Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Ekonomi konuları
Türkiye’nin ekonomisi iyiye mi gidiyor? (66)
Bankacılık sistemimiz nereye gidiyor? (3)
Vergiler adil mi? Hangi vergiler değişmelidir? (6)
Küçük işletmelerin ve esnafların temel sorunları nelerdir? (3)
Ekonomi ile ilgili diğer konular (156)


Ekonomi - Ekonomi ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Gön: Hasan YALÇIN - (Ziyaretci) 31.01.2015 22:56:45

85 zengin = Dünyanın yarısı




85 zengin = Dünyanın yarısı










Bir yanda dünyanın en zengin 85 kişisi, diğer yanda bu 85 kişinin servetinin karşılık geldiği 3.5 milyar insan, yani dünyanın yarısı. Bir yanda saniyede 230 dolar kazananlar, diğer yanda günlük 1 dolarla yaşayan 1 milyar insan. Bu durumda sormak lazım: 85 mi büyük? Dünya mı?

Dünyanın en zengin insanı Microsoft`un kurucusu Bill Gates`in her saniye kasasına giren para 230 dolar. Yedi yılda yapılan 5 bin metrekarelik evi tam 113 milyon dolara mal oldu. Bunları söylerken elbette `zenginin malı züğürdün çenesini yorar` gibi züğürt tesellisi bir cümlenin arkasına sığınmıyoruz. Züğürdün çenesinin yorulduğu gerçeği yanında bedeninin de artık yorulduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Zira 7 milyarlık dünya nüfusunun 2.5 milyarı günlük 2 dolar, 1 milyarı ise günde 1 doların altında yaşıyor. Yani 230 kişinin bir gün boyunca ağır şartlarda çalışarak kazandığı parayı bir diğeri bir saniyede kazanıyor. Bir milyar kişi açlıkla mücadele ederken ve her gün 5 yaşın altındaki 20 bin çocuk açlıktan ölürken ultra zenginlerin dakikada yarım milyon dolar kazandığı bir dünyada bu gelir adaletsizliğine ayna tutmaya gerek bile yok aslında. Her şey o kadar ortada ki...

AÇLIK RAPORLARI BESLİYOR



Zenginlerin her geçen gün daha da zenginleştiği ama buna karşılık yoksulların da daha yoksul hale geldiğini her yıl çeşitli kuruluşlarca ortaya konulan raporlardan takip etmek mümkün. BM, Dünya Bankası, Uluslararası Çalışma Örgütü, UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO gibi kurumların yanında birçok sivil kuruluş açıkladığı raporlarla dünyanın bu acıklı tablosunu her yıl gözümüze sokuyor. Ancak ne bu raporlar ne de başlayan Davos toplantılarında günde 2 doların altında hayat yaşamını deneyimleyecek olan dünya liderleri ve zenginlerinin adımları yaralara merhem oluyor. Dünyanın birçok bölgesinde açlık, kötü yaşam koşulları, sağlıksız beslenme, köle gibi çalıştırılan çocuklar, hastalıklar, gelir adaletsizlikleri hüküm sürüyor ve bütün bu olup bitenler raporlarda sadece istatiksel olarak anlam kazanıyor. Ve yayınlanan her grafik yaşanan dramın büyüklüğünü göstermeye yeterli olmuyor. Grafikler gözyaşlarını saklıyor. İngiliz araştırma şirketi Oxfam tarafından geçtiğimiz hafta yayınlanan yeni rapor dünyadaki gelir adaletsizliğinde yaşanan çarpıklığın boyutlarını bir kere daha göstermeye yetti de arttı bile. Rapora göre dünyanın en zengin 85 kişisinin serveti her gün 668 milyon dolar arttı. Bu günlük artış bile birçok ülkenin milli gelirinin onlarca kat üzerinde. Ultra zenginler bir yıl boyunca her gün her dakika yaklaşık yarım milyon dolar kazanırken insanların nasıl bu kadar fazla kazandıkları hakkında düşünme zamanının da geldiğine dikkat çekiyor rapor. Oxfam raporunda, "Bill Gates tüm servetini nakde dönüştürse ve her gün 1 milyon dolar harcasa tüm servetini tüketmesi 218 yılını alır. Gerçekte ise parası asla bitmez: yüzde 2`nin altındaki düşük bir getiri oranı sunan bir araca yatırsa dahi her gün sadece faizden 4.2 milyon dolar kazanır" ifadelerini kullanılırken son yıllarda milyarderler ile zorlukla geçinebilen kesim arasındaki farkın daha da arttığına vurgu yapılıyor. Zenginler ile fakirler arasındaki gelir farkı 1980`lerde artmaya, 90`larda hız kazanmaya başladı. Ve bu yıl dünyadaki milyarderlerin sayısının iki kat artarak1645`e yükseldi, Sahraaltı Afrika`sında ise 358 milyon insanın sefaleti daha da arttı. Oxfam`ın raporuna göre dünyadaki en zengin yüzde 1`lik kesimin serveti 2014`te yüzde 48.2`ye çıktı. Eğilim böyle devam ederse 2016`da yüzde 1`in servetten aldığı pay ile yüzde 99`un alacağı pay eşitlenecek. Zira dünyanın en zengin 85 kişisinin serveti dudak uçuklatıcı. 85 kişinin dünyanın yarısını oluşturan 3.5 milyar insana bedel olduğunu ortaya koyan raporda 85 kişinin serveti 1.9 trilyon doları geçmiş durumda. Gelecek yıl bu 85 kişi dünyanın yarısının kazandığı gelire ulaşacak. Eğer bir refah vergisi getirilse ve milyarderlere yalnızca yüzde 1,5 oranında vergi uygulansaydı en fakir 49 ülkede sağlık bakımına yatırım için para sağlanması halinde 23 milyon insanın hayatı kurtarılacaktı. Zengin ve yoksul arasındaki uçurumun hızla büyüdüğünün resmini ortaya koyan bu acı tabloya bakarak şöyle söylemek mümkün: Dünya, 85`ten küçüktür. Ya da 85 kişi dünyadan büyüktür.









