Türkiye ile topyekûn rekabet (2)
Türkiye ile topyekûn rekabet (2) İslam ülkelerinin sergilediği teşkilatsızlık ve düşük işbirliğiyle cehaletten kaynaklanan iç ve dış işlerinde bir stratejiye sahip olamamak, bunun yanı sıra bazılarının yüzyıllardır sömürge olmaları sebebiyle sürekli baskı altında tutulmaları olgusuyla birleşince mefluç bir devletler topluluğu ile yüz yüze kalıyorduk. Bu geniş ülkeler yığını, Türkiye`nin son yıllarda izlemeye başladığı politikalarla kendini bulma ve gösterme konusunda ciddi bir irade ortaya koymaya başladılar. İslam dünyasının bir ucunu İran`a diğer ucunu Suudi Arabistan`a teslim ederek yönetme stratejisi, Türkiye`nin ataklarıyla Türkiye lehine evrilmektedir. İran ve Suudi Arabistan`ın propaganda ettiği ve İslam ile İslam dinini özgün kaynaklarından kopararak bir saksı dinine döndürme ve bunu kullanma konusunda alınan mesafeler yadsınamaz. Ancak Türkiye`nin son yıllardaki dış politika, ekonomi, kültür ve yumuşak diplomasi hamleleri, Türkiye`nin cazibe merkezi olma konumunu sürekli takviye etmektedir. Yine son 16 yıldır İslam ülkelerinin yaşadığı tüm iç ve dış politik gelişmeler Türkiye`nin kategorize edilmesi ile bağlantılıdır. Bu yüzden Mısır, Suudi Arabistan, BAE, İran ve bazı yabancı yönlendirmeli ``İslami´´ oluşumlar, Türkiye`nin karşısında yer almaktadır. Çok uzun zamandır İran`ın ``İslam Devrimi´´ hem propaganda edildi, hem de bu ``devrim´´e karşı İslam ülkelerinin bir karşı cephe oluşturması yönünde ciddi enerjiler harcandı. Bu bağlamda Suudi Arabistan, İran`ın karşısına konuşlandırıldı. Fakat Türkiye`nin tüm dünyada en çok mercek altına tutulan ülke olması, İran`ın ve Suudi Arabistan`ın sosyal, dini ve siyasi duruşundan daha özgün bir duruşa sahip olması, bu iki ülkeye Türkiye gibi olma yönünde ciddi bir değişim gücü vermektedir. Dubai`nin bir turizm merkezi haline getirilme çabaları, petro-dolarlar ile zenginleşen kütlenin artık sosyal medya ile gelişen iletişim hızının da yardımıyla iyice görünür hale gelmesi ve bununla birlikte adı geçen ülkelerin İslami değil de son devir 1001 gece masallarındaki bir hayatı yaşamaları, Türkiye`nin dönüştürme ve makulü temsil etmesini daha da ivmelemektedir. Suudi Arabistan`ın son zamanlarda açıkladığı teknoloji bölgesi projeleri, Dubai`nin ve Mısır`ın yeni turizm merkezleri olarak konuşlandırılma işlemleri, Türkiye ile topyekûn rekabetin önemli kilometre taşlarıdır. Mısır`da Mursi`nin devrilmesi ve tedrici sekülerleşme sürecinin devam ettirilmesi de Türkiye ile topyekûn rekabetin bir başka yüzünü göstermektedir. Oysa Türkiye`nin bu ülkelerin hiçbiriyle hiçbir alanda rekabeti söz konusu olamaz. Çünkü bu ülkelerin gelişmişlik düzeyinin artması Türkiye`nin de İslam`ın da faydasınadır. Tarihsel süreç göz önüne alınırsa Türklerin özellikle Yavuz Sultan Selim`den sonraki siyasal tutumu ve bunun Osmanlı`ya kazandırdığı yeni görünüm, yaklaşık 400 yıl devam etmiştir. Bu olgunun tekrar edilme ihtimali bugün Türkiye`nin karşısına İslam dünyasından iç cepheler dikilmesi girişimini başlatmıştır. Oysa Türkiye tüm tarihini daha eleştirel tarzda ele almaktadır. Dünün dünde kaldığının bilincindedir. Fakat Özal ile başlayan ``İslam`ı asrın idrakine söyletme´´ cehdinin son yıllarda daha bir sistemli hale gelmesi ve bunun beklenenden çok hızlı ve aşırı etkili olması, Türkiye ile topyekûn bir rekabeti giderek kurumsallaştırmaktadır. Türkiye`nin dönüştürme gücünün teyidi anlamındaki bütün bu gelişmeler, oldukça verimli geçecek süreçleri yaşayacağımızın da garantisi olarak görülmelidir. Yarın devam edelim
|