Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2274) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 16.07.2015 23:08:34

BAYRAMLARIMIZIN ÖNEMİ ve DEĞERİ


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
BAYRAMLARIMIZIN
ÖNEMİ ve DEĞERİ
2015 Senesinin Ramazan ayını çok şükür dualarla ibadetlerle oruçla ihya ettik Elhamdülillah. Milli ve dini bayramlar; toplumların fertlerinin birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşma, yardımlaşma, birbirlerinin gönlünü alma ve yakınlaşma, mutluluk ve sevgi huzuru dolu dolu yaşama günlerdir. Bu bizde millet olarak en güzel şekliyle değerlendirilir. Adeta bir zaferden çıkmış gibiyiz Ramazan ayı, manevi duyguların, Allah`a yaklaşma duygularının en yüksek ve insanlık duygularının en yoğun olduğu önemli aylardan birisidir. Müslüman olan toplumlar ve insanlar, İslam dini ve Müslümanlık ilkeleri doğrultusunda, Ramazan ayında sağlığı sıhhati yerinde olanlar, bir ay kendilerin ne farz kılınmış oruçlarını tuttular, zekat ve fitrelerini vererek görev ve sorumluluklarını yerine getirdiler. Böylece Ramazan Bayramını eriştik ve kutluyoruz. Bayram, sevinç ve neşe günü demektir. Öteden beri her milletin birçok millî günleri, milli bayramları ve dini bayramları vardır, her toplum bu bayramlarını kutlarlar. Ramazan Bayramı inananlar üzerinde çok müspet tesirler meydana getirir, dini duygularını kuvvetlendirir. İnsanlara yeni bir heyecan ve çalışma zevki kazandırır. Diğer zamanlarda insanların gözüne benlik, çok kar etmek, çok çıkarcı ve acımasız olmak, fakir ve fukaranın halini bilip anlamamak, insanlara kırmak zarar vermek&8230; gibi olumsuz duygu ve davranışlar Ramazan ayında ve bu ayın sonunda kutlanan Ramazan bayramında azalır yok olur. Toplumu birlik beraberlik kardeşlik ve dayanışma içinde tutan, saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerdir bayramlar. Bayramların, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Milli bayramlar Ulus olma, beraber aynı kaderi aynı tasayı aynı kıvancı yaşama gücünü kuvvetlendirir. Dini bayramlarımız da aynı dini inanan insanların yani Türk milletinde Müslümanların birlik beraberlik günleri, kardeşliğin, çıkarsız saygı ve sevginin yaşandığı günlerdir. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dinî his ve şuurun sosyal hayatta tazelenmesinin de bir vesilesidir. Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şuurunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husûmet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır.
Bayramları nasıl geçirmeliyiz?
Her iki bayram da bayram namazı ile başlar. Bu günümüzde yapacağımız ilk iş namaz kılmamızdır&8230; Her kim böyle yaparsa, şüphesiz bizim sünnetimize uygun iş yapmış olur.´´ Bayram namazı, biri Ramazan Bayramında, diğeri Kurban Bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Bayram namazı vaciptir. Bayram namazına, mükellef olmayan küçük çocuklarımızı da getirmeli ve onlara da bu manevî havayı teneffüs ettirmeliyiz. İslâm dini her konuda orta yolu emir ve tavsiye eder, uçlardan kaçınmayı ve aşırılıktan kaçınmayı tavsiye eder. Anne ve babaya yakışan, bayramları aile ve çevresindekilerle neşe ve zevk içerisinde geçirmeyi gerçekleştirmeye çalışmaktır. İnanmış, Allah`a gönül vermiş insanlar bencil olmaz. Sadece kendisinin ve yakınlarının sağlık ve mutluluğunu değil, bütün Müslüman kardeşlerininkini de düşünür. Bu konuda çaba sarf eder ve dua eder. Merhamet, insan kalbinin merhemidir. Ama, sevgi ve saygı duygusundan uzak kimseler, katı yürekli olmanın yolunu tutmuşlar demektir. Bu duruma düşenler derhal bundan kurtuluş çarelerini aramaya koyulmalıdırlar.
