İsviçre`de doludizgin 7 gün
İsviçre`de doludizgin 7 gün İsviçre`nin bende ayrı bir yeri var. Genç bir gazeteci olarak, 1982-87 yılları arası Almanya sınır eyaleti Baden Würtenberg ve İsviçre`de gazeteci olarak görev yaptım. Bu sefer bir açılış töreni ve bir de Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan ve heyetinin katıldığı İsviçre`ye &8216;Göçün 50. Yılı Anma Programı`na katılmak üzere tekrar İsviçre`deyim. Ayrıca program arası 3 gün Zürih, Basel ve Cenevre şehirleri ile Almanya`nın sınır şehri Lörrach ve Weill am Rhein kasabasında hem dolaştım hem de dost ve akraba ziyaretlerinde bulundum.
Dostlarla hasbihal ettim. Anılarımı hatırladım ve hasret giderdim. Gördüm ki insanımız ülke dışında uzaklarda olsa da gözü ve gönlü anavatandadır. Türkiye`deki siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmeleri çok yakından takip ediyorlar. Onların kendileri adına değil, Türk devleti ve milleti adına beklentileri var. Kısacası, iki sözlerinden bir vatan diğeri ise millettir. ZÜRİH`TEN CENEVRE`YE Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD`ın İsviçre Şubesi`nin Zürih şehrindeki yeni ofisinin açılış töreni için yapılan davete ben de icabet ettim. Türkiye ile İsviçre arasında ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda önemli çalışmalar bu ofisten yönetilecek ve yönlendirilecek.
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ve Bern Büyükelçimiz İlhan Saygılı ile İsviçre MÜSİAD şube başkanı Şeref Yıldız, konuşmalarında Türkiye ile İsviçre arasında var olan ilişkiler ile bu ilişkilerin daha ileriye taşınması yönündeki izlenecek yol ve yöntemler doğrultusunda hazırlanan projeler tanıtıldı. Açılış töreninden sonra rotamız Cenevre şehri oldu. Cenevre daha çok dünyadaki anlaşmazlıklara çözüm bulunması amacıyla çok yönlü uluslararası konferans ve zirvelerin gerçekleştirildiği dünya diplomatik merkezlerinden biridir. BM Özel Temsilciliği bu nedenle Cenevre`dedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde savaş, şiddet ve zulüm sebebiyle yerlerinden edilmiş 70 milyondan fazla insanın sorunlarının ele alınacağı ve Türkiye`nin eş başkanlığını yaptığı &8216;Birinci Küresel Mülteci Forumu` Cenevre kentindeki gerçekleşti. ERDOĞAN SEVGİSİ
Foruma katılmak üzere Cenevre`ye kalabalık bir heyetle bir gün önce gelen Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan, &8216;Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı` tarafından İsviçre`ye göçün 50. yıldönümü dolayısıyla "Birlikte 50 Yıl" programına katılarak yaptığı konuşmasında dünyaya önemli mesajlar verdi. Avrupa`daki Türk Toplumunun kalıcı olduğunu hatırlattı ve Avrupa`daki ırkçılık, İslamofobi ve ayrımcılığa dikkat çekti. "Bugün varlık gösterebiliyorsak son nefesini gurbet özlemiyle verenlerin fedakârlıkları sayesindedir" sözleri gerçekten çok duygulu ve anlamlıydı. Gurbeti en iyi bilen ve gurbetçiyi en iyi anlayan siyasi lider odur. Çünkü o, siyasete atıldığı günden bu güne Avrupa`daki Türk toplumunu en çok ziyaret eden, onlarla hasbihal ederek dertleşen, gönül sohbetleri ve çeşitli etkinliklerinde onlarla beraber olan bir siyasi liderdir. Avrupa`daki Türk Toplumunun ona yakınlığının bu derece yoğun sevgisinin bir sebebi de onu, kendilerinden biri olarak görmeleridir. Başkan Erdoğan`ı görmek, onunla uzaktan da olsa selamlaşmak için kalacağı otelin önünde saatlerce beklemelerinin bir diğer sebebi de budur. Başkan Erdoğan da onların bu sevgi ve alakasını karşılıksız bırakmadı. Kalacağı otel kapısında, duran aracından iner inmez otel yerine İsviçre polisinin korumak amacıyla oluşturduğu barikatı aşarak onlara yürüdü. Onlarla selamlaştı ve hatıra resim taleplerini karşılıksız bırakmadı. Anma etkinliğinde, 50 yılın özeti göç ve sonrası hayatı içeren kısa belgesel gerçekten duygu yüklüydü. Genç nesiller ``vay be nereden nereye geldik´´ derken birinci nesil yani göçün ilk kuşağından olan yaşlılar ise o günleri yeniden hatırlayarak gözyaşlarını tutamadı. Cenevre`deki &8216;Birinci Küresel Mülteci Forumu`nda katılımcı devlet ve hükümet başkanlarının, en ağır yükü Türkiye`nin üstlendiğini gerçeğini dile getiren Başkan Sn. Erdoğan`a teşekkür etmeleri elbette önemli. Ancak, ondan daha önemli olan zengin ülkelerin yani ABD ve AB ile bazı Arap ülkelerinin Türkiye`nin yükünü hafifletecek şekilde maddi destek sağlamalarıdır. Maalesef bu konudaki vaatler yerine getirilmedi ve Türkiye yalnız bırakıldı. Ancak onlar yardımcı olmuyor diye Türkiye sığınmacıları ortada aç ve sefil bir halde bırakmadı. Tüm imkânlarını, insani ve vicdani sorumluluğunun bilincinde hareket ederek sahiplendi ve sahiplenmeye devam etmektedir. Kısacası insani ahlak bakımından kazanan Türkiye, kaybeden ise sorumluluklarını yerine getirmeyen ABD, AB üyesi devletlerdir. Aynı zamanda S. Arabistan ve BAE başta olmak üzere zengin Arap ülkeleri ve o ülkenin yöneticileri de buna dahildir.
|