Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10198
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1675)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer SAĞLAM - (Ziyaretci) 18.04.2012 11:30:22

BEŞAR ESAT DAHA VURMADAN CIYAKLAMAYA BAŞLAMIŞTIR!

Beşar Esat daha vurmadan cıyaklamaya başlamıştır!

Hz. Peygamber`in, yanlış biçimde Arap soylu olarak biliniyor olması sebebiyle, Araplar hakkında gerçekleri söylemeye dilimiz pek varmaz. Sürekli onların faziletlerinden, erdemlerinden ve kahramanlıklarından bahsederiz. Hatta böyle olduğu için, Arap ordularının Türkistan içlerine yapmış olduğu seferlerde, Türklere karşı giriştikleri katliamları bile genelde görmezden gelir ve bu zaferleri, İslam Ordularının zafer hanesine yazarız. Oysa İslam Orduları`nın zaferi dediğimiz şey, aynı zamanda Arap Milleti`nin zenginleşmesi, Türk Milleti`nin ise elinde avucunda olanı yitirerek, ata yurdunu terke zorlanması demektir.

Suriye ile savaşın eşiğine geldiğimiz ve Sayın Başbakan`ın Suriye`ye müdahale konusunda Arap ülkelerini ikna etmeye çalıştığı bu günlerde, 2008 yılının Ekim ayı içinde yayınlamış olduğumuz ``Çanakkale Savaşları ve Arap İhaneti´´ başlıklı yazımızdan da istifade ederek bu kaçınılmaz gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyoruz aslında.

Bahse konu yazımızda şöyle demiştik:

``Bundan üç-beş yıl öncesiydi. Galiba Sayın Başbakan`ın, &8216;İsrail`in Filistin`de uyguladığı aşırı güç kullanımı ve devlet terörüdür` diyerek, İsrail ve ABD ile olan ilişkilerimizi kopma noktasına getirdiği yıllardan bahsediyorum. AKP Keçiören teşkilatında yönetici olan bir hemşehrimle AKP`nin Ankara Balgat`taki eski Genel Merkezi`nde açılan bir fotoğraf sergisine gitmiştim. Fotoğraf Sergisi, Filistin`de yaşanan insanlık trajedisine aitti ve İsrail saldırılarına hedef olan Filistinlileri anlatıyordu. Son derece üzülmüştüm ve bu sergiyi düzenleyenleri kutlamıştım. Zira fotoğraf sergisi, orada yaşanan trajediyi başka hiçbir yoruma gerek bırakmayacak biçimde son derece çarpıcı bir şekilde anlatıyordu. Doğrusu merak ediyorum; AKP Genel Merkezi`nde PKK terörünün hedef aldığı şehir ve kasabalarımıza, ölen veya yaralanan Mehmetçiklerimize ait görüntülere ilişkin bir fotoğraf sergisi açılmış mıdır? Ya da ne bileyim ben, Doğu Türkistan`daki Çin terörüne ait görüntülere ilişkin bir sergi&8230;

Ecyad Kalesi`nin, yerine otel yapılmak maksadıyla Suudi Arabistan yönetimi tarafından yıkıldığı günlerde, Türk kamuoyunda yükselen tansiyonu düşürmek kabilinden yazılan bu tür yazılardan birisi Dr. Hüsnü Mahalli`ye aitti. Dr. Hüsnü Mahalli Milli Görüş tandanslı Yeni Şafak Gazetesi`nde yayınlanan &8216;Türk-Arap Omuz Omuza` başlıklı yazı dizisinin 22.05.2002 tarihli bölümünde özetle diyordu ki;

&8216;Yahudi ve Masonların kışkırtmalarıyla ittihatçıların devletin bütün kilit noktalarına Türkleri getirmelerine, Arap paşaları önemsiz ve uzak mevkilere göndermelerini, basında Arapların aleyhinde bir çok yazı yayınlanmasına, Meclis`te Arapça konuşmanın yasaklanmasına ve Meclis-i Mebusan`da Arap asıllılara ayrılan 75 sandalyenin 5`e indirilmesine, Arapça öğretim yapan okulların yasaklanmasına, Arap cemiyetlerinin kapatılmasına rağmen Arapların Birinci Dünya Savaşı sırasında Padişah`ın yapmış olduğu cihad çağrısına karşılık vererek Çanakkale ve Kafkasya`da yapılan savaşlarda Araplardan yaklaşık 200 bin kişi ölmüştür. Bunun en açık delili ise Çanakkale Şehitliği`nde yatan ve mezar taşlarına Halepli, Şamlı, Kudüslü, Trabluslu, Bağdatlı yazılan şehitlerdir...`.

