Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10725
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (980) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1673)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Cemil Ertem - (Ziyaretci) 17.09.2016 20:55:52

Doğu`nun yeni dünya düzeni..

CEMİL ERTEM : Doğu`nun yeni dünya düzeni..

"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" digi.security@isnet.net.tr: Sep 17 12:29AM +0300

Cemil Ertem



Birleşmiş Milletler 71. Genel Kurulu ABD`de başladı. 24 Eylül`e kadar
sürecek Genel Kurul faaliyetlerinde Türkiye, en üst düzeyde, Cumhurbaşkanı
Erdoğan ile temsil edilecek. Cumhurbaşkanı`nın ABD New York temasları, BM
Genel Kurulu çalışmaları dışında da Türkiye-ABD ilişkileri kapsamında
değerlendirilmelidir.


Ancak şunu söylemek gerekir ki Türkiye`nin, son yıllarda ABD ile
ilişkilerinin seyri Erdoğan`ın BM konusunda yaptığı çıkışlardan ve buradaki
vizyonundan ayrı tutulamaz.


Sanıyorum bu vizyonu biz en somut olarak Cumhurbaşkanı`nın bundan iki yıl
önce 69. Genel Kurul`da yaptığı konuşmada görürüz. Esasında bu konuşma,
yalnız Türkiye için değil, bütün gelişmekte olan ülkeler için bir yol
haritası niteliğindeydi ve Erdoğan Türkiye`sinin, 2. Dünya Savaşı sonrası
ABD öncülüğünde tesis edilen hiyerarşiyi artık sorgusuz kabul etmeyeceğini
gösteren bir başlangıçtı. Zaten bu tarihten sonraki gelişmelere baktığımızda
da ABD`nin bu çıkışa verdiği tepkiyi çok somut olarak görürüz.


Tabii benim işim gereği izlediğim alan ekonomi... Bu çerçevede Türkiye`nin
yine bu tarihten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile belirginleşmeye başlayan
yeni bir büyüme ve ekonomik çıkış yakalama gayreti de aynı tepkiye mazhar
oldu hatta Cumhurbaşkanı`nın ekonomik vizyonuna yönelik eleştirilerin bir
karalama kampanyasına dönüşmesi de 2014 yılına -ağırlıklı olarak- denk
gelir.


Burada Türkiye`nin ekonomi konusunda ne söylediğini anlatmak için, 2014`ten
sonra, 2015 yılında önce Türkiye ev sahipliğinde Antalya`da sonra bu ay
içinde Çin`de yapılan G20 zirvelerine bakalım. Türkiye, geçen sene
Antalya`da kapsayıcı büyüme çerçevesinde, giderek büyüyen gelir uçurumunu
önleyecek, kaynakların Doğu`dan Batı`ya akışına set vuracak ve kaynakları
daha adil dağıtacak yeni bir kalkınma ve refah anlayışına işaret etti.
Finansal mimarinin yeniden oluşturulması, yolsuzlukla mücadele, terörün
finansmanı, dünya ticaretinin Batı`nın çıkarları doğrultusunda yazılmış
kurallarının yeniden düzenlenmesi (örneğin korumacılık konusunda Batı`nın
ikiyüzlü tavrının son bulmasının sağlanması) gibi çok önemli başlıkların
artık G20 zirvelerinde gelişmekte olan ülkelerin gelişmişlerle eşitlenmesi
bağlamında ele alınması, hiç şüphesiz, Türkiye`nin yeni dönemdeki iktisadi
ve politik yöneliminin en somut anlatımıdır. Bu anlamda, Cumhurbaşkanı
Erdoğan`ın iki yıl önceki konuşması Doğu`nun yeni dünya düzeninin
başlangıcıdır.


BM ve liderler...


İkinci Dünya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş döneminde, Birleşmiş Milletler`de
dönemi anlatan çok önemli ve tarihi konuşmalar oldu.


