Ortadoğu’da büyük hesaplaşmaya doğru
Ortadoğu’da büyük hesaplaşmaya doğru 25 Ekim 2023
Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com
ABD’nin Ortadoğu’daki önceliği İsrail’in güvenliği, sonraki aşaması ise küresel hegemonya mücadelesini kolaylaştırmak için Ortadoğu’da kendine yeni alanlar açmaktır.
ABD ve AB öncülüğündeki Batı emperyalizminin asıl hedefi ise dünyadaki hegemonik mücadele bağlamında Akdeniz ve Ortadoğu enerji kaynaklarına çökmektir.
Anlaşılan o ki, savaş Gazze ile sınırlı kalmayacak.
Nitekim ABD ve İsrail’in siyasileri ve askeri yetkilileri “Biz, Orta Doğu’nun tamamına bakıyoruz” ifadelerini kullanmaları saldırı ve işgalin Gazze ile sınırlı kalmayacağı anlamına gelmektedir.
ABD, 7 Ekim’deki Hamas operasyonlarının ardından USS Gerald R Ford ve Dwight D Eisenhower uçak gemilerini Doğu Akdeniz’e göndermişti. Britanya Kraliyet donanmasından iki savaş gemisi de İsrail’e destek için Akdeniz’e yollanmıştı. Almanya ve Fransa’nın içinde olduğu bazı ülkeler de bölgeye askeri ve sivil uçaklar sevk etti.
Zira Gazze için bu kadar büyük hazırlığa ihtiyaç yok.
Anlaşılan hesap ve plan, bölge ve bölgeyi de aşacak çapta düşünülüyor.
Ancak, ABD’nin İsrail’e kayıtsız şartsız desteği ve bölge üzerindeki emelleri karşı cephenin oluşmasına sebep oldu.
Malezya, Endonezya ve Pakistan, Türkiye’nin Filistin halkının yanında ve desteğinde ancak temkinli ve meseleye devletler hukuku, insan hak ve özgürlükleri üzerinden derin bir diplomasi girişimlerini desteklemektedirler.
İran, Çin, Rusya ve Kuzey Kore açık-gizli, hazırlıklarını sessiz bir şekilde yaparken, Çin’e ait savaş gemilerinin de Ortadoğu’da olduğu ortaya çıkması bu karşı cephenin de hazırlık içinde olduğunu gösteriyor.
Bu hazırlıklar, küresel hegemonik mücadele bağlamında Ortadoğu ve Akdeniz enerji kaynakları ile stratejik üstünlük elde etme adına büyük bir hesaplaşmayı beraberinde getireceği ise ihtimal dahilindedir.
ABD Başkanı Biden, “Bir ‘yeni dünya düzenine’ ihtiyacımız var. Bence elimizde bir fırsat var. Eğer yeterince cesur ve özgüvenli olursak, dünyayı daha önce hiç yapılmamış bir şekilde şekillendirebiliriz” açıklamasına karşı Kremlin’den “ABD merkezli yeni bir dünya düzeni gelecekte var olmayacak” verilen cevap karşılıklı restleşme niteliğinde oldu.
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) oldukça aktif bir şekilde müdahil oldu.
ABD yönetiminin, maddi ve askeri yardımlarının yanı sıra BM’de İsrail’in koruyucu kalkanı gibi davranarak Ortadoğu barışını sekteye uğratan en önemli konulardan Filistin meselesinin çözümüne engel olduğu bir gerçektir.
Öncelikle ABD’nin İsrail lehine bu kadar açık ve sert bir şekilde krize müdahil olması, geleneksel İsrail yanlısı politikasından ziyade Joe Biden yönetiminin benimsediği “Biden doktrini” şeklinde özetlenebilir.
‘Biden doktrini’nin Ortadoğu politikasının İsrail ayağı üç aşamadan oluşmaktadır.
İlk aşama olarak sorgulanıp yargılanamayan, bölgenin tartışılmaz tek hakim gücü olacak bir İsrail devletini inşa etmektir.
İkinci aşama, Arap ülkeleri ile Siyonist İsrail’in normalleşmesidir. ABD’nin bölgedeki temsilcisi olan İsrail’in kabullenilmesi ve işbirliği içinde olmaları (Arapların ehlîleştirilmesi) için gerekli adımların atılması.
Üçüncü aşama ise Siyonist İsrail’in bölgede etkinliğini kalıcı kılmak adına Hamas ve Hamas’a destek veren Filistinlilerden arınmış, İsrail’in boyunduruğu altında yaşamayı kabul eden, küçük bir Filistinli zümrenin de içinde yer aldığı tüm Filistin’in ilhakını sağlamak.
Şimdi ise Gazze’de yaşananlar bu plan çerçevesinde gerçekleşmektedir.
Kısacası Filistin’de ABD destekli bir İsrail soykırımı yaşanmaktadır.
ABD, İsrail’in güvenliği adına Hamas ve Hizbullah’ı bitirip bölgeyi dizayn ettikten sonra Ortadoğu ve Akdeniz enerji kaynaklarına yönelmeyi hedefliyor.
