Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 10.05.2016 22:36:02

FUZULİ KİMDİR?



Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
FUZULİ KİMDİR?
( 1 )
BAŞLARKEN:-16.yy döneminde Azeri sahasında Divan edebiyatının en önemli ve yegane temsilcisi olan Fuzuli`nin hayatı hakkında maalesef elde pek fazla bilgi yoktur. Bu bakımdan da onun hakkındaki malumatı kendi eserlerinden, kendisi hakkında verdiği bilgi kırıntılarından ve tezkirelerden alıyoruz. Bu bilgiler ise tam bir biyografi oluşturacak kadar güçlü değiller. Bu bakımdan biz de tezkirelerin ve şairin bize verdiği ipuçlarının ışığında Fuzuli`nin hayatını size aktarmaya çalışacağız.
Asıl Adı Mehmet`dir.
Fuzuli Matlaü`l İtikad adlı eserinde kendi adının Mehmet olduğunu söylüyor ama ailesinin kim olduğundan bahsetmiyor. Tezkireler ise onun Kerbelalı ya da Hileli olduğundan bahseder. Bu konu muallak olmakla birlikte Fuat Köprülü`ye onun Hilleli olması daha çok akla yatkın. Latîfî, Ahdî, Sâm Mirza, Âlî Mustafa ve Âşık Çelebi onun şiirlerini dikkatle incelemişler Bağdat şehri için diyar-ı gurbet tamlamasını kullandığı için onun Bağdatlı olabileceğini düşünmüşlerdir.
Fuzuli`nin doğum yeri bilinmediği gibi doğum tarihi de bilinmemektedir. Doğum tarihinin 1480 olduğu sadece tahmin edilmektedir.
Fuzuli`nin köken bakımından Oğuzların Bayat soyundandır. Ayrıca kendi soyu o zamanlar, Akkoyunlular devrinde Irak-ı Arap denilen bölgede yaşamaktaydıl. Fuzuli`nin Hadîkatü`s-süadâ adlı eserinin bir yazmasında kendini ``Tatar asıllı´´ kaydeder. O dönemde ``Tatar´´ olarak belirtilenlerin Türk olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan Fuzuli Türk bir şairdir. Ayrıca onun Bayat boyundan olduğu Sadıki`nin, Mecmaü`l &8211; Havas adlı tezkiresinde de kaydedilmiştir.
Fuzuli Çok İyi Bir Eğitim Görmüştür Çünkü&8230;
Fuzuli`nin çok iyi bir eğitim gördüğü eserlerinde kullandığı dilden anlaşılmaktadır. Kendisini hem Farsça Divanı olması hem de Arapça şiirleri olması onun bu iki dili de edebiyat yapacak kadar iyi bildiğinin kanıtıdır. Üstelik bu şiirleri de döneminde padişahlara sunulup beğeni almış üst düzey şairlik yeteneği isteyen şiirlerdir. Bu bakımdan da bu iki dili iyi bilmekten ziyade edebiyat derecesinde kullanabildiği söylenir. Yani kendisi gençliğinde iyi bir tahsil görmüştür.
Fuzuli mahlası da anlamı derin bir mahlastır. Fuzuli, Farsça divanın ön sözünde kendisinin istediği mahlası başka bir şairin almış olmasından yakınır. O da pek kimsenin beğeneceğini düşünmediği bu mahlası seçer. Bu mahlasın anlamı halk arasında ``boş, gereksiz, fodul´´ anlamına gelirken aynı zamanda ``erdemlilik, fazilet´´ anlamına gelen ``fazl´´ sözcüğünün de çoğuludur. Fuzuli, bu iki anlamı düşünerek kendisine bu mahlası seçmiştir.
Hayatı boyunca birden çok devlet ile muhatap oldu&8230;
Fuzuli hayatı boyunca tek bir yerde bağlı kalmak istememesine, birçok yer gezmek istemesine rağmen maddi yetersizlik yüzünden gidememiştir. Gezmek istediği yerler arasında Tebriz, Hindistan ve Anadolu da vardır ama o Kerbelâ, Hille, Necef ve Bağdat dışına çıkamamıştır; lakin Bağdat onun zamanında iki kez el değiştirmiştir ve o iki güçlü devlet ile de muhatap olmuştur: Safeviler ile Osmanlılar
Mesela Farsça kasidelerini Diyarbakır`da bulunan Elvend Bey`e hitap etmiştir. Ünlü Beng ü Bade mesnevisini ise Safevi hükümdarına adamıştır. Bu da onun Şah İsmail ile bir süre ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Yalnız Fuzuli`nin Şah İsmail`den herhangi bir yardım gördüğüne dair bir bilgi bulunmamaktadır. Şah İsmail`in Fuzuli`ye herhangi bir maddi destek sağlamadığını görüyoruz; eğer bir yardım olsaydı muhtemelen Fuzuli bunu eserlerinin birisinde dile getirirdi. Ya Fuzuli`nin mesnevisi beğenilmedi ya da o padişahın övgüsüne layık görülemedi. Yalnız Fuzuli, Safevi Devleti`nin Bağdat valilerinden özelikle de Musullu İbrahim Han`dan maddi destek görmüş, bir süre onun himayesine girmiştir. Bağdat ilinde kaldığı süre içinde Musullu İbrahim Han`ın yerine gelen valilere de kaside yazdığı tahmin edilse de bu kasideler elde bulunmadığı için bu durum sadece tez olarak kalmaktadır.
