Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2274) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Eğitim konuları
Milli eğitim stratejimiz ne olmalıdır? (7)
Öğretmenlerimizin durumu nedir? (6)
Üniversitelerimizin durumu nedir ne olmalıdır? (10)
Eğitim ile ilgili diğer konular (68)


Eğitim - Milli eğitim stratejimiz ne olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Doç.Dr.Ruhi ERSOY - (Ziyaretci) 29.10.2019 21:43:52

ALPARSLAN TÜRKEŞ VE MİLLİ EĞİTİM

ALPARSLAN TÜRKEŞ VE MİLLİ EĞİTİM
Doç.Dr.Ruhi ERSOY
MHP MYK Üyesi- Osmaniye Milletvekili
Çocukluk yılları, kendi ifadesiyle: ``Balkan Savaşı, Birinci Cihan Savaşı ve Türk Milli Kurtuluş Savaşı`nın acı tatlı hikâyeleriyle geçen´´ Alparslan Türkeş`i hayata hazırlayan ilk ve orta eğitim yılları, milletçe yaşadığımız önemli savaşların etkisi altında geçmiştir.
O yıllardan aklında kalanların, derslerde anlatılan bilgilerden çok devletin ve milletin içinde bulunduğu hale dair konuşmalar olduğunu Türkeş anılarında dile getirmektedir:
``Türk Milletini yok etmek isteyenlerin, giriştikleri tecavüz ve hıyanet faaliyetleriyle buna karşı kendini kurtarmak için, milletimizin yapmış olduğu olağanüstü mücadeleler ele alınarak derslerimizde incelenirdi.
Türk milletinin zayıf ve düşkün durumdan kurtulması ve eski çağlardaki kudret ve şereflerine tekrar ulaşması için nasıl çalışması, neler yapması gerektiği üzerinde durulurdu.´´
Alparslan Türkeş, daha çocukken devletin ve milletin kalkınması, mütecaviz saldırılardan korunması, geçmişte olduğu gibi yine kudret sahibi olması yönünde düşünmeye, kafa yormaya başlamıştır. Bu erken başlayan gönül ve beyin mesaisi, ileriki zamanlarda yazıya geçirilmiş, 9 Işık Doktrini ile somutlaşmış, bünyesine kattığı milyonlar ile paylaşılan bir düşünce sistemi ve kalkınma modeli halini almıştır.
Alparslan Türkeş, içinde büyüdüğü çevre şartları, şahit olduğu milli meseleler ve ailece yaşadıkları tecrübelerin etkisiyle milli meselelere kafa yormaya erken başlamış; kendi ifadesiyle: ``Çocukluk ve gençlik yıllarından beri Türk Milletinin eski kudretli refahlı günlerden neden böyle geri kalmış, yoksul ve güçsüz hale düşmüş olduğu´´ düşüncesiyle dertlenmiş, hayatını milli bir gaye uğrunda sürdürmeye daha çocukluk yıllarında karar vermiştir.
Başucu kaynaklarımızdan olan ``Temel Görüşler´´ adlı eserinde, ``Milli Eğitim´´ ana başlığı altında Milli Kültür ve Milli Eğitim konularına ayrıntılı olarak değinmiştir.
Bugün de geçerliliğini koruyan hatta gün geçtikçe daha anlamlı hale gelen tespitlerin yer aldığı ``Milli Kültür Savaşı´´ başlıklı bölümde Alparslan Türkeş:
``Milletler kültür savaşında başka milletlerin dilini, dinini, örf ve geleneklerini, milli ve manevi değerlerini yıkmayı ve kendi kültürlerini yerleştirmeyi hedef alırlar. Onun için kültür savaşı alfabeyi ezberleme ve ezberletme davası değil; nesillerin zihnini, gönlünü ve bedenini yetiştirme ve geliştirme davasıdır.
