Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (4)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (196)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (272)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (109)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1667)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 24.12.2020 17:20:31

10. yılındaki ‘Arap Baharı’nın hazin hikâyesi

10. yılındaki ‘Arap Baharı’nın hazin hikâyesi


“Arap Baharı” adı verilen sürecin ilk kıvılcımı bundan 10 yıl önce Tunus’ta parladı.

Ruhsatsız sebze sattığı için polisle tartışıp kendini yakan 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi’nin ölümü üzerinden Tunus’ta başlayan olaylar bir anda ülke geneline yayılmış ve kısa bir zaman sonra ise bir halk isyanına dönüşmüştü.

Halk onu sahiplendi ve o, bir anda Arap Baharı’nın simgesi haline geldi.

Çünkü o, üniversite mezunu olduğu halde iş bulamadığı için el arabası ile sokaklarda dolaşarak sebze satmak zorunda kalan kendisi gibi milyonlarca üniversite mezunu işsizden biriydi.

Tunus’ta 17 Aralık 2010’da kendini yakan Muhammed Buazizi bedenini ateşe verirken aslında sadece ülkesi Tunus’ta değil, Tunus’un yanında benzer sorunların yaşandığı Mısır, Libya ve Suriye başta olmak üzere birçok Arap ülkesindeki özgürlük ateşinin fitilini ateşlemişti.



‘Arap Baharı’, “Özgürlük, ekmek ve onur…” sloganıyla başlamıştı.

Aslında bu slogan ve ifadesi olan üç cümle, “Özgürlük, ekmek ve onur” ezilen ve yoksul bırakılan halk yığınlarının hak arayışı adına başlattığı isyanın özetiydi ve bu slogan ‘Arap Baharı’na özgü bir slogan değildi.

Zira, Arap ülkelerinde özgürlük arayışı patlak vermeden önce Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin halkları tam olarak 1989-1991 yılları arasında, Sovyetler Birliği’nin onlara dayattığı zorlama ve yapay birliğini yıkmak ve ayrılmak için “özgürlük, ekmek ve onur” sloganıyla harekete geçmişti.

Dış destekli diktatörlerin despotik rejimleri altında ezilen, sömürülen ve itibarsızlaştırılan Arap halklarının bu sloganı seçmiş olmasının sebebi de buydu.

Çünkü onlar, tüm dünyaya haklı isyanlarını en iyi şekilde bu sloganla ifade edebileceklerine inanmışlardı.



Bu sloganın seçilmiş olmasının bir diğer sebebi ise bu slogan ve içinde yer alan kelimelerin anlamları bütün dünya halklarının talep ettiği ve savunduğu evrensel değerler olmuş olmasındandır.



Arap Baharı, diğer adıyla, halk isyan ve hak arayışlarının oluşturduğu milli uyanış refleksi modern Arap tarihindeki ilk ve en büyük dönüm noktasıydı.

Halk kitleleri tarihinde özgür olma adına yola çıkmış ve despotik rejim ve diktatörlerden kurtulma şansını yakalamıştı.

Özgürlük ve onurlu bir yaşam ümidi bu isyanlar üzerinde yükseleceğine inanan kitleler için gerçekten de bu tarihi bir fırsattı.



Meydanlardaki gösterileri düzenleyenler, sömürgeci dış güçlerin işbirlikçisi diktatörlerden vatanlarını geri almaya ve özgürce bir hayatı yaşama konusunda kararlıydı.

Onlar, hanedanlık geleneğinden gelen veya dış güçlerin tayin ettiklerini sonsuza kadar iktidara taşımak yerine, iktidarları halka ve iradesine iade etmeyi amaçlıyorlardı.

Bu halk yığınlarının asıl hedefleri, halk ve ülkelerini kendi kimliklerine kavuşmak, kendilerini temsil eden milli ve manevi değerleri yeniden ihya etmekti.

Gerek Tunus, Mısır, Suriye, Libya ve Yemen’deki devrim deneyimleri, gerekse daha sonra onları takip eden Irak, Lübnan, Sudan ve Cezayir’deki ikinci dalga devrimlerin doğasına yansıyan da buydu.

Örgütsüz ve de desteksizlerdi ancak onlar halkın kendisiydi ve bir dip dalgası sonucu meydanlara ve sokaklara akmışlardı.



Büyük ve ağır bedeller ödeyen, tecrübesiz ve deneyimsiz olan bu kitleler, küresel emperyalist güç odaklarının müdahale edeceklerini hiç mi hiç hesaba katmamışlardı.

Tunus, Libya, Yemen ve Mısır gibi ülkelerde diktatörler devrildi ancak, emperyalist güçler ve onların ülkelerinin içindeki uzantıları olan işbirlikçilerin müdahaleleri sonucu taşlar yerine oturmadı ve ülkelerin gelecekleri adına ortak değerler üretilemedi.

Bu müdahaleler, beklentilerin gerçekleşmesine engel oldu ve karşı devrimlerle ümitler yok edildi.

Böylece, Arap dünyası demokrasi hayallerine kavuşturulamadığı gibi “Özgürlük, ekmek ve onur…” sloganıyla ifade edilen o üç değerin yerine kan, gözyaşı ve kaos hakim oldu.

Yaşanan olumsuz süreçle halk kitleleri ise kâbus ve hayal kırıklığı girdabına sürüklendi.



Büyük bir inançla ve bir diriliş ruhuyla korku duvarları yıkıldı ve ülkeler diktatörlerden kurtarıldı ama alternatifsizlik ya da öne çıkan alternatifin eskiyi aratan icraatları yüzünden statüko bütün despotik formlarıyla geri döndü.

Gelinen noktada Tunus’ta sancılı bir süreç devam ediyor.

Mısır’da firavunlar geleneği aşılarak tarihinde ilk defa halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, dış mihraklı destek ve yönlendirmelerle içteki firavun kalıntıları devreye sokulmak suretiyle devrildi ve halk devrimi kanla bastırıldı.

Libya, Yemen, Suriye, Irak ve Lübnan’ da ise iç savaş ve kaos hâlâ devam ediyor.

10 yılın sonunda o güzel beklentiler, niyet ve hayaller ile o şanlı direnişten bugün maalesef eser kalmadı.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.