Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2274) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Yaşar KALAFAT - (Ziyaretci) 18.10.2012 21:41:01

`AVRASYA`DA ŞAMANLAR` İSİMLİ ESİMLİ ESERE DAİR (2)

Güney Doğu Anadolu`nun bazı alevi aşiretlerinde Hızır`ın tanınma alametleri arasında sağ elinde bir parmağının fazla olduğu inancı da vardır. Halk tasavvufunda seçilmişlerin, Allah indinde makbul olan kimselerin bir yerlerinde muhakkak bir nişanın bulunduğu inancı vardır. Bu nişan bazen bir fertte olur ve bazen de aileye mahsus olur ve aynı zamanda yeni nesillerde devam eder.
Yazar, şaman-ruh bağlantısına dair bilgi verir, Şamanlık alameti pek çok kereler hastalık şeklinde belirlenmektedir&8230;kişiyi bu göreve ruhlar zorlamaktadır...trajik bir durumun meydana gelmesi ruhların şamanı çağırdığı anlamına gelir&8230;.İyileştirilen hastalığın ruhu iyileştiren şamana büyük acılar verir. Şaman adayının ruhunun hastalığın ruhundan daha kuvvetli olduğu ve badema da tedavi edebileceği anlamına gelir. (s.23) demektedir.
Tanıdığım bir Melami tasavvuf bilgini seçilmişliğini anlatırken dedesi ve bir takım kimseler tarafından çok küçük yaşlarda iken, henüz kalp gözü açılmadan evvel, kendisinde olmadığı hallerde, bilmediği bir yerlere götürüldüğü oralarda çeşitli eğitime tabi tutulduğu birçok farklı yerleri seri şekilde görebildiğini anlatmışlardı. Artık hakikatten perdesiz haber verebilmek statüsüne ulaşmıştı. Bu hal Allah dostları için en yüksek mevkilerdendi. Bu dede manevi dede de olabilmekte ve ilerde kişinin şeyhi olarak da bilinebilmektedir. Kişi bütün bu olup bitenleri yaşarken görebilmektedir .
Hoppal`ın açıklamalarında ölüm ve yaşam arasında aracılık sağlayan şamanın vücudu acının etkisiyle vücutsal ve zihinsel değişime maruz kalıyordu. Şaman adayının parçalara ayrılmış vücudundan hastalık ruhlarının beslenmeleri karşılığında, şaman başkalarını iyileştirme hakkına kavuşuyordu (s.25)
Tespitlerdeki saçı veya kurban vererek kara iyelerin muhtemel zararlarından korunmak kişinin kendisi için olabilirken bir başkası için de olabilmektedir. Böylece, günümüz inanç hayatında sadaka ve benzeri hayırları işleyerek bela ve musibetlerin savılması uygulaması, kem güçlerin muhtemel şerliklerine karşı bir tedbirdir, anlayışıyla örtüşmektedir .
Azerbaycan Türk kültür coğrafyası halk inanmalarında edebiyatta da geniş yer alan ``başına dönme´´ inancı vardır. Bu inancın daha silikleşmiş şeklini Anadolu`nun sair kesimlerinde de görürsünüz. Diyarbakır ve Ahlat yöresinde bu inancı sözlü kültür verilerinden hareketle belgelemek zor değildir .
Buna göre çok candan ağır hastası olan bir kimse hastasının yatağı etrafında helak oluncaya kadar ağıtlarla Allah`a yalvararak döner ve hastanın canına karşılık Allah`tan kendi canını almasını diler. Anlatılara göre bu şekilde şifa bulan çok hasta ve hastanın hayatına karşılık verilen hayatla kabullenilmiş çok dua vardır.
Seçilmiş kişi için büyük işkencelere neden olabilecek acılarla dolu seçilme süreci yaşanıyordu. Şaman adayının topluluğa yapılacak hizmet için önce acıyı sonra da şaman ustalığını üstlenmesi gerekir. Şamanın vücudunu parçalara ayırıp etini pişirirler. Böylece aşamalar arasındaki sınırları geçmesini mümkün kılarlardı. (s.23)
Yukarıda sözünü ettiğimiz sır perdesi açılmış kimse geçirildiği aşamaları anlatılırken; iç organlarının çıkarıldığını, bunların yıkanılıp tekrar yerlerine konulduğunu bunu bir veya iki defa yaşadığını, bu esnada dayanılmaz acılar, ağrılar çektiğini de söylemekteydi. Bu döneme müteakip günlerce hastalanıp yatılabilmektedir.
Şamanlıktaki bu çiylikten pişmişliğe geçiş hamlıktan çıkmak olarak görülebilir.
Hoppal`ın kitabındaki şekil değiştirme konulu açıklamalar bu konudaki bilgilerimize yeni ilmekler eklemektedir. Bu bilgilerde şamanlar kurda ayıya ve geyiğe dönüşebiliyorlardı. Ayı biçiminde yardımcı ruhun varlığına şahit oluyoruz veya hastalıkların tedavisinde ayı ruhundan yararlanıldığını görüyoruz. (s.27)
İnsanattan bir kimsenin hayvanattan bir canlının donunda bedenlenebilmesi ile insanoğlundan veli kişinin nebatat ve hayvanattan bir canlı ile aynı dili konuşabilmiş olması çok fazla farklı şeyler değildi. Hasanı Harakanî hz. dağdan odunu aslana yükleyerek evine getirirken yılanı kamçı niyetine kullanıyordu.
Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş Veli Türk kültür coğrafyalarındaki muhtelif menkıbelerde donuna girme daha ziyade geyiğin yanı sıra güvercin ve doğan için söz konusudur. Kurt donuna girme içerikli tespitler anlatıcının veya bulgunun açık metninden ziyade kurguda verilen mesajdan hareketle varılan sonuçtan çıkarılmaktadır . Böylece ayı ve geyik gibi kurt yardımcı ruhundan da yardım alınabilmenin yanı sıra bunların donuna girilerek de kara iyelerle mücadele edilebildiğini öğreniyoruz.
Menkıbelerde pir veya ulu kişi İslam dinî çerçevesinde kazandığı irtifa nispetinde Kur`an ayetlerinden güç alarak şifa türünden etkinliklerde bulunabilir. Bu tür kimselerin istemeleri halinde farklı donlara girebildikleri de görülür. Cincinin etkinliğinde cinlerinden yararlandığı biliyoruz. Şamanizm`de şaman tedavi türü etkinliklerinde ruhlardan yararlanırken bunların arasında donuna girebildikleri hayvanlar da vardır. Böylece donuna girebilme özelliği bakımından Evliya özelliği ile şamanın özelliği ve bir takım ruhlardan istifade edebilme noktasında ise Şamanlarla cincilerin özelliği örtüşmektedir. Bu çözümleme İslam`ın din hocalarını cinci hoca ve cinciliğe karşı hoca tiplemesine götürecektir.
Şaman hayvan şeklindeki yardımcı ruhu vasıtasıyla vahşi doğa ve hayvanların dünyasıyla ilişki kurmaktadır. (s.28) İslam dininde kişi yaratanından, vahşi tabiat dâhil korunmasında yardımcı olmak üzere katından bir kuvvet, bir melek talep edebilmektedir. Bu yardım talebi gerektiğinde cinler türü başka âlemlerin zararlılarına karşı da istenilebilmektedir. Allah esirgeyen bağışlayan kendisine sığınılandır. O, aynı zamanda zararlı kuvvelere karşı koruyucu kuvveleri sevk edendir de.
Alanın Azerbaycan uzmanlarına göre; Çile, Hemzat, Şeşe, Şebbe, Vurgun, Çalma hatta Davun, Baba, Çor, Azar, zarar verebilen, zararlı olarak bilinen Kara İyelerdir. Bunlar Şer iyeler, Kem iyeler olarak da bilinirler. Bunlar çeşitli zararlı hallerin bu arada hastalıkların müsebbibidirler .
Bunlardan Çile yeni doğum yapmış kadına ve bebeğine musallat olur. Çile vurmuş uşak/bebek zayıf olur .
Hemzat, bebek yapma özlemi doğan kadınların illetidir. Hamzetli kadın uşağa kalamaz, hamile olamaz. Birbiri ardı sıra çocukları ölen kadına Hemzatlı kadın denir. Bu tür kimselerden evliliklerde ``yenge´´ tutulmaz. Bunların kırkı çıkmamış kadınların yanına gelmesi istenilmez Hemzad, kötü ruh ve Hemzaddı ise bu ruha karşı koruyucu hamayılı olan kimse demektir .
Şeşe Kırklı kadın ve çocuklara tebelleş olur.
Şepbe, her yaşta ve her cinsiyette kimseye zarar verebileceğine inanılan bir kara iyedir. Bundan zarar görenler için ``Şebbeye düştü´´ denir. Kargış edilirken ``Şebbeye gelesin´´ denir.
Vurgun, vurgun da her yaş ve cinsiyet için sakıncasına inanılan bir kara iyedir. Beddualarda ``Vurgunlara gelesin´´, vurgun vura´´ denir. Bazen da aşağılamak için ``Vurgun vurmuş´´ denir.
Çalma, çalma da bir zarar verici isim ve zarar verme fiilidir. Yılanın iyesi çalar. Böyle haller için yılan soktu, yılan ısırdı denilmez de yılan çaldı denir. Artvin yöresinde felçli kimselere Çalık denir .
Davun, Baba, Çor daha ziyade Anadolu Türk kültür coğrafyasında bilinen kara iye
fiil ve isimleridir. Artvin yöresinde ``davun ye´´ şeklinde kargış yapılır .
Daun, muhtemelen Taun hastalığı ile bağlantılı bir isimlendirmedir.
Baba, onulmaz yara anlamındadır. ``baba vura´´ veya ``baba çıka´´ ve bazen da ``babalara gelesin´´ denir .
Çor, kara anlamına gelirken ``çor çıksın suratına´´ denir. Böylece yüzünde sağalmaz yaraların çıkması temenni edilmiş olunur. Çorlanmak yenen içilenin hayrını görmemek anlamındadır. ``Çorlan, zıkkımlan´´ denir. Çorlu çocuk gelişip serpilemeyen iştahsız sürekli hasta olan çocuktur. Bu arada zıkkım`ın zakkum ile ilişkilendirildiği de bilinmektedir. Artvin yöresinde çorlu ile marazlı eş anlamlı olarak kullanılır .
Azar-bezar veya Azer de keza hastalık, hastalığa yol açabilen illet anlamındadır. Azar-bezara gelesin denilirken bir hastalığa yakalanasın denilmiş olunur .
Daha ziyade konuşma dilinde yer alan ve kırsal kesim halk dilinde kullanılan bu tür tanımların dil tahlillerini yapmak çok da kolay değildir. Bilhassa inanç etimolojisine girmek için etimoloji bilmek yetmemekte Türk lehçelerini ve yerel dilleri de ayrıntılı bilmek gerekmektedir.