Bugün memleketimizde Milli Eğitim Bakanlığının plan ve programları milliyetçi bir gençlik yetiştirilmesi hedefinden uzaktır.(&8230;) Okullar sadece bilgi unsuru olan ansiklopedik karakterden kurtulmalı, öğrenciyi ilim, iman ve ahlak yüceliğine ulaştıran bir ilim yuvası ve iman kaynağı haline getirmelidir.´´(s.113, 114)
Alparslan Türkeş`in 70`li yılların ortasında dile getirdiği bu tespitler, bugün belki de dünden daha çok ihtiyacımız olan hakikatleri içermektedir. Küreselleşmenin neredeyse sadece olumsuz yönleri ile muhatap olduğumuz 2000`li yıllarda milletçe kalkınmamızın yolu, ancak ``doğru eğitim´´ ile mümkün görünmektedir. İçinde yaşadığı milletin kültürünü tanımayan, değerlerine uzak aydın-öğretmen-öğrenci ilişkisi, başarılı bir milli kalkınmayı müjdelemekten uzaktır.
Maddi gelişmenin, teknik ilerlemenin yanında maneviyata da dikkat çeken Alparslan Türkeş, Milli Eğitim Sistemimin yenilikçi politikalarla ilerlemeyi sağlayacak alt yapı oluşturmada kaynak ve imkân sunmasının yanında maneviyatla ilgili içeriğe de sahip olması gerektiğine vurgu yapmıştır. 15 Şubat 1977 tarihli Ülkücü Kadro dergisindeki ``Kuran`ı Kerim ve Siyer Derslerinin müfredata alınması´´ talebi O`nun görüşüdür.
Gençlerin manevi ihtiyaçlarının yetkili resmi kurumlar yerine denetimsiz ve art niyetli şahıslar tarafından karşılanmasının ülkeyi ne hale getirdiği, son olarak 15 Temmuz askeri darbe girişiminde açıkça görülmüştür.
Alparslan Türkeş, hayatı boyunca gençlere özel bir önem vermiştir. Devletlerin ve milletlerin kalkınmasında en büyük görevin gençlere düştüğünü sık sık dile getirmiştir. Ona göre gençler ``hem toplumun aynası hem de geleceğe taşıyan gücü´´dür.


Temel Görüşler eserinin ``Milli Eğitim´´ başlıklı bölümünde Alparslan Türkeş o yıllarda yükseköğrenim gençliğinde gördüğü eksiklik ve kusurların, toplumun diğer kesimlerinde de aynı şekilde mevcut olduğunu belirtmiştir. Türkeş bu eksiklik ve kusurları şöyle sıralamıştır:
a- Gayesizlik, milli ülküden yoksun oluş,
b- Ciddiyetsizlik,
c- Disiplinsizlik ve bunlarla birlikte insanların haklarına karşı saygılı olma meselesi
Alparslan Türkeş, aynı eserin ``Eğitim Reformu´´ konu başlıklı bölümünde ise bugün milletçe yaşadığımız sorunların temeline inmekte: ``Milli olmayan, milli kültür, milli karakter ve milli şuuru yaratamayan bir eğitim sistemi çağ dışı, zararlı, iflas etmiş bir eğitim düzeninden başka bir şey olamaz´´ tespitini yapmaktadır.
``Soğuk savaş´´ın etkilerinin her alanda görülmeye devam ettiği 70`li yıllarda eğitim alanındaki gayrı milli politikalar, komünist ideoloji ve milletine yabancılaşmış aydınlar, Türk gençliğini kendi içinde sorunları ile boğuşan bir noktaya doğru sürüklemiştir.
Sosyalist bloğun dağılması sonrası Anti-Komünist söylem yerini daha çok Batı ve kapitalizm karşıtlığına bırakmıştır, bu durum o dönemki yayınlarda da görülmektedir.
Türk siyasi hayatında eğitime özellikle de gençliğin eğitimine en fazla önemi veren siyasi liderin Alparslan Türkeş olduğunu söylersek mübalağa etmiş olmayız.
Merhum Türkeş, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi`nin genel başkanı olduğu 1965`ten vefat ettiği 1997 yılına kadar yoğun politik gündeminden arta kalan vakitlerini gençliğin eğitimine tahsis etmiştir.
O`na göre eğitimin temel amacı, kendisini Türk Milletine adayan, bilgili, donanımlı Müslüman Türk gençliğinin yetişmesidir. Türkiye`nin en mühim davası olan kalkınma davasına katkıda bulunmasıdır.
