Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (400)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Av.Serdar Bilge - (Ziyaretci) 29.06.2021 10:42:30

Ahîlerin Pîri, Âlim, Mutasavvıf Şeyh Nasîrüddîn Mahmûd Ahî Evran

Ahîlerin Pîri, Âlim, Mutasavvıf Şeyh Nasîrüddîn Mahmûd Ahî Evran
Mustafa Özçelik

Ere irdüm eri buldum er etegin tutdum ahî ”

Yûnus Emre

Yûnus Emre döneminin önemli şahsiyetlerinden biri de Ahî Evran’dır. O
da Yûnus Emre gibi devrinde derin izler bırakmış bir şahsiyet olarak
yaptıklarıyla bugün de anılan bir isim durumundadır. Peki bu iki büyük
isim arasında nasıl bir münâsebet kurulabilir yâhud böyle bir şeyden
bahsedilebilir mi? Bu yazıda asıl konumuz bu olacaktır ama bunu
anlamak için kısaca da olsa önce Ahî Evran’ın biyografisine bakmak
gerekmektedir.

Hoy’dan Anadolu’ya

Ahî Evran, 1171’de Azerbaycan’ın Hoy kasabasında doğdu. Asıl adı Şeyh
Nasîrüddîn Mahmûd Ahî Evran b. Abbas’tır. Çocukluğu ve ilk tahsil
devresi memleketi olan Azerbaycan’da geçti. Gençlik döneminde Horasan
ve Mâverâünnehir’de Tefsir, Hadis, Kelâm, Fıkıh, Tasavvuf, Felsefe ve
Tıp alanlarında tahsil gördü. Bağdat’ta müderris olarak bulunduğu
sırada Şeyh Evhadüddîn-i Kirmânî ile tanışarak onun vâsıtasıyla Abbâsî
halîfesi Nâsır Lidînillah’ın kurduğu fütüvvet teşkîlâtına girdi. Daha
sonra Selçuklu Sultânı I. Gıyâseddîn Keyhüsrev döneminde Muhyiddîn
Arabî ve hocası Evhadüddîn-i Kirmânî ile birlikte 1205 yılında
Anadolu’ya geldiler. Bir süre sonra Hocası Kirmânî ile Kayseri’ye
yerleşerek burada bir debbağ atölyesi kurup Anadolu’da Ahîlik
teşkîlâtının ilk temellerini atmış oldu. Kirmânî’nin kızı Fatma Bacı
ile evlendi. O da dünyânın ilk sivil kadın teşkîlâtı kabûl edilen
Bacıyan-ı Rum’u kararak Anadolu kadınlarının hem meslek sâhibi üretici
kişiler olmasını hem de binicilik, atıcılık gibi askerî eğitimler
almalarını sağlayan önder bir isim oldu.

Ahî Evran, daha sonra 1. Alaeddin Keykubat’ın isteği üzerine Konya’ya
geldi. Burada da hem sanatkâr hem âlim olarak önemli işler yaptı. Bir
taraftan debbağlık yaparken bir yandan da medresede dersler verdi,
eserler kaleme aldı. Ne var ki Keykubat’ın öldürülmesi hem kendisinin
hem de ahîliğin adına olumsuz sonuçlar doğurdu. Ahî ve Türkmenleri
sevmeyen ve tahtı için rakip gören 2. Gıyâseddin Keyhusrev aralarında
Ahî Evran’ın da olduğu pek çok ahîyi tutuklattı. Bir süre tutuklu
kalan Ahî Evran, hürriyetine kavuştuktan sonra önce Denizli’ye daha
sonra Konya’daki yönetim değişince Konya’ya geldi. Kısa bir dönem
vezirlik yaptı. Daha sonra Kırşehir’e yerleşti.

Ahîlik ve Kırşehir

Kırşehir, bundan sonra ahîliğin en önemli merkezi hâline geldi. Çünkü
her ne kadar temelleri Kayseri’de atıldıysa da Ahîlik asıl olarak
burada kuruldu. Çok geçmeden Anadolu’nun hemen her yerine yayılan bu
teşkîlat meslek, sanat ve ticâret hattâ kurdukları zâviyelerle yol
güvenliği, ihtiyaç sâhiplerinin ihtiyaçlarının karşılanması gibi
önemli görevler yaptı. Ama hepsinden önce hayâta ve insanlara
paylaşımcı, kardeşliği esas alan bir ruh kattı.

Ahîlerin bir önemli misyonu da Müslüman Türklerin Anadolu’da yeni
fethedilen şehirlere yerleşmelerine olan katkıları idi. Şehir
merkezlerindeki ticâreti ellerinde tutan yabancılara karşı lonca
üyeleri olarak, bir sosyal ve mânevî yardımlaşma topluluğu hâline
gelerek Türklüğün ekonomik istiklâlini korumasında etkili oldular.

