Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 18.03.2016 23:10:41

BİZ TÜRKÜZ (2)



Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
TÜRK MİLLETİNE ÇOK ÖNEMLİ ÇAĞRI
(2)

MİLLETİN EGEMENLİĞİ VE VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ TEHLİKEDE

İçinde bulunduğumuz durum, ``çözüm süreci´´ adı verilen, halktan gizlenerek yürütülen, meşruiyeti olmayan bir siyasetin sonucudur. Bu siyasetin her adımı ve ayrıntısı çok iyi bilinmelidir.

11 Mart 2009`da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün ``Kürt meselesi´´ konusunda ``iyi şeyler olacak´´ sözü, 1 Ağustos 2009`da Beşir Atalay`ın Polis Akademisi salonlarında ``Kürt Meselesinin Çözümü: Türkiye Modeline Doğru´´ çalıştayı, 19 Ekim 2009`da Habur sınır kapısında kurulan çadır mahkemeleri, Mart 2010`da yabancı bir devlet temsilcisinin koordinatörlüğünde yapıldığı ortaya çıkan Oslo görüşmeleri&8230; (Muhtemelen bu görüşme, 2007 yılında MİT Müsteşarı Emre Taner`in girişimiyle başlayan, daha önce Filistin-İsrail barışı için çalışmış yabancı bir vakfın koordinasyonunda ilk toplantısı Oslo`da yapılan temasların bir parçasıydı.)Kamuoyuna malolan beşinci Oslo müzakerelerinde taraflardan biri olarak, KCK (Kürdistan Demokratik Konfederalizm/Kürdistan Topluluklar Birliği) Yürütme Konseyi Üyesi ve PKK Merkez Komitesi üyeleri yer almıştı&8230; Bu görüşmelerde Başbakanı temsilen Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ile MİT Müsteşar Yardımcısı, PKK liderleriyle Türkiye anayasasını ve Öcalan`ın serbest bırakılması konusunu görüşmüştür ve bunun için Öcalan`dan bir ``yol haritası´´ almıştır.

30 Eylül 2012`de iktidar, 4. Olağan Kongresi`nde yeni dönemde yapılması planlanan işleri; ``manifesto´´ adı verilen 63 maddelik bir yol haritası şeklinde basın mensuplarına dağıtılmıştır. Yol haritasının bazı maddeleri şunlardır: Şartlar ne olursa olsun mutlaka yeni bir anayasanın ülkeye kazandırılması (madde 11); ana dilde kamu hizmetlerine erişim (madde 22); mevzuatta etnik ayrımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanması (Madde 32).

26 Eylül 2012 &8211; 30 Ocak 2013 arasında İmralı`ya beş defa giden ``Devlet Heyeti´´ ile KCK Genel Başkanı idam mahkûmu Öcalan arasında ``İmralı Mutabakatı´´ adı altında bir yol haritası üzerinde uzlaşma sağlanır. Bugün de gündemde tutulan mutabakata ``Çözüm süreci´´ adı verilir. Bu arada, 2013`ün Ocak, Şubat ve Mart aylarında BDP milletvekilleri, hükûmetin izniyle defalarca İmralı`ya giderler ve Öcalan`la görüşürler. Artık Öcalan`ın Nevruz mesajı da hazırdır. Tarih 21 Mart 2013, Diyarbakır meydanında Öcalan`ın Nevruz mesajıyla ``silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açılmıştır.´´

Ve 19 Ekim 2011`de Anayasayı değiştirmek üzere ``Anayasa Uzlaşma Komisyonu´´ kurulur ve çalışmaya başlar. 23 Ağustos 2013`e gelindiğinde İktidarın komisyon üyeleri, Anayasanın 66. Maddesindeki vatandaşlık tanımının şu şekilde değiştirilmesini ister: ``Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.´´

Böylece iktidarın 30 Eylül 2012`de ilan ettiği ``mevzuatta etnik ayrımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanması´´ (32. madde) taahhüdünü yerine getirmek üzere harekete geçer ve işe Anayasa`dan başlar. Buna göre artık bugünkü anayasamızdaki gibi ``Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk´´ olmayacaktır. Renksiz (Kimliksiz), İmralı Mutabakatının 3. Maddesindeki ifadesiyle ``nötr vatandaşlık´´ın tarifi gereğince ``Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı´´ olacaktır. Artık milletvekilleri de ``Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.´´ Demeyecektir.

Bu değişiklikle Türk Milletine ait olan egemenliğin kilit taşı sökülmek ve milli devletin tasfiyesinin yolu açılmak istenmektedir.