Ülkücü siyasi doktrinin temel eseri olan Dokuz Işık`ta gençliğe ve eğitime özel bir ehemmiyet atfeden Türkeş, özetle şunları söylemektedir:
``İlim ve teknikte geri kalmış bir milletin hızla yükselmesi için üç-dört bin kişilik ilim adamı ve teknisyen kadrosu hazırlanması onun için büyük imkânlar sağlar. Bu da milyonlarca nüfus teşkil eden bütün millet halkın üniversiteden geçirmeye kalkışmaktan çok daha kolay ve ucuzdur. Bu sebeple milli eğitim davamızın en faydalı biçimde çözümlenmesi için bizim görüşlerimiz şöyle özetleyebiliriz:
a) Seçkin kabiliyetler mütehassıs zümre olarak ve memleketin sosyal, ekonomik ihtiyaçları, hedeflerine göre yetiştirilmelidir.
b) Eğitim, memleket ihtiyaçlarını karşılayacak bol sayıda teknik eleman yetiştirecek şekilde teknik eğitime çevrilmelidir.
c) Bütün halkın süratle eğitilmesini sağlayabilmek için bizim Dokuz Işık doktrininde de ileri sürmüş olduğumuz köy plânlan sistemi uygulanmalıdır.´´
Görüldüğü gibi Alparslan Türkeş`in eğitime bakışı Türkiye`nin ``kalkınma ve çağlar üstünden sıçrama´´ davasıyla doğrudan bağlantılıdır; çünkü Türk Milletinin kutlu hedefleri Türk Birliği, Turan, İla`y-ı Kelimetullah`ın gerçekleşmesi, kalkınmış ve önce bölgesinde sonra da küresel anlamda kuvvet sahibi olmuş bir Türkiye ile mümkündür.
Bu yöndeki çabası ve gayretleri ona ``Türk Dünyasının Başbuğu´´ unvanını kazandırmış, ismini dillere ve zihinlere ``Başbuğ Türkeş´´ olarak kazımıştır.
Alparslan Türkeş, ``Türk Milliyetçiliğinin manifestosu´´ Dokuz Işık`ta eğitim ile ilgili hedeflerini sıralarken, geçmiş Cumhuriyet Hükümetlerinin eğitim alanındaki politikasızlığını eleştirir ve bunun gençliği aşırı sol akımlara ittiğini şu sözlerle belirtir:
``Son yıllarda üniversite gençleri arasında yayılan aşın sol akımlar memleketimiz için ciddi bir tehlikedir. Gençlerimiz okullarımızda bir takım teorik bilgilerle yükletilmektedir. Fakat çocuklarımıza gönülleriyle kafaları çoğunlukla bu yönde boş bırakılmaktadır. Boş bırakılan her kaba ne rast gelirse o dolar. Onun için memleket evlâtlarına komünizm sadece yanlış ve batıl olduğunu, kötü ve zararlı bulunduğunu anlatmaya çalışmak yetmez. Türkiye`nin kalkındırılması için komünizmin uygun bir sistem olmadığını açıkça göstermeli ve ondan sonra da Türkiye`yi hızla kalkındıracak milli bir sistemi, milli bir doktrini salık vermelidir.´´

Alparslan Türkeş, Milli Eğitimin başlıca görevlerini şöyle tespit etmiştir:
1- ``Türk gencini ve halkını milli şuur ve milli değerlerle yetiştirmek, onlara bu ruhu aşılamak&8230; Eğitimin ilk vazifesi bu olmalıdır.
2- Gençleri üretici olarak yetiştirmek lazımdır. Yetişen nesiller milli ekonomide tüketici değil üretici durumunda olmalıdırlar.
3- Milli eğitim Türk milletinin sosyo-ekonomik hedef ve ihtiyaçlarına göre planlanmalı, yönetilmelidir.´´
O`nun, 1960`lı yıllardan itibaren Türk milletinin ilerlemesine, gelişmesine yönelik tuttuğu ışık, bugün de bizlerin yolunu aydınlatmaktadır.
