Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (278)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1674)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 19.06.2014 22:02:08

NEDEN IRAK? KURULUŞU ve TARİHİ


Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZDI

NEDEN IRAK?
KURULUŞU ve TARİHİ
( SAFFAYİN`DEN GOP`A )
IRAK; Osmanlı Devleti`nin çöküşünün ardından Ortadoğu`da kurulmuş olan devletlerden birisidir. Tarih içinde daha önce yaşamış bir Irak devleti veya bir Irak halkı olmamıştır. Irak adı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkeze olan uzaklığından dolayı Irak kelimesiyle isimlendirilmesinden gelmektedir.
Osmanlı dönemindeki Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin bir araya gelmesiyle Irak oluşmaktadır. Irak 18 ayrı şehirden meydana gelmektedir. Yaklaşık 23 milyon nüfusa sahip olan Irak`ın 97`si Müslüman (65 Şii, 32 Sünni), 3`ü ise Hıristiyan`dır. Etnik dağılım olarak ise 72-75 Arap, 22-25 Kürt,8 Türkmen, 2 Asuri ve diğer etnik unsurlardır.

Şiiler Güney Irak`ta yaşarken, Bağdat civarında Sünni Araplar, Kuzey Irak`ta ise Kürt ve Türkmen nüfus yaşamaktadır. Irak`ta çok önemli petrol yatakları mevcuttur. Suudi Arabistan`dan sonra dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkesidir.

Irak, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olan Aşağı Mezopotamya bölgesinde kurulmuş bir devlettir. Bugün Irak, Orta Doğu`da yer alan stratejik mevkisiyle, sahip olduğu petrol rezervleri ile Körfez`in önemli ülkelerinden biri durumundadır.

Irak uzun yıllar İngiltere`nin hakim gücü altında idare edilmiştir. İngiltere`nin 1971`de Orta Doğu`dan tamamen çekilmesi ile, bu bölge üzerinde ABD başat güç olmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası Orta Doğu`da etkisini artıran ABD`nin Irak`a özel bir politik ilgisi vardır. Yakın dönem Irak tarihinin ABD tarafından şekillendirildiğini söylemek mümkündür.

Coğrafyası ve Jeostratejisi

Körfez ülkeleri arasında Irak, Suudi Arabistan ve İran`dan sonra 437.072 km² ile en büyük yüzölçüme sahip ülkedir. Arap olmayan dünya ile komşu tek Arap körfez devleti Irak, Kürdistan dağlık bölgesi ile kuzeyde Türkiye, batıda Suriye ve Ürdün, doğuda İran, güneyde Suudi Arabistan ve Kuveyt ile çevrilidir. Irak`ın Körfez ile ilgisi denize çok kısa olan cephesinden kaynaklanır: 924 km² su alanına (kara suları) sahiptir. Bu görünümü ile tipik bir kara devleti olarak Irak, sınırlı bir stratejik derinliğe sahip olan Kuzey Irak`taki dağlık arazi dışında her taraftan savunmasız sınırlarla çevrili ve denize ulaşımı ise yetersizdir. Körfez`in üç büyüklerinden Irak`ın komşuları İran ( 1.458 km), Suudi Arabistan (814 km), Suriye (605 km), Türkiye (331 km), Kuveyt (242 km) ve Ürdün (181 km) ile olan toplam sınır uzunluğu 3.631 km`dir.

Sahip olduğu petrol rezervleri ve tarıma elverişli toprakları ile jeopolitik öneme sahip olan Irak; Saddam Hüseyin`in etkisi ve bölgede (özellikle Irak üzerinde) hakim unsur olan ABD politikaları ile de Orta Doğu ve Körfez`in stratejik hassasiyete ve öneme sahip önemli bir ülkesi durumundadır.
İklimi
İklimini irdelediğimizde Irak`ta, soğuk ve kurak kışlar, sıcak bulutsuz yazlar görülür. Çoğunlukla çöl olması bu sayılan iklimsel sonuçları doğurur. İran ve Türkiye sınırı boyunca uzanan kuzeydeki dağlık bölgeler, yoğun kar yağışı altındadır. Bazen Orta ve Güney Irak`ta sel görülür. Toz ve kum fırtınaları da diğer doğal afetler arasında yer alır. Çoğunlukla geniş düzlüklerden oluşan bir arazi yapısı vardır. İran sınırında büyük bataklıklar görülür.
Demografik Göstergeler
2000 yılı nüfus tahminlerine göre Irak, 22.7 milyon kişilik bir nüfusa sahiptir. Toplam nüfusun 72`si Arap, 18`ü Kürt, 10`si Türkmen ve geri kalanlar ise Asuri ve diğer etnik gruplara mensuptur. 97`si Müslüman olan halkın geri kalanı diğer dinlere mensuptur. Irak`ın nüfusunda dini grupların dağılımı ise, 65`i Şii mezhebine müntesip Müslümanlar, 35`i Sünni mezhebine müntesip Müslümanlardan oluşmaktadır.

