Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2274) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Güvenlik konuları
Milli Güvenlik (623)


Milli Güvenlik - Milli Güvenlik konusu hakkında görüşler
Ömür ÇELİKDÖNMEZ - (Ziyaretci) 22.01.2019 00:33:40

Ulusalcı-Muhafazakâr çekişmesi ekseninde TSK kriz üçgeni ve iç ve dış politikaya muhtemel yansımaları!

Ulusalcı-Muhafazakâr çekişmesi ekseninde TSK kriz üçgeni ve iç ve dış politikaya muhtemel yansımaları!


Ömür Çelikdönmez
21 Ocak 2019





Süleyman Demirel kuvvetler ayrılığını ve birliğini en iyi bilen devlet adamlarımızdan.
Öğrencilik yıllarında kıyasıya eleştirdiğimiz ve mason yaftasını vurduğumuz merhum cumhurbaşkanının ``Camiye, mektebe ve kışlaya siyaset girmesin´´ sözünün ne kadar doğru günümüzde yaşanan olaylarla ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor.
Hutbe ve vaazlarda politik konuşmalar yapıldığı için Cuma namazına gitmeyen birçok insan tanıyorum.
Eğitim sektörü derseniz karşıt görüşlü sendikaların öğretmen ve öğrencileri ideolojik bloklaşmaya ittikleri bir alan.
Kışlayı farklı sanmayın. Orada da ulusalcı - muhafazakâr çekişmesi almış başını gidiyor.
Balkan Harbinde yenilgiye yol açan partilileşme&8230;
I. ve II. Balkan Harbi yenilgileri ve bu yenilgilerin sonrasında Türk ve Müslüman unsurlara yönelik tehcir ve katliamlar Türk devletinin kolektif hafızasında güncelliğini koruyor.
Bu utanç verici mağlubiyetin en büyük nedeni Osmanlı ordusunda yaşanan kutuplaşmadır.
Osmanlı Devleti`nde, Meşrutiyet`in ilanından itibaren başta ordu olmak üzere bütün devlet kurumlarında birbirine muhalif siyasi gruplaşmalar ortaya çıkmıştı.
Bu siyasi gruplaşmalar; İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilaf, Halaskâran Zabitan grubu (ordu içerisinde İttihat ve Terakkiye muhalif subaylardan oluşan bir grup).
Hürriyet ve İtilaf partisi ile Halaskâran Zabitan grubu İttihat ve Terakki`ye karşı olma noktasında aynı safta buluşuyordu.
Halaskâran Zabitan Hareketiyle orduda birbirine muhalif iki gurubun ortaya çıkması askerler arasındaki ast-üst ilişkisini, disiplini, itaati zaafa düşürmüştü.
Yüksek rütbeli askerlerin Halaskâran Zabitan Hareketi`ne mensup askerlerden seçilmesi ve çoğunluğu ittihatçılardan oluşan genç zabitlerin bu duruma tavır almaları, Osmanlı ordusunu, İttihatçı ve karşıtları olarak ikiye bölmüştü.
Savaş sırasında İttihatçı ve İtilafçı subaylar, namluları düşman üzerine değil birbirlerine doğrultmuş, savaş sırasında subaylar siyasi olarak farklı görüşlere mensup olduklarından dolayı birbirlerine destek olmamışlar yardım etmemişler sonuçta birinci ve ikinci Balkan harbi hezimeti yaşanmıştı.
İsmet İnönü, Fevzi Çakmak Paşayı ve ekibini tasfiye etmişti&8230;
Türkiye`de antisiyonist ve masonik yapılarla mücadele ömrünü adayan emekli asker istihbaratçı Ziya Uygur`un biyografisini çalıştığım günlerde paralel yapıya teşne bir siyasinin şahsıma yönelik tepkisini anlamakta zorlanıyordum şimdi bu konuda zihnim daha berrak.
Ziya Uygur; İsmet İnönü`nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, Genelkurmay Başkanlığı sonlandırılan Mareşal Fevzi Çakmak ekibinden olduğu gerekçesiyle sağlık gerekçeleri gösterilerek zorunlu emekliliğe sevk edilenler arasındaydı.

