Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (4)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (196)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (109)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1671)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan Aytar - (Ziyaretci) 20.01.2017 22:11:41

ASTANA GÖRÜŞMELERİ ÖNCESİNDE



ASTANA GÖRÜŞMELERİ ÖNCESİNDE

Suriye Ordusu`nun Doğu Halep`i kurtarması, Türkiye ve Katar`ın cihatçıları desteklemeye son vermeleriyle mümkün oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD`nin Esad`a karşı İslamcı isyanı destekleme stratejisinin yenilgiye doğru gittiğini,
Batılı müttefiklerin her birinin kendi stratejik çıkarları peşinde koşmak üzere aralarındaki rekabeti derinleştirdiğini gördü.
Sonra "Başını ABD`nin çektiği koalisyon güçleri İŞİD dahil olmak üzere YPG-PYD terör örgütlerine destek veriyor" düşüncesini bahane tuttu.
Stratejisini Halep`teki savaşta kazanan tarafın tüm başarıların sahibi olacağı bir konuma kurdu.
Ve Ağustos`ta "Suriye`de ABD`ye suçüstü yapabilecek tek kişi Erdoğan`dır" biçiminde düşünen Rusya Devlet Başkanı V.Putin`e müttefik oldu...


Şimdi Türkiye, Rusya ve İran öncülüğünde 23 Ocak`ta Kazakistan/ Astana`da yapılması planlanan ve çatışan tarafları bir araya getirmeyi hedefleyen Suriye görüşmelerine ilişkin detaylar ortaya çıkmaktadır.
Giderek müzakerelerin başarısıyla ilgili tahminler yapmak mümkün oluyor...


Astana toplantısında, Suriye`de güvenlik tesis edilmeden reformların yapılamayacağı esasında bir ateşkes sürecinin ilan edilmesi öngörülüyor.
Artık güvenliğin tesis edilmesinden anayasal, kanuni ve meşru sorumluluğu olan Esad hükümeti tartışmasız birinci derecede sorumlu olacaktır.
Ateşkes sürecinde, BM garantisinde Suriye`nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için savaşan muhalif silahlı güçlere her türlü silah, finansman, eğitim ve barınma olanakları temin eden devletler desteklerini kesecek, bunu teminen sınırların denetimi mekanizması oluşturulacaktır.


Bugünden, Astana`dan sonra ulusal bir misak çerçevesinde egemenlik, bağımsızlık,toprak bütünlüğüne tutunan yeni bir Cenevre Konferansı`nın tertipleneceği de görünüyor.
Anayasa ve yargı sistemini öne koyabilmek için kimin terörist kimin muhalif muhalif olduğunun ayırt edilmesi, işlenen suçların savaş ve terörle mücadele hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilmesini sağlayacak bir Savaş Mahkemesi`nin kurulması,
Eş zamanlı siyasi ve ekonomik gereklilikleri belirleyen siyasi partiler, seçimler, yerel yönetimler ve daha başka konulara ilişkin yeni anlaşmaların;
Ancak Suriye toplumunun tüm bileşenlerinin temsil olacağı genişletilmiş bir hükümetle yapılması ardından anayasanın halk oyuna sunulması öngörülüyor.


Şimdi Astana`da Suriye`de çatışan tarafların bir araya getirilmesine çalışılıyor.
Türkiye, Suriye`de 29 Aralık`ta imzalanan ateşkes anlaşmasına katılan tüm muhalif tarafları Astana`da yapılacak barış görüşmelerinde masada yer almasını sağlamaktan yükümlüdür.
BM Güvenlik Konseyi`nin terör örgütü olarak kabul ettiği IŞİD, Şam`ın Fethi Cephesi  ve onlara bağlı gruplar ateşkesin dışında tutuluyor.
Türkiye`nin reddettiği Halk Koruma Birlikleri`de (YPG) sürecin dışında yer alıyor...


Rusya Kazakistan`daki Suriye görüşmelerine ABD`nin davet edildiğini duyurmuştur.
İran hükümeti  aralarındaki husumeti gösterircesine görüşmelere "ABD`nin katılmasına karşıyız ve onları biz davet etmedik" diye konuşuyor.
Suriye hükümeti ise "Ne zaman Katar ve Suudi Arabistan terörü desteklemeye son verirse o zaman onların da barış görüşmelerine katılmasını tartışmaya başlayabiliriz" teziyle, Astana`daki görüşmelere Suudi Arabistan ve Katar`ın katılmasına karşı olduğunu bildiriyor.


Suriyeli muhaliflerin çatı örgütü Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu`nu oluşturan Feylak El Şam, Şam Cephesi, İzzet Ordusu, I. Sahil Tümeni, II. Sahil Tümeni, Sultan Murat Tümeni, Ceyş El Nasır, İslam Şehitleri Tugayı, Ceyş El İslam, Hamza Tugayı ve Festakim Kema Umirt örgütleri toplantıya askeri kanat temsilcileriyle katılacaklarını,
"Görüşmelerde başlıca hedefin ateşkesin konsolidasyonu olduğunu, gerçekleşmesi halinde Cenevre barış görüşmelerinin yeniden başlatılabileceğini" bildirmişlerdir.


Esasen küresel ve bölgesel oyuncuların Suriye rejimine karşı bir araya getirdikleri ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşturulmuş bir yapı olan işbu koalisyon;
Suriye`nin değil Suudi Arabistan`ın, Katar`ın ve Türkiye`nin çıkarlarını savunuyor.
O yüzden bu ülkeler arasındaki çelişkilerden, anlaşmazlıklardan etkilenirken, her bir grup diğer gruplardan çok ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil ediyor...


