Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (834) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3425) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (496)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Bedrettin KELEŞTİMUR - (Ziyaretci) 22.03.2023 12:35:58

ÇANAKKALE ZAFERİ


ÇANAKKALE ZAFERİ

Bedrettin KELEŞTİMUR
18 Mart 1915 tarihi, Çanakkale Zaferidir… Bu zafer, bir milletin
ayağa/ kıyama kalkışıdır.
Bu millet, Milli Mücadeledeki azim ve kararlılığını; Çanakkale
zaferinde teyit edecektir.
“Çanakkale Geçilmez…” sözünde ibreti âleme dersler okunur. O dersin
daha ilk sayfasında, “Geldikleri gibi Gidecekler!” bir milletin
iradesi yazılıdır.
Çanakkale Zaferini, 2023 yılında geliniz daha yürekten ve daha içten
seslendirelim.
Çanakkale bir milletin hak katında, kıyama duruşu! Sükûtun çığlığa
dönüşü, Ölüm ile hayat arasındaki, ince perdenin kalkmasıdır! O
küçücük kara parçasında aklın ötesine taşan harikulade hadiselerin
yaşanması…
Düşünelim, bu küçük kara parçasında, 253 bin şehit vermişiz Toprak o
kadar ıslanmış ki, alnınızı secdeye koyduğunuzda; şühedanın kokusunu
alıyorsunuz! Ve huşu içerisinde geçmişle gelecek arasında sürekli alıp
veriyorsunuz Bir milletin ayakta kalması, tekrar hayat bulması,
hürriyet ve istiklalini koruması için, ‘ya şehit, ya da gazi olmak’
gibi iki mükerrem sıfatı seçmesi.
253 bin, ‘yetişmiş nesil’ bizlere, Çanakkale’de hayatı ve hürriyeti
ikrâm ediyorlardı. Bizlere, bu milletin asla esir olamayacağını
hayatları pahasına telkin ediyorlardı! Çanakkale’yi geçilmez yapan en
büyük sır ise, “eti kemiğe bürünmüş” manevi ihtiramı ile yüksek bir
ruha, yüksek bir şuura, yüksek bir iman ve aksiyona sahip oluşudur!
Çanakkale hakkında anlatılan ve binlerce sayfayı; ciltler dolusu
hatıralarda, bu milleti kaderi ilahide o deruni cilvelerle, manevi
derslerle imtihandan imtihana taşıyan ve insanlığın önüne sır
perdelerini araladığı safhalardan geçiriyor!
Şair, öyle bir ruh haletine giriyor ki, sözün özünde manevi bir
muhatap buluyor; “Bedrin aslanları…” Bedir, İslâm’ın ilk imtihanı! Ve
Allah Resulünün dualarla kainatı saran yakarışları. 14 asır
sonrasında, “garip olarak doğan bir kutlu dinin, ahir zamanda garip
askerleri…” aynı akıbetle yüz yüzeler.. O yüzler, öyle masumane, öyle
mazlumane bir kemal mertebesine yükselmişler ki, aman Allah’ım o ne
güzel bir an!
O yüzleri, o anı; Çanakkale harbine Josef Miller ismi ile katılan ve
ömrünün son baharında, ‘Ömer’ adını alan Anzaklı, kendisini tedavi
eden Türk doktora anlatıyor; “Evladım! Ben bunları sizin
dedelerinizde görmüştüm. Onlar, harbin en zor anlarında iken, hatta
ölüme adım atarlarken bile dillerinden Allah’ın zikrini
düşürmüyorlardı. Onlar, tespihlerini çekerken, yüzlerinde bambaşka
haller ve güzellikler sezerdim. Ömrümün şu son günlerinde ben de o
hali yaşamak istiyorum”
Çanakkale, öyle bir nefis imtihanı ki; düşmanını bile teslim
alabiliyor, ilahi vecde getirebiliyor!
Çanakkale’ye, cepheye gidebilmek için; erzak temininde bir Yahudi