Bu çalışmamı sürdürdüğüm sırada Ziya Uygur`un Adnan Menderes ile görüşerek 1960 darbesini haber verdiği bilgisine ulaşmıştım. Aymazlık sadece bugün yokmuş o günlerde de muktedir olanların karakteristik özelliğiymiş.
İhtilalin lideri Albay Talat Aydemir ile Binbaşı Fethi Gürcan`ı idam sehpasına götüren süreç&8230;
27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961`de, Adnan Menderes 17 Eylül`de idam edildi.
1961`de yapılan seçimler sonrası İsmet İnönü başkanlığında 26. T.C. Hükümeti kuruldu.
Bir grup asker, henüz ihtilalin amacına ulaşmadığını düşünüyor ve askeri yönetimin devam etmesini arzu ediyordu.
Bu grubun başında Kara Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir vardı.
Aydemir, 27 Mayıs Darbesi`nin fikir babalarından birisi olmasına rağmen darbenin olduğu günlerde Kore`de askeri görevde bulunuyordu.

Yurda döner dönmez, ``Milli Birlik Komitesi`ne dahil olacağını ummuştu. Umduğu dağlara karlar yağdığı gibi beklentisinden dolayı uma uma sarı muma döndürmüştü.
Darbenin rant dağıtımından istifade edemediğini gören Aydemir´´ bir süre sonra kendisi için kutsal bir mazeret üretmeye başladı: Darbe hedefini bulmamıştı. Onun söylemine kulak verenler genç subaylar ve Harbiyelilerdi.
Kendilerini "Kemalist Subaylar" olarak adlandıran bu genç askerler idealist oldukları ölçüde reel politikadan habersizdiler.
Talat Aydemir`in yönlendirmesiyle 27 Mayıs 1960 ihtilalinin "yolundan çıkarıldığını" düşünüyorlardı. 22 Şubat 1962`de ihtilale teşebbüs ettiler.
Başaramadılar.
İhtiyar öküz, genç öküzü baştan çıkarınca&8230;
Hikâye bu ya; Nasreddin Hoca tarlasında çift sürmek için yaşlı öküze arkadaşlık etsin onun yükünü hafifletsin diye yeni bir öküz satın almış.
Yeni öküz hem genç hem de pek besiliymiş ve iki tane de yay gibi kocaman boynuzu varmış. Bir gün Hoca Nasrettin tarlasını sürmek için yaşlı öküzle beraber genç öküzü de çifte koşar.
Genç Öküz yaşlı öküzle çifti sürmesine sürermiş ama ara sıra kara sabanı cızıdan yani sürülen istikametten çıkarırmış.
Ama Nasreddin Hoca, elindeki övendireyle genç öküze değil de yolunda düzgün giden yaşlı öküzün sırtına vurunca tarlanın kenarında hocayı izleyen bir köylüsü;
``- yav hoca, yoldan çıkan genç sarı öküz. Sen neden yaşlı kara öküze vuruyon´´ deyince Hoca da ``- genç öküzü yoldan çıkaran ahaa bu koca öküz. Koca öküzü yeni yetme öküze göz kırparken gördüm´´ cevabını yapıştırır.
Hocanın anlatmak istediği ihtiyarların gençleri baştan çıkardığı, yanlış yönlendirdiğidir.
İsmet İnönü ve 1960 ihtilalini gerçekleştiren darbeci liderler de öyle düşündüklerinden, darbeye katılan diğer askeri kadroları değil, darbenin lideri Albay Talat Aydemir` ve Binbaşı Fethi Gürcan`ı idam ettiler.

Önce, Fethi Gürcan 27 Haziran 1964`te Ankara Mamak Cezaevinde gece yarısı infaz edildi ve Cebeci Mezarlığı`na defnedildi. Bir hafta sonrada yağlı ilmik Talat Aydemir`in boynuna geçirilmişti.
28 Şubat mağduru askeri personel&8230;
28 Şubat 1997 ve sonrasındaki birkaç yıl içerisinde Yüksek Askeri Şura kararları ve üçlü kararname ile TSK`dan 1543 subay ve astsubayın uzaklaştırıldığı anlaşılmıştı.
Yıllar sonra 22 Mart 2011`de 6191 sayılı yasanın 32. maddesiyle TSK`dan YAŞ kararlarıyla atılanlara hakları iade edildi ama o dönemde askeri personelin yaşadığı travma halen hafızalardan silinmiyor.
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ; 2002-2010 yıllarında TSK`dan atmaların hep MİT raporlarına göre yapıldığını ve o yıllarda atılanlardan bir kişinin dahi FETÖ`cü olmadığını, atılanların diğer Nurcu kolu Mehmet Kurdoğlu ekibinden olduğunu belirtmiş, ``Rakip cemaatin elemanlarını uzaklaştırmada bizi kullanmışlar´´ demişti.
1543 askeri personelin ordudan uzaklaştırılmasının Türk Silahlı Kuvvetlerinde nasıl bir etkiye yol açtığı sonraki dönemlerde görüldü.
Ancak adalet herkese lazımdı&8230;
Alman din adamı Pastor Nie Moeller ne demişti bir hatırlayın;
``-Önce Yahudiler için geldiler,
Sesimi çıkarmadım, çünkü ben Yahudi değildim!
Sonra komünistler için geldiler,
Sesimi çıkarmadım çünkü komünist değildim!
Sonra sendikacılar için geldiler, sendikacı olmadığım için yine sesimi çıkarmadım.
Sonra benim için geldiler; Ses çıkaracak kimse kalmamıştı&8230;´´