MİLYONERLER DE ARTIYOR, FAKİRLER DE...



1957`de Fortune dergisi tarafından en zengin işadamı seçilen, 1966`da ise Guinness`in rekorlar kitabına giren ABD`li milyarder Jean Paul Getty`nin para ile ilgili sözü hiç aklımdan çıkmamıştır: "Paranızı hâlâ sayabiliyorsanız, gerçekten zengin değilsiniz demektir." Getty`nin bu sözünün üzerinden neredeyse yarım asır geçse de artık sayılamayan şeyin zenginlerin sayısı olduğunu söylemek daha doğru olur. Şu anda yapılan araştırmalarda dünyada dolar milyarderlerinin sayısının 1.476 olduğu belirtilirken, milyonerlerin nüfusunun ise 29 milyona ulaştığı kaydediliyor. Gelin bu zengin ile fakir arasındaki uçurumu biraz daha rakamlarla açıklayalım. Credit Suisse`in 2013 Küresel Zenginlik Raporu`na göre dünyadaki toplam varlığın değeri yaklaşık 241 trilyon dolar. Bunlar arasında yer alan 300 adet milyarderin toplam serveti ise 3.7 trilyon dolar. En zengin 300 kişinin servetinin dünyanın toplam varlıklarının yüzde 1.5`ine denk geldiği tahmin ediliyor. Bu 300 kişinin paralarını 1 dolarlık banknotlar halinde uç uca eklemeye kalkarsanız dünya ile güneş arasındaki 150 milyon kilometrelik mesafeyi dört kez kat edebilirsiniz. Çerçeveyi daraltalım ve ilk 200 kişiye bakalım. En zengin 200 kişinin serveti ise 2.7 trilyon dolar. Bu da 7 milyarlık dünyada 3.5 milyar insanın sahip olduğu 2.2 trilyon dolarlık gelirden daha fazla. Milyonerlerin sayısına baktığımızda ise bu rakam 29 milyon. Bu da 10.3 milyon olan Somali`nin nüfusunun neredeyse 3 katı. Sadece ABD, bu nüfusun yüzde 42`sine yani 12 milyonuna ev sahipliği yapıyor. Milyoner sayısı batı yani kapital sistemde yer alan ülkelerde artmıyor tabii ki. 2 milyara yakın nüfusu olan Komünist Parti yönetimindeki Çin`de 1 milyon kişi milyoner. Peki artış hızını inceleyelim. ABD`de, 1980-2000 aralığında, en zengin yüzde 1`in ulusal gelirden aldığı pay yüzde 8`den yüzde 16`ya yükseldi. Çin`de 2003`de sadece 3 milyarder var iken 2013`te bu sayı 122`ye çıkmış durumda. Hindistan`da 3 olan milyarder sayısı 2013`te 46`ya ulaştı. Öyle ki Hindistan`da 1998`de en zengin 100 kişi ulusal gelirin yüzde 0.4`ünü alıyorken, şu anda bu oran yüzde 25`in üzerinde. Dünyanın en zengin kişisi 85.2 milyar dolarla Microsoft`un kurucusu Bill Gates. ABD`li Gates tek başına bir ülke olsaydı, dünyanın en zengin 64`üncü ülkesi olacaktı. 65`inci sıradaki Umman`ın yıllık geliri 79.6 milyar dolar. En zengin 5 kişinin toplam varlığı ise 348.8 milyar doları geçiyor. Yani dünya gelir liginde 35`inci olan Danimarka`nın üstünde. 193 ülkeyi ele aldığımızda 158 ülke geri kalmış durumda. Geride bırakılan ülkeler arasında Malezya, Şili, Filipinler, Yunanistan, Pakistan gibi ülkeler de var. Peki bu milyarderler günde ne kadar zenginleşiyor. Bloomberg`ün Milyarderler Endeksi`ne göz atalım. 20 Ocak`ta en zengin 200 kişinin serveti 3 trilyon dolar olarak gösteriliyor. 19 Ocak`a göre bu kişilerin serveti ise 10.9 milyar dolar arttı.



MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

Farkındaysanız gazete veya televizyonlarda zenginliğe dair haberlerin sayısı fakirlerin de oldukça üzerinde. En çok konuşulan ancak `yeterince` büyük adımların atılmadığı fakirlik ise adeta bir salgın gibi daha da artıyor, var olan ülkelerde giderek daha da derinleşiyor. Tamiri giderek zorlaşan bu yara aslında madalyonun bir yüzünün parlaklığını gösterirken, diğer yüzünü de paslı bir metal gibi değersizleştiriyor.

RAKAMLARLA FAKİRLİĞİN HARİTASI



Birleşmiş Milletler`in Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı, dünyada her 5 çocuktan 1`inin ilkokulu yarıda bıraktığını, okul çağındaki 61 milyon çocuğun okula gitmediğini ve okul çağındaki 250 milyon çocuğun okuma yazma bilmediğini belirtiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise dünya genelinde 215 milyon çocuğun çalışmak üzere olduğunu kaydediyor. Çalışmak zorunda kalan çocukların 158 milyon kadarı ise 5-14 yaş grubu. Bu da 5-14 yaş grubundaki her 6 çocuktan birinin okula gitmek yerine çalışmak zorunda kaldığını bizlere gösteriyor. 5-17 yaş arası gruptaki çocuklar baz alındığında ise çocuk işçi sayısı 300 ila 350 milyon arası bir rakama ulaşıyor ve bu da her 5 çocuktan birinin çalışması anlamına geliyor. Asıl vahim durumu ise "açlık" rakamları ortaya koyuyor. Adeta bir istatistik haline gelen bu veriler BM`nin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ve Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından açıklandı. Rapora göre 2014 yılı raporunda dünyada her 9 kişiden 1`inin aç. FAO`ya göre 805 milyon kişi kronik olarak açlığın pençesinde. Açlığın 260 bin can aldığı Somali`de 2010-2012 kesitinde yaşamını yitirenlerin yarısı çocukken; dünya nüfusunun beşte biri günde kişi başına 1 dolardan daha az, 2.5-3 milyarı ise günde 2 dolardan daha az gelire sahip. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, her yıl 1.3 milyar ton gıdanın israf ediliyor. Bugün yaklaşık 1 milyar insan, yani her 7 kişiden biri açlıkla mücadele etmekte ve her gün 5 yaşın altındaki 20 bin çocuk açlıktan ölmektedir. Her yıl dünyada 70 milyon insan evlerinden ayrılıp, şehirlere göç ediyor. Haftada 1.4 milyon, günde 200 bin, saatte 8 bin, dakikada 130, her saniye de 2 kişi evlerinden kendince fırsatlar yaratabilmek, daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmek için göç ediyor. Bu sayının 2030`a kadar 2 milyar olması bekleniyor. Bundan 40 yıl sonra, yüzyılın ikinci yarısında gecekondu semtlerinde 3 milyar kişi yaşıyor olacak. Yani dünya nüfusunun 3`te 1`i.