Irak oldukça genç bir nüfusa sahip olup nüfusun 55`i 15-64 yaş grubuna, 42`si 0-14 yaş grubuna, 3`ü 65 yaş ve üzeri gruba dahildir. Ortalama ömrün yaklaşık 66.5 yıl olduğu Irak`ta bebek ölüm oranlarının yüksekliği ( 6,2 ) önemli bir sorundur. Irak nüfusunun 58&8216;i okuma yazma bilmektedir. Bu oran erkeklerde 70.7`ye çıkarken, kadınlarda 45`e inmektedir. 2000 yılı nüfus artış hızı 2.86 olarak tahmin edilmiştir. Bu itibarla günümüzde Irak`ın nüfusu verilen nüfus artış hızını dikkate alırsak 23 milyonun üzerinde seyrettiği muhtemeldir.
Tarihi
En eski şark medeniyetlerinin doğduğu Mezopotamya, 633-642 yılları arasında İslam toprakları arasına girdi. Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde, en parlak devresini yaşadı. O zamanlar Bağdat dünyanın en önemli kültür ve ticaret merkeziydi. Irak, 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra Hz. Ali döneminde İslam`ın merkezi haline getirilmiş ve başkent Kufa`ya taşınmıştır. Hz. Ali ile Emeviler arasındaki Saffayin savaşı da Irak sınırları içinde olmuştur. Bu savaşın ardında bu bölge günümüze kadar süren farklı mezhep ve etnik grupların mücadelelerine sahne olmuştur. Emeviler döneminden sonra Abbasiler bu bölgeye hakim olmuş ardından 1055 yılından itibaren Selçukluların hakimiyetine girmiştir. 1258 yılından itibaren ise Moğol istilasına uğramış ve iki yüzyıl onların kontrolünde kalmıştır.Tarihi kaynaklar, Dicle Nehri`nin günlerce mürekkep renginde aktığı ve binlerce ciltlik kitabı Basra Körfezi` ne taşıdığını kaydederler. Ve hatta telef edilen/yok edilen binlerce kitapla ilimde kaç asır geri gidildiği dikkate değer bir nokta olup aynı zamanda bize Bağdat` ın o günkü ilmi seviyesini gösteren önemli bir husustur. Daha sonraları Akkoyunluların hakimiyetine 1444-1467) giren, 1499-1508 yılları arasında Safevilerin istilasına uğramıştı.Şiilik ve Sünnilik arasındaki fark Safavi devleti döneminde özellikle yaratılmış ve abartılmıştır. Safaviler kendi iktidarlarını bu mezhep farklılığına dayandırıp oluşturmuşlardır. Tarih boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hakimiyet mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele 1534`te Osmanlıların lehine sonuçlanmış ve ülke 1917`ye kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Abbasi dönemi 750-1258 hariç, 1920`ye kadar süren 2000 yıl boyunca Irak ya başka bir yerde merkezi olan bir imparatorluğa tabi olmuştur,(Umaydiler, Moğollar, İlhanlılar ve Osmanlılar) ya da Doğu Akdeniz ülkeleri ile İran arasındaki sınır bölgesini oluşturmuştur.

Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlının Ortadoğu`dan çekilmesini neden olan bazı yerel isyanlar olmuştur. Bu isyanlarda İngilizlerin kışkırtmalarıyla Mekke Emiri Şerif Hüseyin kullanıldı. Şerif Hüseyin ve oğullarına Osmanlının yıkılmasından sonra kurulacak olan Büyük Arap Devletinin Krallığı vaad edildi. Fakat gerçekler söylendiği gibi değildi. Ortadoğu farklı bir paylaşıma sahne oluyordu. Britanya, Fransa ile yapılan Syces-Picot Antlaşması uyarınca Musul`u, Fransızların Verimli Hilal` in (Mısır`da Nil nehrinin suladığı alanı,Levant`ı -İsrail`in bulunduğu orta bölüm- ve Fırat`la Dicle nehirlerinin suladıkları alanı kapsar) kuzeyindeki etki alanından uzaklaştırmıştır ve bilahare Milletler Cemiyeti`nin de Filistin ve Irak yönetimini Britanya`ya bir hak olarak tanımasıyla Britanya Nil` den İndüs` e kadar kırılmaz bir stratejik üstünlük sağlamıştır.

