Türk-Rus-Pers ittifakı mümkün mü?
Türk-Rus-Pers ittifakı mümkün mü? Rusya, İran ve Türkiye arasında bir ittifak mümkün mü ve daha da önemlisi gelecekte böyle bir ittifaka ihtiyaç var mı? Türkiye`de Avrasyacı bir akımın varlığı ileri sürüldü, Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarıyla da; TSK, bürokrasi, medya ve entelektüel kesimdeki AB müzakerelerinin Türkiye`nin çıkarlarını dikkate almasını isteyen ve ayrıca ABD`nin Türkiye`ye yönelik politikalarının bir kısmını eleştirenler ``Avrasyacı´´ yaftalaması ile cezaevlerine atıldı. Tarih İran, Rusya ve Türkiye`nin uzun süreli bir ittifak kurduğunu yazmıyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları`nda kurulan ittifaklar, mesela NATO ve Varşova Paktı, ittifakların nasıl kurulacağı konusunda bütün parametreleri ortaya koymuştur. Şüphesiz bundan sonra kurulacak olanları da, tarihte olduğu gibi; küresel durum, ülkelerin çıkarları, korkuları gibi onlarca parametre belirleyecektir. Öncelikle NATO ittifakı, Türkiye`nin laik kimliği ile homojen sayılabilir. Varşova Paktı ise SSCB`nin yapısından dolayı, zorlanmalara rağmen heterojen karakterlidir. Türkler, hem Ruslarla hem de Farslarla uzun yıllar iç içe yaşamayı bilmiştir. Tarihte bu üç devletin ittifak kurmasını gerektirecek birçok siyasi, askeri, ekonomik ve etnik gelişmeler olmuştur, fakat başta da ifade ettiğimiz gibi, kısa süreli yardımlaşmaları dışında diplomatik, askeri, siyasi ve ekonomik anlamda ittifakları olmamıştır. Türkiye`nin Rusya ve İran`la birlikte hareketlerini ve Türkiye`nin bazı iç ve dış olaylarda bu iki devleti fail olarak görmeyişi, bölgesel/küresel gelişmelerde Rusya ve İran ile işbirliği arayışları ``Avrasyacılık´´ olarak iç ve dış çevrelerce nitelendirilmiştir. Bu yaklaşım, aynı zamanda Türkiye`nin Batı dünyasına karşı işlediği bir suç gibi de değerlendirmeye alınarak mahkûm edilmiştir. Dolayısıyla İran, Rusya ve Türkiye`nin bir araya gelerek ittifak oluşturma girişimleri, bazı devletler, ittifaklar ve onların Türkiye`deki uzantıları tarafından ``uluslararası suç´´ kategorisine alınmıştır. Şurası kesindir ki; Türkiye`nin ittifak kuracağı ülkeleri, Türkiye üzerinde olumsuz planları olan devletler belirleyecektir ve belirlemektedir. Bu olgu değişmezdir. Tıpkı bir istihbarat servisinin karşı istihbarat boyutunun yapısı veya işlevlerinin, esas olarak büyük rakiplerin faaliyetleri tarafından belirlemesi gibi&8230; Bu bağlamda uluslararası ilişkiler söz konusu olunca, devletlerin, devletler ortadan kaldırıldığında milletlerin sergileyeceği davranışları ve oluşturacakları ittifakları öngörülebilmek olası değildir. Çok yakın geçmişte cereyan eden 15 Temmuz sonrasında darbeyi gerçekleştirmek isteyenlerle bazı devletlerin işbirliği görüldü. Bir de darbeye maruz kalan hükümetlerin işbirliği oluştu, bir nevi taraflar belirdi. Bunun ``ittifak´´ adını alabilmesi için bir senedin, antlaşmanın imzalanması gerekir. Suriye bağlamında Türkiye, Rusya ve İran`ın oluşturduğu birliktelik de ``ittifak´´ niteliği kazanmış değildir. Fakat tarafların tanımlanmış olması, sürecin akacağı istikamet konusunda ipuçlarını verebilir. Yukarıda da ifade edildiği gibi adı geçen üç devletin uluslararası duruşlarını, bu devletleri hedef alan ittifaklar, devletler ve odaklar belirleyecektir. Durduk yerde adı geçen üç devletin ittifak kurmasını gerektirecek bir durum yoktur. Bugünün dünyasına dünün penceresinden bakan devletler ve ittifaklar kaybedeceklerdir. Yepyeni bir dünya ile karşı karşıyayız. Bu yeni dünya, yeni bir uluslararası ilişkiler rejimini dayatmaktadır. Bunu, bugün dünyanın önde gelen devletlerinin ve devletlerden daha güçlü yapıların okuyamadıklarını tespit etmek zaruridir. Yeni uluslararası ilişkiler rejiminin parametreleri dünden çok farklı olacaktır. Bu farkı ortadan kaldırmak için din bazlı, etnik bazlı atraksiyonlar, istenen sonucu çok kısa süreliğine inşa edebilir. Bu durumda yeni oluşan küresel resmi en isabetli şekilde analiz edebilenler ve en doğru araçları kullananlar, yeni uluslararası ilişkiler rejimini kuracaklardır. Yarın devam edelim.
|