GELİR ADALETSİZLİĞİ ÇATIŞMA VE İSTİKRARSIZLIĞA KAPI ARALAR !


Dünyanın en büyük ve en önemli sorunlarından biri de adaletsiz gelir dağılımı ve yoksulluk hiç şüphesiz. Bu sorunu global ekonomik göstergeler açısından nasıl yorumlarsınız?

- Küresel ekonominin özellikle üretime dayalı reel aktivitelerden finansal ve spekülatif aktivitelere kayması, gelir dağılımı adaletsizliklerini körüklüyor. ABD ve Avrupa`da finansal sistem üzerindeki denetim ve vergilendirme mekanizmalarının güçlendirilmesi -siyaseten zor olsa da- bu döngüyü bir açıda kırabilir. Ayrıca başta Çin olmak üzere BRICS ülkeleri ve yükselen ekonomilerde hızlı ekonomik büyüme, hızla zenginleşen bir burjuva kesimi ortaya çıkarıyor. Ancak aynı zamanda gelir dağılımını da bozup fakirleşmenin önünü açıyor. Orta direk zayıflarken sosyal piramidin üst ve daha çok alt katmanlarında yoğunlaşma ortaya çıkıyor. Bundan çıkış da ancak bu ülkelerde daha fazla eğitim ve sosyal harcama ile mümkün olabilir.

- Yoksulluk ve aşırı gelir dağılım adaletsizliği yıllar önce dünyanın belli bölgeleri için konuşulurken, bugün gelişmiş büyük ekonomileri de tehdit eder hale gelmesinin nedeni nedir? Dünya nereye gidiyor sizce?

- Eskiden kullanılan merkez-çevre tanımlamaları günümüz ekonomileri için geçerli değil. 3. Sanayi Devrimi, bilgi ekonomisine geçiş ve post-Fordist üretim teknikleri finans, üretim ve ticaret ağlarını birçok alanda küreselleştirdi. Artık küresel sisteme bağlı her ekonominin kendi içinde merkez ve çevre katmanları var. Ancak bu da iyi kontrol edilmediğinde sosyal patlamalara sebep oluyor. Çin`de son dönemde yolsuzluk ve yoksulluğa karşı başlatılan kampanya işin ciddiyeti hakkında fikir verebilir.

- 1 milyardan fazla insan açken dünyadaki zenginliğin yarısının sadece 85 kişiye ait olması arasındaki çarpıklığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Küresel kapitalist sistem hiçbir zaman sosyal adalet üzerine kurulu olmadı. Ancak sistem daha sofistike hale gelip bilgi yoğunluğu arttıkça bazı toplumsal kesimler tamamen üretilen katma değerden dışlandılar. Sömürgecilikten bu yana süregelen siyasi dış müdahaleler ve BM gibi uluslararası kuruluşların da etkisizliği eklenince bu tür insani trajediler kaçınılmaz oldu. BM`in Milenyum kalkınma hedeflerinin büyük oranda ıskalanmış olması kalkınma sorunları noktasında gelişmiş ülkelerin ciddiyetsizliğini ortaya koyuyor. Bu noktada Türkiye gibi yükselen güçlerin ahlaki dış politika yaklaşımları ve sosyal sorumluluk anlayışları daha kuvvetli.

BARIŞ ADALETLE OLUR

- Bu gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak için kime görev düşüyor?
- Adaletsizliği üreten yapılar küresel kapitalizmi içkin olduğundan radikal değişiklikler yapmak çok kolay değil. Cari sistemi oluşturan siyasi yapılar kendi dar çıkarlarını öncelerken, çokuluslu şirketler tekelci pazar stratejileri yürütüyor. Bu tür refleksleri kırmak kolay değil. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın BM`de "Dünya Beş`ten Büyüktür" diyerek yaptığı çıkışları Davos`daki Dünya Ekonomi Forumu ya da Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, IMF gibi ekonomik platformlarda da yapılması en azından gelir dağılımı adaletsizliği konusunu küresel gündemde tutar.



- Buna benzer adaletsizliklerin geçmişte savaşlara neden olduğunu biliyoruz. Bu adaletsizliğin yakın ya da uzak vadede nasıl bir krize ya da soruna yol açacağını öngörebiliriz?

