Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (496)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 30.01.2015 15:26:08

Edebiyat ve Tebliğ Nedir?

Edebiyat ve Tebliğ Nedir?
Günümüz fikir dünyasını allak bullak eden en büyük sıkıntılardan birisi de hiç şüphesiz kavram karmaşasıdır. Medeniyet-ten hürriyete, demokrasiden cumhuriyete, lâiklikten şeriata kadar birçok kavram bugün yerli yerine oturtulamamış, bu kavramların düzgün bir tarifi yapılamamış. Yapılsa bile yanlış anlaşılmış veya hayata yanlış bir şekilde geçirilmiştir. Tanzimat`a kadar sadece ``şiir ve inşâ´´ kelimeleriyle ifade edilen ``edebiyat´´ kavramı ile tamamıyle İslâmi perspektif içinde değerlendirilmesi gereken ``tebliğ´´ kavramı da bu karmaşadan nasibini almış kavramlardır.
Öyle ya! Fikir hayatımızı derinden et-kilemiş ve edebiyatı çok ciddi bir mesele olarak nitelemiş&8212;mesela ``edebiyatsız bir millet dilsiz insan kabilindendir´´5 diyen Namık Kemal gibi&8212;edebiyat üstatlarının aksine, Türk Dil Kurumu gibi ciddi bir kurum tarafından hazırlanan sözlükte, edebiyat mecazi anlamda ``içten olmayan, gereksiz, boş sözler´´6 olarak tanımlanıyorsa, toplumun büyük bir kesimi tarafından edebiyat; ``gereksiz fuzûli bir iş´´ olarak algılanıyorsa, fikri, siyasi, içtimâi, kültür ve sanat hayatımız ciddi poblemlerle karşı karşıya demektir. Onun içindir ki sinesinden Fuzûli`den Bâki`ye, Şeyh Galip`ten Nabi`ye, Nedim`den Vehbi`ye, Muallim Naci`den N.Kemal`e, M.Akif`e kadar birkaç asırda onlarca sanat, edebiyat ve fikir dehası çıkaran bu verimli topraklar, son asırda ancak bir Necip Fazıl yetiştirecek kadar kısırlaştı. Bunda hiç şüphesiz başlangıçta bahsettiğim tek parti idarecilerinin bizi biz yapan değerlere karşı takındıkları olumsuz tavırların rolü büyüktür.
Ya tebliğ? Tebliğ kavramı için de farklı şeyler söylememiş. Hz. Peygamber (a.s.m) tarafından buyurulan birçok Hadis-i Şerif`te müminler tebliğle vazifelendirilirken7 bu vazife bugün, eli âsâlı mehdi olduğunu iddia edenlerden, ilim için herşey mübah diyerek şeâir-i İslâmiyenin tağyirine yeltenenlere, sabah namazına kalkamayıp meydanlarda düzen değiştireceklerini iddia eden sloganistlerden, geçmişte düşmanı oldukları kavramların bugün havarisi kesilen Siyasal İslam taraftarlarına kadar birçok kesim tarafından yerine getirildiği iddia edilmektedir.
Hayat, hiç şüphesiz, ``ölçüler´´ manzûmesidir. Hayat bu ölçülerle yaşanır. Ellerinde doğru ölçü bulunanlar yükselecek, diğerleri alçalacak, her türlü alçaklığa giriftar olacaktır. Ellerindeki doğru ölçüleri yanlış kullananlarda öyle.
Edebiyat ve tebliğ kavramlarına bakış, onları ele alış ve hayata geçiriş şeklide belli ölçüler içinde olmalıdır. Bu sebeple, bu kavramların doğru şekilde hayata geçi-rilebilmeleri, doğru bir şekilde tanımlanmalarına bağlıdır. Yoksa ölçüler doğru olmazsa, düzen mutlaka bozulacaktır.
Genel bir ifade ile ``duygu, düşünce, hayal ve izlenimlerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatı´´8 diye tanımlanan edebiyat aslında çok daha geniş anlamları kapsamaktadır. M.Nihat Özön`ün hazırladığı ``Osmanlıca-Türkçe Sözlük´´ te ise edebiyat, ``ilm-i edebin bütün bölümlerini toplayan çoğul anlamlı bir kelime´´9 olarak nitelenir ki birçok edib bu noktada birleşmektedir. Bir yazısında Namık Kemal tarafından edebiyatın kaynağının edep olduğu belirtilirken bu husus, İstiklâl Marşı şairimiz M.Akif Ersoy tarafından ``Bizim içtihadımızca, edepsizliğin başladığı yerde edebiyat sona erer´´ sözleriyle dile getirilir.
