Yeni bir casuslar toplumu ve uluslararası ilişkiler rejimi (4-5)
Yeni bir casuslar toplumu ve uluslararası ilişkiler rejimi (4) ABD`nin bazı ithal ürünlerinde gümrük duvarlarını yükselteceğini ilan etmesi ticaret savaşlarının fitilini ateşleyecek bir gelişme olarak kabul ediliyor. Çelik ve alüminyum gibi ürünler ile başlayan bu liste mutlaka uzayacaktır. ABD`nin bu kararına Çin, ABD`den ithal edilen 125 kalem ürüne, 25`lere varan gümrük engeli kararı ile karşılık vermiştir. İki ülkenin aldığı bu kararlar yeni casuslar toplumunun çalışma içerikleri hakkında hayli bilgi sahibi olmamızı sağlayacaktır. İki ülke arasında başlayan bu karşılıklı gümrükleri yükseltme kararları, klasik analiz metotları ile bilindik sonuçlara götürecektir izleyenleri. Ancak ABD ve Çin`in birbirine eklenmişlik oranı veya karşılıklı bağımlılık oranı ya da stratejik ürün ve sektörlerdeki bir birine bağımlılık oranı, bu kararlardan ABD ve Çin`in içinde ve dışında olumlu/olumsuz etkilenecek kişi, şirket ve hukuk dalları ile lojistik hizmetleri ve finansal ürün kanallarının verdiği tepkiler gibi onlarca, yüzlerce parametre mercek altına alındığında, yeni uluslararası ilişkiler rejiminin ipuçlarını yakalamaya bir parça yaklaşmış olabiliriz. İki ülkenin karşılıklı olarak bazı ürünlerde gümrük engellerini yükseltmiş olmaları yeni casuslar toplumunun da ilk önemli çalışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu tür stratejik kararların ne tür sonuçlar üretebildiğini görmek için yüzlerce korumacılık ve kota daraltımı/artırımı olayı incelenebilir. Bu incelemeler yeni ikili veya çoklu, örtülü/açık paktların veya sair iç/dış politik operasyonlar hakkında şaşırtıcı bilgiler paneli ile karşılaşmanın en kestirme yollarından biridir. ABD`nin ve Çin`in ince, rafine ve güç hukuku konularında çok ciddi uzmanlık alanlarına sahip olduklarının altını kalınca çizmek gerekmektedir. Sadece ABD ve Çin değil, AB, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi onlarca, yüzlerce devlet ve örgüt, hukuku, en stratejik ve etkili enstrümanlar listesinin başına yazmaktadır. Güç+hukuk+nitelikli istihbarat+çok boyutlu diplomasi+bilim=büyük güç olma denklemi yüzyıllardır bozulmadan devam etmektedir. Dolayısıyla yeni casuslar toplumunun en önemli bilim dallarından ya da kafalarındaki 22 şapkadan en stratejik olanlarından biri de hukuktur. Türklerin savaş meydanlarında kazanıp masada kaybetmelerinin temel sebebi hep hukuk oldu. Yeni uluslararası ilişkiler rejimi, hukukun tam olarak ne anlama geldiğini anlayanların dominant olacağını tüm süreçlerde ortaya koymaktadır. Akdeniz`in tarih boyunca en önemli özelliklerinden biri de küresel ``hukuk´´un dinamiklerini ve kimlere -devlet, şirket, etnik, dini topluluk- nasıl uygulanacağının kurallarını ve parametrelerini vazedecek ortamı ve uluslararası ilişkiler rejimini belirlemesidir. Yani uluslararası bölüşümün &8211;refah, zenginlik, fakirlik ve güç skalası- nasıl olacağı bu havzada ortaya çıkarılmıştır. Türkiye`nin önemi de hep bu noktada en yüksek düzeyde algılanmıştır. Bu bağlamda ticaret savaşları, kadim zamanlardan beri olanca inceliği ile yoğunlaşarak devam etmektedir ve edecektir. Dolayısıyla bu çok kadim akıl oyununda zorun oyunu bozması kuralı, hemen hemen hiç işlememektedir. Çünkü ticaret zihniyeti, ticaret bilgisi ve ticaret aklı, her zaman klasik akıl algısının dışında işlemiştir. Bu bağlamda iktisat tarihi, hukuk ile birlikte en stratejik bilim dallarından birisi olmuştur. Batı`nın bu konuda yayınladığı eser sayısı, konuyu algılayış tarihleri hakkında da aydınlatıcıdır. İşte bu sebeplerle AKDENİZ, yeni uluslararası ilişkiler rejimini ve yeni casuslar toplumunu anlamamızı sağlayacak bilgiler denizidir aynı zamanda. Türkler, Akdeniz`in