Ahîlik, en başta Selçuklu sultanları tarafından destek ve himâye
görmüş bir hareketti. Fakat sonraki süreçte tahta geçenler, Moğolların
etkisi ile Ahîlere ve Türkmenlere cephe aldılar. Çünkü onlar bu işgâle
karşı idiler. Sonuçta yürütülen ağır baskı politikası karşısında
Ahîler ayaklandılar. En büyük isyân ise Ahîliğin merkezi Kırşehir’de
oldu. Kimi kaynaklara göre 1261’de İsyânın bastırılması sırasında pek
çok ahî ile birlikte Ahî Evran da öldürüldü.

Ahî Evran’ın Eserleri

Ahî Evran bu siyâsal, sosyal, ekonomik misyonunun yanında aynı zamanda
büyük bir âlimdi. Ondan geriye İslâm îman ve ibâdet esaslarını
anlattığı Menâhic-i Seyfi, îman esaslarının konu edildiği Metâlit’ül
Îman, Allah’ın birliği, isim ve sıfatlarının anlatıldığı Tabsira,
Siyâsetnâme türündeki Letâif-i Hikmet, Felsefe, ahlâk, siyâset ve
fıkıh konularının işlendiği Letâif-i Gıyasiyye, Tıbba dâir
İlmü’t-teşrih gibi pek çok değerli eserler kaldı. Fakat onun en büyük
eseri kurduğu ahîlik teşkîlâtı idi. Zîrâ Anadolu, bu teşkîlâtın
çalışmaları, yetiştirdiği insanlar ve toplumda yerleştirdikleri meslek
ahlâkı ve töresiyle büyük dönüşümlere uğramış, siyâsî sebeplerle
ahîlere karşı sonradan muhâlif bir tavır ortaya çıksa da teşkîlât
toplumda önem ve değerini hiçbir zaman kaybetmemiştir.

Yûnus Emre İle Münâsebeti

Ahî Evran, 1171-1261 yılları arasında, Yûnus Emre de 1240-1320/21
yılları arasında yaşadı. Durum böyle olunca ilk söz olarak ikisinin
aynı dönemin ve aynı coğrafyanın insanı olduklarını söylemek mümkün
hâle gelmektedir. Yâni her ikisi de Anadolu’da benzer şartları
yaşamışlar ve aynı misyonu üstlenmişlerdir.

Bu ikili arasındaki yakınlığın daha ötesi var mıdır? Ahî Evran
öldürüldüğünde Yûnus Emre’nin yirmili yaşlarda olduğu görülür. Bu
yüzden ikili arasında yaşadıkları coğrafya kısmen aynı olsa da
doğrudan bir görüşme olduğu, bu konuda elimizde somut bir belge/bilgi
olmadığı için elbette söylenemez. Ne var ki ahîlik teşkîlâtının
Anadolu’da meydana getirdiği iktisâdî-ahlâkî dönüşümle Yûnus Emre’nin
şiirleriyle yaptığı inanç-ahlâk değişiminin Anadolu aydınlanması
açısından aynı özelikleri taşıması bu iki büyük ismi misyon birliği
anlamında birlikte düşünmemize imkân vermektedir.

Yûnus, Ahî Olabilir Mi?

Yûnus Emre’nin Kırşehir/Aksaray bölgesinde yaşadığı ve vefât ettiği
şeklindeki görüşler ise Yûnus’un bir ahî olabileceği şeklinde bir
kabûle de yol açmıştır. Çünkü Kırşehir, ahîliğin en büyük merkezidir.
Yûnus’u bu çevrede yaşayan biri olarak görürsek Ahîliği bilmemesi
hattâ ona dâhil olmaması düşünülemez.

Bu görüşü savunanlar, Yûnus Dîvânı’nda ahî kelimesinin kullanım
sıklığına dikkat çekmektedirler. Gerçekten de Yûnus’un ahî redifli iki
müstakil şiiri bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Ben bende seyr ideriken
‘aceb sırra irdüm ahî / Bir siz dahî siz de görün dostı bende gördüm
ahî /Bende bakdum bende gördüm benümile ben olanı/Sûretüme cân olanı
kimdügini bildüm ahî” beyitleriyle başlar. Diğerinin ilk iki beyti ise
şöyledir: “İy yârânlar iy kardaşlar görün beni n’itdüm ahî /Ere irdüm
eri buldum er etegin tutdum ahî /Cânum bir gözsüz cânıdı içi tolu sen
ben idi/Tutdum miskînlik etegin ben menzile yitdüm ahî”. Yine başka
şiirlerinde de meselâ “Gel ahî iy şehriyâri sözümüzi dinle bâri
(..)Bir kezden ol oldum ahî benden ümîd yokdur bana (…)İş bu benüm
zârılıgum degül ahî bir bâgiçün” şeklindeki söyleyişlerinde “ahî”
kelimesini kullandığı görülmektedir. Bu kullanımlardaki ahî kelimesi,
“arkadaş, kardeş, dost” mânâsında mı kullanılmıştır yoksa “Fütüvvet
kardeşiliği”ne yâni ahîliğe bir atıf var mıdır sorusunu tam olarak
cevaplayamasak bile böyle bir münâsebetin doğrudan olmasa da dolaylı
olabileceği söylenebilir. Ama ahîliğini savunanlar işte bu
kullanımları delîl olarak görmektedirler.

