Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10211
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2292) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Güvenlik konuları
Milli Güvenlik (624)


Milli Güvenlik - Milli Güvenlik konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 13.12.2013 10:12:22

CENEVRE -II KONFERANSI ÖNCESİ KÜRTLER


CENEVRE -II KONFERANSI ÖNCESİ KÜRTLER

ABD ve Rusya`nın BM Güvenlik Konseyi`nde oybirliği ile kabul edilen,22 Ocak 2014`te toplanması kararlaştırılan Cenevre -II Konferansı ve yeni Suriye`nin kurulması ortak girişiminin başarıya ulaşması için "Konferansı baltalama çabalarının uluslararası kamuoyu iradesinin açık ihlali olacağı" kararlılığı gösteriliyor.
İran`a ve katılımcı ülkelere resmi davet mektubunun yıl sonuna kadar gönderileceği bildirilirken Kürtler de Cenevre masasında yer almak için yeni stratejiler geliştiriyor.


Kürtler Türkiye,Irak,Suriye ve İran`da birbirinden bağımsız uzun süreli bir strateji uyguluyor.
Birincisi,bulundukları ülkede mutlaka siyasal statü kazanabilmek için terörden-barışa evrilme ve toplumsal mutabakatın sağlanması isteniyor.
İkincisi,yaşanılan ülkede örgütlenerek demokratik anayasa, ulus, vatan ve siyaset taleplerinde olunuyor.
Üçüncüsü, siyaset yapmanın özgürlüğü aranıyor.
Dördüncüsü,Büyük Kürdistan amacında Türkiye,Irak,Suriye ve İran kürtlerinin ortaklığı hedefleniyor.


Bu çerçevede Abdullah Öcalan -birincisi; ABD`nin geliştirdiği rotayı,"ABD Ortadoğu`da ve Kafkasya`da Türkiye ve İsrail`in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor. ABD Kürt`e kaçmak için Kuzey Irak`ta açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye`yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir" ifadesiyle açıklıyor; Irak Kürt Yönetimini öne çıkarıyor!



Bu rotada Türkiye`ye biçilen rol ile ilgili de;
İkincisi;"Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunun ardından, 1924`ten sonra dışlanan Kürtler ve İslamcı kesimlerden - bugün, islamcı kesim devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmiştir. Bunda Kürt Özgürlük Mücadelesi`nin rolü vardır. Bu çerçevede Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır" ifadesiyle AKP hükümetinin,
Üçüncüsü, "Kürt sorunu çözümünde Deniz Baykal`ın ulusalcı politikalarının yetersiz görülmesi nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu liderdir. Kürt sorununun çözümünün önünü açmak için Demokratik Kemalizmi geliştirecektir. Kürtlerin bu çözümden yana olması gerekir" ifadesiyle yeni CHP`nin önemine işaret ediyor.


AKP hükümeti Cenevre -II Konferansı öncesinde, ABD ve Rusya`nın Suriye`de kesişen çıkarlarında uzlaşmaları ve yeni Suriye`nin oluşumunda doğacak hukukun uluslararası sistem ağlarına yansıtılmasında;
Birincisi,Suriye Devletine karşı izlediği siyasette BM`nin temsil ettiği uluslararası hukukun hilafına diğer bir devletin iç işlerine müdahale etmek,başka bir devletin sınırlarında iç savaş çıkarmak,barışı tehdit edici davranışlarda bulunmak,hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak benzeri suçlarla itham edilmenin endişesindedir.
İkincisi, Esad`ın Rojava`daki konumlamasını "vatan savunması " olarak adlandırdığı PKK/PYD` e bağlı Kürtlerle -hem,Hatay-Halep arasında güvenlikli bölge oluşturulmasını engellemesinin -hem de, kendine yakın bu gruplarla Türkiye-Suriye sınırında bir güvenli bölge oluşturmasının paniğindedir.
Üçüncüsü,Lahey Adalet Divanı önünde savaş suçlusu olunmaktan -hem de,sınırda Suriye Federasyonunda Suriye Kürt Yönetimi bölgesinin oluşmasına neden olan dış politikasının iflasının iyice anlaşılmasından korkuluyor.