Arafat`ın 1974 yılındaki konuşması, Fidel ro`nun devrimden bir yıl sonra
1960`da ABD başkan adayı Kennedy ve Nixon`a edilmedik hakaret bırakmayan
konuşması, yine 1960`da Kruşçev`in ABD emperya-lizmden bahsederken
ayakkabısını çıkarıp kürsüye vurması, Latin Amerika liderlerinin seksenli
yıllardaki devrim dalgasını arkalarına alan konuşmaları...


Bunlar hemen aklıma gelenler; tabii doksanlı yıllar dahil bu tür tarihe
geçecek çok konuşma olmuştur. Ama bunların hepsi o dönemi anlatan, ABD`nin
ve Batı`nın kıyıcı, işgalci yeni sömürgeci politikalarını eleştiren önemde
konuşmalardı. Dönemin kutuplaşmasının sonuçları olarak yapılıyordu ve bize
yansıyordu.


Bütün bu dönemde (1947`den doksanlı yıllara kadar), ABD ve Sovyetler olmak
üzere iki ana kutup ve tali olarak da Soğuk Savaş paradigmasının dışına
çıkan ülkeler dünya siyasi haritasını belirledi. 1979`da Havana Bildirisi
ile ortaya çıktığı kabul edilen Bağlantısızlar Hareketi de kozmopolit yapısı
nedeniyle başarılı ve etkili olamadı. Dünya nüfusunun yüzde 55`ini ve BM`ye
üye ülkelerin üçte ikisini kapsayan bu çıkış, mesela Suudi Arabistan`la
Küba`yı aynı çatı altına sokmaya çalıştığı için başarılı olamadı.


Birleşmiş Milletler`in Güvenlik Konseyi`ndeki mutlak veto yetkisine sahip
beş daimi üyesine baktığınızda zaten BM`nin nasıl ve hangi şartlarda
kurulduğunu anlarsanız. İkinci Savaş`ın galibi ABD, İngiltere ve Fransa ile
etkileri ve büyüklükleri ile küresel denge ve statüko için oraya monte
edilmiş Rusya ve Çin tabloyu tamamlar. Bu tablo, bugünkü ekonomik ve siyasi
krizin de temel nedenidir.


Kabul edin!


ABD, İkinci Savaş sonrası Avrupa`yı yeni sömürgecilik politikaları
doğrultusunda yeniden inşa ederken, doksanlı yıllarda Yugoslavya gibi Doğu
Avrupa ülkelerindeki Balkanlaşma -parçalanma- ve yaşlanan nüfusla karaya
oturacak bir Avrupa ekonomisiyle karşılaşacağını biliyordu. Zbigniew
Brzezinski bunu yazmıştır, hem de birkaç defa...


Şimdi Avrupa`daki tabloya bakın; İngiltere kurtulmaya çalışıyor, Almanya`nın
Avrupa`yı kendi merkezinde konsolide etme politikaları iflas etti. Bu,
Avrupa krizini derinleştiriyor.


Ancak tam şimdi hem Pasifik`te ve Türkiye ile birlikte Kıta Avrupa`sında,
Ortadoğu ve Kafkasya`da hatta Afrika`da 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan ABD
merkezli sistem çözülüyor.


Türkiye, burada Erdoğan`la birlikte, kendi çıkarlarını, değerlerini koruyor
ve bunu halkın demokratik iradesine dayandırıyor. Ama bu, aynı zamanda, tüm
yoksullar için daha adil ve yaşanabilir bir sistem önerisidir. Bu, yukarıda
belirttiğimiz gibi, yeni bir dünya düzeni önerisidir. Ancak Doğu`nun
kuracağı bir yeni dünya düzeni önerisi...


ABD, bu tarihi gerçeği kabul etmek zorundadır. Kabul etmezse ve tarihin
akışını tersine çevirmeye çalışırsa kendi çıkarlarına da uzun vadede zarar
verecektir.



[status publish]

[geotag on]

[publicize off|twitter|facebook]

[category güvenlik]

[tags YENİ DÜNYA DÜZENİ DOSYASI, CEMİL ERTEM]


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.