- Avrupa`da gelir dağılımı sorunları ve yaygın işsizliğin aşırı sağ hareketleri tetiklediğini izliyoruz. Rusya`nın uzun vadede bir krize sürüklenmesi benzer neo-milliyetçi tepkileri doğurabilir. Ekonomik refahın azaldığı ve paylaşım adaletsizliklerinin gerek ülkeler arasında gerekse ülkeler içindeki sosyal gruplar arasında arttığı bir dünya hiç şüphesiz çatışma ve istikrarsızlıklara daha açık bir dünya olacaktır. Sosyo-ekonomik adalet, barışın teminatıdır.




AFRİKALILAR ÖLDÜKÇE BİRİLERİ ZENGİNLEŞİYOR!



Dünyadaki gelir dağılımının ve daha genel olarak güç dağılımının adaletsizliği bizi genel bir adaletsizlik sorunu ile karşı karşıya bırakıyor. Mesele her ne kadar gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler gibi "siyasi doğrucu" kavramlar ile ifade edilse de bu çok daha kapsamlı bir adalet sorunudur. Dünyanın düzeninin en belirgin vasfı adaletsizliktir. Bu durum ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp çoktan sosyal bir sorun halini aldı. Mülteci kamplarında bebeklerin soğuktan ölmesi veya Afrika`da insanların açlıktan ölmesi, basit bir gelir dağılımı veya gelişmişlik meselesi değil. Bu sorunlar sistemin içerisindeki gelir adaletsizliği sorunları değil, sistemin olmazsa olmaz olan sonuçlarıdır, hatta belki taşıyıcılarıdır. Afrika`da çocuklar açlıktan ölmezse Avrupa ülkelerinde ve Amerika`da zenginlik ve güç bu derece yoğunlaşamaz. Bu kulağa çok ağır ve sloganik bir ifade gibi gelebilir ancak batının sömürgecilik geçmişini ve dünya güç dengelerinin bugünkü işleyişini biraz daha detaylı inceleyenler için bu ifadeler doğrudur. Ortadoğu bu derece istikrarsız olmazsa, dünyanın güçlü ülkeleri o toprakları bugünkü kadar rahat sömüremezler. Küreselleşme tek başına bir aktör değil. Mesele neyi küreselleştirdiğimizdir. Olumsuz olan gücün, maddeci bakış açısının, güçlünün zayıfı ezmesinin, adaletsizliğin ve zulmün küreselleşmesidir. Avrupa`da ve Amerika`da yaşanan krizler göz önüne alındığında, sistem kendini devam ettirebilmek için, daha önce olduğundan daha fazla kişiyi yoksullaştırmak zorundadır. Bu açıdan bakıldığında Oxfam raporunda dikkat çekilen yüzde 1`lik kesim zenginliğini devam ettirebilmek için daha önce dünyanın yoksul ülkelerini sömürüyordu. Günümüzdeki ekonomik gelişmelere baktığımızda önceden daha az ve başka şekillerde sömürdüğü insan topluluklarını da artık daha fazla ve yoksulluk şeklinde de sömürmeye ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Bu şüphesiz bu ülkelerde büyük sorunlara yol açacaktır. İntihar, suç oranı, boşanma oranı, cinsel taciz ve çocuk istismarı gibi sorunların bu ülkelerde yüksek oranlarda gözükmesi hali hazırda var olan bir sorundu. Bütün refahına rağmen batı toplumlarının bu konularda yüksek oranlara sahip olması sosyologları da düşündüren bir meseledir.

ADİL PAYLAŞIM ŞART

Peki var olan yüksek refah seviyesi de bozulursa- ki gelir adaletsizliği bağlamında bunun bozulmaya başladığını görüyoruz- bu toplumların sosyal düzeni ne hale gelir? İşte burada maalesef bir felaket senaryosu ile karşı karşıyayız. Adaletsiz gelir dağılımının sosyal politikalar ile ortadan kaldırılabileceğini düşünmüyorum. Ancak şimdikinden çok daha adil bir paylaşım kurulabilir. Bunun için en temel ihtiyaç yeni bir zihin ve düşünce dünyasıdır. Tabii bu değişim bugünden yarına veya bir insan ömrü içerisinde olabilecek kısa vadeli bir değişim değildir. Bu çarpık zihin ve düşünce sisteminin kurulması da Rönesans, Reform, Aydınlanma, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi gibi aşamalardan geçerek yüzyıllara yayılarak olmuştur. Bunu ikame edecek bir başka zihin dünyası da çeşitli aşamalardan geçerek ve zaman içerisinde oluşacaktır.





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.