ARİSTO`NUN MEKTUBU ve ABD!
Mustafa Mete İSLAMOĞLU YAZIYOR ARİSTONUN MEKTUBU ve ABD! Cumhuriyetin ilanından sonra yeniden dirilen bu millet CHP. İktidarıyla çıktığı siyasi yolda Atatürk`ün ölümüyle sahipsiz şaşkın, yönsüz, bir yola sürüklendi. ARİSTO; İSKENDER`E ÖĞÜT VERİRKEN İBRETLİK KURGUYU ANLATTI Büyük İskender, felsefenin duayeni sayılan Aristo`ya bir mektup yazar. ``Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?´´ diye görüş beyan ediyordu&8230; VE ŞUNLARI SORDU.. 1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim? 2- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?... 3- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim? ARİSTO MEKTUBA CEVAP VERDİ VE ANLATTI: 1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar, 2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar, 3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar. VE&8230; ÇÖZÜM OLARAK ŞÖYLE DER: ``İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın. DEMİŞTİ.. Yani; günümüz Amerika`sının Dünya üzerinde egemen bir devlet olmanın taktiklerinin aynısı değil de nedir? ESKİYE DAYANAN KATLİAM PLANLARI Amerikan yönetimi, Körfez savaşı sırasında yüz binlerce Iraklı askeri ve sivili öldürdüğü yetmiyormuş gibi, on üç yıldır sürekli bombardımana ve insanlık dışı bir ambargoya mahkûm ederek ağır ağır ölüme yolladığı bu ülkeyi işgale hazırlanıyor. Bütün suçu dünyanın en zengin enerji kaynaklarından birine sahip olmak, bu kaynağı Amerikan emperyalizminden bağımsız bir şekilde kullanmaya kalkışmak ve İsrail siyonizmine karşı. Filistin halkını destekleme cesaretini gösteren en gelişmiş ve varlıklı Arap ülkesi kimliğini taşımaktan ibaret olan Irak halkı, şimdi teknolojinin son ürünü ölüm makineleriyle büyük bir soykırıma uğratılacak. Soykırımın dehşeti içinde kendini savunma olanağını bulamayacağı düşünülen Irak halkı, ardından da bütünüyle köleleştirilecek ve eskiden olduğu gibi sömürgeleştirilecek. Amerikan emperyalizminin bu planına, Irak`ın eski sömürgeci efendisi İngiltere, Irak`ı sömürgeci "büyük İsrail" projesinin önündeki en büyük engel olarak gören İsrail ve ne yazık ki, dünyanın en büyük zorbasıyla birlikte mazlumlara saldırmayı "büyük politika" sayarak Türkiye`yi savaşa sürükleyen egemen oligarşi de katılıyor. GİZLİ TERÖR BÖYLE İMAL EDİLDİ Üstelik, herkesin gözleri önünde adım adım hazırlanan bu cinayete Amerika, İsrail ve Türkiye`de de halkın büyük bir tepkisi var. Ne yazık ki, bu tepkiler, böylesine canice planları hazırlayanları durduracak siyasi iradeye ve fiili güce şimdilik sahip değil. Amerikan yönetimi ve suç ortakları, halkları kandırmak için amaçlarının "11 Eylül 2001 olayının tekrarlanmasını önlemek", "Saddam Hüseyin`in diktatörlüğüne son verilmiş olsada; "Irak rejiminin elindeki kimyasal-biyolojik kitle imha silahlarını yok etmek" olduğunu iddia ediyorlar. Ama, bütün gerçekler ve bizzat Amerikan yönetiminde bulunanların hazırladıkları belgeler bunun tersini gösteriyor.
İNKAR ETTİKLERİ BELGELER Bugün ABD`yi yöneten Obama ekibinde bulunanların adlarını artık bütün dünya neredeyse ezberledi. Ortak özelliklerini, koyu bir "kültür" ırkçılığını, Hıristiyan köktendinciliğini, İsrail siyonizmini (evet, bu kişiler, akla ne kadar uzak görünürse görünsün, hem Hıristiyan dinciliğini, hem Yahudi dinciliğini emperyalizm adına eklektik bir şekilde birleştirmeyi başarıyorlar) ve militarizmi savunmak, ABD`nin petrol ve silah tekellerinin adamı olmak ve gırtlaklarına kadar büyük yolsuzluklara batmış aşırı sağcı karanlık politikacılar olmak şeklinde özetleyebileceğimiz bu kadronun hazırladığı iki önemli politika belgesine bakalım isterseniz. Bu belgelerin ikisi de daha 11 Eylül ortada yokken, hatta Bush ve ekibi seçim oyunlarıyla şaibeli bir şekilde ABD yönetimine gelmeden önce hazırlanmıştı.
