Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Güvenlik konuları
Milli Güvenlik (623)


Milli Güvenlik - Milli Güvenlik konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 6.03.2016 00:40:50

YENİ SAHNE




YENİ SAHNE


PKK Yürütme Komitesi Üyesi M. Karayılan, öz yönetim direnişleriyle ilgili "Kış sürecinde direnişi halkımızın öz savunma güçleri yürüttü.

Devlet daha bahar gelmeden tasfiye etmek için çok yönlü bir biçimde yüklendi.

Sonuçta öz savunma gücü ayakta kalmayı başardı.

Şimdi baharla birlikte gerillanın devreye girme durumu gelişecektir" dedi...





HDP EşGenel Başkanı S.Demirtaş ise ABD ve diğer güçleri müzakereler için gayret göstermeye çağırdı.

"Dünyanın bize karşı düzenlenen saldırılara niçin sessiz kaldığını anlamıyoruz" dedi.

Amerikalı üst düzey bir yetkili, Demirtaş`ın arabuluculuk çağrısıyla ilgili olarak şiddetin sona erip siyasi diyaloga dönülmesinin herkesin çıkarına olduğunu düşündüklerini belirtti.

ABD`nin bu tür bir diyalogu teşvik etmek için yollar aradığını kaydetti...






Kürt Sorunu I. Körfez Savaşı`ndan bu yana büyümüştür.

Çünkü ABD emperyalizmi, o günlerden beri açık olarak ulus devlet kurumuyla sahip olunan toprak parçasının ötesinde, insanın ve toplumsal yapının da yönetilmesi, refah ve gelişime ortak edilmesini istiyor.

O yüzden ulus-devletler vaad ettikleri ulusal homojenliği farklı etnik ve dini kökenlerden gelen insanları bir arada yaşatma sorunu olarak çözmeye çalışıyor...






Türk Ulus Devleti süreçten iki farklı algıyla etkilenmiştir.

Birincisi, Türkiye`den İslam coğrafyasında vizyona konan, barışın ve adaletin dini inanışlar üzerinde inşa edilmesine dayanan ve sadece ekonomi değil, siyasal, kültürel ve sosyal boyutlarında bütün etnik yapıları da İslam ümmeti potasında algılayan "Siyasal İslamcılık" algısıdır.

Bu algıda "Laiklik" toplumsal hayatın, siyaset ve kültürün bir bölümünde tarikatlar, cemaatler ve dini kurumlar lehinde dini ritüellerle bezenmişliğe adanmış,

Öte yanda devlet; bu toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutmak üzere "Muhafazakâr Liberalizm"e uyumu sağlanan AKP`nin vesayetine geçmiştir.







İkincisi; Farklı ideoloji, görüş ve inançta Kürtlerin demokratikleşme perspektifinde kurumsal kimlikleri esasında birlik ve dirliklerini teminen ortak dille siyasal nicelik ve niteliklerini kazanma algısıdır.






Türk Ulus Devleti`ne karşı geliştirilen bu iki yıkıcılığın esas nedeninin,

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan`a "Büyük Ortadoğu Projesi" doğrultusunda benimsetilen ve onun ülkeye yansıttığı,

Oslo benzeri görüşmelerin yapılmayacağı, İmralı ve Kandil`in devre dışı kalacağı, siyaset dışı kanallara itibar edilmeyeceği,

Kürt vatandaşların PKK ve KCK baskısından kurtarılacağı, Kürt kimliği düzenlemesi olmayacağı, yerel yönetimlerin güçleneceği, uluslararası hukuk ilkelerinin esas alınacağı, İmralı`da Öcalan`la ve Kandil ile ilgisinin kesilmesi halinde TBMM çatısı altında Kürtlerin temsil edildiği bir siyasi parti vasıtasıyla demokratik hak aranacağı duyurusuyla uygulan, "Güvenlikçi Yaklaşım" stratejisi olduğunun bilinmesi gerekiyor...






Bu meselenin nasıl olursa olsun çözülmesinde, öncelikle bunun müsebbibi olan Zat`ın elinin-kolunun-ayağının- nefesinin dokunduğu her şeyden uzaklaştırılması gerekiyor.






