İsveç kararını vermeli, ya NATO ya veto…
İsveç kararını vermeli, ya NATO ya veto…
01 Şubat 2023 Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com Türkiye, yakın tarihinin en önemli seçimlerinden birine hazırlanıyor olması hiç şüphesiz çok çok önemli. Ancak ülkemizi birinci derecede ilgilendiren ve dış politikamızın da sorumluluk alanları içindeki gelişmelerin de o derece önemli olduğu bir gerçektir.
Zira dünya bir değişim ve yeniden yapılanma sürecinde Suriye, Irak, İran ve Yunanistan başta olmak üzere bölgemizde yaşanan hareketlilikler ile tüm dünyayı etkileyen Rusya-Ukrayna savaşı ve bu savaşta bizim de içinde yer aldığımız NATO ve NATO içindeki müttefiklerimiz ile çok yönlü ilişkiler içinde olduğumuz Avrupa Birliği (AB)’nin politikaları yakın takip gerektiren gelişmelerdir.
Birileri Türkiye’de bir seçim sürecindeyiz seçimlerle alakalı o kadar çok konu varken dış politika üzerinden yazı yazmanın ne gereği var dese de dünyadaki gelişmelere duyarsız kalamayacağımız gibi bilhassa İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği ve Türk Büyükelçiliği önünde ‘Kur’an yakma eylemi’ ile ilgili gelişmelerin seçim telaşına heba edilecek konular olmadığı bilinmelidir.
Ayrıca seçimler ve iç politika üzerine yeterince yazarlar, yorumcular, analistler, görüş belirtenler ve tahminde bulunanlar hatta ahkâm kesenler var. Ben önemine binaen dış politikadaki gelişmeleri ve Türkiye’nin izlediği politik tavır üzerinde başlayan tartışmaları köşeme taşımayı uygun gördüm.
•
ABD’nin hegemonik mücadelesi ve hedefleri bakımından öncülüğünü yaptığı NATO’nun genişlemesi ve Rusya’yı kendi alanına hapsetme konusunda izlediği strateji ve güvenlik politikaları bakımından dolayı İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için NATO kapsamındaki Türkiye hariç üye ülkeleri ikna etmiş görünüyor.
İsveç geçici olarak adaylığı durdurduğunu açıklasa da bu bir siyasi manevradır nihai kararı üye olmaktır.
ABD ve bazı NATO üyesi Avrupa ülkeleri bu iki ülkenin NATO üyeliğini veto etmeye hazırlanan Türkiye’yi ikna etmenin yollarını arıyor olsalar da Türkiye beklentileri karşılanmadan asla onay vermemekteki kararlılığı değişmeyecek ve de değişmemeli.
Çünkü 29-30 Haziran 2022 tarihinde Madrid’de düzenlenen ‘Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi’nden bir gün önce Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın imzaladığı üçlü muhtırayla bundan sonraki görev Stockholm ve Helsinki’nin tarafında olduğunu ve atılacak somut adımlara göre Türkiye’nin hareket edeceği karara bağlanmıştı.
Yeni yılın sonuna doğru İsveç’ten gelen açıklamalar Stockholm’ün nüansları görülmeye başlandı.
O muhtıraya göre; iki ülkenin PKK ve FETÖ’ye alan açmaması ve terör örgütü üyelerini teslim ve iade etmesi şartı içeren metin taraflarca imzalanmış olmasına rağmen İsveç tek taraflı olarak bu muhtıraya uymadığı gibi terör örgütü PKK’nın ülkede faaliyetlerine müsaade ettiği görülmüştür.
Ayrıca tüm uyarı ve çağrılara rağmen Türkiye’nin Stockhom Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakma eylemine izin verilmesi ise bardağı taşıran son damla oldu.
Önce Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson’un 27 Ocak’taki ziyaretini iptal etmesi ve ardından ise Ankara’nın talebi üzerine Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki üçlü mekanizma toplantısı süresiz bir şekilde iptal edilmiş olması şahsiyetli bir dış politika adına takdire şayan bir gelişmedir.
Türkiye’nin bu tavrı, beklentilerinin karşılığı olan imzalanan muhtıra şartları yerine getirilmeden İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasına onay verilmeyeceği anlamına geldiği açıktır.
Bundan sonrası ise NATO ve üye olmak isteyen iki ülkenin vereceği kararlara bağlıdır.
•
Gelinen noktada herkes “İsveç ne yapmak istiyor? İsveç bu haltı niye yedi?” sorularını soruyor.
Çünkü bir taraftan NATO’ya girmek için Türkiye ile ortak mutabakat imzalıyor ve Türkiye’nin kendisine yönelik beklentilerini kabul ederek yerine getireceğinin sözünü veriyor, diğer yandan ise Türkiye’nin bütün uyarılarına ve ikazlarına rağmen ülkesinde bir faşist partilinin başkanına Kur’an-ı Kerim yakmasına izin veriyor.
İsveç bu yanlış politikalarıyla aslında kendi ayağına sıkıyor.
Anlaşılan o ki, İsveç devlet aklından yoksun, strateji belirleme yeteneği olmayan bir hükümet tarafından yönetiliyor.
Diğer yandan iç politikada bazı muhalif siyasiler ve kalemşorlar “İsveç’in yanlışları Erdoğan lehine bir seçim kıyağı” olduğuna dair yorumlar yapıyor olmaları, sadece İsveç değil, bizde de ahmakların var olduğunu gösteriyor.
Ne diyelim Allah hem İsveç hükümet yetkililerine hem de içimizdeki o bazı siyasiler ile kalemşorlar ahmaklara akıl nasip etsin.
|