ABD`NİN DÜNYADAN SAKLANAN İSRAİLE VERDİĞİ PLANLAR Belgelerden birincisi, Türkiye`de "Karanlıklar Prensi" olarak ün kazanmış olan ve Başkan Puşt`un en etkili danışmanlarından biri olan Richard Perle başkanlığındaki bir grup tarafından 1996 yılında hazırlanmış. Kim için mi? İsrail`in aşırı sağcı Likud partisinin başında o sırada başbakanlığa gelmek üzere olan Benyamin Netanyahu için. "Kesin bir Kopuş: Ülkenin Güvenliği için Yeni Bir Strateji" www.israeleconomy.org/strat1.htm) başlığını taşıyan bu rapor, İsrail`in güvenliği için Irak`a savaş açılmasının ve Irak`ın yok edilmesinin zorunlu olduğunu açıkça savunuyor. İsrail, satır aralarında ima edildiği gibi, böylece Orta Doğu`da nükleer silah tekeline sahip olmayı sürdürecek, Filistinliler`i istediği gibi katledip yurtlarından sürebilecek ve sömürgeci yerleşimlerini sınırsız biçimde genişletebilecekti.
ESKİYE DAYALI KATLİAM PLANLARI İkinci siyaset belgesi, Amerikan emperyalizminin Orta Doğu`daki uzantısı İsrail adına değil, doğrudan doğruya Amerika adına Eylül 2000`de, yani yine 11 Eylül olayından ve Bush iktidarından önce yazılmış. Aşırı sağcı Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Vakfı (PNAC) tarafından ısmarlanan "Amerika`nın Savunmasını Yeniden İnşa Etmek: Yeni Bir Yüzyıl İçin Stratejiler, Güçler ve Kaynaklar" (bkz. Neil Mackay, "Bush Irak`ta `rejimi değiştirmeyi` daha Başkan olmadan önce planladı", Sunday Herald, 15 Eylül 2002) başlıklı belgeyi yazanlar ise bugünkü Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, George W. Bush`un kardeşi Jeb Bush ve Dick Cheney`in başdanışmanı Lewis Libby. Belgede amaç, "ABD`nin küresel üstünlüğünü sürdürmek, büyük bir rakip gücün ortaya çıkmasını engellemek ve uluslararası güvenlik düzenini Amerikan ilkeleri ve menfaatleri doğrultusunda şekillendirmek" olarak tanımlanıyor.
GÖSTERMELİK KELLE KOPARMA SADDAM KATLİAMI Belgede Saddam Hüseyin rejiminin sadece bir bahane olarak kullanıldığı açıkça belirtiliyor: "ABD, yirmi otuz yıldır Basra Körfezi bölgesinin güvenliğinde daha kalıcı bir rol oynamak için çareler aramıştır. Irak`la çözüme kavuşturulmamış anlaşmazlık bu konuda ilk gerekçemizi oluştursa da, Körfez`de hatırı sayılır bir Amerikan gücü bulundurma ihtiyacı, Saddam Hüseyin rejiminin yarattığı sorunu aşan boyutlar taşımaktadır". Belgeye göre, Saddam Hüseyin bir şekilde ortadan kalksa bile, Amerika Irak`ta ve Körfez bölgesinde askeri varlığını kalıcı olarak ve zorla sürdürecektir: "Saddam sahneden çekilse bile, Suudi Arabistan ve Kuveyt`teki üsler orada sürekli olarak kalacaktır. Çünkü Körfez ülkeleri ABD birliklerinin topraklarında bulundurulmasına karşı olsalar bile, İran da Amerikan menfaatlerine karşı Irak kadar büyük bir tehdit oluşturmakta".