tüccarının kapısını çalan Zabit Muzaffer, sabaha kadar çalışarak
aslından ayırt edilemeyen yüz liralık kâğıt paranın üzerine, “Bedeli
Derseâdet’te altın olarak tesviye olunacaktır” ibaresi yerine,
“Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır” ibaresini
yazar. Erzakını alarak Çanakkale’nin yolunu tutar! O altın değerindeki
bedel, ‘vatan uğrunda akıtılan kanlarıdır.’
Tarihi tespit, Çanakkale’deki manevi cereyanı gözler önüne seren bir
hakikat; İngilizlerin Kraliyet Norfoik Alayının, 267 kişilik bir
bölümünü; “Kayacık Ağılı mevkiinden Damakçı Bayırının hemen
karşısında ki tepede duran soluk renkte bir bulut, bütün yükünü alarak
havalanmıştı!”
Çanakkale bizlere; fizik ötesi bir ders veriyor! Öyle ki, Çanakkale
savaşlarının en sıkıntılı, en zorlu anında Binbaşı Lütfü Bey dayanamaz
yürekten gelen, iman ve İhlâs dolu bir seda ile haykırmaya başlar;
“Yetiş Ya Muhammed! Kitabın elden gidiyor!” Şairimiz aynı mana
kıvamında bütün ruhunu mısralarla boyar; “Bu ordu, İslâm’ın son
ordusudur Yarab!”
Elbette, tarihin bu en çetin düğümünde; analar, “Ben İsmailler
doğurmuşum!” diyeceklerdi! Elbette, köleliğin uğursuz zincirlerinin
kırılacağı tarihin dar boğazında; analar, çocuklarına kınalı koyunlar
misali, saçlarına kınalar yakarak vatan imdadına göndereceklerdi!
Elbette, her haliyle ve her anıyla; tarihe ve insanlığa ders verecek
bir zaferin harikulade halleri de olacaktı; Seyit Çavuş, İngilizlerin
‘Oşin’ isimli zırhlı gemisini batıran 276 kilo ağırlığındaki mermiyi
omzunda taşıyarak, topun ağzına nasıl sürdüğünü Cevat Paşa’ya şöyle
anlatacaktı; “Paşam! Ben bu mermiyi kaldırırken gönlüm Allah’ın
feyziyle dopdolu ve te’yid-i İlahiye mahzar idi. Kendimde bir başkalık
hissetmekteydim”
Cevat Paşa’nın rüyasında bir ses duyar ve o ses denizin üzerine
bakmasını ister. Cevat Paşa denizin üzerine baktığında; “Denizin
üzerini bir nur cümbüşü arasında ‘kef’ ve ‘vav’ harflerini görmesi...”
Ve o sesin ertesi gün; “Ey Cevat depolardaki 26 mayını denize döşe…”
Ve hadiseler bu bağlamda gelişir; “Nusret Mayın Gemisi ile Yüzbaşı
Hakkı Bey kumandasında, gece yarısı her biri tekbir ile mayınlar suya
salınır.”
İngiliz kumandan ve tarihçi Hamilton ne diyecekti; “Bizi Türklerin
maddi gücü değil, manevi gücü mağlup etmiştir. Çünkü onların atacak
barutu bile kalmamıştı. Fakat biz gökten inen güçleri müşahede ettik…”
Muhammet İkbal’in o gördüğü rüya ve o hali Pakistan halkına anlatırken
yaşadığı harikulade hal… Allah Resulü, Ümmeti için en güzel hediye
olarak Çanakkale’de, dökülen kanları bir mahfaza içerisinde
götürüyordu!
Elbet, Çanakkale sadece sözlerle ifade edilebilecek sade bir zafer
değildi! Onun bedelinde, tarihin geleceği, İslâm’ın nurani ışıkları,
Türk’ün Kur’an da ve hadislerde de ifadesini bulan imtihanı vardı.
Ezan susmayacaktı, bayrak inmeyecekti, aynı zamanda ibadetlerin şartı
durumunda olan hürriyet güneşi sönmeyecekti! Vatan coğrafyasına
namahrem eli değmeyecekti! |


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.