Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (400)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 12.09.2021 22:43:40

Budapeşte’nin Fethi (11 Eylül 1526)

Budapeşte’nin Fethi (11 Eylül 1526)
11 Eylül 2021

Halit Kanak İletişim:


Neredeyse bütün dünya devletlerinin askeri okullarında yüzyıllardan beri ders olarak okutulan dünyanın en kısa ve en net zaferi Mohaç Meydan Muharebesi’nin üzerinden iki gün geçmiştiki bu Muzaffer Türk Ordusu Mohaç Sahrasında muazzam bir geçit töreni yaparak başkomutanları Sultân Süleyman’ı selamladılar.

Tahtında vakarla oturan Türk Hâkânı’na geçit töreninden önce başta Sadrâzam İbrahim Paşa olmak üzere bütün vezirler, Beylerbeyleri, Sancakbeyleri protokol sırasına göre gelerek, elini öpüp tebriklerini sunmuşlardı.

Bu sırada 31 yaşını 4 ay, 4 gün geçen Sultân Süleyman törenin ardından ayağa kalktı. Mohaç Ovasının ufuklarında sanki Budapeşte’yi arıyormuş gibi gözlerini dolaştırdı sonra hazırolda bekleyen ordusuna üç gün sonra hareket etmek üzere istirahat verdi.

3 Eylül günü topluca kılınan sabah namazından sonra harekete geçildi. Türk Hâkânı’nın hedefinde Budapeşte vardı.

Meşhur Akıncı Beyi Balı Bey aldığı emir üzerine iki gün önce gâzi akıncılarıyla önden giderek kıyıda köşede kalmış birlikleri temizleyerek yol açıyordu. 200 km. yol katedilerek 8 günde Budapeşte’ye gelindi.

Tuna’nın ikiye ayırdığı Buda ve Peşte iki kıyıda bulunuyordu. Kânûni muzaffer ordusuyla birlikte 11 Eylül 1526’da hazine ve değerli eşyalarla dolu Krallık Sarayı’nın bulunduğu Buda’ya hiçbir mukavemetle karşılaşmadan girdi. Doğruca kraliyet sarayına gitti.

Kânûni’nin özel elçisi Behram Çavuş’u 5 yıl önce şehid ederek kestiği kulaklarını gözdağı vermek için İstanbul’a gönderen Macar olmayan ancak Macar Tahtını zorla işgâl eden haçlı ordusunun başkomutanı kral II. Layoş Mohaç’ta ölenler arasında olduğu İçin karısı Kraliçe Maria sarayı çoktan terkederek ağabeyi İspanya Kralı Charles-Quint’in talimatıyla diğer ağabeyi Ferdinant’ın yanına sığınmıştı.

Kânûni Sultân Süleyman Layoş’un Sarayını gezdi burada kalmaya karar verdi. Ertesi gün şehrin her iki yakasından gelen ve şehrin anahtarlarını getiren asilzâdelerden oluşan heyeti huzura kabûl etti.

Bu arada Peşte’ye geçmek için Tuna üzerinde köprü kurulmaya başlanmıştıki Kurban Bayramı geldi çattı. Kânûni, Kurban Bayramının 1. günü olan 17 Eylül’de bayram tebriklerini kabûl edip Bayramı Buda’da geçirdikten sonra, yapılan köprüden Peşte’ye geçti ve burada 3 gün kaldı.

Toplamda 13 gün kaldığı Budapeşte’den ayrılmadan önce Macaristan’ın statüsünü divân toplantısında ele aldı. Buna göre Yemen, Cezayir, Eflak, Boğdan, Kırım gibi Macaristan Krallığı’da Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası haline gelmişti. Buraya yönetici olarak bir kral atanması gerekiyordu. Acele etmedi.

Dönüş yolunda Belgrad’a gelinmiştiki 16 Ekim’de beklenen fermanı imzalayarak atamayı gerçekleştirdi. Macar halkının özellikle milliyetçilerin talebi doğrultusunda Transilvanya Genel Valisi gerçek bir Macar olan Zapolya Macar Kral’ı olmuştu. Önce Macaristan’ın kuzeydoğusunda bulunan Tokay Şehrinde Macar Asiller Meclisi, ataması yapılan Zapolya’yı kral olarak selamladılar ve törenle Budapeşte’ye gönderdiler.

