Türkiye’nin ‘dik duruşlu’ dış politikası 2021’de de sürdürülmeli
Türkiye’nin ‘dik duruşlu’ dış politikası 2021’de de sürdürülmeli
Varşova Paktı’nın çökmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında sarsılan dünya siyasi dengelerinde yıllara rağmen hâlâ taşların yerine oturmadığı gibi küresel sistem dalgalanmaların ve belirsizliklerin girdabından kurtulamamıştır.
Köklü bir devlet geleneğine sahip olan Türkiye, coğrafi konumu, derin tarihi tecrübesi, güçlü kurumları, birikim ve vizyon sahibi diplomat kadrosu, genç, eğitimli ve dinamik nüfusundan güç alarak yeni oluşmaya başlayan dünya sistemi içinde hak ettiği yere oturma mücadelesi vermektedir.
Bu bakımdan Türkiye, değişen ve dönüşen şartlara göre birbirini tamamlayan çok sayıda siyasi, ekonomik, insani ve kültürel işbirliği araçlarından istifade etmek amacıyla küresel ve bölgesel alanlarda yeni politik hamlelere yönelmektedir.
Küresel ölçekte düşünen ancak dünyanın her köşesinde yerel düzeyde etkinlik gösteren bir diplomasi ile son yıllarda Türkiye, sınırlarını aşarak önemli kazanımlar elde etmesi ise ABD ve AB başta olmak üzere emperyalist ülkeler ve onların güdümündeki güç merkezlerini rahatsız etmiştir.
Türkiye, ‘Uluslararası hukuk’ bağlamında devletlerarası sözleşmeler ile BM-GK kararlarının çizdiği sınırlar içinde hareket ettiği halde malum ülkeler ve güç odaklarının rahatsızlığı ise devam etmektedir.
Doğu Akdeniz, Suriye, Libya ve Kafkasya politikalarımız adalet ve hakkaniyete bağlı kalarak uyum sağlamakta ve çevremizdeki dinamikleri barış, refah ve istikrar yönünde şekillendirmeye çaba harcamakta olmasına rağmen yine aynı ülkeler ve güç merkezleri tarafından Türkiye’nin girişimleri sürekli engellenmeye çalışılmaktadır.
Dünyayı kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmeye çalışan ABD ve onun uydusu AB’nin sömürü politikalarına çanak tutmayan, teslimiyetçi ve işbirlikçiliği kabullenmeyen Başkan R.Tayyip Erdoğan öncülüğündeki Türkiye’yi cezalandırma adına ABD ve AB’nin aldıkları yaptırım kararları bunun en bariz örneğidir.
•
ABD ve AB, kendi başına kararlar alabilen ve sınırları dışında operasyonlar başlatarak kendi çıkar ve haklarını koruyan bölgesinde etkili ve küresel düzeyde ilişkiler kurabilen güçlü bir Türkiye istemedikleri inkâr edilemez bir gerçektir.
Onlar eski Türkiye’de olduğu gibi emirlerini dinleyen ve kendilerine bağımlı olan bir Türkiye ve emirlerine uyan liderleri arıyorlar.
Ancak değişen dünyamızda Türkiye’de ‘eski Türkiye’ olmadığını ve onlara bağımlı kalmayacak şekilde güçlenen ve kendi kararlarını alabilen ‘Yeni Türkiye’ gerçeğini zorlansalar da kabullenmeye mecburlardır.
Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi 2021 yılı içinde de uyumlu olmaya ve sorunların barışçıl yöntemlerle beynelmilel hukuk zeminde çözüme kavuşturulması yönündeki tavır ve yaklaşımlarını sürdürmekte kararlıdır.
Ancak Türkiye, hakkının gasp edilmesine veya menfaatlerinden vazgeçmesine yönelik hiçbir baskıya asla müsaade etmeyecek olduğu da bilinmelidir.
•
“Onların siyasi baskıları, Türkiye’nin ekonomi ve Savunma Sanayisini hedef alan yaptırımlarına karşı ne yapılmalı?” Sorusuna gelince.
Kim ne derse desin Türkiye, NATO ve G20 üyesi, AB aday ülkesi olup, uluslararası kuruluşlara ilaveten 25 ülkeyle mevcut Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizmaları üzerinde, Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Güney Kafkasya, Güney Asya ve Orta Asya’ya uzanan bölgesel ve küresel ölçekte geniş işbirliği faaliyetlerine devam etmelidir.
Kısacası; Türkiye, savaş değil, barış. Çatışma değil, diyalog. Çifte standart değil, adalet. Üstünlük değil, eşitlik. Sömürü değil, hakkaniyet. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi gibi temel ilkeli dış politikasıyla, hem Türkiye’nin çıkarlarını ve halklarını korumaya hem de sömürülen mazlum halkların savunuculuğunu ısrarla her şeye rağmen sürdürmelidir.
2020 içinde tüm baskı ve tehditlere boyun eğmeyen ve taviz vermeme konusunda ilkeli tavrını sürdüren Türkiye, 2021 yılında da aynı politikalarına devam etmelidir.
Unutulmasın ki: “Dik baş, tok karın, mutlu yarın” boşa söylenmiş bir atasözü değildir.
|