Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (278)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1674)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 28.10.2021 16:26:50

Şimdilik bir çözüm bulundu ancak kriz henüz sona ermiş değil

Şimdilik bir çözüm bulundu ancak kriz henüz sona ermiş değil
27 Ekim 2021

Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com


On ülkenin büyükelçileri Türkiye’nin içişlerine müdahale niteliğinde Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden bildiri ile başlayan kriz, haber merkezlerine bomba gibi düşmesinden hemen sonra ise “istenmeyen kişi” krizi bir anda dünya gündemine oturdu.

Çünkü yaşanlar, haydutça bir girişim, organizeli hukuk ihlali ve diplomatik bir skandaldı.

“Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimse, sıfatı ne olursa olsun, bu ülkede barınamaz” şeklindeki açıklamasıyla Başkan Erdoğan’ın tavrı takdire şayandı.

Haddini aşan 10 büyükelçi hakkında Türkiye’nin uluslararası diplomatik anlaşma ve kurallara göre ‘persona non grata’ (istenmeyen adam) ilan edilme prosedürünün başlatılacağını açıklaması ülke içinde büyük destek bulurken, ilgili ülkelerde ise şaşkınlığa ve telaşa sebep oldu.

Bir anda siyasi tansiyonun yükselmesi sadece Türkiye ve ilgili ülkelerde değil, aynı zamanda dünya başkentlerindeki siyasi kulis ve diplomatik çevrelerde nefesler tutulmuş gelişmeler dikkatle takip edilmeye başlandı.

Çünkü, krize çözüm bulunamaz ve yükselen tansiyon karşılıklı restleşmeye dönüşürse çok olumsuz gelişmelere sebep olacağı görüldü.

Başkan Erdoğan’ın kararlı tavrı karşısında 10 büyükelçi Türkiye’nin iç işlerine bundan böyle karışmayacaklarını taahhüt etmeleriyle Ankara ve Batı arasındaki “istenmeyen kişi” krizi şimdilik sona erdi.

Ancak krizin aslında henüz sona ermediği bir gerçektir.

Daha şimdiden farklı konular üzerinden saldırı ve müdahalelere başlanmış bile.



Öncelikle; gerilime sebep olan ve bir anda krize dönüşen olayın nasıl geliştiği, izlenen yol ve başvurulan yöntemin, beynelmilel hukuk ve Viyana Devletler Sözleşmesi ile BM’nin kararları yönünde ne anlama geldiğine bakalım.

Her şeyden önce 10 ülkenin büyükelçisinin organizeli olarak hareket etmeleri kendilerinin değil, mensubu oldukları ülke ve o ülkelerin oluşturduğu merkezden yönlendirildikleri açıktır.

İzlenen üslup, bildiri metni için seçilen kelimeler ve kurulan cümleler ile kullanılan dil, siyasi ahlak, nezaket ve diplomatik kurallara aykırı, devlet aklından yoksun olduğu açıktır.

Osman Kavala için “derhal serbest bırakılsın” şeklindeki beyan emir niteliğinde küstahça, aşağılayan ve de küçümseyen bir ifadedir.

Ayrıca Büyükelçilerin ortak ‘Bildiri’si tehdit içeren ve Türkiye’nin içişlerine müdahale olduğu gibi ‘Viyana devletler sözleşmesi’, Birleşmiş Milletler (BM)’nin kararları ile beynelmilel hukuka göre de diplomatik bir skandal ve bir hukuk ihlalidir.

Altını çizerek ifade etmek isterim ki, Osman Kavala bir bahanedir.

ABD öncülüğünde oluşan ‘Şer İttifakı’nın derdi, ne demokratik hak ve özgürlükler, ne de Osman Kavala’dır.

Onların amacı Türkiye’yi kendi politikalarına hizmete mecbur etmek yani diz çöktürüp teslim almaktır.

Asıl ve uzun vadedeki hedefleri ise Viyana’ya kadar fetihler gerçekleştirerek giden Türkleri, geldikleri topraklara yani Orta Asya’ya geri göndermektir.

Onlar, bu iki hedeflerine ulaşana kadar saldırıları, tehdit, baskı ve müdahalelerinin devam edeceği gerçeğini biz, unutmamalıyız.

Onun içindir ki, Başkan Erdoğan’ın Türkiye karşıtı cephede yer alan Batılı emperyalist ülkelere “Başaramayacaksınız” şeklindeki ifadesi hem uyarı hem de bir ihtar niteliğindeydi.

Dileğimiz ve beklentimiz, ABD’nin öncülüğündeki ‘Türkiye Karşıtı Cephe’nin tarihin derinliklerinden gelen kin ve nefret ile intikam alma duygularını düşmanlığa dönüştürme yanlışından vazgeçmesidir.

Çünkü, tarihte yaşanan yanlışların izini sürmek, milletlerin bir arada barış, huzur ve güven içinde yaşama kültürüne büyük zararlar vermiştir ve de vermeye devam etmektedir.

Yani, bu kavganın kazananı değil, kaybedeni herkes olur…



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.