28 Şubat`ta 1500 civarında askeri personelin eften-püften gerekçelerle ordudan uzaklaştırılmasına ses çıkarmayanlar aynı süreç kendileri için işletildiğinde yalnız kaldılar.
Bugünkü kamplaşmanın tarihi biraz da o günlere uzanır.
Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davaları ile 15 Temmuz darbe girişiminde TSK büyük yara aldı&8230;
Türkiye Cumhuriyeti`nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`in ``camiye, mektebe ve kışlaya siyaset girmesin´´ sözünün doğruluğu bir kez daha en yakın zamanda 15 Temmuz darbe girişiminde yaşandı.
İhraç edilenlerin toplam sayısına bakıldığında orduyu parçalayan bölücü yapılanmanın ne kadar ciddi olduğu ortaya çıkıyor.
15 Temmuz 2016 - Ağustos 2018 arasında geçen sürede TSK`da toplam 15 bin 242 ihraç gerçekleşti.
TSK genelinde görevinden ihraç edilen personelin 7 bin 602`si subay, 5 bin 744`ü astsubay, bin 277`si uzman erbaşlar ile sözleşmeli er ve erbaş, 469`u ise devlet memuru ve işçi statüsünde görev yapanlardı.
En çok ihraç 8 bin 201 ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı`nda yaşandı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı`nda, 87 general, 4 bin 179 subay, 2 bin 677 astsubay, bin 165 uzman erbaş ile sözleşmeli er ihraç edildi.
Tutuklu yargılananların sayısı 5 bin 783 olurken, 466 personel ise firari.
Deniz Kuvvetleri`nde bugüne kadar 31 amiral, bin 364 subay, bin 74 astsubay, 30 uzman erbaş ve sözleşmeli er/erbaş ile 84 devlet memuru ve işçi statüsündeki personel ihraç edildi.
Hava Kuvvetleri`nde 32`si general, 2 bin 59`u subay, bin 993`ü astsubay, 73`ü uzman erbaş ve sözleşmeli er/erbaş ile 58`i devlet memuru ve işçi olmak üzere toplam 4 bin 215 personel ihraç edildi.
Hava Kuvvetleri, 15 Temmuz FETÖ darbesini yöneten kuvvet olmuştu.
Orduda sular duruldu mu?..
Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk Davaları`nın 15 Temmuz darbesinin ön hazırlığı olduğu ortaya çıkmıştı.

Ergenekon Davası için kararını veren Yargıtay, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ`un da aralarında olduğu 274 sanıklı davayı usul ve esas yönünden bozmuş, 9 yıl süren davanın açılması sürecinde kilit rol alan Savcı Zekeriya Öz, yurtdışına kaçmıştı.
28 Şubat sürecinde ordudan uzaklaştırılan askeri personele gönül ve inanç yakınlığı duyan diğer askeri personelin, ulusalcı diye nitelendirdikleri görev arkadaşlarının; Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarında mağdur edilmesine ve Silivri cezaevinde gönderilmesine pekte karşı çıkmadıkları rahatsız olmadıkları söylenebilir.
Ancak bu kumpas davaları ve sonrasındaki başarısız darbe süreci orduda derin yaralar bıraktı.
FETÖ - AK Parti kavgasının başlamadığı günlerde düzenlenen Balyoz ve Ergenekon operasyonlarında tutuklanan general ve amirallere Ağustos 2018 son YAŞ sonrası önemli görevler verildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri`nin görevi nedir?
Sivil-asker ilişkilerinde asker tarafına ait reflekslerin çokta bilindiği söylenemez.
Dolayısıyla ben başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik yorum yapanlar genellikle hariçten gazel okur.
Orduyu bir dünya görüşü ekseninde konumlandırmak gerçekten zor.
Temmuz 2013`te TBMM Genel Kurulu`nda, TSK İç Hizmet Kanunu`nun 35. maddesini değiştiren düzenlemede


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.