Dr. H. Mahalli`nin yukarıdaki görüşüne o günlerde şu itirazı yapmıştım:

Oysa Sayın Hüsnü Mahalli de biliyor ki; mezar taşlarında doğum yeri olarak şimdiki Arap diyarları yazılan kişilerin büyük ekseriyeti Türkoğlu Türk`türler. Kendi deyimiyle 402 sene Arap topraklarında yaşayan bir milletin çocuklarının doğum yerlerinin bu diyarlar olarak belirtilmesinden daha tabii ne olabilir ki? Sayın Mahalli unutmasın ki; bu kitabı ruhuna ithaf ettiğim dedemin dedesi de Bağdatlı Osman olarak biliniyor. Elbette bu cephelerde Arap ısıllı kişilerden de ölenler bulunmaktadır. Ancak bunların sayıları öyle 200 bin filan değildir. En azından Osmanlı`nın &8216;Necip Irk` telakkisiyle Arap asıllı olan vatandaşlarını çoğunlukla askerlikten muaf tutmuş olmaları buna engeldir. Çanakkale`de toplam 250-300 bin kişinin, Kafkasya`da da bir o kadar kişinin öldüğünü farz etsek bile bu savaşlarda 200 bin Arap`ın ölmesi mümkün değildir. Çünkü Osmanlı, sadece Türklerden ve Araplardan müteşekkil bir imparatorluk değildi...

Bugün insaflı tarih araştırmacılarının da dedikleri gibi, Çanakkale ve Kafkasya`daki Türk kayıpları konusundaki mübalağalı rakamlar, kendi başarılarını üstün göstermek isteyen hasım tarafın atmasyon ve şişirme rakamlarına, yani İngilizler ve Ruslar tarafından verilen rakamlara dayanmaktadır. Daha düne Sarıkamış Harekatında doksan bin şehid verildiği yazılıp dururken, bugün bu sayının ancak 25-30 bin civarında olduğunu söyleyen ciddi araştırmalar vardır. Genel Kurmay bile bu sayının en kaba tahminle ancak 30 bin civarında olabileceğini söylemektedir.

Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa`ya, imparatorluğu yıkan üç beyinsiz olarak saldıran Milli Görüş`e mensup yayınlar da bile Enver Paşa`nın Sarıkamış Harekâtı`nda donarak veya hastalanarak şehid olanların sayısı ancak 23.000 olarak verilmektedir.

Çanakkale`ye gelince; örneğin Turgut Özakman, ülkemizde konu ile ilgili yazılmış belli başlı eserlere ve resmi belgelere dayalı olarak yazmış olduğu &8216;DİRİLİŞ` isimli belgesel romanında &8216;resmi söylemlere bile giren 250.000 şehit sayısının doğru olmadığını, bu rakamın abartılı olduğunu` söyledikten sonra, &8216;Türklerin toplam kaybını, 57.084 şehit, 96.847 yaralı` olarak vermektedir. Bu yaralılardan &8216;18.746`sının hastanelerde öldüğünü` söyleyen Özakman, &8216;bunlarla birlikte toplam şehit sayısının 75.830 olduğunu, yoğun savaş ortamı ve kayıt zorlukları dikkate alındığında şehit sayısının 100.000 civarında olduğu şeklindeki bilgiye katıldığını` da dile getirmektedir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü`nde hazırlanan bir tez çalışmasında da &8216;589`u subay olmak üzere toplam şehit sayısı yine 57.084 olarak verilmektedir. Söz konusu çalışmada, yaralı, kayıp, esir, hava değişimi, hastalıktan ölen ve hastaneye gidenlerle birlikte toplam zayiat 15.936 olarak verildikten sonra kayıtsız olarak hastaneye giden ve kayıt altına alınamayan kalıplarla birlikte toplam zayiatın 250.000`e ulaştığı` söylenmektedir. Bir başka internet sitesinde ise &8216;...Keza Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000`den fazla askerden verdiği zayiatın, 211.000`e ulaşmış olması diğer cephelerdekinden kıyaslanamayacak bir fazlalık göstermektedir` denilerek, şehit, yaralı, esir, hastalıktan ölen, kayıp şeklindeki kayıpların 211 bine ulaştığı` belirtilmektedir. Şahsen biz de Turgut Özakman ve Mesut Dündar gibi düşünüyoruz.