Nitekim PKK terör örgütü, AKP`nin "Güvenlikçi Yaklaşım" stratejisine siyasal, örgütsel ve ideolojik tasfiyeye götürülmek istendiği düşüncesiyle direnirken,

Devletin ulus bağlantısından koparılmış milyonlarca Kürt, hem merkeziyetçi yönetime karşı çıkan BDP-HDP çatısı altında, hem yerel yönetimlerden en ücradaki evlere kadar örgütlenmiştir.

O kadar ki; iş, seçimle işbaşına gelinmiş büyükşehirlerde etnik, kültürel ve dini faktörler altında kendi yönetim biçimini bizzat belirleyen Demokratik Toplum Kongresinin yerel parlamentoya dönüşmesi ve Demokratik Özerkliğin bu merkezden yaygınlaştırılmasının önünün açılması talebinin seslendirilmesine varmıştır...






Bu kez AKP, "Kürt Hareketini HDP ekseninde siyaset ile PKK terör örgütünü ayrıştıran" yeni bir stratejiyi öne sürmüştür.

Buna göre, hükümet ilk aşamada İzleme ve Koordinasyon Kurullarını hayata geçirecek,

İkinci adımda PKK terör örgütü geri çekilecekti.

Geri çekilmeye bağlı olarak PKK`nin Türkiye`ye karşı silah kullanmaktan vazgeçtiğini açıklaması, geri dönüşlerin sağlanması, geri dönenlerin rehabilitasyon ve topluma kazandırılması, PKK`lıların tamamı değil ancak bazı isimlerine aktif siyaset yapma olanağının sağlanması yolunda yasal idari adımların atılması öngörülmüştü.






Bu aşamaların kazandırdığı süreçte; BDP/HDP TBMM`nin gücünü kullanarak Türkiye`nin önceki anayasalarının tek kimliğe dayalı bir ulus yaratmaya yönelik bir anlayışla hazırlandığını, Kürt sorununun ağırlaşarak bugüne gelen bir isyan hareketi olduğunu uluslararası tüm platformlarda takdim ediyor,bir taraftanda PKK silahlanarak güç devşirmeye devam ederken, öz yönetim direnişleri yapıyor, Türkiye kan gölüne dönüşüyordu.






Şimdi bu noktada;

Bir;Hükümet barış sürecini yeniden mi başlatacaktır?

Bu durumda sorunun çözüme kavuşturulması için Kürt Hareketinin talep ettiği BM örgütü desteğinde arabulucu bir devlete ihtiyaç bulunuyor ki;

Bu Kürt Sorununun uluslararasılaştırılması ardından Federal Türkiye`nin kurulması anlamına geliyor...

Bu yüzden AKP bir an önce yeni bir Anayasa ve Başkanlık talep ediyor.






İki; Yoksa Kürt hareketi tasfiye edilmek mi isteniyor?

Ama hareketin tasfiye edilmesinde gerekli caydırıcı güc zayıflatılmıştır, sürecin çok kanlı, maliyetli ve ulus boyutuna ulaşma potansiyeliyle çok tehlikeli olduğu açıkça görülüyor.






Üç: Yoksa Amerikalı üst düzey yetkilinin dediği üzere ABD şiddetin sona erip siyasi diyaloga dönülmesinin herkesin çıkarına olduğunu düşündüğü yeni strateji mi geliştiriyor?

Eh! Nasılsa Türkiye`de ulusal birlik- bütünlük ve kamu düzeni alt-üst olmuştur.






Bu noktada, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi`nin, Rusya`ya Suriye`deki hava operasyonlarını desteklediği,

Rusya`nın diğer ülkelerle kıyasla bölgede teröre karşı daha aktif ve kararlı şekilde mücadele verdiği,

Rusya`nın bölgedeki çıkarlarını göz önünde bulundurmak gerektiği,

Türkiye`nin de bölgedeki terörle mücadele etmesi gerektiğini, ülkesindeki Kürt sorununu ise Kürtlere bazı haklar verilerek çözmesi gerektiği açıklaması dikkat çekiyor.






İnsan, yoksa nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa`ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyetinin;

İran`ın İsrail`in denetiminde olan Kürdistan`ı,Kürdistan kaynaklarını, PKK terör örgütü ve Anadolu topraklarının kaynaklarını da yanına alarak,

kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye`yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellikleri mi devreye giriyor, diye düşünmeden edemiyor...






Doğu ve Güneydoğu Anadolu`da yeni bir sahne kuruluyor.




6.3.2016
















































Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.