Fuzuli, Şah İsmail`in ebedi düşmanı Kanuni Sultan Süleyman`a da 1534 yılında bir kaside yazmıştır. Bağdat 1534 yılında savaşmadan Kanuni`nin eline geçtiğinde Fuzuli`nin ona kaside sunması onun hala Bağdat`ta olduğuna işarettir; eğer Bağdat`ta kalmışsa geçinmek için tüm Safevi ve Osmanlı Devlet valilerine birer kaside yazdığı tahmin edilmektedir. Yalnız onun, Osmanlı devlet büyüklerine kasideler yazdığı kesin olan bir durumdur. Maalesef ki o, şiirlerine karşılık herhangi bir maddi destek görmemiştir.
Hayatı Boyunca Maddi Zorluk Çeken Fuzuli&8230;
Fuzuli maalesef alışık olduğumuz Divan şairlerinden değildir. Genel bir bakış açısı ile divan şairlerinin hemen hemen hepsinin hayatı bolluk içinde geçer ama Fuzuli tam tersidir. Bunu da kendi şiirlerinde özelikle şikayatname olarak bilinen mektup türündeki eserinde dile getirir.
Hayatı boyunca Bağdat çevresinden çıkamamıştır çünkü maddi imkanları buna elvermemiştir. Lakin Farsça divanında Hindistan`a gitmek istediğini açıkça belirtir. Ayrıca yine Şehazde Beyazıd ile mektuplaşmalarında Anadolu`ya gitme isteğini de açıklar.
Anadolu`da Tanınıyordu Çünkü..
Fuzuli, Anadolu`ya hiç gitmemesine rağmen Anadolu`da da tanınmıştır. Bunun nedeni Kanuni Sultan Süleyman`a verdiği şiirlerin onun yanında olan şairlere de ilham kaynağı olmasıdır. Taşlıcalı Yahya ve Hayali Bey gibi zamanının önemli şairlerinin Fuzuli`nin şiirlerine nazireler yazması onun Anadolu`da da tanınmasına neden olmuştur. Ayrıca bu iki şair, Fuzuli`nin etkisinde kalmış, ona sadece nazireler yazmakla kalmamışlar onun gibi de yazmaya çalışmışlardır. Bu durumda da bir Fuzuli tarzı Anadolu`yu etkisine altına almayı başarmış.
Fuzuli, Kanuni Sultan Süleyman öldükten sonra da Rüstem Paşa, Ayaz Paşa gibi devlet büyüklerine de şiirler yazmıştır.
Bağdat Geleneklerine Bağlı Kalarak&8230;
Fuzuli, nerede doğduğu bilinmese de Irak ve çevresinde yaşadığı bilinmektedir. Bu bakımdan da oranın geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Onda, Peygamber ve dört halifesine karşı muazzam bir sevgi vardır. Tüm kasidelerinde onları büyük bir tutku ve saygı ile över. Özellikle Hadikatü`l Süeda`da Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin`in Kerbela`da şehit edilişini çok lirik bir anlatımla aktarmıştır. Kerbela için yazdığı mersiyede de Kerbala şehitlerini anlatmıştır. Bu iki şiir de gerçekten güçlü bir duygu yoğunluğu ile yazılan özel şiirlerdir. Tüm bunlara bakarak Fuzuli`nin Şii olduğunu düşünenler olabilir ama aynı Fuzuli, Bağdat, Sünni bir devlet olan Osmanlı idaresine geçince aynı duygu yoğunluğu ile onlara da kasideler sunmuştur. Hal böyle olunca onun bir dinî ahlak bütününde olduğu ve olması gerektiği gibi her peygamber ve her din büyüğüne aynı sevgi ile yaklaştığını görüyoruz. Bu merhaleye ulaşmak, ancak onun gibi duyguları ile şiir yazan bir şaire yaraşırdı&8230;
Fuzuli`nin Ölüm Tarihini&8230;
Fuzuli`nin ölüm tarihini Ahdi`den öğreniyoruz. Fuzuli`nin hemşehrisi olan Ahdi, onun ölüm tarihini 1556 olarak verir. Ahdi kendi tezkiresinde onun 70 yaşı civarında öldüğünden, Fazl adlı bir oğlu olduğundan bahseder. Fazl`ın da aynı babası gibi Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazabildiğini özellikle muamma ve tarih söylemede yetenekli olduğunu yine Ahdi`nin tezkiresinden öğreniyoruz. Yalnız Ahdî dahi şair Fazl`da bu kadar bahseder ve başka kaynaklarda da Fazl adına rastlayamıyoruz. Bu bakımdan Fazl, babası kadar önemli ve adından söz ettiren bir şair olmamıştır.
