BOP İÇİN SAVAŞ BARIŞ İÇİN ERDOĞAN
BOP İÇİN SAVAŞ BARIŞ İÇİN ERDOĞAN
Rusya ve Çin,BM Güvenlik Konseyinde Suriye`nin bazı istekleri kabul etmemesi halinde sert yaptırımlar uygulanmasını öngören karar tasarısının onaylanmasını veto etti. 3.kez veto gerekçesini tasarıdaki baskı ve yaptırımların yalnızca rejime yönelik tek yanlı karakteriyle Suriye gerçeğini yansıtmadığı görüşü oluşturdu.
ABD,İngiltere ve Fransa tasarıya veto koyan Rusya ve Çin`in,197 üyeli BM teşkilatını iş göremez hale getirdiğini ve BM`in eskimiş statüsünün değiştirilmesi gereğini yeniden gündeme getirdi. Fakat Güvenlik Konseyinde veto hakkına sahip 5 ülkenin küreselleşme vizyonlarında birbirlerine karşı iki saf`ta soğuk savaş dönemini hatırlatan duruşları,bu aşamada BM statüsünün değiştirilmesini bir hevesten öteye götürmüyor!
Şimdi İngiltere`nin önerisiyle Suriye`de şiddetin önlemesi için 300 kişilik BM gözlemci misyonunun görev süresini 30 gün uzatan Güvenlik Konseyi kararı işliyor. Siyasi sürecin yürümesi için tarafların BM Özel Temsilcisi Kofi Annan`ın planı çerçevesinde mutabakat sağlaması,ateşkesin derhal sağlanması,insani yardımların her yere ulaştırılması,keyfi tutuklananların serbest bırakılması,gazetecilerin ülkede serbest dolaşımının sağlanması,barışçıl toplanma ve protesto hakkına saygı duyulması, Eşzamanlı olarak geçişin mümkün olacağı tarafsız bir ortamı oluşturmak için ortak rıza temelinde mevcut yönetimin,muhaliflerin ve diğer grupların üyeleriyle birlikte bir geçiş hükümetinin kurulması ve ülkenin geleceğine Suriye halkının karar vermesine yönelik Cenevre Kararlarının yürütülmesi gerekiyor!
Uzatma kararı ardından ABD`nin BM Büyükelçisi Rice`ın,"Umarım Suriye bu son şansını iyi değerlendirir"ifadesi, Çin BM Büyükelçisi Li Baodong`ın"Suriye`deki sorunun barış yolu ile çözülmesinde ısrarımız devam edecektir", Rusya`nın BM Büyükelçisi Churkin`in "Suriye`de politik yapının değişmesinin son derecede tehlikeli olacağı" mesajları ardından, Rusya Dışişleri Bakanlığı Suriye krizinden tek çıkış yolunun Annan Planı ve Cenevre kararları olduğunu açıklıyor. Dünyayı Suriye Krizinden hareketle küresel vizyonlarında ayrışan ABD-İngiltere-Fransa İttifakı ile Çin-Rusya İhtilafı badiresinden nasıl barışa çıkılacağı endişesi kaplıyor.
ABD-İngiltere-Fransa İttifakı, birincisi"Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi" ile Rusya`dan geçen enerji hatlarına bağımlılıklarının kaldırılmasını teminen Hazar ülkelerinin bağımsızlığını,alternatif ihraç yollarının bulunmasını ve mevcut rejimiyle İran`ın Hazar enerjisinde rol almamasını, İkincisi"Büyük Orta Doğu Projesi" ile İslam ülkelerinden hareketle Suriye`de ve İran`da rejim değişiklikleri üzerinden zengin kaynakları ve önemli jeopolitikleri uhdesinde bulundurmayı öngörüyor.
Mesela,"Büyük Ortadoğu Projesini"yürütmek üzere Türkiye ve hilafetin temsilcisi Osmanlı`nın ardından oluşan devletlerde İslami hareketler vasıtasıyla,İslam Birliğinin ekonomik güç olmasını, Fakat değişim sürecinde ülkelerin ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileştirilmesiyle güçsüzleştirilmeleri -bu suretle,bir yanda İsrail`in İslami cihad gibi bir argümana karşı güvenliğinin sağlanması, öte yanda maksimum kârın sağlanarak ittifaka ilişiklenmesi amaçlanıyor.
