UTANDIM
Mustafa Mete İSLAMOĞLU YAZIYOR
VATANIM MİLLETİM Ve HAYALLERİM ADINA UTANDIM
Daha dün diye başlamak yanlış olmasa gerek. Seçim bitmiş cumhur başkanı sıfatı ile Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısına katılıyordu. Tüm Dünyanın önde gelen devlet Adamları salonda. ABD Başkanı Obama kürsüye çıkıyor. Koskoca salon tıklım tıklım. Koltuklarda yer bulamayanlar merdivenlere oturmuş Obama`yı dinliyor.... Sonra sıra bizim Dünya Lideri olarak lanse ettiğimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`a geliyor.
Salon bomboş.
Genel Kurul delegelerinin neredeyse tamamı salonda yok. Majesteleri boş koltuklara hitap ediyor. İki fotoğrafı incelerken utandım, yüzüm kızardı, ağlamaklı oldum. Çünkü çok değil, iki yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün benzeri toplantılarda kürsüdeki konuşmalarını hatırladım. Salon pür dikkat, Sayın Gül kusursuz İngilizcesi ile katılımcılara hitap ediyordu. Ah Be Sayın Erdoğan.. Umarım, konuşma yaptığın kürsüden seyrettiğin boş koltukların verdiği mesajı almışsındır. Ülkelerin dış politikasının günlük kararlarla değil, değişmez bir çizgi üzerinde sürdürülmesi gerektiğini anlamışsındır. Kişisel dostlukların, kişisel kinlerin, kişisel egoların dış politika çizgisinin belirlenmesinde kullanılmayacağını görmüşsündür. Mesela, senin yakın dostun olan, düğününe bile katılan İtalya`nın Lideri Berlisconi ne yapıyor şimdi biliyor musun? Ülkesinde, eline verilen süpürge ile sokakları temizliyor. Çünkü, ülkesinin yasalarını ihlal etti. Ama onun aklına gelmedi, yasaları kendisine göre düzenlemek, yargıyı, polisi, cezaevlerini kendisine göre yapılandırmak. Gelseydi de yapamazdı. Çünkü modern dünyada, başbakan, cumhurbaşkanı olmak, aklına eseni yapmak anlamına gelmez. Ülkelerin kuralları, ilkeleri, yasaları vardır, yönetenler bunları harfiyyen uygular. Peki geçmişte senin ağzının payını verdiğin yabancılar şimdi nerelerde, hiç düşündün mü? Demek ki, azarlama dışarıda işe yaramıyor.
Sevginde öyle.
Zira Modern Demokratik ülkelerde, yeğenin bile yönetici olsa, ülkesinin dış politika çizgisinden ödün vermez. Bizde de, Cumhuriyetin ilk yıllarında belirlendi, ülkemizin dış politika çizgisi. Ama siz onu kalın bir silgiyle silip, yerine anlamsız zikzaklar içeren bir çizgi çizdiniz. Çizdiğiniz zikzakları ne lideri olmaya soyunduğunuz Arap Dünyası, ne Modern Avrupa kültürü, ne de Stratejik ortağınız ABD`yi yönetenler anladı. Ve maalesef, kalabalık dünyada benim güzel ülkeme yalnızları oynatıyorsunuz. Ben olsam, Birleşmiş Milletlerde konuşma yaparken oluşan salon görüntüsünün büyük, çok büyük bir fotoğrafını, Çankaya Köşkü`ndeki, pardon Atatürk Orman Çiftliğindeki çalışma odama asar, karşısına geçer, `Ben nerede yanlış yaptım, nerede yanlış yapıyorum Allahım` diye sorar, sonra da yeni bir başlangıç yaparım. Bunu yapmadığınız takdirde, yarın Türkiye`de de, konuşma yapacağınız salonlar korkarım, Birleşmiş Milletler Salonu gibi bomboş kalacaktır. Biz aslında sana güvendik, inandık, oy verdik fakat sen gemleri başkalarının eline verdin. Haklısın çok yoruldun amma vatan işi yorgunluk kabul etmez&8230; Soruyorum? Sınırdan içeri aldığın din kardeşim dediğin soysuzlar burda benim insanımı katlediyor para için mal için Türkiye`ye soktuğun vatan haini canileri buradan nasıl temizleyeceksin? Yoksa onlardan da oy mu isteyeceksin? Kefenimle geldim dediğin makamda bir tarihler ben genç bir gazeteciyken çoban sülo da O makamda idi. Ve&8230; bir basın toplantısında bizlere dönerek `` BEYLER BU GÖRDÜĞÜNÜZ ODADA HER GÜN 10 KERRE SEHPA KURULUR İNDİRİLİR´´ demişti. Selam ve dua ile 22-10-2014
|