Dolayısıyla Dr. Hüsnü Mahalli`nin, Çanakkale ve Kafkaslarda yapılan savaşlarda 200 bin Arap`ın öldüğüne ilişkin iddia ve görüşü kesinlikle yanlış, hatta yalandır. Bu tür bilgilere itibar edilemez. Demek ki; bizim bundan yaklaşık 6 yıl önce konu ile ilgili olarak dile getirdiğimiz iddialar son derece isabetli iddialardır. Yani, Çanakkale şehitliğinde Bağdatlı, Şamlı, Kudüslü, Halepli, Trabluslu şeklinde yazan şehitlerin büyük çoğunluğu da aslen Türk kökenli ailelere mensup delikanlılardır. Elbette az da olsa bu kişiler arasında Arap kökenliler de vardır...´´(1).

Yakın zamana kadar Yeni Şafak Gazetesi`nin yazarı olan ve halen yüksek bir maaşla Anadolu Ajansı Genel Müdür Danışmanı olarak görev yapan genç gazeteci Hakan Albayrak`ın ``Çöldeki Osmanlı ve Kavm-i Necip/Türk-Arap İlişkilerinin İçyüzü´´ isimli kitabımızı okuduktan sonra bizi Arap düşmanlığı yapmakla itham etiğini daha önce de yazmıştım. O tarihlerde ``Gerçek Hayat´´ isimli dergide bu konuda yazmış olduğu yazının başlığını ``380 Sayfa Arap Düşmanlığı´´ şeklinde koymuş, tarihlerde kendisiyle elektronik ortamda yapmış olduğumuz yazışmada ise ``Ağabey, bakın bugün Suriye ile Türkiye sanki tek devlet haline geldiler. Böyle bir zamanda bu şekilde bir kitabın yayınlanmasına gerek var mıydı´´ demişti Sayın Hakan Albayrak. Geçenlerde ``Gerçek Hayat´´ isimli derginin iki elemanının Beşar Esat güçlerince tutsak alındığını duyunca ne yalan söyleyeyim hiç üzülmedim. Ve gayri ihtiyarı ``Ya Hakan men Dakka duka´´ lafları döküldü dudaklarımdan. Zira bu dergi, şimdi iki çalışanı ellerinde tutsak olan adamları savunma pahasına beni ``Arap düşmanı´´ olarak ilan etmiş ve hedef göstermişti.

O gün de aynısını söylemiştim Hakan Albayrak`a, bugün de aynısını söylüyorum. Suriye ve tekmil Arap dünyasının bize gerçekten dost olacağı filan yoktur. Beşar Esat yönetimindeki Suriye`nin, kendisiyle yazıştığımız tarihler itibarıyla bize yaklaşmasının sebebi; ABD ve İsrail`in tehditlerinden bunalıp, uluslararası platformlarda yalnız kalmış olmasıdır. Ancak Hakan Albayrak ve onun gibi düşünenler, o günlerde Suriye ve Türkiye arasında gerçekleşen yakınlaşmayı, Türk-Arap kardeşliğinin sembolü olarak görüyorlar ve bu insanların Türklere ihanet edemeyeceğini söylüyorlardı!

Oysa Suriye, daha düne kadar, PKK`nın ve bu örgütün sözde lideri olan Apo`nun hamisi durumunda idi. 1999 yılına gelinceye kadar örgüte bağlı militanlar, Suriye`nin yönetimindeki Beka Vadisi`nde eğitilir, Apo Şam`da iskân ettirilirdi. Dolayısıyla Beşar Esat yönetiminin Türkiye`ye yakınlaşma çabaları sahte idi ve Araplara güvenilmezdi. Nitekim Suriye ile olan ilişkilerimizin, 2011 yılının başından itibaren bozulmuş olması ve bugün iki ülkenin birbirine kurşun atar vaziyete gelmiş olmaları, bizim ne kadar haklı olduğumuzu, Yeni Şafak Yazarı Hakan Albayrak`ın ise büyük ölçüde maval okumakta olduğunu gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Umarım, o da görmüştür asıl gerçeğin ne olduğunu&8230;

Bakın Türkiye, Suriye`deki iç savaş sebebiyle kendisine sığınan 25-30 bin Suriye vatandaşına sınırını açmış ve bugüne kadar bu insanların iaşe ve ibatesi için hem de kendi bütçesinden en az 200-250 milyon dolar para harcamış bulunmaktadır. Buna karşılık, Suriye Dış İşleri Bakanı Ferit Muallim, BM`ye mektup yazarak, ülkesindeki iç karışıkları Türkiye`nin tahrik ettiği konusunda şikâyette bulunmuş ve Türkiye`nin kınanmasını talep etmiştir(2). Yani özetle bize göre; Araplarla dost olmak ayrı bir yük, düşman olmaksa başlı başına bir derttir! Tarih boyunca da bu, hep böyle olmuştur.

