
Dahası var. Türkiye`de ev, arazi alıyor, yerleşiyor, iş kuruyorlar. Böylece koloni oluşturuyorlar; ilerde belki de siyasi haklar isteyecekler. AB nin bu yolda vasıta olarak kullanıldığını düşünmek gerekir. Avrupa`da halkın çoğunluğunun Türkiye`nin AB üyeliğini istememesine karşılık bazı siyasetçilerin taraftar olması da dikkate değer bir olay. Özellikle Viyana Kuşatmasını hatırlayan Avusturyalılar "Gene mi Türkler?" diyor. Siyasetçiler ise bugünkü serbest piyasa iktisat düzeninden yararlanmak suretiyle ülkemizden sagladıkları çıkarları devam ettirmek amacıyla oyalama yöntemi uygulamaktadır. Aslında onların da Türkiye`nin AB ne tam üyeliğini istediklerini düşünmemek gerekir. Bize gelince onların Türkiye`nin üyelik isteğini vasıta olarak kullanmak suretiyle bir tür talimat şekline büründürdükleri tekliflerini kabul etmemiz mümkün değildir. Sonuç şudur ki Türkiye`nin AB üyeliği iki taraf açısından da gerçekleşir bir nitelik taşımamaktadır. Onun için AB üyeliği isteğine son vermemizin bizim açımızdan yararlı olacağı inancındayız.




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.