Doğu Akdeniz’deki fay hatlarında AB’nin sınavı
Doğu Akdeniz’deki fay hatlarında AB’nin sınavı
Avrupa Birliği (AB) liderleri buluşup, Türkiye’yi konuşacaklar. 24-25 Eylül’de yapılacak Avrupa Birliği (AB) Zirvesi önemli.
Çünkü bu zirvede Doğu Akdeniz’deki istikrar ve güvenlik konuları ele alınacak.
AB içinde Türkiye karşıtı cephenin başı olan Fransa ve Yunanistan ile Güney Kıbrıs, AB’nin Türkiye’ye karşı tavır almayı ve yaptırım uygulamasını istiyor.
AB’de dönem başkanlığını üstlenen Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel, başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkeleri Türkiye’ye yönelik eleştirilerine rağmen Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaktansa, diyalogla çözüm için girişimlerin devam etmesinden yana ısrarlı.
Türkiye, sondaj gemisini AB zirvesi öncesi geri çekerek bir jest yaptı. Bu jestin anlamı; “savaş değil barış ve diyaloga açığız” demektir.
Nitekim Başkan Erdoğan, “Biz Oruç Reis’i eğer bakım için şöyle bir limana çektiysek, bunun da bir anlamı vardır. Niye çektik? Bu anlamlı bir yaklaşımdır. Yani diplomasiye bir fırsat tanıyalım, diplomaside bir olumlu yaklaşım ortaya koyalım, Yunanistan bizim bu yaklaşımımızı o da olumlu istikamette karşılasın” dedi ve ekledi: “Ama bu tamamen bizim sismik araştırmalarımızın durması anlamında değildir.”
Şimdi jest yapma ve iyiniyet gösterme zamanı Yunanistan’da.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise “24 Eylül’deki zirvede yaptırımdan kurtulmak için gemiyi geri çekip sonra yeniden sondaja çıkarırsanız bozuşuruz” mesajı ile hâlâ kışkırtıyor.
AB, ŞİMDİYE KADAR BAŞARISIZ
Şimdiye kadar AB, üzerine düşeni yapamadığı gibi Fransa başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkelerin AB’yi taraf olmaya zorlamasıyla AB içinde derin fikir ayrılıkları oluştu.
Bu zirveden bu yanlış politikler aşılamaz ise AB’nin varlığı tartışma konusu olacağı gibi bölgedeki etkinliği çok ciddi anlamda zayıflayacaktır.
AB’nin yetkilileri bu zirvenin asıl amacının diyaloğu başlatacak bir formül bulma olacağını açıklasalar da bu konuda samimi değillerdir.
Daha dün, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs’a ‘gözdağı verme’ girişimlerinden vazgeçmesi gerektiğini açıkladı. Her gün provokatif girişimleriyle savaş çığırtkanlığı yapan Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi yerine Türkiye’ye böyle bir çağrıda bulunması siyasi bir ahlaksızlıktır.
Yine kısa bir zaman önce Avrupa Parlamentosu’nun (AP) deniz sınırları ve Türkiye’ye yaptırım uygulama tavsiye kararı alması hem düşmanca bir girişim hem de siyasi skandal ile bir hukuk ihlalidir.
Çünkü; ne AP’nin ne AB’nin ne de AB üyesi devletlerin, üçüncü ülkelerin sınırlarını ve yetki alanlarını belirleme yetkisi olmadığı gibi haddi de değildir.
AB, İKİYÜZLÜ POLİTİKALARINDAN VAZGEÇMELİ
AB’nin Türkiye’ye karşı ikiyüzlü politikalarından vazgeçmedikçe ve Yunanistan tarafını tutan tavrı devam ettikçe diyalog adına bir formülün bulunması mümkün olamayacağı bir gerçektir.
Demek ki, asıl sorun AB’nin yanlı ve yanlış politikalarıdır.
Madalyonun diğer yüzünde ise farklı bir gerçek var. O gerçek ise şudur:
Yunanistan, AB’yi kendi çıkarları uğruna kullanmaya çalıştığı gibi AB de Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimini Türkiye - AB ilişkilerinde sürekli kullandı kullanıyor.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ayar vermeye kalkışması ve Avrupa Parlamentosu (AP) üzerine vazife olmayan konularda Türkiye aleyhinde tavsiye niteliğinde de olsa karar alması siyasi ahlak, devletler sözleşmesi ve de beynelmilel hukuk adına utanç vericidir.
Gelinen nokta da oyalama, ikiyüzlü politikalar dönemi daha fazla devam ettirilemeyeceği gerçeği artık kabullenilmeli ve her iki taraf birbirini kullanmayı bırakıp, çözüm arayışlarına yönelmeli.
Avrupa Parlamentosu (AP) ve diğer AB kurumlarının çözüm ve Avrupa uzlaşması hususunda samimi iseler, sadece uzlaştırıcı ve kolaylaştırıcı tavır sergilemeli.
Unutulmasın ki: AB tarafsız olduğunda hem etkili olur hem de itibar kazanır ve ancak o zaman arabulucu olabilir.
24-25 Eylül’de yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi bu gerçekler nazari dikkate alınarak gerçekleşmesi dileğiyle…
|