Barzani`den Puigdemont`a bir hezimetin hikâyesi
Barzani`den Puigdemont`a bir hezimetin hikâyesi 01 Kasım 2017 Çarşamba
Yakın tarihte benzeri olmayan iki siyasi liderin hezimetini bu yazıma konu aldım. Biri Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı olan Barzani, diğeri ise Katalonya Özerk Bölgesi Parlamentosu`nun başkanı ve ayrılıkçı hareketin lideri Carles Puigdemont. Her ikisi birbirinden çok uzak coğrafyalarda ve dünya görüşleri ile mücadele alanları birbirinden çok farklı olsa da hedefleri aynıydı. Her ikisi de öncülük etikleri özerk yönetimlerini kendi liderliklerinde bağımsız devlete dönüştürme girişimleri karşısında tüm çağrılara kulaklarını tıkamışlardı. Bölgesel ve uluslararası güç dengelerini, bağlı oldukları ülkelerin anayasalarını, hesaplayamayacak kadar siyasi öngörüleri körlenmişti. Birilerinin vaatleri onların doğruları görmelerine perde oldu. Hevesli oldukları kadar ısrarcı oldular. Referandumda istedikleri başarıyı elde etmişlerdi ancak sonuçlar karşılıksız kalınca hezimete uğradılar. Derin uykuda idiler ve gördükleri o zaferin bir rüya olduğunu uyanınca anladılar. Çok kısa sürdü o güzel rüya bir anda kâbusa döndü. Oynadıkları kumardı ve kaybeden onlar oldu. Büyük uğraşlarla elde edilen haklarının büyük bir kısmını kaybettiler. Mesud Barzani, hezimetin altında daha fazla ezilmemek için başarısızlığın baş sorumlusu olarak çekilmek zorunda kaldı. Carles Puigdemont ise kodesi boylamamak için ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Kısacası Barzani, &8216;ebedi lider` olmayı hedeflerken, aşiret reisliğine geri dönmek zorunda kaldı. Bu da amorti tesellisi sayılabilir mi bilmem ama ne olursa olsun Barzani aşiretinin iki milyon gibi büyük bir kitleye sahip olduğunu da hatırlatmak isterim. Katalonyalı ayrılıkçı lider Carles Puigdemont`in durumu Barzani`den farklı. Onun silahlı bir gücü ve aşireti yok. Carles Puigdemont, sümüklü bir mendil gibi çöpe atılmışçasına başka bir ülkede mülteci durumuna düşmüştür. Lider ve liderliğin önemi Milletler tarih süreci içinde, çeşitli problemlerle karşılaşırlar. İşte o zaman, toplumlar her zaman bir kahraman, bir kurtarıcı ararlar. Karşılaştığı problemleri aşabilmek için etrafında bütünleştikleri o kişi liderdir. Onun ön görüsü, cesareti ve üstün zekâsı ile tecrübesi sayesinde karşılaşılan sorunların üstesinden gelindiğine şahit oluyoruz. Toplumları arkalarından sürükleyen, onların ufkunu açan, yeniliklere açık olan ve kararlarını istişareyle alan ayrıca iç ve dış siyasi dengeleri hesaplayarak gelecek öngörüsü potansiyeline sahip liderler, başarılarıyla hem kendini ve hem de öncüsü oldukları toplumu ileriye taşırlar. Milletlerin tarihinde bunun örnekleri pek çoktur. Ancak, etrafında toplanılan lider, sıkıntıların aşılması ve selamete çıkış konusunda dirayet gösterememiş ise o millet ve onun temsil ettiği kazanımlar ile mücadelesi hezimete uğramıştır. Bununda örnekleri tarihte mevcuttur. İşte liderliğin önemi buradadır. Diğer bir ifadeyle liderlik ve liderin toplum hayatında neden çok önemli olduğu gerçeği de buradadır. Bir lider, geleceği hesaplayabilen ve gelecek öngörüsünün yanında yetenekleri, tecrübe ve birikimi nispetinde güçlü veya zayıftır. Bu gerçeklerden hareketle Mesud Barzani ve Carles Puigdemont`in liderliği çok zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Hatalarıyla hem kendi siyasi geleceklerini hem de öncüsü oldukları halkların kazanımlarını yok olmasına sebep olmuşlardır. Halk referandumda onlara gereken desteği verdiği halde bu sonucu koruyacak, özerliği bağımsız devlet statüsüne dönüştürme becerisini gösterememişlerdir. Her ikisi de zafer yerine hezimete uğrayan olmuşlardır. Gelinen noktada kaybeden oldukları için hem dünya başkentlerinde hem de kendi halkları nezdinde liderlikleri tartışılmaya başladı bile. Şu bir gerçek: Her iki lider de inat ve ihtiraslarına yenilen olarak anılacakları gibi tarihe de başarısızlıklarıyla geçeceklerdir.
|