ABD ve AB kararları meşru değildir
ABD ve AB kararları meşru değildir
ABD ve AB, Türkiye’ye karşı sembolik de olsa yaptırım kararları aldı.
İşin gerçeğini anlamak için öncelikli olarak, yaptırım nedir ve bir ülke diğer bir ülkeye neden yaptırım uygular? Sorusuna cevap arayalım.
Ambargolar, yıllardır hükümetleri davranışlarını değiştirmeye zorlamak için diplomatik bir baskı aracı olarak kullanılır.
Bir ülke, başka bir ülkeye ambargo uygulaması gerektiğini düşündüğünde böyle bir cezai yaptırım uygulama yoluyla başlatır.
Yaptırım alma yetkisi ise ülkelerde devlet başkanı ya da parlamentoya aittir. Bir ülke kendi başına aldığı kararı ancak kendisi uygular, diğer ülkelerin buna uymasını sağlayabilmesi için ise BMGK kararı gerektirir.
Ülkeler, aldıkları kararlarını etkili kılmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’ne başvururlar. Böylelikle kapsamlı yaptırımlar uygulanması için üye ülkelerin desteği aranır.
BMGK ise uluslararası barış tehdit edildiği ve diplomatik çözüm yolları sonuç vermediği zaman ambargo uygulama yetkisini kullanır.
Bu tanımlamalardan sonra ABD veya AB’nin Türkiye’ye karşı takındığı düşmanca tavır ve aldıkları yaptırım kararların; “hukuka uygun mudur, değil midir?” sorusunun cevabı netleştirilmeli.
‘Uluslararası Hukuk’ çerçevesinde devletlerarası sözleşmeler ve BMGK’nın kararları üzerinden araştırıldığında; alınan kararların meşru olmadığı açıktır.
Viyana Devletler Sözleşmesinde “Bir ülke sadece kendi çıkarları yönünde diğer bir ülkenin haklarını engelleyici kararlar alamaz” ibaresi yer almaktadır.
Ayrıca, BMGK bu ibareyi kabul eder ve bu ibareye atıfta bulunarak aldığı kararlar vardır.
Bu gerçekler dikkate alındığında, ABD veya AB’nin Türkiye’ye karşı takındığı karşı tavır ve aldıkları yaptırım kararları Viyana Devletler Sözleşmesine ve BM’nin kararlarına aykırıdır.
Sadece kendi çıkarlarını korumak ve karşı ülkenin haklarını gasp etme adına bahaneler üzerinden sembolik de olsa alınan yaptırım kararları aslında bir hukuk ihlali olduğu gibi ‘Beynelmilel hukuk’a göre de bir suçtur.
Çünkü ABD’nin ileri sürdüğü ‘S-400’ler’ Türkiye’nin güvenliği ile ilgili ve savunma amaçlıdır. ‘Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri’ ise KKTC’nin verdiği yetki kapsamında sürdürüldü ve de sürdürülüyor. Yani tüm bu faaliyetler ve girişimler ‘Uluslararası Hukuk’a uygun olarak yapılmaktadır.
Bu gerçekler dikkate alındığında yaptırımlara sebep gösterilen iddiaların hiçbiri hakikate tekabül etmediği görülmektedir.
Kısacası, Türkiye’ye karşı meşru olmayan yaptırım kararları alındığı açıktır.
Türkiye kendine yapılan haksızlıklar karşısında elbette hak arayışına yönelecektir. Ancak, kim ne derse desin, “uluslararası yaptırım”ı uygulayanlar daha çok küresel emperyal güçler ile onların güdümündeki kurumlar olduğu için bir netice alması mümkün olmayacaktır.
•
İddialar ve suçlamalar işin bahanesi. Asıl hedef, kendilerine boyun eğmeyen ve çıkar politikalarına çanak tutmayan Başkan Sn. Erdoğan’ı bu yaptırımlarla ülke ekonomisini zayıflatıp devirmek ve yerine kendilerine emir kulu olmaya aday muhalefete iktidar yolunu açmaktır.
Geçmişte denenen tüm hukuk dışı yol ve yöntemlerden netice alamayan ABD ve AB’nin gerçek niyetini ABD’nin başkanlığına aday adaylığı sürecinde Türkiye karşıtlığıyla bilinen senatör Joe Biden ifşa etmişti.
Biden, “Bence hemen Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderlerini desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım” demiş ve Biden, “Başkan seçilirsem Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devireceğim, muhalefete destek vereceğim” ifadelerini kullanmıştı.
…Ve bugün Jeo Biden, ABD Başkanı seçilmiştir ve 20 Ocak’ta görevi devralacak.
Onun görev alması beklenmeden kongre kararıyla ABD ve NATO’nun tehdit ülke olarak gördüğü Rusya, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı 2 Ağustos 2017 yılında ABD kongrenin onayı ile “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” bir diğer adıyla CAATSA yasasına Türkiye’nin dahil etmesinin Türkiye’ye ilan edilmiş açık bir savaştır.
Şimdiye kadar hiç bir NATO üyesine uygulanmayan CAATSA yasasının Türkiye’ye reva görülmesinin sebebi; ABD Başkanlığını devralmaya hazırlanan Jeo Biden’in ifade ettiği gibi teslimiyetçiliği reddeden Başkan Erdoğan liderliğindeki yönetim yerine Türkiye’de ABD’nin çıkar politikalarına çanak tutacak, işbirlikçi siyasi muhalefetin önünü açma operasyonunda aranmalıdır.
|