Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10198
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1675)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 15.08.2012 13:47:41

Ç I B A N

Ç I B A N


Türkiye`nin NATO`ya üye olmasından önce ulusal bir sorunu yoktu.
1977`de ABD`nin küresel hedefinde çıkarlarının devamlılığını teminen Başkan Jimmy Carter ulusal güvenlik danışmanı Zbigniev Brzezinski`nin,Sovyetler Birliği`nin kızıl tehlikesine karşı yeşil savunma paktı oluşturmayı öngören Yeşil Kuşak projesine yol verdi.
Giderek sermaye küreselleşti, dünyanın her yanında en yüksek hızda dağılımında ve maksimum kârın sağlanmasında küresel ekonominin ortaklaşa denetimi ile ekonomik güvenliğin,istikrarın ve büyümenin sağlanması önem kazandı.
Francis Fukuyama`ın İslam reform geçirmeli,liberalleşmeli öngörüsü bu süreci belirledi.
Türkiye ulus devletinde 10 yıldır ABD`nin binbir entrika ve tefrikası ile Erdoğan ve hükümeti Ümmetin Birliği konsepti ile iktidardır-bir başarısızlıkta var ki,Kürtler Said-i Kürdi`nin Büyük Kürdistan hedefindedir...



Ümmetin Birliğinde Tunus`ta binlerce kadın yönetimdeki Ennahda Partisi`nin yeni anayasada haklarının kısıtlanmaya çalışıldığı iddiasıyla sokaklardadır.
Libya`da seçimleri kazanan yeni hükümetle yeni dönem başlamış bulunuyor.
Yeni Libya`nın sosyal dokusunun oluşturulmasını teminen Ilımlı İslam çerçevesinde yüzlerce yandaş gazete birbiri ardına yayına giriyor.
Mısır Cumhurbaşkanı Mursi, Müslüman Kardeşler örgütü üzerinden baskıyı kaldırmak için istihbarat birimlerinde radikal değişimi başlatmıştır,orduya anayasa düzenlemesiyle verilen yetkilerin iptali ardından Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanını da değiştirerek,askeri vesayete dokunulmuş bulunuyor...
Ne olursa olsun -bir kere, Ümmetin Birliği kurgusu ile Türkiye ve Arap Baharı ile ortak vatan parolasıyla çıkılan yolda Irak`ta,Tunus`ta,Libya`da,Mısır,Fas`ta,Bahreyn,Yemen ve Suriye`de İslam ülkeleri ve halkları çok zayıflamıştır,etkisizleşmiş, bir bütün olarak "Ümmetin Birliği" ile değil, teker-teker ABD ve İsrail`in sömürü ağına düşülmüş bulunuluyor
-ki,gerçek müslümanların ve ulusalcıların bu sonucu oluşturanları yuhlaması yetmez!



Bu çerçevede Türkiye Suriye`yi,Irak`ı ve İran`ı da birlikte tutan unsurların dağılmasıyla oluşacak istikrarsızlıkta çevreye yayılabilir çatışma riski ve Kürtlerin konumuyla en büyük riski almıştır,olağanüstü günler yaşıyor.
Rağmen Başbakan Erdoğan,İstanbul Grubu Dostluk Derneği iftarında Numan Kurtulmuş`un önünde Ümmetin Birliği`ne dair-işte, konuşuyor,"Bu milletin gönlünde coğrafi sınırlar hiçbir zaman olmadı ve bugün de yok.Bize diyorlar ki, `Şam`a bakma, Şemdinli`ye bak.` Bize diyorlar ki, `Arakan`a bakma, Hakkari`ye bak.` Bize diyorlar ki, `Gazze`ye, Saraybosna`ya, Kabil`e bakma, Diyarbakır`a, Çankırı`ya, Trabzon`a bak. Biz oraya da bakacağız buraya da bakacağız. Ama biz, Şemdinli`nin güvenliğinin Şam`dan başladığını bilen bir milletiz"diyor!
Erdoğan dünyaya lâik,ulusal ya da milliyetçi felsefede herhangi bir ya da bilhassa halkı müslüman olan bir ülkenin ümmeti bölen ve belli bir kavmiyeti herkese dayatan siyasetine karşı mücadele etmenin de müslüman ümmetin vazifesidir çerçevesinden bakıyor.
Sorunu budur -ümmetin birliğini, vatandaşlık yerine din`i,eşitlikler yerine din birliğini,adalet yerine insan olma gerçek dışılığını siyaset sanıyor.



Bu anlağıyla Başbakan Erdoğan`ın sultasında Türkiye, ABD eteğine tutunmuş 17 aydan bu yana biricik Laik Arap devleti Suriye`de rejimi düşürmek üzere iş başındadır.
Bir süredir BM Güvenlik Konseyinde Rusya ve Çin`in vetolarını aşmak üzere Güvenlik Konseyi ve uluslararası hukuka aldırmaksızın uluslararası partnerlerle Suriye muhaliflerine birlik olma ve geçiş planını tamamlama yönünde çalışılıyor.
Bizzat Türkiye`nin operasyonel ve türlü lojistiği ile paralı askerler, El Kaide dahil bilumum teröristler,uluslararası katiller ve muhalif güçler Halep`te kontrol kurmak-bu suretle,isyana uluslararası taraflar bulmak ve Esad`ı devirmek operasyonuna girişmişlerdir-ne ki,Esad Halep`te muhaliflerine ve destekçilerine nihai şamarı indirmek üzeredir.