Çok kere arkaik dillerin izlerini de taşıyabilen bu kelimeler kullanılırken kodlanırlar da. Mesela Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında;
``Gittin pazara can al
Can alamadın yarım can al
Yarım can alamadın zehir-i mar al´´ şekline bir örtünme vardır. Bu ifadedeki can, et karşılığında, yarım can yumurta karşılığında ve zehrimar da yoğurt karşılığındadır .
Böylece;
``Pazara gidersen et al,
Et alamazsan yumurta al,
Yumurta da alamazsan yoğurt al´´ denilmiş olur.
Bu türden kodlamaları od/ateş iyesi ile ilgili tespitlerde de görebiliyoruz.
``Murdar eskiye od düşmez´´ denilirken, eskinin pak olmayanına kutsal olan ateş yakışmaz, yaklaşmaz denilmiş olmaktadır .
Hoppal`ın açıklamalarında, Şamanın toplumsal görevleri arasında; sağaltma, fala bakma, kurban törenlerini yöneltme, ölülerin ruhlarının öteki dünyaya geçirilmelerini sağlama, öykü anlatımı ve şiir şarkı söyleme, rüyaları yorumlayarak fala bakmak, av ve savaşlarda doğa güçleri yönlendirmek gibi olanlar vardır .(s.33&8211;35)
Günümüzde Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında; Mamaçalık, Sınıkçılık, Delleklik, Çöpçülük, gibi sağaltma dallarında halk hekimliği sürdürülürken bunlar türkî mama olarak da bilinen kimseler tarafından yapılıyor Türkiye`deki benzerleri gibi şifa veriyorlar . Ebe ana, göbek nenesi, göbek anası olarak bilinirken diğer Türk toplumlarındaki söyleniş biçimlerinden hareketle enake, uma, eletı-mama, emçi, kındık ana, kindik ene, anaçı Umay Ana ile ve giderek hami ruhlarla ilişkilendirilmektedir. Özbek Türklerinin kadın hamisi Ambar-ana, Zerdüşlük`teki kadın hamisi Anahid, Sibir Türklerindeki Ayııhıt Orta Asya ve Kafkas Türklerindeki Umay ana ile ilişkilendirilmektedir .
Türkeçareler ile yapılan sağaltmaların büyük bir bölümünün sahibi anonim iken bir kısmının kullanma beceri ve yetkisi valideynden evlatlarına geçmekte olan sır içerikli uygulamalardır. Bunların tedavi felsefeleri ``insan var dert onu tapar, insan var o derdi tapar´´ veya ``yara var bağlanır, yara var yağlanır yara var dağlanır´´ görüşünden esaslanır .
Hoppal`ın eserinde yer verdiği hususlardan fala bakma Günümüz Türk kültür coğrafyasında, Türk kültürlü halklar arasında bakla falı, aşık falı, iskambil falı, kuş falı, tavşan falı, kitap falı ve benzeri şekilleri ile yaşamaktadır. Türkiye`de yaşamakta olan fal şekillerini biz tamamen aynıları ile Türkistan`da tespit ettik. Falcılık genellikle falcılar tarafından yapılmakla berber günümüzde herkes tarafından yapılır olmuştur. Fal kitapları ve cinleri vasıtasıyla fala bakanlar az-çok dinî kimliği olan kimseler iken kuş falı, tavşan falı gibi diğer fal çeşitleri için böyle bir özellik aranmamaktadır.

Batı Türklüğü halk inanmalarında günümüz itibariyle ok falı yoktur. Okun gösterdiği yönden hareketle yorum yapmak iyi veya kötü sonuçlar çıkarabilmek Anadolu ve Azerbaycan Türk kültür coğrafyasındaki Nevruz/Yeni Gün fallarını andırmaktadır. Aras ve Çoruh vadisinde diğer fal türlerinin yanı sıra Nevruz gecesi Tuzlu klik ve bokol denilen bir ekmek yenilir ve konuşulmadan yatılır. Bu ekmeğin bir parçası niyetli kızlar tarafından pencerenin önüne konulur ertesi sabah kargalar bu ekmeği hangi istikamete götürür ise kısmetin o yöndeki bir evde olduğuna inanılır .


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.