Yûnus, Bir Evhadiye Dervişi Miydi?

Kimi yorumcular ise Yûnus Emre’yi ahîlik ekolü içinde ele alırken onu
şeyhi Tapduk Emre’nin mürşidi Evhadüddîn-i Kîrmânî yoluyla ahîliğe
bağlayarak onu bu isimlerle ve anlayışla “Anadolu fütüvvetçiliği”
içinde ele alınması gereken bir isim olarak görürler. Buna göre Yûnus
Emre, “Evhadüddîn-i Kirmânî&8594; Ahî Evren&8594; Taptuk Emre&8594; Yûnus Emre
silsilesi içinde olan bir Evhadiye dervişidir. Dolayısıyla Anadolu
fütüvvetçiliğinin en önemli ismidir.

Baki Yaşa Altınok ise bu iki isim arasında daha yakın bir münâsebet
olabileceği görüşündedir. Ona göre Ahî Evran, Hacı Bektaş, Şeyh Ede
Balı ve Yûnus Emre ülke meseleleri başta olmak üzere her konuda
birlikte hareket eden isimlerdi. Buna delîl olarak da Ahî Evran
hakkında yazılan 93 beyitlik “Menâkıb-ı Ahî Evran-ı Velî” adlı eserde
bu isimlerin “Şol karındaşun Öyük’de kodı Hacı Bekdeş idi kim erin
adı(…)Hem Ede Balı İnacü’l Gülşehri Ol hüma olmuşdı Evran’ın yâri
(…)Yûnus bile anınla düşdi yola Nice ahîyi buluben şâd ola”
mısrâlarını örnek göstermektedir.

Bu yaklaşıma göre sâdece şiirlerle halkı irşâd ettiğini düşündüğümüz
derviş yâhud mürşid Yûnus, aynı zamanda siyâsî bir figür olarak
karşımıza çıkmakta ve bir Türkmen lideri olarak görülmektedir. İşte
Yûnus’un dâhil olma ihtimâli de bu anlayışa göre bir mânâ
kazanmaktadır. Durum böyle midir? Bu konuda kesin sözler söylemek
mümkün değilse de şunlar söylenebilir: O dönemin bütün dînî-tasavvufî
yâhud ahîlik gibi sosyal-ekonomik yapıları birbirlerinden bağımsız
değillerdir. Zîrâ hepsinin gâyesi Anadolu’da Müslüman Türklerin varlık
mücâdelesini bir devlet inşâsıyla kalıcı hâle getirmekti. Bu yüzden
birbirlerinden haberdâr olmaları, yardımlaşmaları hattâ gerektiğinde
ortak hareket etmeleri elbette söz konusu idi. Yûnus Emre’nin bu
yüzden Ahî Evran’dan habersiz olması ihtimâl dışıdır. Yalnız Ahî
Evran’ın vefâtında onun yirmili yaşlarda olduğu düşünülecek olursa
görüşmelerinin mümkün olduğunu söylemek az önce de söylediğimiz gibi
zorlaşır. Bu yüzden onun ahî teşkîlâtına girmesi pek de mümkün
görünmemektedir. Ne var ki bu onun misyonuyla ahîlerinkinin çok farklı
olduğunu da göstermez. Ama durum ne olursa olsun Ahî Evran’ı; Yûnus
Emre çağının en önemli şahsiyetlerinden biri olarak o çağa ve sonraki
zamanlara tıpkı Yûnus gibi damgasını vurmuş bir isim olması sebebiyle
Yûnus Emre’nin sûfî çevresi içinde düşünmek gerekir.

Kaynakça

Baki Yaşa Altınok: Yeni Vesikalara Göre Yûnus Emre’nin Ahî Evran, Hacı
Bektaş ve Şeyh Ede Balı İle İlişkisi, Yûnus Emre Kitabı, Editör: Orhan
Kemal Tavukçu, Aksaray 2017

Haşim Şahin: Adalet Dürüstlük Bereket Temsilcisi Ahîler, İstanbul 2021

Mikail Bayram: Anadolu Selçukluları Zamanında Evhadî Dervişler,
Türkler Ansiklopedisi, Ankara 2002.

Nihat Azamat: Evhadüddîn-i Kirmânî, TDV İslâm Ansiklopedisi, c: 11, 1995.

Refik H. Soykut: Emrem Yûnus Ahîliği, Kültürü, Yurdu, Ankara 1982

Kaynak: Yenidünya Dergisi Haziran 2021, Sayfa:44-47


--
Hasebi
Av. Hasan Serdar Bilge
Mersin
Twitter: www.twitter.com/hasebiserdar
Facebook: www.facebook.com/hasanserdarbilge


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.