Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (4)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (196)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (109)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1671)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAT - (Ziyaretci) 8.05.2021 16:35:30

Rus - İngiliz - Fransız’ın Ermeniler için verdikleri ortak ültimatom (11 Mayıs 1895)

Rus - İngiliz - Fransız’ın Ermeniler için verdikleri ortak ültimatom (11 Mayıs 1895)

Takvimler 11 Mayıs 1895`i gösterdiğinde Rusya, İngiltere ve Fransa`nın birlikte hazırlayıp verdikleri nota Bâb-ı Âliye ulaştı.

Buna göre;

1) 6 vilayete Ermeni valilerin atanması. (Günümüzde 19 vilayet)

2) Ermeni jandarma birliklerinin kurulması.


3) Kürt alaylarının kaldırılması.(Hamidiye Alayları)

4) Berlin Anlaşmasının 61. maddesinin derhal uygulanması

Âcil olarakistenmekteydi. Üstelik bu şartlar yerine getirilmezse Osmanlı Devleti savaşa hazır olsun tehdidi vardı.

Sultân II. Abdülhamid Hân bu ültimatom karşısında canı bir hayli sıkılmıştı. Kendilerine çok iyi davrandığı tebâ-ı sâdıka bir türlü rahat durmamıştı. Bu üç devletin verdiği silahlarla önce 1894 Ekiminde Siirt/Sason`da Hamparsum Boyacıyan yönetiminde 12 bin Ermeni ayaklanarak binlerce Türk ve Kürt vatandaşımızı katletmişler, isyan bastırıldıktan sonra, bu kezde bir ay sonra Diyarbakır`da ayaklanmışlardı. 1193 Ermeni Taşnakçıöldürülerek isyan nihayete erdirilebilmişti.

Binlerce insanın ölmesibu üç büyük devlet için önemli değildi, bunların amacı bu isyanları bahane ederek Osmanlı Devletini parçalamaktı.İçeride resmen terör estiren bu Hınçak, Taşnak terör örgütlerini alenen destekliyorlar, Ermenileri malzeme olarak kullanıyorlardı.

Nihayet bu ayaklanmalarla işin kıvama gelmesi sağlanmış ortak notalarını vermişlerdi.

Türk Hâkânı kendisini çabuk toparladı. Önce Fransa Dışişleri Bakanı Gabriel Hanotaux`a hükümdarlar dışında kimseye verilmeyen "Murassa İmtiyaz Nişanı" vererek pasifize etti. Ardından yine dışişleri bakanı ve meşhur tarihçi Hanotaux`un üzerinden Rusya`yı frenleterek İngiltere’den ayırdı.

Yalnız kalan İngiltere buna rağmen donanmasını Çanakkale önlerine getirmişti. Türk Hâkânı, savaşı göze alarak 11 Mayıs notasını 3 Haziranda verdiği cevapla kesin bir şekilde reddetti. İngilizler bir savaşı girmenin henüz erken olduğu kanaatiyle hamle yapamadılar donanmalarını Çanakkale`den çektiler. Ancak boşta durmadılar. İçeride üstelik başkent İstanbul`da ayaklanma çıkartmak için ellerinden geleni yaptılar.

Bu çalışmalar neticesinde 30 Eylül 1895`te Ermeni Patriği İzmirliyan`ın silahlandırdığı 400 kişi Kadırga`da ayaklanarak Cağaloğlu’ndakiBâb-ı Âli`ye yürüyerek ele geçirmek istediler. Bir yıl önce 10 Temmuz 1894`te büyük İstanbul depremi yaşanmış, yaralar henüz sarılmaya başlamıştı.

Başkentte ilk defa böyle bir olayla karşılaşan Sadrâzâm Sâid Paşa bir tabur piyadeyle, asilerSultanahmet`e çıkamadan önlerini kesti. Fakat Sultân Abdülhamid Hân tarafından derhal görevden alındı. Çünkü Sultân orantısız güç kullanarak batılı devletlere ve Rusya`ya koz vermek istemiyordu.