GENETİK SAVAŞ ve İSTİLA OYUNLARI Belgede sorunun kitle imha silahlarına ilkece karşı olmaktan kaynaklanmadığı da açık seçik ortaya konuluyor. Çünkü nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar alanında dünya halklarını toptan imha etmeye birkaç kez yetecek kadar güçlü olduğunu ikide bir gözdağı amacıyla dile getiren ABD yönetimi, özellikle belli halklar üzerinde etkili olacak virüsler ve mikroplar geliştirerek biyolojik savaşı etkili bir siyasal araç olarak kullanmayı amaçladığını da hiç gizlemiyor: "Yeni saldırı yöntemleri -elektronik, `öldürmeyen` ışınlı, biyolojik- daha geniş ölçülerde kullanılacaktır. Savaşlar büyük olasılıkla yeni boyutlarda -uzayda, sanal uzayda ve belki de mikroplar aleminde- yapılacaktır. Belirli gen yapılarını hedef alabilen gelişmiş biyolojik savaş türleri, biyolojik savaşı terör dünyasının dışına çıkararak siyasal açıdan yararlı bir araca dönüştürmek gerek deniliyor.".
ABD.YE GÖRE SIRADAKİLER Belge, Irak`ın ardından sıranın kimlere geleceğini de açıklıyor: "Kuzey Kore, Libya, Suriye ve İran tehlikeli rejimlerdir ve bu rejimlerin varlığı dünya çapında bir komuta ve kontrol sistemi oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır". Peki, Amerika, küçük ve orta boy sayılabilecek bu devletleri sömürgeleştirmekle yetinecek mi? Rapora göre hayır; çünkü sırada en büyük lokma var. Amerika gözünü Çin`e de dikmiş: "Güneydoğu Asya`da Amerikan güçlerinin mevcudiyetini arttırmanın vakti gelmiştir. Bu önlem, Amerika ve bağlaşıklarının Çin`de demokratikleşme sürecini hızlandırmalarını sağlayabilir". Belgeye göre, bu kadar hırslı hedefleri sağlamak için, sanki bugüne kadar yürüttüğü silahlanma programları yetmiyormuş gibi, Amerika`nın daha da silahlanması gerekiyor. Unutmayalım ki, ABD`nin silahlanmaya ayırdığı bütçe, bu alana kendisinden sonra en fazla para ayıran 15 ülkenin toplam silahlanma bütçesinden bile daha büyük durumda. Sonuç olarak, Amerikan kara orduları, hava kuvvetleri ve donanmasına yeni bir kardeş geliyor: Uzay kuvvetleri. Belge şunu belirtiyor: "Uzaya egemen olmak amacıyla ABD Uzay Kuvvetleri oluşturulmalı ve düşmanlarımızın interneti bize karşı kullanmalarını önlemek üzere sanal uzay tamamen denetim altına alınmalıdır" denilmekte. Tarihte benzeri görülmemiş bu silahlanma hamlesinin askeri amacı ne peki? Belgede bu sorunun yanıtını da buluyoruz: "ABD, aynı anda birkaç ayrı büyük alan savaşına girişebilecek ve kesin olarak kazanabilecek durumda olmayı temel misyonu olarak benimsemekte".
EGEMENLİK ve SÖMÜRÜ İÇİN ABD`nin küresel egemenliğini rakipsiz olarak sürdürmek olarak belirtilen genel siyasi amacın en önemli ara hedefi ne peki? Ara hedef, gelişmiş sanayi ülkelerinin Amerikan imparatorluğuna bağlı beylikler olarak kalmalarını sağlamak, Amerikan üstünlüğünü kabul ederek ona vergi ve haraç ödeyen bu devletlerin ister bölgeler, ister dünya çapındaki boyutlarda -uzayda, sanal uzayda ve belki de mikroplar aleminde- yapılacaktır. Belirli gen yapılarını hedef alabilen gelişmiş biyolojik savaş türleri, biyolojik savaşı terör dünyasının dışına çıkararak siyasal açıdan yararlı bir araca dönüştürebilir".