Sykes-Picot Antlaşması 1916 yılında Fransız ve İngilizler arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma özellikle Ortadoğu`nun bugünkü haline gelmesine sebep olması açısından önemlidir. İngiliz Subay Mark Sykes ile Fransız subay Georges Picot Kahire`de bir araya gelerek masa başında Ortadoğu`yu iki ülke arasında paylaştırdılar. Bu anlaşmaya göre yeni yapay devletler kuruldu. Sykes-Picot hattı denilen bu sınırlar, o dönemin koşullarında Dünyanın iki büyük emperyalist gücü olan İngiltere ve Fransa`nın Ortadoğu`ya bakış açılarını yansıtmaktadır. Fransız ve İngiliz subaylar bölgenin etnikdinsel yapısını göz önünde bulundurmadan sadece kendi çıkarları doğrultusunda harita üzerinde yeni ülkeler oluşturup bazı etnik grupları da parçaladılar. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan ve Fransız bölgesi oldu.

Irak`ın tarihi gelişimi ekseninde şimdiye kadar aktarılanları kısaca özetlemek gerekirse, Irak, sahip olduğu coğrafi özellikleri itibariyle ovanın müdahaleye açıklığı sonucu muhtelif güçlerin hakimiyetine girmiş, istilalara uğramış, 1534 yılında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı hakimiyetine dahil edilerek, I. Dünya Savaşı`na kadar uzun yıllar Osmanlı Devleti`nin bir eyaleti olarak kalmıştır. 1918 yılında Irak, Osmanlı Devleti`nden tamamen ayrılmış ve 1920 yılında yapılan San-Remo Konferansı`nda Milletler Cemiyeti`nin de tanıdığı bir hakla İngiliz manda yönetimine verilmiştir.

Modern Irak

Modern Irak, 1920`de Osmanlıların I. Dünya Savaşı`nda yenilmesiyle birlikte İngilizlerin Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra`yı yeni bir politik oluşum olarak değiştirmeleri sonucu, Fırat-Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir oluşumdur.

İngilizler başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almışlardır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler tarafından Hz. Muhammet`in soyundan gelen Kral Faysal Irak`ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak`a tamamen hakim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır
Kral Faysal başa geçmesiyle beraber yaşanan en önemli gelişme Arap ulusçuluğunun teorisyeni Sati el Hüsri`nin Irak`a getirilmesidir. Onun kurduğu Arap birliğine yönelik eğitim sistemi özellikle Şii grupların tepkisini toplamıştır. Kral Faysal güçlü ve bağımsız bir Irak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalışsa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar çıkartmışlardır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir.

İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki entegrasyon süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma imzalarken, 1932 yılında Irak Milletler Cemiyetine bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933 Kral Faruk`un ölümünün ardından ülkede dinsel ve etnik çatışmalar arttı.

1935`te İtalyanların Habeşistan`ı işgali Ortadoğu ülkeleri arasında özellikle güvenlik endişesinin oluşmasına sebep olmuştur. İtalyanların kuzey Afrika`da kurduğu bu hakimiyeti Yemenle yaptığı anlaşmayla Kızıl Denizin çıkışını kontrol eder hale gelmesiyle Ortadoğu`ya taşımayı planlıyordu. Bu nedenle Ortadoğu ülkeleri arasında Sadabat paktı kuruldu.

İkinci Dünya savaşı yıllarında hakim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hakimiyeti kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye`yi geçerek Irak`taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hakimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya`ya dönmesi, Türkiye`nin işgali ve Irak`a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak`ı da Almanya`ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye`yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir.

1936 yılında Kürt kökenli bir Albay olan Bekir Sıtkı liderliğinde bir darbe gerçekleşti. 1941`de ise Mayıs harekatı olarak bilinen ikinci bir darbe oldu. 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekatı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan bir tek ülke olarak birleşme düşüncesi ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan`daki Fransız hakimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hakimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır`da bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Onun endişesi ise Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu`da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletini kurulması, Mısır`ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. 1960`lı yıllarda Mısır ve Suriye`nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı.

