Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 15.05.2016 22:36:24

DİL, DİN ve TÜRKÇE (3)


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
DİL, DİN ve TÜRKÇE
( 3 )
Türkler Arapları ``Kavm-i Necip´´ (Yüce toplum) ve Arapçayı da ``Mübarek ve mukaddes dil´´ sözleriyle kutsarken 1936 yılında Kahire`de toplanan Arap Dil Kurultayı, Türkçe kökenli 3.600 kadar sözcüğü Arapça sözlükten çıkarmıştır. Çıkarılan bu sözcükler arasında ``sarık´´ örneği Türkçe dinsel çağrışımlı sözcükler de vardır. Ancak Osmanlı kültürü çerçevesinde Arapça-Farsça dil sayrılığına (hastalığına) kapılanlar, Türkçeyi öldürüp terk edilen Osmanlıcayı hortlatmak için çaba harcamaktadırlar. (Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyatı, 1986), (N. Hacıeminoğlu, Türkçenin Karanlık Günleri, İrfan Yayınları, 1976)
Ezanın Türkçeden Arapçaya döndürülmesi de yine bu zihniyetin ürünü olmuştur. Tam da bu nokta da Atatürk`ün şu sözlerini anımsatmak yararlı olacaktır : ``Ben, Türkçe ezanla din değil dil üzerine eğilmek istiyorum. İnanıyorum ki Türk, ezanı ve Kuran`ı kendi anadiliyle okursa daha dindar ve de asıl benimsediği dinin yüceliğini derinden ve bilinçle kavramış olacaktır.´´
Türklerin Türkçe Tapınmaya (İbadet Etmeye) Hakkı Yok mu?
``Arapça dışında bir dille ibadet yapılamaz, kafirliktir!´´ demek, ``Müslüman olmak ve Allah`a ibadet etmek için önce Arap olmak gerek!´´ demekle eşanlamlıdır. Bu, çok ağır bir kültür emperyalizmidir. Bunu yüzyıllardır kendimize uyguladık. Bu bizi perişan etti. Dinimizi de gerçekleri de öğrenemedik; dilimiz ölümden döndü. Koca bir kitle, Kuran-ı Kerim`in deyimiyle ``Allah ile aldatıldı.´´ Kuran-ı Kerim, ``Allah ile aldatılmayın.´´ diyor. Bunun göstergesi de bize kendi dilimizde Tanrı`ya tapınmak (ibadet etmek) hakkının verilmemiş olmasıdır.
Kalıplaşmış olarak söylenegelen ``Türkiye`nin 99`u Müslüman`dır.´´ sözünü duyduğumda hep şunu düşünürüm. Evet, Müslüman`ız ama inandığı dinin kutsal kitabını bilmeyen, Arapçasını hiç anlamadan dinleyip kafa sallayan, Türkçesinden okumayı kafirlik saydığımız için İslam`ın ana kaynağı, Tanrı`nın kutsal sözü olan, ``Oku´´ buyruğuyla başlayan, sözcük anlamı olarak da ``Okuma Kitabı´´ olan Kuran-ı Kerim`in içeriğini, anlamını bilmeyen Müslümanlarız. Bizi bu duruma düşürmek isteyenlerin yaptıkları hem İslam dini hem de Türk Dili açısından çok büyük bir zalimliktir.
Misyonerliğe yobazlık yol vermektedir :
Bu zalimlik, Hıristiyan misyonerliğinin beslendiği en büyük kaynaktır. Dünyada Müslüman insan sayısının Hıristiyanlara göre çok daha az olmasının da nedenidir.
Arapça yokuşundan yorulmuş Türklere, milyonlarca ``Türkçe İncil´´ dağıtılmakta ve ülkemiz hızla Hıristiyanlaştırılmaktadır. (İstanbul, Ankara ve İzmir`de ev kiliselerin sayısı on binlerle ifade edilir bir sayıya ulaşmış ve bu misyonerlik çalışmaları küçük kentlere de sıçramış bulunmaktadır. Buradan da taşraya dek ineceğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur.) Herhangi bir insan kendi istek ve iradesiyle Hıristiyan olabilir, başka bir dine bağlanabilir; Tanrı tanımaz (ateist) olabilir ya da dinlere değil yalnızca Tanrı`ya inanabilir. Bir insanın kuşkusuz ki buna da hakkı vardır. Ancak misyonerlik çalışmalarıyla, toplu ve sistemli bir biçimde ve yurdumuzu işgal amaçlarına da bulaşmış bir Hıristiyan yayılmacılığına, tıpkı Arap emperyalizmine karşı çıktığımız gibi, karşı çıkmak bir Türk ve Müslüman olarak bizim boyunborcumuzdur.
Türklerin, kendi anadilleriyle ibadet görkemini İslam dininde de yaşamaya kesinlikle hakları vardır.
İslam`da Ruhbanlık Yoktur :
