IRAK` TA İRAN ETKİSİ
IRAK` TA İRAN ETKİSİ
Orta Doğu`da taşlar yerinden oynuyor. Usame Bin Ladin ile başlayan, sonra Irak ve Suriye`de Sünni İslamcıları ve IŞİD`i destekleyen Sünni Müslüman devletlerin etkili olduğu dönem geride kalıyor.
Çünkü nükleer anlaşma İran İslam Cumhuriyeti`nin elini güçlendirmiştir. İran`ı yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden kullanma potansiyeli, sürekli göz önünde bulundurulması gereken bir ülke yapıyor. Hidrokarbon kaynakları, İran`ı dünya enerji jeopolitiğinde önemli pozisyonda tutuyor. Üstelik İran, Orta Doğu`da Şii diyasporası üzerinde büyük etkiye sahiptir. Şii ve Sünni direniş örgütlerine sağladığı geniş çaplı destek ve Irak, Suriye ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerindeki doğrudan etkisini ihmal etmemek gerekiyor.
İran, şimdi bu gücüyle Suriye ve Irak`ta devam eden istikrarsızlıklarla, IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer almaya, Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanmaya hazırlanıyor.
Bakınız, İran`ı Irak`ta neler bekliyor? Nisan 2014`te son Irak Parlamentosu seçimlerine Şiiler iktidardaki paylarının artması, Sünniler merkezi hükümetin yapısının değişmesi, Kürtler ise statülerinde yükselme talepleriyle girmişti. Seçim sonuçları taleplerin karşılanmasına yetmedi,her talep Irak`ın birliği ve dirliğini belirleyecek bir çatışma ortamı oluşturdu.
Yeni hükümetin kurulamaması ve yönetim krizi, Haziran 2014` te IŞİD`in Musul`u işgal etmesine ardında Anbar, Tikrit, Diyala, Kerkük`ün güneyi ile Bağdat`ın kuzey ve güneyinde etkinlik kazanmasına, Irak`ta siyasi ve güvenlik istikrarsızlığın farklı bir boyuta evrilmesine neden oldu.
Irak güvenlik güçlerinin IŞİD`le mücadelede yetersiz kalmasının ardından, Şii dini merci İŞİD` e cihat açtı. Hükümetin desteği ile milisler ve gönüllülerden oluşan çok sayıda "Gönüllü Birlikler- Haşdi Şaabi" grupları oluştu.
Birincisi;doğrudan İran`a bağlı Şii Gönüllü Birlikleri İŞİD`le mücadelede aktif olurken, İran giderek bu gruplar üzerinden Irak`ta güç kazandı. Öyle ki, bu grupların IŞİD sonrası süreçte ortaya çıkarabileceği sorunlar en fazla tartışılan konulardan biri haline geldi.
İkincisi; daha önce hükümetle çalışmış, fakat genel ve yerel düzeydeki sıkıntılarının giderilmesi konusunda kapsayıcı politikalara ihtiyacı bulunan Sünni gruplar da Gönüllü Birlikler oluşturdular. Bugün bu Sünni gruplar siyasi sürece entegrasyon için yerel hak ve talepler üzerinde politikalar üretilmesini talep ediyor.
Gönüllü Birlikler denetimsizdir, kontrol ettikleri alanlarda yönetimi de ellerinde bulunduruyor. Bazısı gasp, adam kaçırma, haraç alma gibi eylemlerle halkı tedirgin ediyor. Bütüncül bir varlıkla IŞİD`le mücadele ediyor görüntüsü verseler bile savaş alanında her grubun kendi bayrağıyla hareket ettiği görülüyor. Gruplaşmanın yaşandığı bu yapının kontrol altına alınması ise kolay görünmüyor.
Bu suretle Şii ve Sünni Gönüllü Birliklerinin ortaya çıkması Irak hükümetinin meşruiyetini zayıflatıyor. Hükümetin ordu ve polis gibi güvenlik birimlerini güçlendirerek devleti istikrara götürecek dengeli bir yapı kurmak yerine milis gruplardan oluşan bir yapıyla güvenliği sağlamaya çalışılması ise Irak`ta devlet kurumsallaşmasına engel oluyor.
Öte yanda Gönüllü Birlikler ile Kürtler ve Sünni Araplar arasında bir çatışma yaşanmaması da dikkat çekiyor. Bu gruplarda savaşan militanların sayısı mütemadiyen artmasına rağmen yine de bunların İŞİD`le tek başına mücadele gücü ve yeteneği bulunmuyor. O yüzden bu gruplar karışık nüfus yapısına sahip bölgelerde,mesela Kerkük`te Peşmerge ile işbirliği yapıyor. Ama taraflar arasındaki gerginliğin geniş çaplı bir çatışmaya dönme riski olduğu görmezden gelinmiyor.
Çünkü Kürtler, kendilerini Irak`ta kendi bayrağı, parlamentosu ve hükümeti ile kendi topraklarında kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olduklarına ve bu hakkı kimsenin inkâr edemeyeceğine inanıyor. Irak Anayasası`na bağlılık taahhüt ediliyor, ama ülkede yaşanan istikrarsızlıkta, başta İŞİD olmak üzere terör örgütlerine karşı Irak`taki diğer siyasi partilerin kendilerini desteklemediği, bu durumda Iraklıların birbirine nasıl bağlı kalabileceklerini sorguluyor ve uluslararası toplumdan destek isteniyor. Irak Anayasası`nın uygulanmasından beri, insanlara söz verdikleri demokratik federal bir Irak inşa etme sözünü yerine getiremediklerinden bahisle, artık yeni yetişen nesillerin de bağımsızlık talepleri seslendiriliyor.
IŞİD tehdidinin geçmesinin ardından, Gönüllü Birliklerin hükümette yer almasalar bile etkili oldukları bölgelerde idari paylaşımdan pay isteyebilecekleri, Bu suretle merkezi hükümetin gevşek bir yapıya dönüşerek yerelleşmenin artmasına yol açacağını söylemek gerekiyor.
Belli ki, İran nükleer anlaşmanın siyasi bedelleriyle karşı-karşıya bulunuyor. ABD`nin nükleer anlaşmanın ardından, İran ile cepheleşmeyi istemediği, Orta Doğu`daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtabilmek için Orta Doğu`da İran`ın nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu, NATO uzantısı bir savunma örgütünü bulacağı, Suudi Arabistan`ın bağımsız Kürdistan ve Suriye ile Irak toprakları üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma çabasının yoğunlaşmakta olduğu, Şu günlerde, Irak`ta istikrarın sağlanmasında İran`ı zorlu süreçler bekliyor...
Başkan Obama,"İran uluslararası toplumda kabul görebilmek için öncelikle Amerikan ve İsrail karşıtı duruşuna son vermelidir"diyor...
14.8.2015
Ahmet Kılıçaslan AYTAR ahmetkilicaslanaytar@gmail.com
|