Âsiler, üç gün boyunca direndilersede Sultân bunları polis ve İstanbul halkına ezdirdi.

Ertesi yıl, 1896`nın 26 Ağustosunda bu kezde Bâb-ı Âli`yi ve Karaköy`de bulunan Osmanlı Bankası merkez binasını bombalarla havaya uçurmak için plan yaptılar. Planın arkasında yine Ermeni Patriği İzmirliyan vardı.

Bu teşebbüs istihbarat elemanları tarafından önceden haber alındığı için Bâb-ı Âli`ye yaklaşamadılar. Osmanlı Bankasında bir kaç bomba patlatmaya muvaffak oldularsada çoğu ellerinde suç aleti silah ve bombalarla öldürüldüler. Tedhişçilerin pek azı Karaköy Limanı`nda bekletilen İngiliz, Fransız ve Rus gemilerine sığınarak yurtdışına kaçabildi.


Çıkarttığı bütün bu olaylar karşısında umduğunu bulamayan Patrik bu seferde Ermeni mahallelerinde; "Avrupalı ülkelerin donanmaları Çanakkale Boğazını geçti geliyorlar daha ne duruyorsunuz" diyerek Ermeni vatandaşlarını kışkırtarak ayaklandırdı.

Ayaklanmayı bastırmak için bölgeye gelen polis ve Jandarma`ya binalardan ateş açıldı. Kendilerini iknaya gelen Sadrâzâm (Başbakan) Halil Rıfat Paşa`ya da ateş açılması işi çığırından çıkardı.

Abdülhamid Hân, polis ve jandarmayı bölgeden çektikten sonra Karaköy, Sultanhamam tarafından kalabalık bir hamal grubunu silah kullandırmadan sopalarla o gece isyancıların üzerine gönderdi. Birkaç gece içerisinde de temizlik yapıldı.

Patrik de azledilerek Kudüs`e sürüldü. Suça karışan Ermeniler affedildiler ve bir takım Ermeni bürokrat çeşitli yerlerde vali yardımcılıklarına getirildiler. Ortalık sakinleşmişti.

Bu sakinlik uzun sürmedi. Anadolu`da istediklerini elde edemeyen devletler bu kezde Balkanlar’da 21 Eylül 1902`de Bulgar Makedon Ayaklanması başlattılar.

Zorlada olsa bu ayaklanma bir ay içerisinde bastırılınca bu seferde Berlin Anlaşmasının 23. Maddesini bahane ederek Avusturya İmparatoru Franz Joseph ile Rus Çarı II. Nikola 2 Ekim 1903`te nota verdiler. Bu notada Bâb-ı Âli tarafından reddedildi.

Bütün bu düşmanca hareketlerinden netice alamayan Hristiyan batı dünyası, hedeflerine bizzat Sultân Abdülhamid Hân`ı koydular. Hepsinin ortak düşüncesi Sultân`ın bir an önce ortadan kaldırılması yönündeydi.

Öyleya, Anadolu ve İstanbul`da defalarca ayaklanan Ermenilere Doğu Anadolu`da toprak vermemiş, en önemlisi dünya Siyonistleri milyonlarca altın rüşvet teklif ettikleri halde Filistin’e Yahudilerin göç etmesi için izin alamamışlardı.

ABDÜLHAMİD HÂN`A SUİKAST

Fazla beklemeden düğmeye basıldı. Ve hâin plan işleme konuldu.

Sultân Abdülhamid`i ortadan kaldırmak için birde kiralık katil tuttular. Belçikalı terörist Jorris bu işi üstlendi. Hakân`ın Cuma Selâmlığı için giriş çıkışları haftalarca takip edildi.

Her cuma günü Sultân Yıldız Câmii`nden çıktıktan sonra hiç şaşmadan 1 dakika 42 saniye sonra arabasına biniyordu.

