Göçmen trajedisinin müsebbibi AB`nin yanlış politikalarıdır
Göçmen trajedisinin müsebbibi AB`nin yanlış politikalarıdır Avrupa Birliği (AB) göçmenler konusunda verdiği sözleri tutarak, Türkiye`nin ``mültecileri Suriye topraklarında güvenli bölgeler oluşturarak koruyalım´´ önerisine destek vermiş olsaydı, bugün Avrupalılar adına utanç verici olan göçmenler sorunu yaşanmazdı. Yunanistan sınırında göçmenlere yönelik insanlık dışı sert davranışların sebep olduğu &8216;göçmen trajedisi` hiç şüphesiz AB`nin yanlış politikalarının bir sonucudur. Hatırlatmak isterim ki; AB ve AB üyesi ülkeler, bu insanlara ``mülteci´´ statüsünü vermek zorundadır. Çünkü, ikinci dünya savaşı sonrası AB üyesi ülkelerinin anayasalarında, kendilerine sığınan mültecilere kapıların açılması ve sahiplenerek korunmaları için gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
Ancak, yaşanan bu trajedi karşısında Batı kapıları açmamakta hâlâ direndiği gibi mültecilere karşı ölümle sonuçlanan orantısız şiddet kullanılmaktadır. Bu durum, evrensel insan haklarına ve Avrupa Birliği`nin kuruluş felsefesi ile ruhuna aykırı bir davranıştır. Başkan Sn. Erdoğan`dan anlamlı uyarı ve protesto Belçika`da düzenlenen Türkiye-Avrupa Birliği zirvesine katılan Başkan Sn. Recep Tayyip Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile gerçekleştirdiği görüşmede; çözüm adına AB`ye düşen görevleri sıralayarak oyalayıcı ve ikiyüzlü politikalardan vaz geçilmesi gerektiği uyarısında bulundu. Görüşme sonrasında planlanan ortak basın toplantısı ise Başkan Sn. Erdoğan olmadan gerçekleştirildi. Hâlâ oyalayıcı ve içi boş vaatlerle vakit geçirmemesi adına Sn. Erdoğan ve beraberindeki yetkililerin salonu terk etmeleri gerçekten AB`ye verilen en anlamlı ders oldu. Çünkü, Başkan Sn. Erdoğan öncelikli olarak AB`nin sorumluluklarını yerine getirmesini istiyor. AB, dini ve etnik ayırımcılık yaparak suç işliyor.
Bugün AB tarafından ``Göçmen´´ olarak tanımlanan insanlar içinden Müslümanların inançlarından dolayı diğerlerinden ayırıp ülkelerine geri gönderilmeye çalışılması veya kapılarda işkence ve kötü yaşam koşullarına mahkûm edilmesi ayrıca bir insanlık suçudur. Çünkü, dini, dili, rengi ve milliyeti ne olursa olsun, iç savaşın ortaya çıkardığı açlık, yoksulluk, işsizlik ve benzeri durumlar sebebiyle göç etmek zorunda kalan insanlar arasında ayırım yapılmayacağı BM Mülteciler Yüksek Komiserliği sözleşmesinde açık bir şekilde yer almaktadır. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası hukuku çiğneyen ve sözleşmeleri hiçe sayarak göçmenler arasında dini ve etnik ayırımı yaparak kapılarını kapatan, şiddet uygulayan ve kötü şartlara maruz bırakanlar hakkında Lahey Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde derhal dava açmalıdır. Hem ülke olarak hem de fiilen suç işleyenler mutlaka yargılanmalıdır. AB üyesi ülkeler ise bu utanç verici ayırımcı politikalardan vaz geçmeli. Aksi halde Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Toplum, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlılığı konusunda inandırıcı olamayacağı gibi göçmenler konusunda da üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemiş sayılacak.
|