SIRADA KİMLER VAR Belge, Irak`ın ardından sıranın kimlere geleceğini de açıklıyor: "Kuzey Kore, Libya, Suriye ve İran tehlikeli rejimlerdir ve bu rejimlerin varlığı dünya çapında bir komuta ve kontrol sistemi oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır". Peki, Amerika, küçük ve orta boy sayılabilecek bu devletleri sömürgeleştirmekle yetinecek mi? Rapora göre hayır; çünkü sırada en büyük lokma var. Amerika gözünü Çin`e de dikmiş: "Güneydoğu Asya`da Amerikan güçlerinin mevcudiyetini arttırmanın vakti gelmiştir. Bu önlem, Amerika ve bağlaşıklarının Çin`de demokratikleşme sürecini hızlandırmalarını sağlayabilir". Belgeye göre, bu kadar hırslı hedefleri sağlamak için, sanki bugüne kadar yürüttüğü silahlanma programları yetmiyormuş gibi, Amerika`nın daha da silahlanması gerekiyor. Unutmayalım ki, ABD`nin silahlanmaya ayırdığı bütçe, bu alana kendisinden sonra en fazla para ayıran 15 ülkenin toplam silahlanma bütçesinden bile daha büyük durumda. Sonuç olarak, Amerikan kara orduları, hava kuvvetleri ve donanmasına yeni bir kardeş geliyor: Uzay kuvvetleri. Belge şunu belirtiyor: "Uzaya egemen olmak amacıyla ABD Uzay Kuvvetleri oluşturulmalı ve düşmanlarımızın interneti bize karşı kullanmalarını önlemek üzere sanal uzay tamamen denetim altına alınmalıdır". Tarihte benzeri görülmemiş bu silahlanma hamlesinin askeri amacı ne peki? Belgede bu sorunun yanıtını da buluyoruz: "ABD, aynı anda birkaç ayrı büyük alan savaşına girişebilecek ve kesin olarak kazanabilecek durumda olmayı planlamakta. Sanıyorum.".
ABD`NİN KAPI KULLARI ABD`nin bu politika için, tabii ki, bağlaşıklara ve emir erlerine ihtiyacı var. Belge, İngiltere, İsrail, Türkiye gibi ülkelere işte böyle bir rol biçiyor: "İngiltere gibi kilit önem taşıyan bağlaşıklar, Amerika`nın küresel önderlik rolünü yerine getirmesini sağlayan en etkili ve verimli araçlardır".
İKİ YOL VAR Yukarıda ele aldığım belgeler, ABD`nin dünyayı ABD`nin daha da lehine olacak şekilde yeniden paylaşmak, dünya halklarının ekonomik sömürüsünden daha da büyük bir pay almak için bir hamleye kalkıştığını her türlü kuşkudan uzak biçimde ortaya koyuyor. Amerikan tekelleri bu hamleyle yeni bir savaş dönemini de başlatıyorlar. Amerikan emperyalizmi bu belgelerle, yeni bölgesel savaşlar zincirine ve hatta bir dünya savaşına kaynaklık edebilecek planlarını bütün çıplaklığıyla sergiliyor. Alman faşizminin elebaşı sı Hitler, dünya egemenliğine yönelik planlarını 1920`lerin ortasında yayınladığında, çoğu kişi -ki, bunların arasında İngiltere, ABD ve Fransa gibi büyük emperyalist devletlerin feleğin çemberinden geçmiş yöneticileri, generalleri ve diplomatları da vardı- bunları deli saçması olarak görmüş ve ciddiye almamıştı. Ancak Hitler 1932 sonlarında iktidara geldi ve 1939`da bu deli saçması planları gerçekleştirmek için Alman devletinin bütün olanaklarını seferber etti, ordularını her yere salarak ikinci dünya savaşını başlattı. Tarihten ders alıp Puşt yönetiminin planlarına karşı gerekenleri yapacak mıyız? Yoksa, derin bir aymazlıkla bu planlardan bize bir zarar gelmez ve hatta daha kötüsü, bu planlardan kâr sağlayabiliriz diyerek insanlığın yok oluşuna seyirci mi olacağız yoksa? Türkiye`nin alacağı her karar atacağı her adım bir milletin var oluş ya da yok oluş basamağıdır. TÜRKİYE DÜŞMANINI DOST GÖZÜYLE GÖRDÜĞÜ GÜN KAYBETMİŞ DEMEKTİR. Akillere değil akıllara müracaat edin. Selam ve dua ile 23-Eylül-2014
|