DUVARDAKİ İHTAR! GAFLETİ DERİN VE UZUN OLANLARIN DEVLETİ YOK OLUR. (Erzurum Lalapaşa
Mustafa Mete İSLAMOĞLU DUVARDAKİ İHTAR! GAFLETİ DERİN VE UZUN OLANLARIN DEVLETİ YOK OLUR. (Erzurum Lalapaşa Camii duvarından) Bu başlıkla yazmak kısmet oldu. Dadaş diyarı vatan dostu milliyetçi memleket Erzurum Lalapaşa Camisinin duvarında ``GAFLETİ DERİN ve UZUN OLANLARIN DEVLETİ YOK OLUR´´ diye eski harflerle yazar&8230; Bu cümle, camisini yapan insanın, devletinin ebedi müddet olma yolundaki imanının Milli Şuur ile izdivacıdır diye düşünüyorum. Dünyada eşi görülmemiş bir kurtuluş mücadelesi verilmiş olunmasına rağmen, kuruluşuna dışarıdan müdahil olunmuş ve kaynağını yine dışarıdan almak suretiyle kurulan okullarda eğitim görenler eli ile onlarca yıl yönetilmiş bir ülkede yaşamaktayız.. Ülkemde, ülkemin öz çocukları hor görülmüş, aralarına sağ-sol, Alevi-Sünni diye ayrılık tohumları atılmıştır. Hala sosyolojik bir nüfus planlaması olan ``Kontrollü-Kavgalı Zıtlıklar Anlayışı´´ ile yönetilmeye devam edilmek istenmektedir. Dünün sağ-sol yapılanmasının daha vahimi ve tehlikeli olanı ise tabanı sosyal terörle beslenen bir PKK üzerinden aynı anlayışın yürütülmeye çalışılmasıdır!..? Mayasında ayrılık tohumları barındıran bu terör örgütünün tasfiye edildiği ve üzerine çok yönlü bir müdahalenin yürütüldüğü dönemde Emniyet-Hukuk-Mit uyumsuzluğu yaşanması hukuk ve demokrasinin devlette kurumsallaşamadığının açık bir göstergesidir. Bu durum elinde başka başka enstrüman olan insanların, notasız-bestesiz çok sesli müzik çalmaya kalkışması gibi garabetten başka bir şey değildir. İşte demokrasisinde bu garabetleri yaşayan bir ülkenin, devlet yönetiminde bunları yaşamasının kaçınılmaz oluşu da acı bir gerçektir&8230;! Asıl merak edilmesi gereken ise şu olmalıdır ; Savcının elinde ki dosyada mevcut olduğu söylenen ve MİT&8211;PKK ilişkisini içeren kanıtlar geçmişte var olan ve Cumhuriyetin yönetim felsefesine dışarın sızmış ``Kontrollü Kavgalı Zıtlıklar´´ anlayışının devamı niteliğinde midir..? Yoksa PKK denen illeti sosyolojik manada gözden düşürüp tasfiye etmeye yönelik çalışmalar mıdır..? Devlet içerisinde canını dişine takmış ve bu kaderi değiştirme yolunda yürüyen Anadolu çocukları, bu gidişatın rotasını değiştirmek isteyenlerin ekmeğine ballı yağ sürmüş olabilir ve bu olayı Cemaat Ak Parti kavgası gibi algılamak da fikri fukaralıktan öteye gitmez&8230; Peki yarın Malatya Özel Yetkili Savcısı ``Hazırlanmış Kadere Helikopter Yolculuğu´´ ile Muhsin Başkan olayının da ucu birilerine dokunduğunda nasıl mesafe kat edilecektir.!.? Gafletin zirve yaptığı bu süreçte, Türk Milliyetçileri Milletten yana olmaz ve demokrasinin gelişimi içerisinde kendilerini konumlandıramaz iseler bu garabetler devam edecektir. Kendilerini de büyüyen Türkiye`nin etkisizleşen Türkleri olmaktan kurtaramayacaktır..! Bu da gittikçe hırçınlaşan Türk Milliyetçilerini, ``Türküm´´ diyenler tarafından dahi dışlanan bir marjinalliğe itecektir..! Tıpkı Osmanlı tarihinde olduğu gibi ; Tarihin