Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Ekonomi konuları
Türkiye’nin ekonomisi iyiye mi gidiyor? (66)
Bankacılık sistemimiz nereye gidiyor? (3)
Vergiler adil mi? Hangi vergiler değişmelidir? (6)
Küçük işletmelerin ve esnafların temel sorunları nelerdir? (3)
Ekonomi ile ilgili diğer konular (156)


Ekonomi - Ekonomi ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer ÖZKAYA - (Ziyaretci) 31.12.2019 13:07:37

Milton Friedman mı yoksa Keynes mi?

Milton Friedman mı yoksa Keynes mi?
30 Aralık, 2019


Ömer Özkaya

1930 ekonomik buhranı ABD merkezli idi ve tüm gelişmiş dünyayı inanılmaz oranda etkilemişti.

Doğu Akdeniz`deki enerji bazlı yüksek gerilim ve yüksek stratejiler, stratejik anafora giderek artan oranda enerji takviyesi yapmaktadır. Doğu Akdeniz`deki kompleks jeopolitik ve jeostratejik denklemler, kadim bir miras olarak güçlü devletleri sürekli meşgul edegelmiştir.

Bölgedeki imparatorluklar, Doğu Akdeniz`de tam askeri, siyasi ve ekonomik egemenlik kurduğunda bile, mücadele, imparatorluğun bürokratik kademelerini ele geçirme amaçlı olarak sorun varlığını daima canlı tutmuştur. Roma, Pers, Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin tarihinde bu hususla ilgili bir hayli veri bulunmaktadır.

Doğu Akdeniz`de kurulmakta olan yeni küresel denklemler, başta ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, İran, Rusya, Mısır ve Türkiye olmak üzere tüm önemli aktörleri, artan bir hızla tahrik etmeye ve denenmiş yöntemleri tekrar denemeye itmektedir.

Oysa hem jeopolitik hem de jeostratejik bir kuraldır: Eldeki imkanları -hammadde, insan gücü, yeraltı ve üstü zenginlikleri- değerlendirecek altyapınız, sanayiniz, teknolojiniz ve vizyonunuz yoksa bu faktörlere sahip olanlarla işbirliği yapmak kaçınılmaz olur ve hatta bu imkanlar, imha olmanıza veya işgal edilmenize zemin de hazırlar.

Doğu Akdeniz`de yoğunlaşan uluslararası ilişkiler anaforunun, doğru analiz edilirse, petrol ve doğalgaz rezervlerini aşan boyutları olduğu görülecektir. Küresel ve bölgesel sistemlerin işlemesinde oluşan arızalar, tıkanıklıklar ve yeni denge kurma gereksinimleri, tanıdık sorunlar olarak, beklenen coğrafyalarda ortaya çıkmaktadır. Fakat bu sorunların yol açtığı sonuçlar, beklenenden çok avantajlı ya da çok dezavantajlı olabilmektedir.

Bu kadar açık olan sebep ve sonuç ilişkileri, yüzlerce yıldır şaşmaz şekilde işlemesine rağmen, sayısız defa bireylerin, kabilelerin, devletlerin ve şirketlerin aynı hataları yaparak, tarihin derinliklerine gömülmeleri veya güçten düşerek küçülmeleri olgusu ile bir defa daha yüz yüze gelinmektedir.

Amerika kıtasının bulunması ve Batı`nın teknolojik atağı ile güneş Batı`dan doğmuş ve dünya, yeni bir jeopolitik ve jeostratejik profile sahip olmuştur. Bugün Asya`nın yaptığı atak ile Batı`dan doğan güneş, Doğu`da batmaktadır. Bu ekonomik, teknolojik ve siyasal yeni eksen oluşumu, gelişmiş dünyadaki primer ve sekonder ekonomik, siyasal, askeri, teknolojik devreleri aşırı ısıtmakta ve yakmaktadır.

Dünya`daki finansal hareketleri izledikçe ise Doğu Akdeniz`deki, Latin Amerika`daki, Asya ve Ortadoğu`daki siyasal, askeri hareketlilik ve Avrupa`daki ayrışmalar, daha farklı bir sorunu açığa vurmaktadır. Fakat bu açığa vurulan sorunun üstünün örtülmesi için de olağanüstü felsefeler geliştirilmektedir. Bu ise kehanetlerin kendini geliştirmesi olgusu ile karşılaşma olasılığını, olasılık olmaktan çıkarmaktadır.