Bayram günleri barış ve sevinç günleridir. Dargınlık dinen yasaktır. Elbette bir arada yaşayan aile ve toplum fertleri arasında anlaşmazlıklar, sürtüşme ve tartışmalar olabilir. Bu gayet normaldir. Ama bunları dargınlık safhasına vardırmamak gerekir. Bilhassa akrabalar ziyaret bağı ile aradaki bağlarını kuvvetlendirmelidirler. Hz. Peygamber, müminlerin üç günden fazla dargın durmalarının uygun olmadığını belirterek şöyle buyurmuşlardır. Akraba ve komşulara iyilik etmek ve onlarla iyi geçinmek Kur`an-ı Kerim`in tavsiyesidir. Bayramlar, inananlar üzerinde çok müspet tesirler meydana getirir, dini şuur ve duygularını kuvvetlendirir. İnsanlara yeni bir heyecan ve çalışma zevki kazandırır. Bayramların, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dini his ve şuurun sosyal hayatta tazelenmesinin de bir vesilesidir. Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şu urunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husûmet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır. Bayram günleri, sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü olmak tavsiye edilmiştir. Bayram günleri toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevişip kaynaşır. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hâle gelen insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır. Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir. Orucunu tutamayan sağlığı müsaade etmeyen kardeşlerimizi dışlamamalıyız. Orucunu tutan ve tutamayan kardeşlerimizi de kucaklamalıyız, birlik ve beraberlik içinde bayramımızı kutlamalıyız. Bayram sabahı camilerimizi dolduran Müslümanların hep birlikte ve içtenlikle Yüce Allah`a yönelmeleri, O`ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları Yüce Allah`ın rahmeti kuşatır ve onları affeder. Bayram günlerinde annemizin babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allah`a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı ``öf´´ bile demek yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selamlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları ziyaret etmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de,İslamın emrettiği şekilde, çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, insanlara incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız.
Sevinçlerimizi tüm bayramlarda "Bayram Sevinci" ile yaşadık. Gün oldu aradık böylesi günleri: "Nerede o eski bayramlar" dedik. Bazen zamanı gösterdiler, bazen yaşamın ta kendisini. Neşe ve sevincin bir tür ete kemiğe büründüğü günlerdir bayramlarımız. Bayramlarımız yaşantımızda hep oldular ve sonsuza kadar bundan sonrada hep olacaklardır. Toplumsallaşma sürecinde doğayı,dini ve kutsalı keşfeden insanoğlunun tarihi ile özdeş, köklü bir geçmişi var bayramlarımızın. Farklı bir zaman kavramına geçiyor insanoğlu.
Sanayileşme, ilerleme, gelişme, globalleşme, küreselleşme derken çizgisel yaşanan bir zaman kavramına geçtik. Hızla tükettiğimiz zamanı geri dönülmez bir şey olarak algılıyoruz artık. Döngüsel yaşanan bir zaman kavramının anlamı kalmadı gibi. İşte geleneğin ya da bayramların önemi burada. "Nerede o eski Bayramlar" derken bu hızlı değişime bir tür tepkimizi dile getiriyoruz aslında! Son yıllarda eş dost hatırlanması ziyareti yapılması, sevgi ve saygının yaşanması gereken bayram günlerinde beş yıldızlı otellerde tatil yapma zamanı fırsatı olarak değerlendirilmesi de düşündürücü değimlidir. Bayramın gerçek amacından sapma saptırılma değimlidir iyi düşünmek gerekir.Teknoloji, her zaman her şeyi, "tüm iyi şeyleri" bile geri getirmiyor. Gelenek, içinde yaşarken farkında olmadıklarımızı bize hatırlatıyor. Bayramlarla belleklerimizi tazelerken, sürdürüyoruz aslında geleneği. Ne kadar teknoloji gelişse de,teknolojinin sağladığı olanakları da kullanarak, yaşadığımız eski ananelerimizi, dini ve milli bayramlarımızın verdiği şevk ve heyecanı, bayramlarımızı dolu dolu yaşamayı, sevgi ve saygı anlayışımızı, sürekli yaşamalıyız ve sürekli yaşatmalıyız. Bayramlar, birlik, beraberlik, dostluk zamanlarıdır.
