Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Güvenlik konuları
Milli Güvenlik (623)


Milli Güvenlik - Milli Güvenlik konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 24.08.2015 22:16:23

HRİSTİYAN HIZARLARINDA DOĞRANAN MÜSLÜMANLAR (2)



Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
HRİSTİYAN HIZARLARINDA
DOĞRANAN MÜSLÜMANLAR
(2)
1. BÖLÜM DEVAM: Bir yandan Bosna Hersek`te, Avrupa`nın ortasında Müslüman varlığı istemeyen Avrupa devletlerinin çeşitli destekleriyle Sırplar Müslümanları vahşice katlederken, diğer yandan inek perest Hindular Hindistan`da Müslümanları katlederken, pis Ermeniler Azerbaycan`da Müslümanları katledip kadınların ırzına tecavüz ederken, işte böylesi bir ortamda geçen senelerde TC devletinin başbakanı Londra`da İngiliz başbakanının şahsında Avrupalı efendilerine, sömürgeci kâfirlere şu beyanatı veriyordu:
"İslâm fundamentalizmi öyle bir tehlikedir ki, onu bırakırsanız ta Hint denizine ulaşır. Fakat müsterih olun, onun panzehiri biziz. Biz batının tüm değerlerini (laiklik, demokrasi, serbest piyasa ekonomisi vb.) inanarak ve benimseyerek elimdeki şu viski kadehi gibi Ortadoğu`ya ve Orta Asya`ya taşıyacağız."
Yani TC. devleti ve yöneticileri sömürgeci kâfirlerle, Müslümanların düşmanları ile değil de, bilakis onların adına, İslâm ile fundamentalizm diye isimlendirdikleri İslâm`ın hayata hakim kılınması için ve sömürgeci kâfirlerin bütün nizamları, varlıkları ve nüfuzlarının İslâm aleminden sökülüp atılması için çalışan Müslümanlar ile savaşıyor. Batının pisliklerini, Müslümanlar arasında taşımak için çalışıyor. Yani pislik böcekliği yapıyorlar.
Bir başka örnek ise Türkiye Devletinin hükümet partisine mensup bir milletvekilinin TBMM`sinde yapmış olduğu şu açıklamadır. Bu milletvekili dönemin TC. devletinin başbakanı Süleyman Demirel`in vermiş olduğu bir demeci tefsir ediyor. Demirel o konuşmasında diyordu ki; "Okula, kışlaya, camiye siyaseti sokmak yasaktır." İşte bu konuşmayı bu milletvekili şöyle açıklıyor;
BU SATIRLARI İK KERE OKUYUN
"Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol Partisinin ve onun mensuplarının temel inancı: İslâm dinini bu üç müessesenin dışında tuttuğumuz taktirde, biz hem milletimize hem tarihimize hem de bu yüce meclisimize karşı kendimize düşen vebalin ve sorumluluğun gereğini yerine getirmiş oluruz." (Meclis zabıtlarından alınmıştır.)
Bizlerde ne yazık ki; saf saf bu din düşmanları öldüklerinde rahmet okuyoruz... rahmet yerine lanet okumamız gerekmiyor mu?
Evet bu iki örnek, TC devletinin işinin sadece İslâm ile savaşmak olduğuna dair en çarpıcı delillerdir. Siyaset sahnesinde dinli gibi gözüken din düşmanlarını belki bu kadar içten hissederek okumadınız!
Ermeniler, Sırplar, Yahudiler, Hindular Müslümanları keserken, kadınlarının ırzlarına geçerken Türkiye denen devletin (!) hükümeti, meclisi ve ordusu ne ile uğraşıyor? İslâm`ı okul, kışla ve cami dışında tutmakla uğraşmıyorlar mı? Tek uğraşları ve endişeleri bu.
AYNI DURUM BU GÜNDE DEVAM EDİYOR
-Burnunun dibinde gözleri önünde mesela; Azerbaycan`da Müslümanlar katledilirken İran devleti denilen varlık ne yapıyor? Tarafsız kaldığını açıklıyor. Hatta Ermenilerle ekonomik işbirliğini güçlendirmeye çalışıyor. Dünyada &8216;mustazafları koruyacağım` diye ta Nikaragua`daki muhalif gruplara 1980`li yılların başında yardım yapmakla övünen İran, burnunun dibinde 2,5 milyon Ermeni çapulcusundan oluşan, Ermenistan devleti tarafından 10 binlerce Müslüman`ın yer ve yurdundan edilmesi, binlercesinin öldürülmesi karşısında tarafsız olduğunu ilan ediyor. Böylesi bir tarafsızlığın İslâm`da yeri neresidir? Bir de kendisinin İslâm devleti (!) olduğu iddiasında bulunur. Saldıran, öldüren, namuslara tecavüz eden kâfirler olacak! Öldürülen ve saldırılara maruz kalan Müslümanlar olduğu halde, İslâm devleti (!) olacak da, tarafsız kalacak ha!.. İşte o da Müslümanların başında türemiş 50`ye yakın urdan birisidir, baş belasıdır.