Üstelik Esad rejiminin son stratejik kazanımları, devrilmeyeceğinin anlaşılması ve bu paralelde uluslararası desteğinin artması,
Rusya ve İran`ın rejime ekonomik, siyasi ve askeri desteği,
ABD yeni Başkanı Trump`ın Ortadoğu`da Rusya`yla daha yakın politika izleyeceğine ilişkin verdiği sinyaller,
Mısır`ın Şam ile işbirliğini geliştirmesi,
Suudi Arabistan`ın Yemen çıkmazı,
Türkiye ve Ürdün`ün siyasi çözüme işaret etmesi gibi nedenler,
Bunca zamandır muhalifleri farklı biçim ve oranlarda destekleyen devletlerin artık çatışmayı desteklememesine neden olurken,
Muhalif güçlerin eli hayli zayıflamıştır...


Nitekim Astana toplantısı öncesi muhalif örgütler;
Ya anlaşma yoluna gidip bir şekilde kendileri ve temsil ettikleri kişiler için bir çıkış yolu arayacak,
Ya büyük gruplar tarafından yutulacaklar,
Ya da uluslararası terörist gruplar listesine dahil olacaklardır.
O nedenle çoğu anlaşmaya yakın bir izlenim veriyor...


Ama muhaliflerin elinde kalan en önemli bölge İdlib`te, Şam`ın Fethi Cephesi ile ateşkesi destekleyen Ahrar Eş Şam başta olmak üzere bazı gruplar arasından halâ bir iç çekişme yaşanıyor.
İdlib`ten Astana toplantısına katılma eğilimi gösterenler daha çok Halep`ten çıkmak zorunda kalanlar, Lazkiye`nin kuzeyinde, Halep`in kuzeydoğusunda ve Hama kırsalında faaliyet gösteren gruplardır.
Ahrar Eş Şam ise 29 Aralık ateşkes anlaşmasındaki gibi belirsiz tutumundadır.
Örgüt, önce ateşkes anlaşmasını desteklediğini belirtmiş ardından da vazgeçmişti.
Astana`daki görüşmelere de önce katılmayacağını ilan etti, sonra katılmasa da dışarıdan desteklediğini duyurdu; her an tavrını değiştirmesi mümkün görünüyor.
Ahrar Eş Şam örgütünün Şam hükümet ile anlaşması halinde İdlib; büyük ölçüde Şam`ın Fethi Cephesi kontrolüne girecek,
Bu durumda gruplar etkinliklerini yitirecekleri için İdlib; Rusya`nın bombalamasıyla yüzyüze kalacaktır.


Bu sırada Türkiye, desteği altındaki muhalif grupların katılımıyla Astana müzakerelerine katılmayı onayladığını açıklasa da;
Kimi gelişmeler Türkiye`nin Suriye krizini çözmekte ikircikli kaldığını gösteriyor.
Hükümet halâ 5.5 yıllık hedefinden vazgeçmediğini, "Türkiye, Suriye`nin Beşşar Esad`la bir bütün olarak ve güvenli bir şekilde kalmasının mümkün olmadığına inanıyor ama adım adım ilerlemek istiyor " ifadesiyle gösteriyor.
Bu açıklama Türkiye`nin, Astana toplantısı görüşmelerine olumsuz etki edebileceği bir potansiyele işaret ediyor...

 
Ya da Türkiye halâ terörist grupları topraklarından uzaklaştırmak iddiasıyla müdahalede bulunduğu Suriye`nin kuzeyinde,
Beş aylık bir süre geçmesine rağmen amacına ulaşamamıştır.
TSK desteği altında muhalif Koalisyon güçleriyle birlikte El-Bab şehrine düzenlenen ağır saldırılara, savaş uçaklarına ve bölgeye birçok kuvvetin gönderilmesine rağmen ilerleme kaydedilmemiştir.
Bu durum Türkiye`nin saplandığı bataklıktan çıkmaya gücünün olmadığını mı gösteriyor?


Bu yüzden Türkiye; Suriye`de daha fazla bölgeyi işgal etmek,  böylece Suriye Ordusu ve müttefiklerinin Halep`i kurtarmadaki büyük başarılarını etkilemek,
Hele bir de olursa, Astana toplantısına gitmeden önce Fırat Kalkanı Operasyonları adı altında desteklediği terörist gruplara bir başarı sunmaya çalışıyor...
Suriye`nin kuzeyinde TSK`ya bağlı komutanların silahlı grupları yönettiği ve onları ateşkesi suiistimal etmeye ve yeni terör eylemleri gerçekleştirmeye teşvik ettiğine ilişkin iddialar bulunuyor. 


Sonuçta Türkiye; Astana toplantilarını tertipleyen koalisyonda, "Ankara, Suriye krizinin siyasi olarak çözümünü engelleme konusunda başarılı olacak mı?
Ya da Rusya ve İran ile anlaşma sağladıktan sonra Ankara yeniden ABD tarafına dönecek mi" sorularına neden oluyor...


23 Ocak Astana Toplantısı ateşkesin uygulanması ve izlenmesininin konuşulmasının ötesinde, 
5.5 yıllık Suriye trajedisinin yarattığı iç dinamiklerin sağlıklı bir şekilde dengelenmesi ve Türkiye`nin de dış politikasının yeniden belirlenmesi öncesi büyük önem arzediyor...


21.1.2017









Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.