Referandum
Ömer Özkaya omerozkaya@gunes.com 18 Eylül 2017
Referandum Irak`ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi, 25 Eylül`de referandum yapma kararını ilan etti ki bu, beklenen bir gelişmeydi. ``Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve onu bu konuda cesaretlendirenler, bu kararın tüm detaylarını incelemiş ve kararı öyle almışlardır´´ denebilir mi, bu şüpheli. Öncelikle ``IKBY ve arkasındakiler böyle bir karar aldı ise sonucundan da emindirler, referandumdan istedikleri sonucu çıkaracak sistemi çoktan kurmuşlardır´´ denebilir. IKBY`nin referandumdan elde etmek istedikleri ile IKBY`i bu konuda cesaretlendirenlerin hedeflerinin ve çıkarlarının aynı olmaması IKBY açısından en büyük risk alanını oluşturmaktadır ki IKBY`nin bu konuları analiz edecek kadroları ve müktesebatı yoktur. Dolayısıyla aslında referandumun kısa-orta-uzun vadeli ve etkileşimli sürpriz sonuçlarını öngörecek bir mekanizmaya da şu anda hiç bir ülke sahip değil. IKBY`nin İran`ı, Irak`ı, Suriye`yi ve özellikle Türkiye`yi irrite edecek bir siyasal çizgi ve yukarı yönlü bir siyasal gelecek programı izlemesi, ancak çok aşırı teminatlar alması ile mümkün olabilir, bunlar bilinen konular. Fakat Kürt sorunu konusunda aslında hedef ülkelerin hiç birisi Kürt dosyasını daha açmamış durumdadır. Diğer ülkeleri bir tarafa bırakacak olursak, ``Türkiye`deki Kürt hareketi´´ diye adlandırılan unsurun ve bu unsuru destekleyenlerin ortaya koydukları araştırmalar, tarihi dayanaklar, siyasi söylemler, bölgesel ve etnik iddialar, iç ve dış politikada savundukları argümanlar ve konu ile ilgili tüm kitaplar dikkatle ve titizlikle irdelenirse, zaman zaman arkeolojik uydurma, tarihi tahrif ederek zorlama ve yapaylık kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Öncelikle bir etnik kimlik inşasının mimarisi konusunda özellikle etnik ayrımcı Kürtlerin müthiş yüzeyselliği ve bu sığlığın giderek daha da kalıcı hale gelmesi, Türkiye`deki Kürt nüfusun etnik ayrımcılığa mesafeli durmasına sebep olmaktadır. Zaten olabildiğince yapay bir sorunun olağanüstü dış destekle gelebildiği düzey göz önüne alınırsa orta ve uzun vadede akıbeti de öngörülebilir. Yukarıda Türkiye`nin Kürt dosyasını henüz açmadığını belirtmiştik, Minorski`nin hayli tartışmalı eseri gibi bazı yine çok zorlama ile ``kaynak´´ niteliği kazandırılmaya çalışılan eserler ile güncel eserler incelendiğinde bu yapaylık; zaten çarpıcı biçimde ortada durmakta, ``Kürt Hareketini´´ mecalsiz ve meşruiyetsiz bırakmaktadır. Dolayısıyla Türkiye bu etnik hareketliliğin tarihsel dış boyutunu da en iyi bilen devlet olarak bölücülükle ilgili dosyayı açacağı zamanı kollamaktadır. Dikkat edilirse Kürtlerin varlığı, yokluğu, hakları, hukukları tartışmasına bile girmeden, konu objektif ve cesurca, başka ülkelere yaranma ve etnik ticarete yönelmeden tartışılırsa, olayın bölgesel, aşiretsel ve bireysel iktidar mücadelesinin kamufle edilmiş hali olduğu tartışmasız şekilde ortaya çıkacaktır. Bugün bunun tüm yönleri ile ortaya konulmasını sağlayacak veriler ortadadır. Dolayısıyla bazı güçler için ``Kürt´´ olarak tanımlanan topluluk, uluslararası ilişkiler söz konusu olunca sadece bölgedeki ülkeleri irrite edecek bir ``kart´´ veya kozdur, oysa onlar bizim canımız, kardeşimiz ve her şeyimizdir. Perşembe günü devam edelim.
|