Çin-Rus İhtilafı da,Çin`in ekonomisi ve Rusya`nın boru hatları üzerindeki rekabetinden giderek dolara dayalı ekonomi sisteminin yerine geçecek yeni bir ekonomi sistemiyle yeniden küresel güçler olmak hedefindedir. O nedenle Suriye Krizinden hiç değilse moral değerler bakımından kazançlı çıkmayı öngörüyorlar,arz ettiği büyük kriz potansiyeli ile İran Sorununu arkaya alıyorlar.
Niteliği ne olursa olsun Beşir el Esad rejimi ve güçlü ordusu, Suriye`nin Dostlarını da oluşturan İttifakın Büyük Orta Doğu Projesine umulmayan bir direniş göstermektedir. Kararlılığını -üstelik,Türk keşif uçağını düşürmekle gösterince,CIA/MOSSAD projeksiyonu "Suriye Depremi Operasyonu" bir intihar saldırısında ulusal karar organı ciddi kayıp veriyor. Sanki tarafların duruşlarını inada bindirmeleri halinde Suriye Krizinin hangi seviyelere çıkabileceği test edilmiştir-ki,bunun bir dehşete eşdeğer olabileceğini ifade dahi etmeye gerek bulunmuyor. Bir iç savaş dehşetiyle Esad`ın kimyasal silahlar kullanabileceği,Lazkiye merkezli bölgeden tehditini sürdüreceği benzeri varsayımlarla kontrolsüz bir güce dönüşmesi-hakeza, onsuz bir BAAS rejiminin kalıntısının dahi bu sonucu vereceği dikkate alınıyor. O nedenle ABD ve İsrail`in seçim süreçlerinde Suriye hükümetinin değil,uzlaşmaz muhalefetin ve muhalefete silah ve para yardımı yapan ülkelerin caydırılması önem kazanıyor.
İttifakın şanssızlığı kendi amaçları peşinde koşturduğu sabit, silahlı ve terörize Suriye Muhalifleriflerin eğitimsiz, bilinçsiz,birbirinden dağınık tiynette olmasıdır-ki,bu tiynet, mesela Libya`da başarılı olabilmiştir ama -işte,Suriye`de zayıf kalıyor. O nedenle -propagandalara aldırmayınız, katılımcısı artmıyor,başarı gelmedikçe -olmayacak duaya amin der gibi, Suudi Arabistan ve Katar`ın cömertçe yaptığı finansal desteğin anlamı sorgulanıyor. Üstelik böylesine çapul bir organizasyona karşı Beşir El Esad rejiminin -ola ki,kontrolden çıkması bu süre de ittifakı titretiyor!
Güvenlik Konseyi BM gözlemci misyonunun Annan Planı ve Cenevre Kararlarının yürütülmesinde başarılı olması-bu surette,barışın sağlanması için öncelikle, Cenevre Kararları Sonuç Bildirgesinde geçiş hükümetinin kurulmasına işaret eden maddede,Esad`a dair bir ibare bulunmamasına rağmen,ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton ve ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`nun geçiş hükümetinin kurulmasının şartı olarak, krizden sorumlu tuttukları "Esad`ın gitmek zorunda"olduğuna ilişkin, ABD ve Türkiye`nin rezervlerinin kaldırılması gerekiyor.
Sonra ki iş muhaliflerin caydırılmasıdır. Bu iş, Suriye`nin toprak bütünlüğünün hem Türkiye hem de Ortadoğu istikrarı için hayati olduğunu açıklayan Suriye Dostlarının dostu Başbakan Erdoğan`a düşüyor. Erdoğan Suriye`nin kontrolsüz kalması, Alevi-Sünni-Hristiyan ve Kürt ekseninde bölünmesinin Türkiye`ye,İsrail`e ve dünyaya ne büyük manevi ve maddi sorunlar açacağını, Türkiye`nin Rusya ile ikili işbirliğini ve bu işbirliğinin perspektiflerini de hesaplamada en önemli karar makamındadır. Barışın başka çaresi bulunmuyor!
Fakat bir süre sonra Büyük OrtaDoğu Projesi yeniden yürüsün denildiğinde Başbakan Erdoğan`ın inandırıcılığı ne olacaktır? Ne olursa olsun,barış çok değerlidir. Şimdi "BOP İçin Savaş, Barış İçin Erdoğan" demek gerekiyor.
22.7.2012
Ahmet Kılıçaslan AYTAR ahmetkilicaslanaytar@gmail.com
|