Tabii bu tasfiyenin yapılabilmesi için ``Türk sorununun´´ ortaya çıkmasını önlemek gerekiyor. Bu maksatla ``Türk Milletini´´ ikna etmek üzere, 3 Nisan 2013`te, tamamına yakını aynı zihniyetteki akademisyen, gazeteci, sanatçı ve iş adamlarından oluşan bir ``Âkiller Heyeti´´ kurulur. Heyet mensupları için ülkenin çeşitli yerlerinde kapalı salon toplantıları düzenlenir ve âkiller, katılımcıların tepkili soruları üzerine ```Çözüm süreci` nedir, bize bu konuda bir bilgi verilmedi; ama bizler halkın düşüncelerini tespit etmek üzere göreve başladık´´ diyeceklerdir. Büyük çoğunluğu bölücü zihniyetteki 63 isimden oluşan ve yedi bölgede, yedi Komisyon halinde çalışan âkiller, sonuçta hazırladıkları raporları ilgililere verirler. Açıklanan raporda, yedi bölgedeki yurttaşlarımızın tamamının, bölücü terör örgütünün görüşlerine uygun taleplerde bulundukları iddia edilir. Böylece birçok araştırma ve anket firmasının çalışmaları ile asla uyuşmayan, hayâlî sonuçlarla kamuoyu yaratmaya ve halkı ikna etmeye dönük çalışıldığı ortaya çıkar. Zaten ilk toplantılarda alınan tepkiler üzerine de, daha sonra yapılan toplantılara, dinleyiciler seçilerek devam edilmiştir.

21 Mart 2014`te Diyarbakır`da yine miting vardır. Kürsüde yine okunan Öcalan`ın Nevruz mesajındaki; ``&8230; Bu barış, başta Rojava olmak üzere tüm bölgede ancak demokratik anayasal çözümlerle pekişecektir&8230;´´ söylemiyle ``Kürdistan Demokratik Konfederalizm´´ hedefi açıkça ilan edilmektedir.

15 Temmuz 2014`te basında ``Çözüm Yasası´´ olarak adlandırılan ``Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi´´ Kanunu yürürlüğe girer. Kanunun adı böyledir ama 3.maddede ``çözüm süreci´´ için çıkarıldığı açıkça kayıtlıdır: ``Bakanlar Kurulu, çözüm sürecine ilişkin gerekli kararları almaya yetkilidir.´´ Ve 2. maddenin b fıkrası da görevlilerin Oslo, İmralı vb. görüşmelerini yasal garanti altına alır: ``Gerekli görülmesi halinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirir.´´ PKK/KCK ile İmralı ile Kandil ile yapılan görüşmeler artık resmiyet kazanmıştır.

Öcalan`ın Rojava dediği, Suriye`nin kuzeyindeki PKK yapılanması da, Suriye`deki iç karışıklıklardan yararlanarak güçlenmekte, yeni mevziler edinmektedir. PKK`nın Suriye kolu PYD (Demokratik Birlik Partisi), onun askerî kanadı da YPG`dir. Çözüm Yasasının garantisi altında artık iktidar yetkilileri de PYD`nin sözde lideri Salih Müslim ile rahatça görüşmektedir. Onlar görüşürken, Salih Müslim ve onun YPG`si de Suriye`nin kuzeyine iyice yerleşmektedir. Önce Suruç`un karşısındaki Ayn el-Arab (Kobani), Afrin, sonra Ceylanpınar`ın karşısındaki Re`sül-Ayn, daha sonra Tel Abyad birer birer PYD`nin eline geçmiştir. Türkiye güneyden, Suriye üzerinden de kuşatılmaktadır.

Müslüman ülkelerdeki selefî örgütlenmeler içinden şimdi bir de IŞİD belası çıkarılmış ve Suriye topraklarının önemli bir kısmını işgal etmiştir. 02 Ekim 2014`te IŞİD, PYD`nin kalbi olan Ayn el-Arab`ın etrafındaki 350 köyü işgal etmiş, 6 Ekim`de de şehre sızmıştır. Türkiye`deki PKK`lılar sınırı geçip yoldaşlarına yardım etmek isterler. Güneydoğu il ve ilçelerinde gösteriler düzenlerler. Gösteriler tırmanır, HDP eş başkanının açık kışkırtması ile de şiddete dönüşür ve 6-10 Ekim arasında 54 kişi öldürülür.

Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidar yetkilileri, 6-10 Ekim olaylarına büyük tepki gösterirler. Gösterirler ama PYD`ye yardıma gidecek olan Barzani güçleri (Peşmerge) 29 Ekim`de Habur`dan sınırımıza girer; Türkiye makamlarının izni, refakati ve ağırlamasıyla Türkiye topraklarından geçerek Ayn el-Arab`a gider.

Ayn el-Arab kuşatması ve 6-10 Ekim olayları çözüm süreciyle ilgili sıkıntılar da ortaya çıkarmıştır. Bir yandan Öcalan, çözüm süreci konusunda yeni adımlar atması için hükûmete süre vermekte, bir yandan HDP, ``Ayn el-Arab düşerse çözüm süreci biter´´ demekte, bir yandan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, geri çektikleri silahlı militanları tekrar Türkiye`ye gönderdiklerini ifade etmekte; öte yandan Kars`ta ve Yüksekova`da çatışmalar olmaktadır.
DEVAMI 3. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN






Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.