Edeb.. Lâkin kime ve neye göre edeb..? Edebiyat tarihimizde edebiyatta edepsizliği şiar edinmiş, eserleriyle milletimizin manevi hislerini rencide etmiş, manevi değerleri yıkmayı kendisine hedef ittihaz etmiş birçok şair ve yazardan hangisi edepsizliği kabul etti ki?
O halde ``edeb´´ kelimesini ele alışımız da belli ölçüler içinde olmalıdır. Bu ölçüyü Risâle-i Nur müellifinin ``Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i İslâmiyye ile müteeddip olmalı´´10 sözlerinde bulmaktayız. Said Nursi, edebiyatçıların edepli olması gerektiğini ifade ederken, az önce zikrettiğimiz, edebiyatın kaynağının edep olduğu görüşünü savunanlarla aynı noktada birleşmekte, aynı zamanda edebiyatçılar için vazgeçilmemesi gereken bir düsturu gözler önüne sermektedir. Bu da, şairlerin, yazarların, gazetecilerin&8230;vs. kalem ehlinin, en güzel edep şekli olan ``İslâmi edep´´le edeplenmiş olmalarıdır. Buradan hareketle, şair ve yazarların, topluma yol gösterecek, onları irşad edecek eserleri ortaya koyacak olanların - yazdıkları ne olursa olsun - hareket noktalarının İslam ahlakı ve düşüncesi olması gerektiği sonucuna varabiliriz. Mustafa Miyasoğlu`nun dediği gibi: ``Edebiyatı bir ahlak, ahlakıda bir iman meselesi olarak ele almak zorundayız´´11 Şu meşhur mısrayı da hatırlamak gerekir sanırım. ``Edip olur kişi, sermaye-i hayası kadar.´´
``Yetiştirme, ulaştırma, taşıma, götürme´´12 anlamına gelen tebliğin İslâmi terminolojide Allah`ın emir ve yasaklarını insanlara bildirme, İslâm hakikatlarini insanlara ulaştırma yolu olduğu olduğu bildirilir. Yapılan tariflere göre ıstılâhi anlamda tebliğ ``iyi telakki edilen her şeyi bildirmek, iyi şeylerin iyiliğini, temizliğini ve hayırlı olduğunu diğer memleket ve milletlere ulaştırmak, yetiştirmek, onları bunu kabul etmeye davet etmektir´´13
Tebliğ nasıl yapılır? Kur`an hakikatleri insanlara nasıl ulaştırılabilir? sorusuna cevap verebilmek de elimizde belli ölçülerin bulunmasıyla mümkündür. Hiç şüphesiz, tek başına başladığı günden Arafat`ta Veda Haccı`nda bu davayı kabul etmiş - orada bulunan bulunmayan - milyonlarca mümine ``tebliğ ettim mi?´´ diye üç kere sorduğu zamana kadar geçen Hz. Peygamber (a.s.m) in hayatı bizler için büyük ölçülere haizdir. Bu ibret ve ölçü dolu hayatı incelemeyen, peygamberlerin varisleri durumunda olan alimleri ve her yüz senede bir gönderilen müceddidleri dinlemeyen, özellikle asrımızda, her ne sebeple olursa olsun, asrın müceddidine kulak asmayan, edebiyatçı, siyasetçi, sosyolog, psikolog, din adamı, vesairlerin tebliğ meselesindeki ölçüsüzlükleri ve bu ölçüsüzlüklerin sonuçları bugün önümüzdedir.
EDİP &8211;EDEBİYAT ve TEBLİĞ
Edebiyat bir tebliğ vasıtası olabilir mi? Bu sorunun cevabı, edebiyatın gayesini ortaya koyduktan sonra daha net verilebilir kanaatindeyim.
İnsanların ``Hangi derdim söyliyeyim bilmem ki/Dağlarca derdim var benim´´ dediği, günübirlik kaygıların, geçim derdinin insanları bunalttığı bir ortamda bir kısım insanlar acaba niçin edebiyat ve sanatla uğraşırlar? Ülkemizde her türlü promosyon ve zorlamalara rağmen, en çok satan gazetelerin beşyüzbinden fazla satamadığı, en çok okunan kitapların beşbini geçmediği, insanların kitaplara sırt çevirdiği bir ortamda, edebiyatçıların ve sanatçıların topluma öncülük ettiklerini, topluma öncülük etme görevini üstlendiklerini savunmak, edebiyat ve sanat adamlarının bir avuntusu mu yoksa bir gerçeğin ifadesi mi?