ABD,İsrail ve müttefiklerinin Halep yenilgisinden çıkardığı ders:Rusya,Çin,Irak ve İran`ın desteğinde Esad`ın düşürülse bile ardıllarının Hatay-Lübnan düzleminde tutanabileceği ve kimyasal silah dahil tehditinin bir çığ gibi büyüyerek -belki de,destekçi ülkelerin de katılımıyla küreselleşeceği tehlikesini görmüş olmalarıdır.
Türkiye`nin alması gerekli olan ders ise keşif uçağının düşürülmesi krizinde olduğu gibi Esad rejimi ve muhalefet arasında çatışmalar devam ederken Kürtlerin hızla bir otonom yapı oluşturmaları ve Büyük Kürdistan hedefinde ve eşgüdümünde PKK`nın Şemdinli`de alan hakimiyeti,Foça`da terör eylemi, Tünceli`de milletvekilini alıkoyarak egemenliğinin sorgulanması durumunda da yine uluslararası destek görmemesidir!



Çünkü -birincisi, ABD`nin binbir entrika ve tefrikası ile Başbakan Erdoğan`ın yeni Türkiye düzeninde gömüldüğü Ümmetin Birliği safsatasından ayıkması mümkün değildir!
İkincisi ABD-İsrail ve müttefikleri Suriye`den Ortadoğu projeksiyonunda hiç ummadıkları fakat -işte,gördükleri açık dehşete ne ekonomik,ne siyasi ne de askeri olarak hazır olmadıkları,bu riski almalarının olası olmadığı;
Hiç değilse Kasım`da 2012`de ABD,Şubat 2013`te İsrail`de ki seçimler süresince Suriye`den bölgeyi ambargolarla yıldırmak,mezhep ve etnik kimlikleri çatıştırmak ve terörle usul-usul kaşıyarak dikkati bu merkezde yoğunlaştırmak -bu suretle, İsrail`i görüş alanından çıkararak güvenliğini sağlamaya yönelinmiş bulunuyor.
Bu çerçevede Ortadoğu`da savaşın sıcak mı yoksa soğuk mu olacağı kararı seçimlerin ardına bırakılıyor.



ABD Dışişleri Bakanı Clinton`ın Türkiye`de operasyonel planlama aşamasına geçildiğini duyurusu bu kısa süreci kapsamaktadır ve ardından doğabilecek kaosun önüne geçilmesi için Beşir el Esad`ın rejimin başında kalacağını düşündürüyor.
Fakat Suriye sorununa tüm benliğini katan Başbakan Erdoğan ile Türkiye`ye, bu kısa sürece katılımlarını heveslendirmek üzere operasyonel planlama ve istihbarat ortaklığı ile Esad`ın bir şekilde düşürüleceği hedefi veriliyor.
İşte Türkiye Halep`te yenilen ve rejim ordusu önünde kaçan ve mütemadiyen artan sayıda çoğu seyyar terörist mülteci akınına uğramaktadır -bu sayede,Başbakan Erdoğan önde kalkan görevinde mültecilerin ardından ilerleyen Türk ordusu ile aylardır uluslararası destek aradığı güvenlikli bölgeyi kurmak ve Kürtleri kontrole almak fırsatını ve Ümmetin Birliği hedefinin kaldığı yerden devam edebileceğini sanıyor- o esnada,ABD ve müttefiklerin bu bölgeleri havadan kuşatma altında tutarak, Suriye`nin kuzey kısmını uçuşa yasak bölge ilan edeceğini falan umuyor.
O kandırışta,"Ama biz, Şemdinli`nin güvenliğinin Şam`dan başladığını bilen bir milletiz"diye haykırdığında,gözünün önündeki merteği görmüyor.



Mesela Suriye`den sonra sıranın kendisine geleceği bilinciyle İran barışçıl amaçlarla olduğunu savunduğu nükleer altyapısının kilit önemdeki bileşenlerini yoketmek çabasında bulunan güçlerle -artık, nükleer gelişimi konusunda diplomatik görüşmelerde bulunmaya aldırmamakta,tecrit baskısıyla milliyetçiliğe yönelmektedir.
Hükümet Sözcüsü Arınç`ın PKK unsurlarının İran topraklarından Türkiye`ye nüfuz ettiğine dair iddiasını İran Sözcüsü Mihmanperest,"Türkiye,sorunu başka yerlere atmakla iç sorunlarından kurtulamaz" diyor!
Türkiye`nin Kürtçülüğün başkaldırısında hemderdi İran`la ilişkilerini düzeltmesi ve sorunu müştereken çözmesi gerekirken, İran Türkiye`nin Suriye hükümetine karşı savaşan isyancılara verdiği desteğin İsrail`e verilen destekle eşdeğer olduğunu savunmaktadır ve bu esas iki ülkenin arasını giderek bozuyor,İran Genelkurmay Başkanı ve sırasıyla tüm yetkililer ard arda Türkiye`yi tehdit ediyor!
İran Türk halkı ve diğer ulusların önünde Erdoğan`ın prestiji ile oynuyor,etkisiz kılmak ve küçük düşürmek için mütemadiyen kışkırtıyor.
Ya yanlış hamleleriyle müttefiklerine ve Türk halkına ya da Arınç`ın işaret ettiği PKK terörü ile Türk halkına muhatap ediliyor:Erdoğan çıbanlaştırılıyor.
Kısa süre sonra bölgede olası soğuk savaş kararının çıkması ve Türkiye`nin daha ılımlı bir politika izlemesi halinde Erdoğan`dan bir işaret fişeği olması umuluyor...



Erdoğan,İstanbul Grubu Dostluk Derneği iftarındaki konuşmasında,"Biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyorsak sevgimizin gereğini ortaya koymamız lazım`` diyor.
Numan Kurtulmuş alkışlıyor...


15.8.2012











Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.