İsrail`in kurulması ile Arap Türkiye ilişkileri yeni bir dönem girdi. ABD`nin etkisi ile Türkiye`nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak`la yakınlaşmaya çalıştı ve ABD ve İngiltere`nin aktif katılımlarıyla Bağdat Paktını imzalandı.
İkinci Dünya savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hakimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler doldurmaya başladı. Irak ise bu dönemde Sovyetler Birliği yanında yer aldı.
1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile Krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Irak bu darbenin ardından Bağdat Paktı`ndan çekildiğini açıkladı. Irak`ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllardır.

Irak`ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu`daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak`taki bu darbeden etkilenen Suriye`de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu`nun tamamen Sovyet Rusya`nın hakimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan`a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün`deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti.

Ortadoğu`nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye`nin Irak ve Suriye`de yaşanan darbelerin ardından ABD`nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta.

8 Kasım 1963`te Baas Partisi mensupları ve ordudaki milliyetçileri darbe girişiminde bulundular. Fakat General Abdülselim Arif yeni lider oldu ve ülke genelinde komünist avı başlatıldı. 17 Kasım 1968`de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Hasan el Bekir Cumhurbaşkanı oldu.


Baas Hareketi

Baas Arap dilinde yeniden diriliş anlamına gelmektedir. 1940 yılında Suriye`de kurulan bu hareketin ilk teorisyenleri Ekrem Havrani ile Michel Eflak`tır (Eflak, Suriyeli bir Hıristiyan ve bu ideolojinin efsanevi lideridir). Baas ideolojisi, amaç olarak Ortadoğu`da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı Birlik, özgürlük ve sosyalizm idi. Parti ideolojisi Parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas hareketi Suriye`de ortaya çıkmışsa da, Irak`ta da taraftar bulmuştur. Baas Partisi Suriye ve Irak`ta yaptıkları devrimlerle iktidarı ele geçirmişlerdir. Saddam Hüseyin ve Hafız Esad Baas akımının son temsilcileridir.

Temmuz 1979`da ise Saddam Hüseyin, Hasan El Bekir`i devirerek cumhurbaşkanı oldu.

İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra başlayan Soğuk Savaş tüm dünyayı iki kampa ayırmıştı. 1980`li yıllar Sovyetler`in çözülme sürecine girmesine ve Soğuk Savaşın sonuçlanmasına sahne oldu. İki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya doğru etkinlik haritası tekrar çizilmeye başlanması, Ortadoğu`ya da yansıdı.
Ortadoğu`yu etkileyen bir diğer önemli gelişme de, 1979 yılında İran`da yaşanan İslam Devrimi oldu.

Sosyo-Kültürel Dokusu

Resmi dili Arapça olan ülkenin diğer konuşulan dilleri: Kürtçe (Kürt bölgelerinde resmi dil), Asurice, Ermenice`dir. Etnik bir çeşitlilik arz eden Irak ağırlıklı olarak Araplar`dan oluşmakta ve ilaveten Kürt, Türkmen, Asuri ve diğer etnik gruplar da bulunmaktadır. 97`si Müslüman ( 60.65`i Şii, 32.37`si Sünni ) olan ülkenin geri kalan yüzdesinde Hıristiyan ve diğer dinler yer alır.

Irak`ın diğer Arap ülkeleri ile karşılaştırıldığında geniş bir kentli orta sınıfa ve göreceli bir kalifiye işgücüne sahip olması dikkatleri çeker. Irak, Arap ülkeleri arasında, Mısır`dan sonra en fazla bilgiye sahip olan ülke konumundadır.

Etnik Yapı

Irak Türkmenleri, Irak`ta yaşayan Türklere 1959 yılından sonra, Irak Devleti tarafından Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için,resmi olarak Türkmen denilmiştir. 1918`de sona eren Birinci Dünya Savaşı`ndan sonra Türkiye`den koparılarak, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren Türklere, uzun yıllar Türkler diye söz edilmiştir.

Türkler, Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti tarafından da Türkmenler olarak ifade edilmişlerdi.Irak`ta cumhuriyet dönemini başlatan Abdülkerim Kasım yönetimi de, Türklerin Türkmen olduklarını, bu bakımdan Irak`taki Türk topluluğunun Türkiye değil, Orta Asya kökenli olduklarını göstermeğe çalışmış ve güya Irak`taki Türkmenlerin Türkiye ile olan soy ve kültür bağlarını böylece kesmeye çalışmışlardır.