önemini doğal olarak çok önceden kavramış ve yaşayarak da öğrenmiştir. Yeni bir casuslar toplumu ve uluslararası ilişkiler rejimi (5) Çin ve ABD arasındaki ``ticaret savaşları´´ yeni uluslararası ilişkiler rejiminin siluetini büyük ölçüde ortaya çıkarmaktadır. Çin ve ABD`nin ticari, ekonomik ve finansal iç içe geçmişliği bu kadar karmaşık ve yoğunken gümrük duvarlarını yükseltmek olağanüstü derecede absürttür. Bu noktada bilinmesi gerekenlerin başında ABD`nin Vietnam Savaşı`ndan beri derslerini gerçekten de çok iyi çalışıyor olması gelmektedir. Bunun en güzel örneğini de Birinci Körfez Harekâtı`nda Bush`un liderliğinde yürütülen hazırlık aşamasında görmek mümkündür. O günden bugüne bu çalışmaların daha da nitelikli hale geldiğinin birçok delili bulunmaktadır. Dolayısıyla yeni casuslar toplumunu ve uluslararası ilişkiler rejimini tanımlamak için ABD`nin 28 ülkeyle koalisyon kurarak yürüttüğü Birinci Körfez Harekâtı`nı, yani Kuveyt`in Irak işgalinden kurtarılması sürecini en ince detayına kadar nitelikli bir analize tabi tutmak çok öğretici olacaktır. Suudi Arabistan`ın, Çin`in, Fransa`nın, İngiltere`nin, İran`ın, Suriye`nin, Ürdün`ün, Mısır`ın ve Türkiye`nin özellikle de İsrail` in o dönemdeki statüleri, yeni sistemin tüm işaretlerini vermektedir. ABD, Birinci Körfez Harekâtı`nda İslami Asya ve İslam dünyasındaki İngiliz ve Fransız sömürgeleri ile İngiliz ve Fransız ordularını aynı koalisyonun içinde bir araya getirerek Arap dünyasına zihinsel bir format atmıştır. O format bugünkü İslami Asya`daki Suudi Arabistan`ın, Mısır`ın ve BAE`nin, Bahreyn`in ve Kuveyt`in pozisyonunu kalıcı hale getirmiştir. Bu tabloda o dönemki SSCB`nin yeri ve misyonu da yeterince açıktır. Bugün küresel bir ticaret savaşları sürecinden bahsedilecekse, bunun tasarımı ve inşası uzun süreli titiz bir ince işçilik ile mümkün olmuştur. Çin ve ABD`nin; ekonomik, finansal ve ticari kutbunu, Rusya ve ABD`nin; jeopolitik, jeostratejik ve ileri teknoloji ürünü silahlar ile askeri, diplomatik ve istihbâri kutbunu oluşturduğu yeni bir uluslararası ilişkiler rejimine istikrar kazandırılmak istenmektedir. Teostratejik kutbu da ABD, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve İran`ın temsil edeceği tasarlanmıştır. Bu uluslararası ilişkiler rejiminin rol dağılımındaki dengesizlikler de Akdeniz`deki final sahnesinde giderilecektir. İşte tam bu noktada İran, Rusya ve Türkiye`nin Suriye ve İslami Asya bağlamında geliştirmeye ve inşa etmeye çalıştığı jeopolitik birliktelik, bir hayli ilginç bir tablo oluşturmaya adaydır. Bu tablo yeni uluslararası ilişkiler rejiminin en stratejik ve en hassas alanı olma hüviyetini taşımaktadır ve bu tablo dünyanın eksenini belirleme potansiyelini de içermektedir. Bu dördüncü pakt, gerçekten de dördüncü türden ve ilk rastlanılan olası bir pakttır. Türkiye`nin, Rusya ve İran ile Suriye, Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu ve Avrupa bağlamında jeoenerji, jeopolitik ve jeostratejik ve jeoaskeri dokuya sahip yoğun işbirliği, AB ve ABD`yi, İngiltere, Fransa ve Almanya`yı yeni bir tutuma, yeni bir İran, Rusya ve Türkiye analizine kaçınılmaz olarak yöneltecektir. İşte bu analiz konusunda bir mutabakat yoktur, bu sebeple de yeni uluslararası ilişkiler rejiminin adı henüz yoktur. Fakat yeni uluslararası ilişkiler rejiminin en önemli ilk üç parametresi çok net şekilde oluşmuştur. İlki enerji, ikincisi ``pazar´´ ve üçüncüsü de din/mistizmdir. Bunun peşinden gelecek parametreler ile yeni uluslararası ilişkiler rejiminin ve yeni casuslar toplumunun iştigal alanı, tümü ile 25 yıllığına tanımlanmış olacaktır. Bu tablo Türkiye`nin bölgesel ve küresel ağırlığını teyit eden ve gelişmesini garanti altına alan içerikler tartelasına sahiptir. (Bitti)
|