Alparslan Türkeş, bilime ve teknolojiye ayrıca önem vermekte, Türk Milletinin geçmişte olduğu gibi dünyaya hükmeden, kudretli duruma gelebilmesi için ``maddi ve manevi değerlere aynı oranla sahip olmak gerektiğini´´ sık sık dile getirmiştir. Başbuğ Alparslan Türkeş, Büyük Türkiye hedefini "Türk Milleti`ni çağlar üzerinden sıçratarak, ilimde, teknikte, ahlakta ve maneviyatta bütün milletlerin en ön safına geçirmek´´ olarak özetlemiş, bunun için de yolumuzu aydınlatan 9 Işık`ta: ``İlimcilik, Gelişmecilik ve Halkçılık, Ahlakçılık´´ ilkeleriyle maddi ve manevi değerlere vurgu yapmıştır.
Alparslan Türkeş, Ülkeyi kalkındırma ve milleti refaha kavuşturma imkânlarının Ülkücü kadrolar ile mümkün olabileceğini, bu nedenle Türk Milli Eğitim sistemini: ``Milli şuurdan uzak, milli tarihini inkâr eden, örf ve adetlerine ve dinine saygısız, kökü dış kaynaklardan beslenen siyasi partilerden özlenen ülkücü nesli yetiştirmesi beklenemez. İlkokul sıralarından başlayarak üniversite öğreniminin sonuna kadar çocuklarımıza, gençlerimize, milli tarih ve Türklük şuuru verilmelidir. Yılardan beri Türk Milli Eğitimi kendine düşen bu asli görevi yerine getirememiş; ruhsuz ve Türklük şuuruna yabancı bir neslin yetişmesine sebep olmuştur´´ sözleri ile eleştirmiştir.
Alparslan Türkeş, Türk Devletinin ve milletinin, yaşadığı sorunlar karşısında maruz kaldığı bunalımlı dönemden kurtulması için her alanda değerlendirmeler yaparak öneriler sunduğu; ``Bunalımdan Çıkış Yolu´´ adlı eserinde ``Milli Eğitim Reformu ´´ başlığı altında Türk Eğitim sisteminin içeriğine dair somut öneriler sunmuştur.
Eğitimle ilgili genel görüşlerinde sık sık vurguladığı ``milli şuur´´u uyandırmaya yönelik çağrılarını tekrarladığı değerlendirmesinde ``diplomalı işsiz´´ tabirini kullanmış ve eğitimin plansızlığı sebebiyle oluşan ``yığılmalara´´ dikkat çekmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi, sınav odaklı bir eğitim sisteminden ülkeye millete yarar gelmeyeceğini Alparslan Türkeş döneminden itibaren dile getirmektedir. Partinin seçim beyannamelerinde sınavsız bir eğitim modeline geçilmesi, öğrencilerin ilgilerine uygun alanlara yönlendirilmesi ve buna bağlı olarak üretime dayalı iktisadi kalkınma için eğitilmiş kalifiye insan gücünün sağlanması konuları detaylıca ele alınmıştır.
Alparslan Türkeş, ``Millet çocuklarına öğretimin her kademesinde kabiliyetlerine göre, yetişme ve yükselme imkânı, fırsat ve imkân eşitliği sağlamak hedefimizdir´´ diyerek düşündüğü sistemin ipuçlarını vermiş, eşit eğitim imkânına vurgu yapmıştır.
Başbuğ Alparslan Türkeş, siyasi hayatı boyunca Türk Devletinin ve milletinin gelişmesi, kalkınması, huzurlu ve bir arada kardeşçe yaşaması için mücadele vermiş, bunun gerçekleşmesi için ısrarla Türk Gençliğinin nasıl bir eğitimden geçmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde ister iktidar, isterse muhalefet koltuğunda olsun ``Eğitim Reformu´´ konusuna ayrı bir önem göstermiş, tekliflerde bulunmuştur.
07/11/1965 tarihli 7. Birleşim görüşmelerinde, Süleyman Demirel tarafından teşkil edilen ``30. Hükümet´´in programı Üzerindeki konuşmasında Eğitim Reformuna ayrıca değinen Alparslan Türkeş, okulu olmayan köy kalmamasından, eğitim seferberliği başlatılmasına kadar birçok konuda detaylı eleştiri ve önerileri birlikte sıralamıştır.