Irak`ta İlk Türkler

Türklerin Irak`a ilk girişleri 674 tarihlerine kadar uzanmaktadır. Emevî Halifesi Muaviye tarafından Horasan`a gönderilen Ubeydullah bin Ziyad 20.000 kişilik ordusu ile Ceyhun Nehri`ni geçerek, Buhara`ya yönelir. Beykenti de geçen komutan Ubeydullah`ın Buhara`ya yaptığı saldırılar karşısında, Buhara prensesi Hatun1 emrindeki Türk kuvvetleri ile şiddetli çarpışmalardan sonra sulh yapmak zorunda kalır. Böylece Ubeydullah sulhtan sonra, yanına aldığı Türk askerlerini Irak`a götürerek, Basra`ya yerleştirir. Tarihi kaynaklar, Basra`ya yerleştirilen Türk askerlerinin 2000 kişi kadar olduklarını belirtmektedir.

Ayrıca ünlü oryantalist J. H. Kramers, "12. yüzyılda Kerkük civarının, başkenti Erbil olan Türk beyliği Begtekinliler`in idaresinde" olduğunu İslam Ansiklopedisi`nde belirtmek suretiyle, bölgedeki Türk varlığının Osmanlı Devleti`nden önceye dayandığını vurgulamaktadır.

İngiliz İşgali ve Türkmenler

Birinci Dünya Savaşı`nın sonunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Mücadele`ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu`dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil biçimde önlemler alınmağa başlandı. İngilizlerin bölgedeki siyasi hakimleri, para vererek elde ettikleri bazı aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret gösteriyorlardı. Buna karşılık, Türklerin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyorlardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayılan din alimi [[Küçük Molla Efendi[[ (1867-1943)`nin, halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmağa yönelik konuşma ve sohbetleri, büyük etki yapıyordu.

Türkmen Nüfusu

Irak Türkmenleri, Irak`ın kuzeyinden itibaren Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, Kifri, Kara Tepe, Hanekin, Mendeli ve Bağdat`ın güney doğusunda bulunan Bedre`ye kadar uzanan bir şerit üzerinde yerleşmektedir. Türkmenlerin nüfusu, devletin asimilasyon politikası doğrultusunda hem gizli tutulmuş, hem de gerçeği yansıtmamaktadır.Halen 13 civarında nüfusa sahiptirler.

1958 yılında Bağdat`ta yayınlanan (The Iraqi Revolution 14 th July Celebrations Committee) adlı kaynağa ve 1987`de Londra`da Inquiry Dergisi`nde yayınlanan "The Forgotteen Minority:The Turkomans of Iraq " adlı makaleye göre 1957 yılında yapılan sayımda Irak` ta 600.000 Türkmenin yaşadığı belirtilmiştir. Bu kaynaklara göre Irak`ın 8,94`ü Türkmen`dir. Daha sonra Irak`ta yayınlanan resmi kaynaklar ise Türkmenleri 2 olarak göstermiştir. Türkmenlerin gerçek oranı 13`tür. Irak`taki Türkmen nüfus bugün ise 2-2.5 milyondur.

Irak Kürdistanı Bölgesi

Kürdistan terimi ilk olarak 11. yüzyılda Selçuklular tarafından kullanılmıştır. Coğrafi anlamda, Kürtlerin yaşadıgı, Toros ve Zaros dağlarının kesiştiği, Yukarı Mezopotamya`yı da içine alan, Türkiye`nin Doğu ve Güneydoğusu, Irak`ın kuzeyi, Iran`ın Kordestan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletlerini tamamen veya kısmen kapsayan coğrafi bölgeyi tanımlamak için kullanılsa da Türkiye`de ülkeyi bölme amaçlı kişilerce de imalı olarak kullanılabildiği için Yargıtay`ın yakın zamanlarda aldıgı kararlara kadar, "Kürdistan" kelimesinin kullanılması ülkenin doğusunda bir bağımsızlık talebinin ifadesi olarak değerlendiriliyor ve koğuşturmaya tabi tutuluyordu.

Günümüzde Irak Kürdistanı Bölgesi, siyasi bir bölgenin sınırlarını çizmekten çok cografi-kültürel bir bölgenin sınırlarını çizmektedir.

