Geçici çekilme kalıcı yerleşme
Geçici çekilme kalıcı yerleşme Kuzey Kore ve Güney Kore`nin işbirliği zemini bulması ile ABD`nin Çin denizindeki askeri varlığını İslami Asya`ya kaydırma imkânı elde edeceğini, Çin denizinden geçici çekilip İslami Asya`ya kalıcı yerleşeceğini daha önceki yazılarımızda ifade etmiş ve bu durumun Çin ve Rusya`nın aleyhine olacağını da belirterek ``Rusya ile Çin niye böyle bir şeyi istesin?´´ diye de sormuştuk. Önceki gün gece ABD, İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı ki bu, Trump`ı izleyenler için sürpriz bir karar değildir. ABD seçimlerine Rusya`nın siber bir müdahalede bulunduğu iddiasıyla birlikte İran`la varılan anlaşmadan çekilmeyi ve ticaret savaşları efektlerini yan yana getirdiğimizde; analizi ve izahı giderek karmaşık hale gelecek bir satranç tahtası ile yüzleşeceğiz. Hortumun ucunu kontrol etmektense vanaya hâkim olmayı izleyen bir strateji devreye alınmıştır denilebilir. ABD`nin İran ile ilgili kararlarının öngörülebilir sonuçları bellidir. Bölgede ve dünyada gerilimin ve sıcak savaşımsı sahnelerin artması ilk olacak olaylardır. Şüphesiz böyle bir nükleer anlaşmadan çekilmenin sonuçları Pentagon`da epey tartışılmış ve analiz edilmiştir. Dolayısıyla master bir uluslararası sorun oluşmuştur. Böyle durumlarda eşik analizler, klasik analiz ve öngörüler, gelişecek olaylar serisini öngörülebilir hale getirmek için yetersiz kalacaktır. Çok farklı bir uluslararası gelişme ve strateji ile karşı karşıyayız. ABD`nin Körfez Savaşı`nda İsrail`i sürecin içine dahil etmeme stratejisi İkinci Körfez Savaşı`nda da sürdürülmüş ve uluslararası koalisyon ve Arap ülkeleri cephesi, Saddam`a karşı sağlam durabilmişti. Bugün başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, İsrail ve genel olarak Batı ile çok yoğunlaştırılmış ve çeşitlendirilmiş bir işbirliği içine girmektedirler. Bunun ilk sonuçlarından biri Medine`de kilise açılması kararı olmuştur. Buradan Kutsal Topraklar`ın savunmasının Batı tarafından yapılacağı öngörülebilir ki bu çok da şaşırtıcı bir durum değildir. Birinci Körfez Savaşı`nda Kutsal Topraklar`ın savunması da masada idi. Suudi Arabistan`ın önderliğinde kurulan Arap cephesinin geliştirdiği yeni bölgesel tablo, İran`ı hedef haline getirmenin dışında bölgesel sonuçlar üretecektir. Bunların ilki, ılımlı İslam`ın Suudi Arabistan liderliğinde kıvamını artırarak hızlı bir sekülerleşme süreci başlatmak olacaktır ki önümüzdeki 10 yılda Cidde, Riyad ve Körfez Ülkeleri ile Kuzey Afrika, Paris, New York, Londra, Hamburg ve İstanbul gibi laik tonu çok ağır basan kentlere dönüşecektir. Bu sürece Tahran`da aynı hızla katılmaktadır. Bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi çoklu ordu, çoklu savaş stratejileri kavramı, İslami Asya`da din sosyolojisi, antropoloji ve petrol stratejisi ile harmanlanarak tüm savaş enstrümanlarının kullanıldığı bir platforma dönüşecektir. Şüphesiz İslam`ın başlangıcındaki bir toplum ve din yapısının Suudi Arabistan`da yeniden oluşacağını öngörmek gerekmektedir. Laiklik kavramının Suudi Arabistan`ın ve Körfez Ülkelerinin ekonomik, kültürel ve dinsel bir silahı haline adım adım getirilmekte olduğu gerçeği de önümüzde durmaktadır. Suudi Arabistan`ın laikleştiği bir sürecin önünde dinsel ideolojilerin silahsız ve şiddetsiz var olabilmeleri imkân dışı olacaktır. Hedef ülkeler arasında Türkiye`nin en başta olduğunu, İran`ın tali hedef olduğunu tespit etmek zaruridir. Çünkü Türkiye, kim ne derse desin, İslam`ın aydınlık yüzüdür ve bu aydınlık yüzü, İslam dünyasında Türkiye`yi son yüzyılda daha ayrıcalıklı bir statüye kavuşturmuştur. AK Parti`nin radikalleşme tuzağına düşmeden, bir kaç rötuşla Türkiye`nin bu konumunu takviye ettiğini de daha önceki yazılarımızda defaatle belirtmiştik. Bu bağlamda önümüzdeki seçimlerde Türkiye`nin İslami Asya, Afrika ve dünyadaki laik tutumu ile İslam`ı daha rafine ve makul seviyede tutan mevcut iktidarın kaderi, yabancılar için önem kazanmaktadır. AK Parti`nin kabul edilsin ya da edilmesin Türkiye`ye özgü bir makul İslam`ı İslam dünyasında temsil ettiğini ve bunun da tasarlanan ``Ilımlı İslam´´dan daha fazla İslam ülkelerinde zemin bulduğunu tespit etmek gerekmektedir ki bu tespit, bizim dışımızdaki ülkeler tarafından çok önce yapılmış ve AK Parti çok uzun süre dost ateşi altında tutularak yoğun şekilde dezenformasyon, provakasyon, manipülasyon ve fetvalizasyon edilerek süreç dışına itilmeye çalışılmıştır ve çalışılmaktadır. Sonuçta Suudi Arabistan liderliğinde İslam dünyasını yeniden şekillendirme girişimleri başlatılmıştır. Seçilen ülke, teostrateji ve yeni jeopolitik durum dikkate alındığında iyi bir antropolojik madencilik yapıldığı ve stratejinin kusursuz olduğu teslim edilebilir. Fakat yine daha önce tespit ettiğimiz gibi bu süreç kaçınılmaz bir şekilde kehanetlerdeki Armegeddon`a yol alındığına işaret etmektedir. Bu Türkiye`nin çok önde olduğu bir yarıştır ve şimdilik Türkiye`nin avantajınadır. Yeter ki dinsel fetvalizasyon ve radikalizasyonlaşma süreçleri tuzağına düşmeyelim.
|