Ancak Zapolya burada tutunamadı. Yine Macar olmayan fakat Macar tahtında hak iddia eden Ferdinand’ın baskılarına dayanamadı üstelik Tokay Şehri yakınlarında meydan muharebesinde yenilince 20 Ağustos 1527’de Budapeşte düştü. Kânûni buna çok içerledi. Ve bulduğu ilk fırsatta 10 Mayıs 1529’da hem Budapeşte’ye yeniden girmek, hem de Almanlara iyi bir ders vermek için İstanbul’dan hareket etti.

18 Ağustos’ta Mohaç’ta otağ kurulduğunda Erdel’e çekilen Zapolya ve mahiyeti geldi huzura çıktı el öptü. Türk Hâkânı’nın altın tahtının karşısına konulan iki altı sandalyeye İbrahim Paşa ile Zapolya oturtuldu. Genel durum istişâre edildikten sonra Budapeşte’ye ikinci kez gelinerek 3 Eylül’de muhasara başlatıldı.

Muhasara o kadar sert başladıki, Almanlar korkudan dayanamadı 8 Eylül 1529’da Budapeşte’yi teslim ettiler. 12 Eylül’de Kânûni tebrikleri kabûl ettiği gibi aynı gün Budapeşte’den ayrıldı. Almanlarla işi henüz bitmemişti. Hedefinde Almanların taht şehri Viyana vardı. Yola çıktı.

Sultân Süleyman Viyana yolunda iken 14 Eylül’de Budapeşte Krallık Sarayında taç giyme töreni yapılıyordu.

Budapeşte’ye muhafız olarak bırakılan Elbasan Sancakbeyi Hasan Bey, muhasara esnasında Ferdinand için kaçırılırken ele geçirilen yaklaşık 500 yıllık altın taçı Macar Kralı Zapolya’nın başına taktı. Böylece bütün dünya, Osmanlı’nın bir Sancakbeyi’nin krallara taç giydirdiğine şahitlik etmiş oldu.

Diğer taraftan önden giden Akıncıbeyi Balı Bey’in kardeşi Semendire Sancakbeyi Mehmed Bey Viyana’ya 15 km. mesafede Alman Kuvvetlerini Bruck Kasabası önünde feci şekilde bozarak komutanları Christophe Von Zedlitz’le birlikte 6 generali esir aldı.

27 Eylül’de ise ordu Viyana önlerindeydi. Ferdinand korkudan Başkent Viyana’yı bırakarak 150 km. daha uzağa Linz’e çekildi. Üstelik Türklerin eline geçmesin diye Tuna’da 28 parçalık donanmasınıda yakmıştı.

Kânûni, Viyana surlarına 2 km. mesafede otağını kurduğu Kaiser Ebersdorf’tan, meydan savaşından kaçan Almanlara iyi bir ders vermek için Viyana’nın yıkılması talimatını verdi.

Öylede oldu. 14 Ekim’de kar yağışı başlayana kadar devam eden yoğun bombardımanda şehirde yıkılmadık tek yer kalmamıştı. Öyleki şehri savunan Salm Kontu’da bu güllelerden birinin isabet etmesiyle ölmüştü.

Türk Hâkânı bu kadarla yetindi. 17 Ekim’de yapılan muazzam geçit töreninde askerlere 250 bin duka altın bahşiş dağıtıldı. Asker ganimetlerle zâten zengin olmuştu.

Budapeşte üzerinden dönüşe geçildiğinde Akıncılar; Slovenya, Çekoslovakya, Slovakya, Bohemya ve İsviçre’yi çiğnemişler, yetmemiş Bavyera’ya girmişlerdi. Oda yetmemiş Liechtenstein Prensliğinin merkezi Vaduz’a girerek prensin şatosunu yakmışlar ve oğlunu esir almışlardı. Bu akınlarla ordunun çekilmesi rahatlatılırken, Macaristan’ın da Türklere ait olduğu herkese kabûl ettirilmişti.

Günümüzde Macarlar Türk olduklarını ilân ettikleri gibi bütün dünyaya bunu kabûl ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu vesileyle Türk Konseyine üye olmaları takdire şâyandır. Budapeşte’ye açtıkları Türk Konseyi Ofisinin açılışı Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun katılımıyla açılmıştır.

Türk Dünyasına hayırlı olsun..


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.