21 Temmuz 1905 tarihinde, içerisine 80 kilo parça tesirli bomba yerleştirdikleri Viyana`da yaptırılan özel araba caminin çıkış güzergâhına içerisinde yabancı bayanlar olduğu halde park ettirildi.

Hâkân`ın namaz çıkışına yakın arabanın içindekiler yabancı misyon üyelerinin aralarına karışmış ve bomba düzeneği kurulmuştu.

Sultân camiden çıktı, bahçe kapısının dışında bekleyen arabasına yönelmişti ki Şeyhülislâm Cemâleddin Efendi yolunu kesti. Bir mâzûratı kendisiyle istişâreye koyuldu. Tam bu sırada büyük bir gürültüyle bomba patladı.

Bütün Nâzırlar ve Paşalar kaçışmaya başladı. Hassa Alayının atları ürktüğü için korumalar birbirine girdi.

Ölü atlar, parçalanarak yerlerde yatan sürücüler, her tarafa dağılmış parçalar, caminin kırılan camlarından yaralanarak dışarı kaçan insanlar tam bir kargaşa hüküm sürüyordu.

Yerinden kımıldamadan dimdik durarak olayları takip eden bir tek kişi vardı. Sultân Abdülhamid Hân.

Önce patlamanın olduğu yere yalın kılıç hamle yapansüvari birliğini el işaretiyle durdurdu. Sonra başına toplanmaya çalışan yüksek rütbeli subaylara gerekli talimatları verdi. Ardından yukarı taraftan sarayın kapısına yakın yerde bekleyen faytonlardan birini getirdiler. Sultân faytona bindi bizzat kendi kullanarak geldiği saray bahçe kapısından yabancı elçilerin alkışları arasından geçerek mâkâmına çıktı.

Kiralık Jorris dâhil suikaste karışan Ermeniler yakalandı. Jorris idâmâ mahkûm olduysada Abdülhamid Hân onu affederek istihbaratçı yaptı.

Ancak ne Hristiyan dünyasının Ermeniler üzerinden elde etmeye çalıştığı emelleri bitti, nede kendilerini maşa olarak kullandıran Ermenilerin iki deniz arasında (Hazar-Karadeniz) kurmak istedikleri büyük Ermenistan hayali.

Bu hayallerini gerçekleştirmek için 1. Dünya savaşında Ruslarla birlikte büyük katliamlara imza attılar. Birlikte yiyip içtikleri komşularını doğramaktan çekinmediler.

Erzurum, Trabzon, Divriği, Kayseri, Gümüşhane, Merzifon, Bayburt, Diyarbakır, Maraş, Bitlis, Urfa, Malatya, Muş`ta isyanlar çıkardılar.

Bu kezde Enver ve Talat Paşaların aldıkları dirayetli kararla Suriye,Lübnan ve Irak`a sürüldüler. Son çırpınışlarıda fayda etmeyince Kâzım Karabekir Paşa tarafından ezildiler.

Fakat büyük Ermenistan emelleri bitmedi, tehlike geçmedi. Bir kez ASALA ile yeniden taviz koparmak istedilersede MİT VE Millî unsurlar tarafından imha edildiler. Sonrasında aynı amaca hizmet eden PKK`yı kurdurup saldırttılar.

Kahraman polis ve askerlerimiz tarafından PKK hezimete uğratıldığı gibi, ağa babaları Ermenistan`a da Karabağ`da unutamayacakları bir ders verildi.

Dışarıda; hâlâ tarihi gerçekleri görmeyerek, siyasî kararlameclislerinde sözde soykırım kararı alan Letonya dâhil herkese gerekli cevap verilecektir.

Ayrıca içeride muhalefet görüntüsü altında hâlâ onları savunmaya çalışan büyük-küçük, etkin-pasif yerli işbirlikçilere de Erivan`ın kapısı açıktır. Nefesleriyle bizim havamızı kirletmesinler..(Bu yazı Yeniakit Gazetesinde yayımlanmıştır)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.