Korkulara son vermek için hükümetin "kazan-kazan" pragmatizmine dayalı dış politikası bitip-tükenmez bir pınar gibidir.
Nitekim,Mesud Barzani ile birlikte bugüne kadar geliştirilen ekonomik ve bürokratik yakınlığa güvenle,Irak Anayasası`nda Kürt Yönetimi sistemine dahil olmayan yerleşim alanlarının ve Musul-Kerkük sorununu bağlayan durumun netleşmesini öngören,
Ortadoğu`nun yeniden belirlenmesinin kilidi özelliğinde ve Irak Merkezi hükümeti ile Kürdistan Federe Devleti arasındaki sınırı -elbette,İran`ın da bölgedeki hukukunu belirleyen 140.maddesine el atılmıştır.


Bu suretle Türkiye hükümeti -birincisi, ağırlıklı olarak Rusya, kısmen de İran`a bağlı enerji ihtiyacını çeşitlemek,ucuz enerji bulmak ve doğudan batıya enerji köprüsü kurarak ayrı bir stratejik önem kazanmanın hesaplarını öne çıkarıyor.
Yeni boru hatları,sınır kapıları,rafineriler ve çevrim santralleri inşasıyla Kuzey Irak Kürt Bölge yönetimine zenginlik teklifiyle ile günde 3 milyon varil petrol almaya hazırlanıyor.
İkincisi,Irak Kürt Yönetimi ile stratejik ortaklık kurarak ekonominin gücü ve İslamcı öğreti doğrultusunda Türkiye, Suriye,Irak ve İran Kürtleriyle Kürdistan sorununu engelleyecek özel ve anlamlı ilişkiler geliştirmeyi planlıyor.
Üçüncüsü, bu yolla Irak Federasyonu ve İran`ın hukukunu daraltarak oluşturulacak karanlıktan yararla Cenevre II Konferansı sürecini tıkamayı hedefliyor.


Türkiye`nin bu hamlesi yeni Ortadoğu`ya doğru Cenevre -II Konferansı ve yeni Suriye`nin kurulması ortak girişiminin sahibi ABD ve Irak tarafından reddedilmiştir.
Zaten Mesut Barzani 140. maddeyi uygulamaya çalışmaktan çok bunu ABD`nin Ulusal Güvenlik Stratejisi ve İsrail yararına Kürt Hareketinin terörizmden demokratik siyasete evrilmesi için kullanmaktadır -ki,


İlginç bir gelişme yaşanıyor.
6-7 Aralık`ta Rojava-Kamışlı`da Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi (ENKS) olağan toplantısında,Mesud Barzani`nin yönlendirmesiyle El-Parti, Yekiti, Azadî`den oluşan Siyasi Birlik diğer partileri bastırarak Kürt Yüksek Konseyi`ni (DBK) feshediyor ve PYD`nin kurduğu Kürt Demokratik Özerk Yönetimini reddederek Cenevre II Konferansına Türkiye`nin güdümündeki Suriye Ulusal Koalisyonu ile birlikte katılma kararı alınıyor.


Mesud Barzani, Cenevre II Konferansı öncesinde Suriye Kürtlerinin yönünü terörizmden demokratik siyasete çevirmiştir.
Bu suretle yeni Suriye kurulması sürecine Kürt siyaseti Şam hükümetine karşı -hem de,uluslararası iltifat göreceği biçimde güçlendirilmiş oluyor.



Türkiye Yüksekova`da ise PKK`lılara ait mezarlıkların tahrip edildiği gerekçesiyle başlayan gerginlik bütün bölgede sürüyor.
Hem hükümet hem PKK çevrelerinden "Şer güçler,Türkiye`nin yine savaş meydanı haline gelmesi, herşeyin eskisi gibi olması için barış sürecine zarar vermek istiyor" açıklamaları geliyor.
Şer güçlerden AKP parti devletinin derinini oluşturan cemaat güçleri mi,Cenevre II Konferansı yolunda AKP hükümetinin bahanelerini bertaraf etmek isteyen güçler mi,eski Türkiye`nin kontraları mı kastedilmektedir-şimdilik, bilinmiyor.


Bilinen tek şey İslamcı AKP hükümetinin Türkiye`nin başına ördüğü felâkettir-ki, Türk Devrimi yapılmadıkça gelecekten bir ışık görülmüyor...




13.12.2013





Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.