fasit dairesinde canıyla malıyla bedel ödeyerek devleti kuran ancak devletiyle birlikte gelişime ayak uyduramayanların Yavuz Sultan Selim sonrası başlayıp M. Fatih Sultan la belirginleşen ``Türk demenin utanılacak acılarını yeniden yaşarız. Yıkılan devletin yeni kurtarıcı Nizam-ül Mülkleri, Enver Paşaları, Mustafa Kemalleri olarak ortaya çıkmak mıdır sadece kahramanlık..? Türk Milliyetçileri artık bütünden koparılan parçacıkların zıtlığı konumuna düşmeden ve de bütünün kendisi olduğunun vakurluğu ile cemaatle, cemiyetle, camialarla barışık olup; istişare edebilmenin olgunluğuna sahip olmalıdır&8230; Türk-İslam varlığının iki görünmez düşmanı; İslamcılık gölgesinde Türk-Devlet düşmanlığı yapanlar ile Türkçülük-Devletçilik gölgesinde İslam düşmanlığı yapan pirinç içerisindeki beyaz taşlardır. Bu beyaz taşların konumlarının birbirlerinden farklı oluşu, birbirleriyle kavgalı görüşleri ya da kutsal isimleri sizi aldatmasın. Onların ortak tek bir düşmanı vardır; o da Türk-İslam varlığıdır. Türk Milliyetçileri Milli Şuurlarını İslam`ın evrensel ruhu içerisinde ve de ilmi bir akıl ile kesintisiz yaşatmayı başarabilecek bir İDRAKİN sahibi olmalı ve Akif`in haykırdığı Türklüğü Yusuf`un düştüğü kuyudan çıkarmak zorundadır. Yine Türk Milliyetçileri bu idrakin ilmi sistematik düzenlerini kurmalı ve bunların denetim bekçiliğini hayat tarzı haline getirmelidir. Aksi halde; Fransız`ın inkar yasası eksenli AB üzerinden planlanmış yeni Siirt sendromlarıyla yolu dış cezaevlerinden geçmiş bağışlanmış egemenlerimizi global kahraman yaratıp iktidar planlarını ne de dışarıda İsrail`le kavgaya tutulanların içeride HES ihalelerini Yahudi menşeli firmaların almasının idrak fukaralığında yarışa dururuz..!..? ``Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişip gaflete düşmeyin, sonra gücünüz, devletiniz elden gider ve sabredin Allah sabredenlerle beraberdir´´ (Enam suresi 46) Bizim altı asırlık camimizin duvarında bu ayetten ilham alınarak yazılan ve zihinlerimize atılmış düğümleri çözebilecek bu cümleden herkesin alacağı çok ders var diye düşünüyorum. Yüreğimin en yanık en akli selim sesi diyor ki; Büyüyen-Gelişen Türkiye`nin etkisizleşen Türkleri (tıpkı Osmanlıdaki gibi) olmamak için ``Geleceğimizin ne kendisini devlet zannedenlerin derin GAFLETİNE ne de siyasetin Şuursuz Hainliklerine tahammülü yoktur´´ Cumhuriyet tarihinin ta en başından beri hasta bir zihniyet, ruh kanseri bir düşünce ile sinsi bir medeniyet için dışarıdan ithal yapılanmaları Türkün içine işletmeye çalışan ve insanlık düşmanı, İslam düşmanı vatan düşmanı bir iğrenç varlığın ( Kur`an düşmanı Ermeni İsmet) partisi ve onun soysuz hainlik, nifak ve bozgunculuğun her türlüsünü kendine düstur edinmiş ele başları ile uğraşmaktan bu değerli millet yorgun düştü. Yani CHP nin varlığı ortadan kalkmalıdır. HDP`nin varlığı ortadan kalkmalıdır. Siyasi partilerin içine sızmış namussuzların hepsi tek tek temizlenmelidir. YOKSA BU GAFLET BİTMEYECEKTİR. SELAM ve DUALARIMLA 26 NİSAN 2017 ALANYA
|