Eğitimin, ``müstakil ve iktisattan ayrı olarak düşünülmemesi gerektiğini, iktisadi kalkınma plan ve hedefleriyle organik olarak rabıtalı olmayan bir eğitim planının başarısız olacağını´´ belirtmiştir.
Ezberci ve doldur &8211; boşalt tarzı eğitim sistemsizliğini eleştiren Başbuğ, eserlerinde işlevsel ve milli bir eğitim sistemi talep etmekle kalmayıp; bu isteğini, kurduğu MHP ve Ülkü Ocakları aracılığı ile bizzat hayata geçirmeye ömrünü adamıştır.
Türkeş`in amacı, partisi iktidar olamasa bile yetiştirdiği gençlik aracılığıyla Milli Devlet`in, Milliyetçi Türkiye`nin temellerini atmak ve yolunun taşlarını döşemektir fakat Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist güçler de boş durmamaktadır.
Başbuğ Türkeş`in yetiştirdiği ve yetiştireceği gençliği kendilerine bir tehdit olarak görenler, üniversiteleri karıştırarak Ülkücü gençliği çatışmaların içine çekmek istemişlerdir.
Bu amaçla düğmeye basan karanlık mihraklar, İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ruhi Kılıçkıran`ın şehit düştüğü 4 Ocak 1968 tarihinden 12 Eylül 1980 darbesine kadar Ülkücü gençliği kendilerine hedef seçmişlerdir.
Bu çatışmalı dönemde bile Başbuğ Türkeş konuşmalarında gençliğe sağduyu çağrısında bulunmuş, esas mücadelenin ilimle, ahlakla ve çalışmayla olacağını defaatle vurgulamıştır. Bu tutumuna karşın sol ve mason basının ``ırkçı, faşist ve katil´´ ithamlarından kurtulamayıp, Milliyetçi olmayan basının itibar suikastine uğramıştır.
1970`lerin sonunda artan sol terör ve buna karşılık Ülkücü teşkilatların hızlı bir şekilde büyümesi, Başbuğ Alparslan Türkeş`i teşkilat içi ideolojik eğitimde yeni bir yapılanmaya götürmüştür. Başbuğ bu gerçeklerden hareketle Ülkü Ocaklarında görev yapmış eski başkanlardan ve üst düzey MHP yöneticilerinden oluşan bir ``Eğitimciler Grubu´´ oluşturmaya karar vermiştir. Bu grup Anadolu`nun en ücra köşesindeki teşkilatlara bile gidecek burada Türk İslam Ülküsünü ve Milli Doktrin Dokuz Işığı anlatacaktır. Başbuğ Alparslan Türkeş`in kafasında tasarladığı eğitim faaliyetleri o dönemin çatışmalı ortamından etkilense de binlerce genç söz konusu eğitim faaliyetleri ile yetiştirilmiştir.
Başbuğ Alparslan Türkeş, ``Ben sizleri sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye değil, hak yolu, hakikat yolu, kısacası Allah yoluna çağırıyorum " diyerek tenvir niteliğindeki seslenişi ile Türk gençliğine ve Türk milletine çağrıda bulunmuş, kendisi de bu çağrıya ölene kadar bağlı kalmıştır.
15 Nisan 1977`de Mehmet Narin ile yaptığı söyleşide Türk Milli Eğitim Sistemi üzerine geniş ve somut açıklamalarda bulunan Alparslan Türkeş bir soruya cevap olarak: `` Yıllarca tarihimize, kültürümüze, milli değerlerimize ters düşen ders kitaplarını okutanlar, yabancı tarihlere Türk tarihinden daha fazla ağırlık tanıyanlar, milli değerlerimize ``alaturka´´ tarzında küçümseyenler; ilim, fikir, sanat konularında dünya çapında eserler vermiş Türk ve İslam büyüklerini unutturmaya çalışanlar, Türk Milliyetçileri iktidara geldiklerinde nasıl bir eğitim programı, müfredatı ve kitabı hazırlayacaklarını her halde tahmin ediyorlardır.´´ Sözlerini sarf etmiştir. Bugün seçmeli olarak ilköğretim müfredatına eklenen Kur`an-ı Kerim ve Siyer derslerinin okullarda okutulmasının önemini bu söyleşide yine açıklamıştır.