Deniliyor ki ``Efendim, Kuran`ı mealinden okusak bile anlayamayız. O yüce bir kitaptır. Onu anlamak için tefsir bilmek lazımdır, fıkıh bilmek lazımdır, kelam bilmek lazımdır. Lazımdır da lazımdır.´´ Elbetteki Kuran yüce bir kitaptır. Ancak, kuşkusuz ki, her şeyi bilen Tanrı bu kutsal kitabı anlamamamız için değil anlayabilirliğimizi de düşünerek yeryüzüne göndermiştir. Kaldı ki her işin bir uzmanı vardır. Bu da doğaldır. Bu uzmanlar da ek bilgilerle zenginleştirdikleri Kuran Açıklamaları`yla (meallerle) bizlere gereken bilgileri vermektedirler. Yeter ki bu dinbilimciler ``yobaz´´ olmasın. ``Kuran- Kerim`i anlamak için şunu bunu bilmek lazımdır.´´ demek işi yokuşa sürüp insanları Kuran okumaktan uzaklaştırmak, kimi yozdinselci hacı, hocaların (gerçek dindar, içten hacı ve hocalar bambaşkadır; eli öpülesi insanlardır) insanları ``Allah ile aldatarak´´ kendilerine muhtaç bırakmaları ve bu işten, para kazanmalarını (tahminlerin çok çok üzerinde bir rant alanıdır) sağlamak amaçlıdır. İslam ve Kuran-ı Kerim tektir. Ancak İslam`ın ve Kuran-ı Kerim`in yüzlerce değişik algılanışı ve yorumu vardır. Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Suriye, Afganistan örneklerini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla ortadaki sorun, İslam ve Kuran`ın algılanışı ve yorumlanışıdır. Bu algılama ve yorumlamalar gerçek, içten, aydın dinbilimcilerce ortaya konmalıdır. Yobazca anlayışların İslam dünyasını nasıl perişan ettiğini, günümüz dünyasında halkı Müslüman olan ülkelere bakınca görmekteyiz. Türkiye`miz bu konuda, çok şükür, hâlâ en ileri düzeydedir. Bunu koruyup geliştirmek, yobazlara fırsat vermemek, her kesimden yurtsever Türk aydınının boyun borcudur.
Müslümanlık eşittir Türklüktür demek gaflettir, cehalettir :
Müslümanlık bir dinin, Türklük bir ulusluğun (milliyetin) adıdır. Bu iki kavramı böylesine birbirine karıştırmak, yeryüzündeki Müslüman olmayan Türkleri (Gagavuzlar, Uygurlar, Karayimler) yok saymaktır. (Üstüne üstlük ülkemizdeki bazı yobazlar bırakınız Müslüman olmayanları yok saymayı ülkemiz insanının Müslümanlığını beğenmemekte, kendi anlayışları dışındakileri kafir saymaktadırlar. Onların İslam adını alet ederek uyguladıkları bu yaklaşım doğrudan doğruya İslam`a terstir. Çünkü bir insanın dinli mi, dinsiz mi olduğuna, ona verilecek günah ya da sevaplara yalnızca ve yalnızca Tanrı`nın karar verebileceği; bu tür yaklaşımların ``Allah`a şirk koşmak´´ [Tanrı`ya ortaklık etmek, kendini Tanrı yerine koymak] olduğu ve bağışlanmayacak günahlar arasında olduğu Kuran-ı Kerim`de yazılıdır. Kaldı ki böylesi tavırlar, ayrıca ``kul hakkı yemek´´ anlamına da gelmektedir. Özellikle de baş hedefleri ulu önder Atatürk`ümüz olmaktadır. Atatürk`ümüz de Tanrı`nın bir kulu olduğuna göre, bunlara sormak gerektir ki ``Bre ey gafiller! Yarın ötedünyada (ahirette) Atatürk`ün kul hakkını yediğiniz için ondan helallik istemek zorunda kalmayacak mısınız?´´
Din konusunu yobazca kurcalamak; (bilimsel değerlendirme yapmak başka şeydir, kurcalamak başka şey), yobazlığı bütün yön ve yansımalarıyla sürdürmeye çalışmak, en başta kendinizi ve bu yüce ulusu zehirlemek, Türk Dili`ne, Türk kültürüne ve dolayısıyla Türklüğe çok büyük, onulması çok zor zararlar vermekte, Türklük bilincinde kanayan yaralar açmaktadır. Oysa dünyada yüreği Türklük için çarpan; inanan, inanmayan Müslüman olan olmayan, şu mezhepten, bu mezhepten çok sayıda Türk vardır. Bu konuda unutulmamalıdır ki yurdun ve dünyanın bambaşka yerlerine yayılan Türk ulusu, birbirinden çok farklı kültürel etki ve iklimler altındadır. Dünya Türklerini, Türkiye Türklerini bölmenin kimlere, hangi yararları sağlayacağını ve sonuçta, geçmişte olduğu gibi, başımıza neler geleceğini anlatmaya gerek yoktur sanırım.
DEVAMI 4. BÖLÜMDE




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.