Kürdistan terimin kullanımının tarihçesi

Osmanlı döneminde "Kürdistan" kelimesi imparatorlukta Kürtlerin çogunluk halinde yaşadığı bölgeleri nitelendirmek için resmi düzeyde kullanılıyordu. Örneğin; 1847Kürdistan Madalyası adını taşımaktadır. yılındaki Bedirhan isyanının bastırılmasında yararlık gösterenler için ihdas edilen madalya
Cumhuriyet döneminde, Lazistan gibi, diğer bütün etnik takılarla oluşturulan yerel adlar gibi "Kürdistan" da resmi kullanımdan kaldırıldı ve sözkonusu bölge cografi yön isimleriyle (Şark, Doğu, Güneydoğu) adlandırılmaya başlandı.
Irak`ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir. M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer-Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu tarihte ise Perslerin eline geçmiştir. Bölgede İslamiyetten önceki Araplar da Main, Sebai ve Himyeri devletlerini kurdular.

İslamiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hakim oldular. Müslümanların dördüncü halifesi Hazret-i Ali`nin kabri Necef`tedir. Oğlu Hazret-i Hüseyin de burada Kerbela`da şehid olmuştur. İmam-ı A`zam Ebu Hanife,Ahmed bin Hanbel, Abdülkadir Geylani gibi büyük alim ve veliler Bağdat ve Kufe`de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır. Bu üç zatın türbesi halenBağdat`tadır.

Bağdat 762`den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi. Bilhassa 786-809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me`mun zamanında Irak dünyanın en parlak ilim ve kültür merkezi oldu. Ancak 1258`de Irak`a giren Moğol hükümdarı Hülagü, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslümanı öldürmüştür.

Daha sonraki tarihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hakimiyeti altında kaldı. 1515`te Kuzey Irak`ın Osmanlı topraklarına katılmasını takiben Kanuni Sultan Süleyman Han 1534`te ülkenin tamamını fethetti. Irak, Osmanlı hakimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı.

Kıymetli alimler İstanbul`a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkan temin edildi. Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Han zamanında Bağdat ikinci defa fethedildi. Bu fetihte padişah bizzat harbe iştirak etmiş, kale kapısı yıkılırken elindeki gürzle o da yardım etmişti. Kalenin fethinden sonra Şiilerin yıktığı İmam-ı A`zam türbesini yeniden inşa ettirdi.

Irak`a göz koyan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Kasım 1914`te Basra`ya girdiler. Ancak 29 Mayıs 1916`da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri ``Selman Pak´´ meydan savaşında İngilizleri yenerek tamamını esir ettiler. Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlılar bölgeden çekildiklerinden Iraklılar yalnız ve zayıf kaldılar. Bunu farkeden İngiltere 1918`de ordularını Musul`a soktu.

1920`de yapılan son Roma Konferansında da Irak`ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı. 1930`da İngiltere Irak`a sözde bağımsızlık tanıdı. 1933`te de Faysal`ın oğlu Gazi, kral oldu. Irakİkinci Dünya Savaşına girmedi. Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi.

14 Temmuz 1958`de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral İkinci Faysal`ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti. Ancak darbeci Abdülkerim Kasım tam bir diktatör olduğundan, Irak`a İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi. Bunun üzerine Sosyalist Arap Baas Partisi aynı senenin 8 Şubatında yönetimi ele geçirdi. 18 Kasım 1963`te işe Arif Kardeşler, karşı darbe ile başa geçti.

Beş sene sonra 30 Temmuz 1968`de de Baas Partisi yeni bir darbe yaparak ikinci defa yönetimi ele geçirdi. Saddam Hüseyin`in başkanlığındaki Devrim Komuta Konseyi ve Sosyalist Arap Baas Partisi bugün de işbaşındadır. 22 Eylül 1980`de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüzbinlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzurun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı. Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988`de ateşkes imzalandı.

1990 ortalarında Irak orduları Kuveyt`e girerek burayı işgal etti. Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebep oldu. ABD-Suudi Arabistan`ın güvenliğini sağlamak için 500.000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi.

Irak`a, Kuveyt`i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askeri harekata başladı. Bir ay zarfında Irak mağlub olarak Kuveyt`ten çekilmek mecburiyetinde kaldı. Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı. Amerika Irak`ın kuzey sınırındaki kürtleri korumak için askeri birlik bulundurmaktadır.
Günümüüzde ise Dünya milletlerinden saklansada sonunda patlak vere ``GOP´´ yani güney Ortadoğu savaşının ilk adımı atılmış durumdadır.
Selam ve dua ile
19-Haziran-2014
Erdemli-MERSİN
(m.meteislamoglu@hotmail.com)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.