12 Eylül Sonrası
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucunda birçok siyasetçi gibi Başbuğ Alparslan Türkeş de siyasetten el çektirildi. Kendisi, genç Ülkücü kadrolarla birlikte cezaevlerinde tabutluklarda yattı. Ancak hiçbir güç, Türk Milliyetçiliğinin yılmaz savunucuları olan Ülkücülerin cezaevlerini, Başbuğun eğitici önderliğinde birer ``Taş Medrese´´ye çevirmesini önleyemedi.
Ülkücü Gençlik, ``Taş Medrese´´ veya ``Yusufiye´´ adı altında cezaevlerinde eğitime devam etmiştir. Bu dönemde Başbuğ Türkeş`i ve Türk Milliyetçiliğini kendilerine tehdit olarak gören devlet içindeki gayri milli bürokratik güçler ``Türkeşsiz Türk Milliyetçiliği´´ projesini hayata geçirmişlerdir. Bu proje çerçevesinde Başbuğun yetiştirdiği gençlik adil olmayan mahkemelerle, işkencelerle yıldırılmaya çalışılmıştır.
Fiziksel güç kullanarak yürütülen bu Psikolojik saldırılar karşısında yılanlara, bütün yaşadıklarının sorumlusunun Alparslan Türkeş ve Ülkücü ideolojinin omurgasını teşkil eden ``Lider Doktrin Teşkilat´´ üçlüsü olduğu işlenmiştir.
Türk Milliyetçileri ve Ülkücüler üzerinde farklı birçok yol deneyerek onları sindirmeye çalışan dönemin aktörlerine cevabı yine ülkücü kadrolar vermiştir.
Ülkücüler 80 öncesinden daha da ağır olan bu imtihanı da atlatarak yeniden toparlanma sürecine girmişlerdir. Tahliye olduktan sonra Milliyetçi Çalışma Partisiyle Milliyetçi-Ülkücü hareketi yeniden toparlayan Alparslan Türkeş, eğitim faaliyetlerini Ülkü Ocakları yerine kurulan Gençlik Sanat ve Kültür Ocakları aracılığı ile yürütmeye devam etmiştir.
Başbuğ Alparslan Türkeş, 80 öncesine benzer Özel Eğitim Gruplarını bu dönemde de oluşturmuş ve gerek kendisi ocakta seminerlere önderlik ederek, gerekse eğitim grupları aracılığı ile eğitim faaliyetlerine devam etmiştir. Bununla beraber, eğitimin Türk İslam Ülküsü, Dokuz Işık ve Türk Milliyetçiliği konusundaki içeriğini muhafaza ederek, söylemlerini Soğuk Savaş sonrası koşullar ve bilgi çağının gerekleri yönünde güncellenmiştir.
Bu süre zarfında, başta üniversite olayları ve PKK teröründen kaynaklanan sebeplerle Ülkücü Gençlik sokağa çekilmek istenmiş fakat başarılı olunamamıştır. Bu dönemde Ülkü Ocakları, çağdaş vizyonuyla çığ gibi büyümüştür. Başbuğ Alparslan Türkeş, vefat ettiği 4 Nisan 1997`ye kadar izlediği milli ve yapıcı siyasetiyle kitlelerin gönlünde ``Türk Dünyasının Başbuğu´´ makamına yerleşirken Ülkü Ocakları vasıtasıyla on yıllardan beri gayesi olan Milliyetçi Türkiye`yi kuracak seçkin Ülkücü kadroları yetiştirmeye devam etmiştir.




















Sonuç
Alparslan Türkeş, genel başkanı olduğu siyasi partinin iktidar olup olmamasına bakmadan, Türkiye`de devletin ve Milli Eğitimin yapamadığını yapmış Ülkücü Teşkilatlar aracılığı ile başlattığı Eğitim seferberliğiyle Türk Milliyetçisi bir gençlik yetiştirmiştir.
Devletin bekası, milletin birliği konusunda bedel ödemekten çekinmeyen kadroları yetiştiren Başbuğ Alparslan Türkeş`in Dokuz Işık`ta ortaya koyduğu fikirlerin önemi, bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Yetiştirdiği kadrolar bugün her alanda devlet ve millet merkezli çalışmaya, üretmeye devam etmektedir.