Şu da bir gerçek ki; İslam düşüncesinin yönlendirdiği Türk Fikir ve Edebiyat hayatı birçokları için bir irşad vasıtasıdır. Mehmet Kaplan`ın ifade ettiği gibi, ilhamını dinden alan, kaynağı Kur`an olan yüzlerce eser14 günümüze kadar gelmiştir. Mevlânâ`nın Mesnevi`sinden Yunus`un şiirlerine, Fuzuli`den Nabi`nin Hayriyye`sine, Şeyh Galip`ten Şeyhülislam Yahya`ya kadar Divan edebiyatının ve tasavvuf edebiyatının kaynağı da hep dindir.
Pozitivist fikirlerin ülkemize girdiği Tanzimat`tan sonra da durum pek değişmez. Şinasi`den itibaren Türk edebiyat ve fikir adamları eserlerinde İslâmiyet`e yer vermeye ve onun bazı esaslarını çağın ihtiyaç ve akımlarına göre yorumlamaya çalışmışlardır. Yeni Osmanlılar`ın meşrutiyeti savunurken Kur`an`dan delil getirmeleri, vatan şairi Namık Kemal`in İslâmiyete bağlılığı, M.Akif`in hiç şaşmayan İslâmi çizgisi, Cumhuriyet devrinde Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve adını zikretmediğim birçok edebiyat adamının İslâmiyet`ten ilham alan edebi eserler meydana getirmeleri bizim edebiyatımızın ilham kaynağının ``din´´ olduğunun bir delilidir. Bir gerçek ki, bu insanlar edebiyatı bir irşad vasıtası olarak değerlendirmişler ve çalışmalarını bu yönde gerçekleştirerek edebiyat ve sanat adamlarının toplumun öncüsü olduğunu ispat etmişlerdir.
Şüphesiz Namık Kemal, Mehmet Akif, Necip Fazıl gibi şahsiyetler yazdıklarıyla hisleri coşturabilen, arkalarından kitleleri sürükleyerek sadece fertlerin değil milletin dahi kurtulmasına vesile olabilen büyük ediplerdir. Herkesin herkesi de okuması gerekmez. İrşad edicilerin eserleriyle irşad olan ve toplumu peşinden sürükleyebilen ve yüzyılda ancak bir yetişen bir Mehmet Akif`in yetişmesi yeterli değil midir?
EDEBİYAT ve AMAÇ
Ünlü yazar Sartre ``Edebiyat Nedir?´´ adlı eserinde ``Niçin yazıyoruz?´´ sorusuna şu cevabı verir. ``Herkesin kendine göre bir nedeni var. Şunun için sanat bir kaçıştır. Öbürü içinse bir fetih yolu´´15
Edebiyat dünyası bu düşüncesinin izleriyle doludur. Kimileri için edebiyat gerçekten bir kaçıştır. Realiteden, toplumdan, insandan, hatta kendinden kaçış. Kimileri içinse edebiyat, birçok fetihlerin anahtarıdır. Tahakküm altındaki ruhları çevreleyen demir zincirleri, yüz kapılı bir saraya benzeyen insan kalbinin bütün kapılarını teker teker açacak bir anahtar, sosyal hayatı düzenleyen prensipleri vaazedecek insanları yönlendirecek bir irşad vasıtısı&8230;
Bizim edebiyatımızda da her iki düşüncenin derin izleri ve bu düşüncelerin bıraktığı olumlu-olumsuz sonuçları vardır. Aza önce belirttiğim gibi, ilham kaynağı Kur`an olan ediplerimiz olduğu gibi, ilhamını dinsizlikten olan, din dışı ideolojileri benimseyen ve bunları edebiyat silahıyla savunanlarda vardır. Bu açıdan bizim edebiyatımız çok renkli ve çok seslidir. Esasen edebiyatımız, dinin olduğu gibi birçok ideolojinin de nâşir-i efkârıdır.
Osmanlı`nın son dönemlerinde Osmanlı`nın kurtuluş reçetesi olarak sunulan fikir akımlarının temsilcileride o günün fikir ve edebiyat adamları olmuştur. Devletimizin zayıflama, dağılma, yıkılma ve Batı`ya karşı muhtaç duruma düşmesi karşısında o günün aydınları çıkış yolu aramaya başlamışlar, Cevdet Paşa, Ziya Paşa, Namık Kemal ile başlayan bu arayışların neticesinde birçok fikirler ortaya atılmıştır. Bu arayışların neticesinde ortaya atılan Osmanlıcılık, Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük adını verdiğimiz fikir akımları Türk edebiyat tarihini derinden etkil


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.