Bu amaç ve hedeflerin önüne gecen her ülkeyi meşru hedef görmektedir. Emellerine ulaşmada en büyük engel olarak Türkiye’yi görmektedir. 25 Ekim 2023 A
Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com
ABD’nin Ortadoğu’daki önceliği İsrail’in güvenliği, sonraki aşaması ise küresel hegemonya mücadelesini kolaylaştırmak için Ortadoğu’da kendine yeni alanlar açmaktır.
ABD ve AB öncülüğündeki Batı emperyalizminin asıl hedefi ise dünyadaki hegemonik mücadele bağlamında Akdeniz ve Ortadoğu enerji kaynaklarına çökmektir.
Anlaşılan o ki, savaş Gazze ile sınırlı kalmayacak.
Nitekim ABD ve İsrail’in siyasileri ve askeri yetkilileri “Biz, Orta Doğu’nun tamamına bakıyoruz” ifadelerini kullanmaları saldırı ve işgalin Gazze ile sınırlı kalmayacağı anlamına gelmektedir.
ABD, 7 Ekim’deki Hamas operasyonlarının ardından USS Gerald R Ford ve Dwight D Eisenhower uçak gemilerini Doğu Akdeniz’e göndermişti. Britanya Kraliyet donanmasından iki savaş gemisi de İsrail’e destek için Akdeniz’e yollanmıştı. Almanya ve Fransa’nın içinde olduğu bazı ülkeler de bölgeye askeri ve sivil uçaklar sevk etti.
Zira Gazze için bu kadar büyük hazırlığa ihtiyaç yok.
Anlaşılan hesap ve plan, bölge ve bölgeyi de aşacak çapta düşünülüyor.
Ancak, ABD’nin İsrail’e kayıtsız şartsız desteği ve bölge üzerindeki emelleri karşı cephenin oluşmasına sebep oldu.
Malezya, Endonezya ve Pakistan, Türkiye’nin Filistin halkının yanında ve desteğinde ancak temkinli ve meseleye devletler hukuku, insan hak ve özgürlükleri üzerinden derin bir diplomasi girişimlerini desteklemektedirler.
İran, Çin, Rusya ve Kuzey Kore açık-gizli, hazırlıklarını sessiz bir şekilde yaparken, Çin’e ait savaş gemilerinin de Ortadoğu’da olduğu ortaya çıkması bu karşı cephenin de hazırlık içinde olduğunu gösteriyor.
Bu hazırlıklar, küresel hegemonik mücadele bağlamında Ortadoğu ve Akdeniz enerji kaynakları ile stratejik üstünlük elde etme adına büyük bir hesaplaşmayı beraberinde getireceği ise ihtimal dahilindedir.
ABD Başkanı Biden, “Bir ‘yeni dünya düzenine’ ihtiyacımız var. Bence elimizde bir fırsat var. Eğer yeterince cesur ve özgüvenli olursak, dünyayı daha önce hiç yapılmamış bir şekilde şekillendirebiliriz” açıklamasına karşı Kremlin’den “ABD merkezli yeni bir dünya düzeni gelecekte var olmayacak” verilen cevap karşılıklı restleşme niteliğinde oldu.
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) oldukça aktif bir şekilde müdahil oldu.
ABD yönetiminin, maddi ve askeri yardımlarının yanı sıra BM’de İsrail’in koruyucu kalkanı gibi davranarak Ortadoğu barışını sekteye uğratan en önemli konulardan Filistin meselesinin çözümüne engel olduğu bir gerçektir.
Öncelikle ABD’nin İsrail lehine bu kadar açık ve sert bir şekilde krize müdahil olması, geleneksel İsrail yanlısı politikasından ziyade Joe Biden yönetiminin benimsediği “Biden doktrini” şeklinde özetlenebilir.
‘Biden doktrini’nin Ortadoğu politikasının İsrail ayağı üç aşamadan oluşmaktadır.
İlk aşama olarak sorgulanıp yargılanamayan, bölgenin tartışılmaz tek hakim gücü olacak bir İsrail devletini inşa etmektir.
İkinci aşama, Arap ülkeleri ile Siyonist İsrail’in normalleşmesidir. ABD’nin bölgedeki temsilcisi olan İsrail’in kabullenilmesi ve işbirliği içinde olmaları (Arapların ehlîleştirilmesi) için gerekli adımların atılması.
Üçüncü aşama ise Siyonist İsrail’in bölgede etkinliğini kalıcı kılmak adına Hamas ve Hamas’a destek veren Filistinlilerden arınmış, İsrail’in boyunduruğu altında yaşamayı kabul eden, küçük bir Filistinli zümrenin de içinde yer aldığı tüm Filistin’in ilhakını sağlamak.
Şimdi ise Gazze’de yaşananlar bu plan çerçevesinde gerçekleşmektedir.
Kısacası Filistin’de ABD destekli bir İsrail soykırımı yaşanmaktadır.
ABD, İsrail’in güvenliği adına Hamas ve Hizbullah’ı bitirip bölgeyi dizayn ettikten sonra Ortadoğu ve Akdeniz enerji kaynaklarına yönelmeyi hedefliyor.
Bu amaç ve hedeflerin önüne gecen her ülkeyi meşru hedef görmektedir. Emellerine ulaşmada en büyük engel olarak Türkiye’yi görmektedir.
|