Fuzuli`nin Edebi Hayatı
Bu konudaki bilgiler, onun eserlerinden, eserlerinin takip edilmesinden ve de onun takipçisi olan şairlerinin durumundan elde ediliyor. Fuzuli hayatı boyunca pek fazla eser bırakmış, onu Hayali, Taşlıcalı Yahya gibi büyük şairler takip etmiş; hatta ona nazireler yazmışlardır. Bu bakımdan onun edebi hayatına ilişkin bilgiler daha geniş ve emindir.
Divan Edebiyatının En Lirik Şairlerinden Birisi..
Fuzuli, yaşadığı dönem olan 16.yy içinde değil genel olarak Divan edebiyatının en lirik şairlerinden. Şiirlerini okuyan da duygusal bir iz bırakır. Ne hakkında yazıyorsa mutlaka sonu aşka bağlanır. O edebiyata ve şiire aşkla bağlı, aşkı şiirde en güzel şekilden anlatan bir şairdir. Derin bir hoşgörüsünün olduğunu ve şiirlerinde birden fazla kültürün rol oynadığını da görmekteyiz. Bunun nedeni onun Bağdat gibi bir yerde yaşamasıdır. O zamanlar Bağdat , zamanının kültür merkezlerindendi ve birden çok kültüre de kucak açıyordu. Fuzuli ömrü boyunca böyle bir ortamda kalarak inanılmaz bir hoşgörü ve mütevazılık kazanmış; bunu da şiirlerine yansıtmıştır.
Şiirlerinin Arapça, Farsça ve Türkçe olarak üç dille mükemmele yakın yazılmasının nedeni de Bağdat ve çevresinde yetişmiş olmasıdır. Bağdat gibi bir kültür merkezinde tek bir dil konuşulmadığı için Fuzuli, öğrenebildiği tüm dilleri öğrenerek şiir diline taşımayı başarmıştır. Ayrıca o, Bağdat`ta bulunduğu süre içinde tüm bilim ve ilimleri öğrenmiştir. Bu bakımdan sadece şair değil aynı zamanda bir aydındır. Bu ilimlerdeki bilgileri de şiirine yansıtmıştır. Özellikle mesnevilerinden onun müthiş bir bilgi birikimine sahip olduğunu görüyoruz.
DEVAMI 2. BÖLÜMDE












Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
FUZULİ KİMDİR?
( 2 )
Fuzuli`nin En Önemli Teması Aşktır&8230;
Fuzuli`nin şiirlerinde işlediği en önemli tema aşktır. Bu aşk kah ilahidir kah fani aşktır. Bazen fani aşkın şevk ve heyecanı sizi sararken bazen de ilahi aşkın olgunluğu ve coşkunluğu görülür eserlerinde. Özellikle Leyla ve Mecnun adlı mesnevisinde bu durum tüm gerçekliğe görülür. Fani aşkın heyecanı aşama aşama ilahi aşkın olgunluğuna kendisini bırakırken mesnevi son bulur ve bu aşamalar da bize Leyla ü Mecnun`un hiçbir şairde yakalamadığımız tadını verir.
Fuzuli, aşkı kutsal bir duygu olarak işler ve onu her şeyden de üstün tutar. Onun eserlerinde işlediği aşkın sahibi olan sevgili ise hayalidir, somut değildir. Bu bakımdan da divan şiirinin tarifine uygun olan bir sevgiliden söz edilir. Bunun yanı sıra sadece mesnevilerinde değil divanında bulunan gazellerinde de aynı aşk söz konusudur.
Fuzuli`nin aşkı ile ilgili bir önemli detay da bu aşkın verdiği acıda şairin mutluluk duymasıdır. Ona göre aşk, firak eylese de aşktır ve sevgilinin verdiği aşk acısı en az onun verdiği sevgi kadar güç


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.