Bütün bu manzaralar bizim şu hadisi şerifi daha iyi anlamamızı sağlıyor: "Muhakkak imam (hâlife) kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." (Müslim)
İslâm ümmeti İslâm akidesine inanan, İslâm ahkâmını yürürlüğe koyan ve bütün insanlara İslâm`ın mesajını taşıyan ümmettir. İslâm ümmetinin durumunun böyle olması gerekir. Anlattığımız gibi durum yukarıdaki ifade ile tezat oluşturmaktadır. Ümmetin şu andaki duruma gelişi, aşağıda açıklayacağımız üç şeyin kendisinde bozulmasıyla oluştu.
1. İslâm akidesiyle ilgili husus:
İslâm akidesi her Müslüman`da halen mevcuttur. Her sabah ve akşam; "La İlahe İllallah, Muhammedun Rasulullah" diyorlar. Fakat bu söz vücudunda herhangi bir kıl kımıldatmıyor, kalbinde herhangi bir ürperme meydana getirmiyor, duygularını tahrik etmiyor, hayatında onu karınca hareketi kadar bir harekete geçirmiyor, kendilerine hakim olan gerileme ve düşüklük, durumlarından kurtarmıyor. Çünkü Müslüman, kalbindeki İslâm akidesinden şu önemli üç hususu kaybetti:
a- Bu akidenin hayat fikirleriyle ve yasamayla hiç alakası kalmadı. Kalbinde onun canlılığı yok oldu ve hareketsiz bir ceset haline geldi. Hâlbuki İslâm akidesi yaşamanın Allahu Teala tarafından geldiğine dair karar veriyor. Emir ve hüküm ona aittir, hiçbir mahlûka ait değildir. Hiçbir kimse bu haram veya bu helal diyemez. Bu Allah`ın vahyettiğine göre şöyledir:
"Allah`ın hükmü dışında mı bir hüküm edineyim? Hâlbuki size tafsilatlı kitabı indiren O`dur." (Enam 114)
Yaratılış ve emir sadece kendisine (Allah`a) aittir." (Araf 54)
Buna benzer çok ayet vardır ki hepsi, Allahu Teala`ya tapma ve teşri etme (yasama) işinin kendisine (Allah`a) ait olduğunu gösteriyor. Allahu Teala`ya bu hususlarda rekabet oluşturmanın da şirk olduğunu gösteriyor. Ümmetin işlerinin İslâm hükümlerine göre yürütülmesi konusu İslâm akidesini canlı kılar, hayatın her alanında da canlılığı ve izzeti gerçekleştirir.
b- Bu akide, Müslüman`da artık Cennete ve nimetlerine özlemi tahrik etmediği gibi, Cehennemden ve azabından korkmaz hale gelindi. Allah Subhânehu Ve Teala`nın rızasını talep etmek için onu çalışmaya sevk etmiyor.
3- Bu akide, artık Müslümanları birbirine bağlamaz hale geldi. İslâm akidesine dayalı İslâm kardeşlik bağı zaafa uğradı, hatta bu bağlılık neredeyse tamamen yok olma haline geldi. Onun yerine asla bağ niteliği taşıyamayacak başka rabıtalar/bağlar meydana geldi. Neticede ayrı ayrı halk ve devletçikler haline geldiler. Küfrü ve kâfirleri dost edinmeye başladılar. Öyle ki, İslâm`ı ve Müslümanları vurma uğrunda olsa bile kâfirleri dost edinir oldular.
2. İslâm hükümlerini uygulamakla ilgili husus:
Müslümanların bütün yöneticileri Mustafa Kemal`in yolu üzerinde yürüdüler. İslâm`ı akide ve Şerîat olarak devletten ve hayat işlerinden uzaklaştırdılar. Yerine küfür nizamını getirdiler. Böylece kapitalist sistem ve batı kanunlarını uyguladılar. Küfür akidesi olan dini devletten ayırma ilkesine davet ettiler. Küfür sistemlerini, hükümlerini ve kanunlarını korumak için kendilerini birer bekçi olarak tayin ettiler.
Daha kötü olan ise, hayata İslâm hükümlerini geri getirmeye çalışan her İslâm`i hareketle savaşmaya kendilerini adamalarıdır. Kendilerini İslâm devleti olarak isimlendiren sözde devletler, İslâm`i hareketlerin mensuplarını tasfiye ederek İslâm`a ve ümmetine karşı hileler ve entrikalar kurduklarını görüyoruz.