Başbuğ`un öğrencisi olan ve de Başbuğ`un daveti ile akademik kariyerini bir kenara iterek siyasete giren Devlet Bahçeli, Alparslan Türkeş`ten devraldığı MHP`ye aynı hassasiyetle Liderlik etmektedir. Alparslan Türkeş ile Devlet Bahçeli ilişkisi ``eğitim´´ eksenli bir süreçte gelişmiştir. Devlet Bahçeli ve bir grup ülkücü akademisyen 70`li yıllarda ``Ülkücü Asistanlar ve Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNAY)´´ı kurmuş, 80`li yıllarda ise ``MAYAŞ Matbaacılık ve Yayıncılık´´ şirketini kurarak milliyetçi ülkücü yayımları neşretmişlerdir.
Başbuğu Alparslan Türkeş`in rahle-i tedrisinden geçen Lider Devlet Bahçeli, emanete halel getirmemiş, Ülkücü gençleri tıpkı Alparslan Türkeş gibi evlatları olarak görmüş ve onların enerji ve aksiyonunu eğitim ve kültüre yönlendirmiş bu yönde çalışmalar yapmalarını sağlamıştır.
Lider Devlet Bahçeli bu dönemde ideolojik eğitimin içeriğine, ideologluğunu bizzat kendisinin yaptığı ``2023 Lider Ülke Türkiye`yi´´ eklemiştir.
Yapısal olarak da Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfının faaliyetlerinde eğitime daha fazla ağırlık verilmiş, çeşitli eğitim programları uygulanmış, Ülkü Ocaklarının yönetim kademesinde yükseköğretim mezunlarına daha fazla yer verilmiş ve MHP Genel Merkezi bünyesinde Siyaset ve Liderlik Okulu açılmıştır.
Bu dönemde Ülkücü Gençliğin eğitim alanındaki faaliyetlerinde göze çarpan bir artış gözlemlenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Türk Dünyasının Bilge Lideri Devlet Bahçeli, sık sık Ülkücü gençlere ``21.Yüzyılda Lider Ülke Türkiye`nin mimarları sizler olacaksınız. Ülkü Ocakları hepimizin yetiştiği kutsal bir Ocaktır&8230; Hepiniz, imanlı ahlaklı ülkü sahibi gençler olmalısınız. Ayaklarımız yerden kesilmemek kaydıyla yıldızlara ulaşabilmeliyiz´´ sözlerini hatırlatmış, yerel değerlerimizi kaybetmeden küresel alanda var olabilmenin önemini vurgulamıştır.
Başbuğ Alparslan Türkeş`in eğitim konusundaki hassasiyeti bugün Lider Devlet Bahçeli ile varlığını sürdürmekte, onların rahle-i tedrisinden geçen kadrolar da Türkiye`nin ve Türk İslam Dünyasının ve hatta insanlığın kaderini belirlemede çaba sarf etmektedir.




















KAYNAKLAR
Alparslan Türkeş, 1944 Milliyetçilik Olayı, Kutluğ Yayınları 2. Baskı, 1972
Alparslan Türkeş, Temel Görüşler, Dergâh Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1975
Alparslan Türkeş, Türkiye`nin Meseleleri, Kutluğ Yayınları, İstanbul, 1976
Alparslan Türkeş, Bunalımdan Çıkış Yolu, Yeni Yayınlar, İstanbul, 1980
Alparslan Türkeş, Dokuz Işık, Hamle Yayınları, Genişletilmiş 1. Baskı, Ankara, 1980
Alparslan Türkeş, Gönül Seferberliğine, Kamer Yayınları, İstanbul, 1997
Turgay Uzun, Türk Milliyetçiliği ve MHP, Ebabil Yayınları, Ankara, 2005
Derleyen ve Hazırlayan Hüseyin Hüsnü Uğur, Başbuğ Alparslan Türkeş`in TBMM`deki
Konuşmaları, TBMM MHP Grup Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009
Metin Turhan, Alparslan Türkeş 1963-1980, Panama Yayınları, Ankara, 2016.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.