Kehanet ya da kehanetlerin kendini gerçekleştirmesi bilimi ve sanatı, bugün bir siyasal ve finansal simya çalışması olarak yoğun şekilde kullanılmaktadır. Fakat bu çalışmanın kullanım kılavuzu güncellenmediği için, kehanet veya kehanetler, sahiplerini yiyebilmektedir.

Kadim bilgiler ve bilimlerle ilgili ciddi bilgi birikimine sahip olan Batılı uluslarüstü organizasyonlar, Doğu Akdeniz başta olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde ortaya çıkan jeopolitik ve jeostratejik sorunlara yine tarihteki bilindik yöntemleri kullanarak farklı getiriler üretmek için "çözmeye" devam ederlerse, kürenin kayan ekseninin vereceği yeni profil, tüm öngörü ve beklentileri boşa çıkarabilir.

Bu bağlamda İngiltere`nin Brexit operasyonunun sonuçları, AB`nin Fransa ve Almanya ayakları, ABD-Çin denklemi, Doğu Akdeniz`deki çok bilinmeyenli ve çok sonuçlu denklemler, Latin Amerika`daki mücadele, Ortadoğu`daki yeni haritalandırmalar, tümü ile Batı`nın aslında İÇ sorunlarıdır.

Yukarıdaki, aslında klâsik hale gelen Batı`nın ekonomik, siyasal, sosyal ve dinsel dönüşümü ve döngüsü ile ilgili sebep ve sonuçlar panosunu, finansal hareketler, girişimler, tasarılar ve deneyler, önemli oranda öngörülebilir hale getirmektedir.

ABD dolarından arındırılmaya çalışılan coğrafyalar ve hazineler olgusunun ve bu bağlamdaki arayışların siyasal ve askeri sonuçları belirleme potansiyelinin güç kazanması, daha yaşanılır coğrafyalar arayışı, askeri çözümü sürekli gündemde tutmakla birlikte insan "malzemesi"ndeki değişimler, olağanüstü radikal kararları devletlere dayatma noktasına itmektedir.

Bu noktalarda oluşacak yeni siyasal ve finansal zihniyet, 1930-1940 döneminden daha ağır bir tabloyu da üretecek görünmektedir.

Tüm dünyadaki değişimleri sadece finansal veriler ile elde etmek ve oluşacak yeni küresel sistemi yine sadece finansal hareketleri izleyerek görebileceğimizi ileri sürmek, doğal olarak yetersiz ve hatta saçma olarak değerlendirilebilir. Fakat tarihe baktığımızda finansal hareketlerdeki gelişme, değişme ve oynamaların, tarihin yeni fotoğraflarını verdiğini de teslim etmek gerekmektedir.

Kripto paralar veya sanal finansal piyasalar olgusu bile bu konuda inanılmaz veriler üretmektedir.

Her finansal hareketin güç artışı/artırma girişimi veya güç yitimi ile ilgili olduğu kuralı, siyasal ve askeri vizyonu da vermektedir. Dolayısıyla küredeki siyasal, diplomatik, askeri ve bağlı hareketleri analiz etmekte yeni yaklaşımlar üretmek de stratejik bir ataktır.

Sonuç olarak gücü korumaya ve onu sürekli elde tutmaya yönelik girişimler, takdiri hak etmekle birlikte, ölümsüzlüğün ölümcül olabileceğini de belirtmek gerekmektedir. Yani değişim ve dönüşüm asıldır. Değişimlerle birlikte değişmek ve dönüşümlerle birlikte dönüşmek bilimi, evrendeki en önemli bilimdir.

Batı iktisadi zihniyetinin son dönemdeki önemli teorisyen ve pratisyenlerinden Milton Friedman, "travmatik ekonomi" gibi önemli bir uygulama alanı geliştirmiştir. Keynes`in onarıcı ekonomik yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkan "travma ekonomisi" uygulaması, küresel uygulama alanlarına tatbik edilerek yeni bir küresel ekonomik zihniyet üretti. Bugünkü küresel ekonomik zikzaklar, Milton Friedman ekolünden önemli oranda etkilenmektedir. Dolayısıyla başta ABD olmak üzere Batı, "Milton Friedman mı yoksa Keynes mi" tercihine doğru evrilmektedir.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.