Bu devletlerin yöneticileri, memlekete ve ahalisine egemen olup dünyayı kazandıkları halde, niye İslâm`ı ve onu davet edinenlere karşı cani ve gaddarca tutum alıyorlar? Bunun sebebi şu üç husustur:
a- İslâm`ın hayat, devlet ve devletlerarası ilişkiler için evrensel bir ideoloji olduğuna güvenmiyorlar.
b- İslâm ümmetinin, büyük ümmetler arasında yerini bulabileceğinden emin değiller.
c- Kafir büyük devletlerden, mülk edindikleri yok edici silahlardan, aldatma ve kurnaz üsluplarından kalplerine giren müthiş korkudur.
Bu sebeplerden dolayı İslâm beldelerinin yöneticileri, İslâm`dan uzaklaştıkları gibi yönetimlerini korumak için büyük kâfir devletlerden yardım almayı bir ilke edindiler. Böylece kendi beldelerinin ve ümmetinin gücüne dayanmayıp, kâfirlere teslim oldular. Hâlbuki bu kâfirler harbî kâfirlerdir. Ümmetimizin bütün imkânlarını kâfirlere kaptırdılar. İslâm beldelerinin en önemlilerine de kâfir ordularını getirdiler. Kâfirler Körfezde ve Arap yarımadasında kocaman üsler tesis etmeye başladılar. Daha önce Türkiye`de, Mısır`da, Fas`ta ve Umman`da kurdukları gibi... İslâm`ı hayattan tamamen uzaklaştırıp, hayatla ilgili olmayan kehanetçi bir din haline getirmek için İslâm`ı ve Müslümanların hareketlerini her yerde takip eder oldular. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Arzu ettikleri şey, kendilerinin kafir oldukları gibi sizin de kafir olmanızdır. " (Nisa 89)
Müslümanlar için Allahu Teala`nın kitabını ve Resulünün sünnetini uygulayan bir devletin varolmaması, büyük utanç verici bir şeydir. Kesin olarak şu bilinmelidir ki, içinde bulunduğumuz hal, bela ve şiddet, İslâm yönetiminin ve hükmünün bulunmamasından dolayı cereyan eden kesin bir sonuçtur. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşr edeceğiz. O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşr ettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der. (Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun! Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir." (Ta Ha 124-127)
3. Bütün insanlara İslâm Risaletini taşımakla ilgili husus:
Allahu Teala şöyle buyurdu: Allah`a davet edip salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyen kimsenin sözünden daha güzel sözlü kim vardır." (Fussilet 33)
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: İnsanlar La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah deyinceye kadar, namazı kılıncaya ve zekatı verinceye kadar onlarla savaşmakla emredildim. Eğer bunu söylerlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslâm hakkıyla alınır ve onların hesabı Allah`a havale edilir." (Buhari)
Sahabeler ve ondan sonra gelen Müslümanlar bu delilleri ve benzerlerini anladılar. Onun için İslâm davetini yeryüzünün doğusuna ve batısına götürdüler. Gayeleri sırf insanları karanlıktan aydınlığa çıkartmaktı.
Rebi b. Amir Radiyallahu Anha adlı bir Müslüman`ın sözünü dinleyelim: "Perslilerin komutanı Rüstem ona şöyle sordu; Buraya sizi getiren nedir? Bu Müslüman şöyle cevap verdi; İnsanları kullara kulluk etmekten kurtarıp, kulların Rabbına kulluk etmeye, dinlerin zulmünden kurtarıp, dünya ve ahiretin genişliğine (saadetine) kavuşturmak için Allah bizi gönderdi."
İslâm risaletini yüklenen ve cihad sancağını taşıyan İslâm Devleti, kâfirler tarafından ortadan kaldırıldı. Yine kâfirlerin mefhumları ve kültürünü taşıyan karton devletçikler kuruldu. Bu devletçikler kâfirlere her hususta yardım ediyor, batının bozukluğunu ve zehrini ümmete yayıyorlar. Müslümanların akıllarına ve nefislerine bu zehri sokarken, İslâm davetini taşıyanlarla savaşıyorlar ve kâfirlerin kültürüyle savaşan, her Müslüman`ı eziyorlar. Bu karton devletler cihadı değiştirip onu barışa ve teslimiyete dönüştürdüler. Hatta nefsi ve ırzı savunmada cihadı ilga ettiler.
Kesin ve tam bir şekilde bilelim ki, İslâm otorite ve devletsiz hayat sahnesinde bulunmayacaktır. Müslümanlar da kendi işlerini yürütecek, varlıklarını koruyacak, ümmetler arasında bir ümmet olara İhanetler) minek gerçek yerini temin edecek tek bir İslâm devleti olmayınca kendileri için kalkınış ve vücut olmayacaktır.
``hatalarımda Rabbimin affına sığınırım´´
Selam ve Dua İle
11-Ağustos-2015
Ankara.
Kaynaklar: (Fussilet 33).(Buhari). (Ta Ha 124-127) (M.Mete İslamoglu Türk ve İslam Alemine İhanetler) (Nisa 89) (Araf 54) (Meclis zabıtları). ( İslam düşmanları). (Siyasetin Allah düşmanları)






Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.