Turgut Özakman`ın &8216;Diriliş` isimli belgesel romanını okuyunca bir kez daha anladım ki, Arapların ihaneti ve Arapların Çanakkale savaşlarındaki pozisyonları konusunda hiç de yanılmamışım! Turgut Özakman romanında konu ile ilgili olarak şunları söylüyor:

``... 57. Alay 180 yükseltili tepeyi, 27. Alay da Kırmızı Sırt`ın büyük bölümünü geri aldı. Ama sol kanattan haber gelmiyordu. Buraya yollanan 77. Arap Alayının, 27. Alayın soldaki taburuyla birlikte düşmanı denize doğru sıkıştırıyor olması gerekmekteydi. Anzakların denize süpürülmesini bu baskı sağlayacaktı. M. Kemal cepheyi siper siper denetleyip askerinin ateş altındaki durumunu inceleyerek, gün doğarken Kocedere`ye gelecek, çok üzücü, çok şaşırtıcı bir olayla karşılaşacaktı. Çanakkale`de bir daha yaşanmayacak bir olayla...

Gün ağarıyordu... Telefon bağlanmadan, 77. Alayın 1. Tabur Komutanı Binbaşı Hacı Mehmet Emin Bey geldi. Gözleri ağlamış gibi kıpkırmızıydı.
-&8216;Efendim`dedi, &8216;... Utanç içindeyim. Ne yazık ki, alayımız çil yavrusu gibi dağılarak savaş alanından kaçmıştır...`
- &8216;Ne diyorsunuz?`
-&8216;... Alay komutanını bulamadım. Sizin buraya geldiğinizi duyunca bilgi sunmak için koşup geldim.`

Mustafa Kemal bu dürüst askeri Trablus`ta sömürgeci İtalyanlarla savaştıkları günlerden tanıyordu. Yanında kol komutanlığı yapmıştı. Gece sol yandan neden bilgi gelmediği, Anzakların niçin denize sürülemediği anlaşıldı. Savaş alanından kaçmak, bağışlanabilir suç değildi. Hacı Mehmet Emin Bey`e, &8216;Alayı Kocadere`nin batısında toplayınız...` dedi, &8216;...Yine kaçan olursa vurunuz!`
&8230;
Arap askerlerinin bazı halleri, tavırları, alışkanlıkları, tümende bulunan Türk askerlerini şaşırta gelmişti... Ama en çok da bu adamların çoğunun silah arkadaşlarını ateş altında bırakıp kaçmalarına şaştılar. Bambaşka bir milletin ve çok farklı bir toprağın çocukları olduklarını yaşaya yaşaya her gün biraz daha iyi ve derinden anlamaktaydılar´´(3)

Çünkü Mustafa Kemal Paşa ve biz de iyi biliyoruz ki; Arap ancak vurmadan anlar, güce ve paraya ise tapar. Tıptı Beşar Esat gibi. Anlaşılıyor ki; Beşar Esat, daha vurmadan cıyaklamaya başlamıştır. Suriye Dış İşleri Bakanı Ferit Muallim`in, Türkiye hakkında BM`ye göndermiş olduğu şikâyet mektubu tam da bu anlama gelmektedir. Suriye`nin yaptığı, tam da Türkiye ebemi belleyecek, lütfen engel olun yalvarmalarıdır. Türkiye Suriye`ye savaş ilan eder mi? Bilmem! Etmemesini dilerim. Ancak ederse de kesinlikle hükümetin arkasında olurum. Çünkü bana göre de savaşmayı göze alamayanlar sulhu asla sağlayamazlar&8230;
...
Dipnotlar:
1-Tamamı asli kaynaklara dayanan ve dipnotlu olarak hazırlanan ``Çanakkale Savaşları ve Arap İhaneti´´ başlıklı yazımıza ulaşmak için lütfen şu linki tıklayınız:
http://www.haberakademi.net/2012/makaleoku.aspx?mkl=8140&yzr=237,
2-http://www.habera.com/Suriye-den-Turkiye-ye-cok-cirkin-suclama-haberi-143588.html,
3- bkz.``Çanakkale Savaşları ve Arap İhaneti´´ başlıklı makalemiz,
http://www.haberakademi.net/2012/makaleoku.aspx?mkl=8140&yzr=237


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.