Bayramlar, nefis muhasebesinden, sabır imtihanından başarıyla çıkmanın simgesi olan kıymetli anlardır. Bayramlar, mutlulukların, acı ve kaderlerin paylaşıldığı paylaşma günleridir. Bayramlar, büyüklerin ellerinin öpülüp dualarının alındığı, küçüklerin sevinçlerine ortak olunduğu vakitlerdir. Bayramlar, ``komşusu açken, tok olarak sabahlayan bizden değildir.´´ (1) Hadisine göre hareketle komşuluk duygularının güçlendiği komşuların dertlerine derman olunduğu, merhamet hislerinin yoğunlaştığı duygusal anlardır.
Bayramlar, kimsesizlerin sahiplenildiği, yetimlerin başlarının okşandığı, öksüzlerin hallerine ortak olunduğu, hasta ziyaretleriyle dert ve ıztırapların hafifletildiği istisnai günlerdir.
Bayramlar, maddi manevi dayanışmanın pekiştiği dost ve akraba ziyaretlerinin yoğunlaştığı, muhtaçların ihtiyaçlarının giderildiği sosyal hayatın şekillendiği günlerdir.
Dinimiz bayramlara önem vermiş ve bayram günlerinde oruç tutmayı bile uygun görmemiştir. Ramazan ayında hassaslaşan gönüller, incelen ruhlar, galeyana gelen güzel duygular bayramla birlikte enginleşiyor, ahlaki güzellikler zenginleşiyor. Önümüzdeki hayat tüneline ışık veriyor, nur saçıyor. Ramazanın güzellikleriyle bezenen, özellikleriyle donanan müminler bu hassasiyetin sevincini yaşıyor.
Bu duygular içinde anne-babaların duaları alınır, elleri öpülür. Gönül dünyaları sevinç dualarıyla dolar. Küçüklerin okşanan başları beyinlerinde sevgi, saygı yumaklarının oluşmasına vesile olur. Elinden tutulan fakir, ihtiyacı görülen muhtaç, ziyaret edilen komşu, bayramın getirdiği manevi atmosferi teneffüs ederek soluklanır.
Yetimhaneler, yaşlılar yurtları ve huzur evlerindeki manevi kaynaşma ve bayramlaşma manevi bir harekete ve berekete vesile olur. Tebessümlü çehrelerden dökülen güzellikler yaygınlaşır. Bayramların bu güzelliklerinden faydalanan müminler, İslam kardeşliğinin hazzına ve bu güzelliklerin farkına varırlar.
Öyleyse biz de:
Bayramları fırsat bilelim. Dargınlıklara son verelim. Kırgınlıkları giderelim. Birlik ve beraberlik duygularını güçlendirelim. Kin, nefret ve şiddet hislerimizi bertaraf edelim. Yüce milletimizin tarihindeki şanlı zaferlerin, ortaya koyduğu kahramanlık destanlarının, kurduğu medeniyetlerin, dünyaya ışık tutacak şekilde geliştirdiği kültürlerin temelinde, milletçe birlik ve beraberlik içinde olma bilinci vardır.
``Müminler ancak kardeştirler´´ (2) ilahi hükmüne gönül vermiş ecdadımız birlik, beraberlik ve kardeşlik şuuruyla hareket etmiş ve üç kıtaya hükmetmiş ise; işte bu ruh ve şuur sayesinde bunu başarmıştır.
Onların torunları olan bizler de bayramları fırsat bilerek; bu toprakları bize emanet eden atalarımızın ruhlarının şad olması için onların doruk noktaya ulaştırdığı birlik ve beraberlik ruhunu kaybetmemeliyiz. Her zamankinden daha fazla huzura - sükûna ihtiyacımızın olduğu zamanımızda, fitne ve fesatçılar bizi aldatmamalıdır. Onların oyunlarıyla oyalanmadan birbirimize yaklaşmalıyız. ``Kardeşimsin´´ diyerek kucaklaşmalıyız. Gönül birliği, ruh birliği ve cennet vatanda yaşama sevinci içinde olmalıyız. ``Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir´´ buyuran sevgili Peygamberimizin bu düsturuna uymalıyız. Bayram sevincini her günümüze yansıtmalıyız.
Her günümüz bayram gibi olsun. Kalplerimiz Kur`an ve iman nuruyla dolsun, Gönüllerimiz saadetli, hanelerimiz bereketli, vücutlarımız sıhhatli,
BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN.
17-TEMMUZ-2015
ALANYA



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.